MHP Genel Başkanı Bahçeli: "433 maddelik Sevr anlaşmasıyla ihanet metni arasında esasta hiçbir fark yoktur."
Erzurumajans-MHP
Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu.
Bahçeli, "Milliyetçi Hareket Partisi olarak AKP-PKK mutabakatına göz
açtırmamakta son derece kararlıyız. Yıkım projesine nasıl tepki
gösterdiysek, çözülme sürecine nasıl direnmişsek, Oslo'dan İmralı ve
Kandil'e uzanan hain pazarlıkları nasıl reddetmişsek, daha da fazlasını
yapmaya, AKP-PKK'ya nefes aldırmamaya sonuna kadar hazırız. AKP'yle PKK;tekeri laçkalaşmış, her yeri sallanan, sürekli yalpalayan müzakere
kağnısıyla daha fazla gidemeyecektir. Yok eğer giderse millet hepten
kaybedecek, Türkiye'nin yerinde yeller esecektir" dedi.
Türkiye'nin
karanlık bir tünelde olduğunu ifade eden Bahçeli, "Başbakan aklınca
selamlaşma kampanyası başlatsa da, insanlarımızın arasına nifak
girmekte, selam sabah kesilmektedir. Milletimiz kararmış vicdanların
elindedir. Vatanımız korkakların, kanlı ve terörist niyetlerin
güdümündedir. Geri çekilmeler başarı olarak takdim edilmektedir.
Etrafımızdaki çember giderek daralmaktadır. Önümüz engebelerle dolu,
geleceğimiz risklerle çevrilidir. İç huzurumuz, toplumsal barış ve
asayişimiz soluk alamamaktadır" dedi.
"10 MADDELİK İHANET METNİNİ ÇÖZÜM DİYE SUNMAKTADIR"
'Terörü
İmralı'dan yöneten eşkıya başı hayal dahi edemeyeceği bir konum ve
duruma yükseltilmiştir' diyen Bahçeli sözlerini söşye sürdürdü; "Bölücü
örgüt jestlerle dirilmiş, tavizlerle silahlanmış, pazarlıklarla Türkiye
Cumhuriyeti'nin karşısına sanki muadili bir güç, sanki eşit bir muhatabı
gibi dikilmiştir. AKP, PKK'yı omuzunda taşımış, havalarda gezdirmiştir.
AKP, PKK'ya ruhunu kaptırmış, irade ve iffetini devretmiştir. Kandil
hayranlığı AKP'nin aklını almış ve afallatmıştır. AKP İmralı'nın
izbeliklerinde kayıplara karışmış, şeref ve namusla yollarını
çatallaştırarak ihanet katarına çoktan eklemlenmiştir. Görüyorsunuz,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, bir teröristin, bir katilin, bir sabıkalı
bölücünün 10 maddelik ihanet metnini çözüm diye sunmaktadır. Davutoğlu
inanmadığı halde hala ortak aidiyet telaffuzuyla avunmakta, bize de
çağrıda bulunmaktadır. Şehitlerimizin istismarı ya da hepimiz için
kutsal olan kavramlar üzerinden siyaset geliştirmemiz halinde kaybedenin
biz olacağını söylemektedir. İstismar AKP'ye has bir ilkelliktir.
Takiyenin kime yakıştığı da bellidir. Davutoğlu unutmasın ki, eğer
milletimiz kazanacaksa, eğer milletimiz huzura kavuşacaksa biz
kaybetmeye ve yanılmaya baştan razıyız. Ama hiç de böyle olmayacaktır."
"10 MADDELİK İHANET METNİ TÜRKİYE'NİN VAROLUŞUNU İNKAR BEYANNAMESİDİR"
Bahçeli,"İmralı canisinin sözlerine dikkat kesilen vicdanlı,
milliyetçi-vatansever yürekler yaklaşan fırtınayı hissetmektedir. Her
bir maddesi musibet, her bir maddesi melanet, her bir maddesi mahvoluş
demek olan ihanet metni, Dolmabahçe Sarayı'ndaki Başbakanlık Ofisi'nde
rahat koltuklarına kurulan müflis şahsiyetlerce açıklanmıştır. Neymiş,
PKK olağanüstü kongre toplayıp silah bırakacakmış. Neymiş, barış
gelecek, demokratik siyasetin önü açılacakmış. Öncelikle söylemek
istediğim şudur: Sevr Antlaşması'na da barış diyorlardı ve Türk
milletine nasıl bir cehennemi yaşatacağı da herkesin malumuydu. İmralı
canisinin hazırlayıp Kandil çetesinin ihtiyatla paraf ettiği 10 maddelik
ihanet metni; Türkiye Cumhuriyeti'nin çöküş belgesi, varoluşunu inkar
beyannamesidir" dedi.
"İKİYÜZLÜLER TÜRK MİLLETİNİ KAFA KOLA ALMAK İÇİN HİZAYA GEÇMİŞTİR"
Bahçeli
şunları söyledi; "AKP'ye oy veren kardeşlerim lütfen düşününüz; diz
boyu olan rezaletlere, bacayı saran düşmanlıklara nasıl suskun kalalım?
Türkiye parçalanıp, millet bölünüp, vatan satılırken hareketsiz mi
kalalım? Çözüm isimli çözülme etaplarını, barış makyajlı batış ve
bayağılık manifestosunu iyi ve güzel şeyler oluyor diyerek alttan mı
alalım? Her dağa çıkan 30 yılda hükmünü geçirecekse, sözünü dinletip
dayatmalarını kabullendirecekse, Türk milletinin payidarlığını, ırz-ı
devleti, şeref-i devleti nasıl teminat altına alıp ilelebet muhafaza
edeceğiz? Bundan sonra önüne gelen silahlanıp bir dağ köşesini, bir yol
ağzını tutarsa, değerli arkadaşlarım söyleyiniz, onlara da teslim mi
olacağız, saraylara buyur mu edeceğiz? Ne yapacağız, neyde karar
kılacağız? Haysiyetini çıkarlarıyla değiştirmiş, yetmemiş, üste de milli
emanetleri vaat etmiş AKP; eşkıyanın meydan okumasına, bölücülüğün hain
isteklerine tamam demiş, olur vermiştir.Sevr'in kalıntıları, haçlı
hesap ve özlemleri AKP'ye hulul etmiştir. Entrikacılar Türkiye'yi kefene
sarmak için yola çıkmıştır. İkiyüzlüler Türk milletini kafa kola almak
için hizaya geçmiştir."
"MHP OLARAK AKP-PKK MUTABAKATINA GÖZ AÇTIRMAMAKTA SON DERECE KARARLIYIZ"
Geçtiğimiz
Cumartesi Günü Dolmabahçe'de HDP heyetinin ve Başbakan Yardımcısı
Yalçın Akdoğan'ın çözüm sürecine ilişkin şaptıkları açıklamaları ile
ilgili olarak Bahçeli, "AKP-PKK-HDP ve Dolmabahçe'deki sahneleri
iyimserlikle karşılayıp PKK'yı taraf gören CHP saf saf, öbek öbek
Türkiye'nin karşısına dizilmişlerdir. İmralı canisi sonunda saraylara
kadar fiilen gelmiş, mesajlarını Başbakanlık ofisinde okutmuştur.
Caninin teklif ve tehdit dolu sözlerine AKP taşıyıcı bedenlik yapmıştır.
Hükümet teröristlere kucak açmış, kulak kabartmış, kumandayı uzatmış,
kulvarı boşaltmıştır. Kumpas tüm yönleriyle deşifre olmuştur.
Milletimizin içine yuvarlandığı tezgah vasat bulmuştur.
İhanetin
kravatlı kravatsız aktörleri sobelenmiştir. AKP-PKK koalisyonun
karanlıkta kalan noktaları vuzuha ermiştir. Öyle ki, AKP-PKK müştereken
Türkiye'yi kundaklamış ve kuşatmıştır. Bebek katilinin 10 maddelik
ihanet metni şiir dinletisi gibi dinlenmiş, gösterime giren tiyatro
oyunu gibi izlenmiştir. Düşe kalka vizyonda tutulan çözülme süreci 10
maddelik ihanet ilavesiyle yeniden derlenip toparlanmıştır. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak AKP-PKK mutabakatına göz açtırmamakta son derece
kararlıyız. Yıkım projesine nasıl tepki gösterdiysek, çözülme sürecine
nasıl direnmişsek, Oslo'dan İmralı ve Kandil'e uzanan hain pazarlıkları
nasıl reddetmişsek, daha da fazlasını yapmaya, AKP-PKK'ya nefes
aldırmamaya sonuna kadar hazırız. AKP'yle PKK; tekeri laçkalaşmış, her
yeri sallanan, sürekli yalpalayan müzakere kağnısıyla daha fazla
gidemeyecektir. Yok eğer giderse millet hepten kaybedecek, Türkiye'nin
yerinde yeller esecektir" dedi.
9 MADDELİK İTİRAZ
Bahçeli,şöyle devam etti; "Bizim Dolmabahçe Sarayı'nda balosu yapılan 10
maddelik ihanet metnine sıcak bakmamız, olumlu yaklaşmamız en başta
kendimizi inkar, milletimizi hiçe saymak olacaktır. Bu kapsamda olmak
üzere, ihanetin belgeli haline tam bir itirazımız vardır ve maddeler
halinde söyleyecek olursak şunlardan teşekkül edecektir:
1-Öcalan
canisi örgütünü silahlı mücadeleyi bırakma temelinde, stratejik ve
tarihi kararı vermek için bahar aylarında olağanüstü kongreyi toplamaya
davet etmektedir. Benzer bir açıklamayı 21 Mart 2013 tarihinde de
yaptığı, silahların susmasını, fikirlerin konuşmasını lafta istediği
akıllardadır. PKK silahtan vazgeçmemiş, tetikten elini çekmemiştir.
Sınır dışına çıktı çıkıyor denilen teröristlerin, yalnızca yaşlı ve
hastalıklı olanları vatan topraklarını terk etmişlerdir. O tarihlerde
gerek Erdoğan, gerekse de diğer AKP'liler bundan sızlanmışlar, farklı
zeminlerde eleştirmişler, millete söyledikleri yalanlarını bizzat tekzip
etmek durumunda kalmışlardır. Diyeceğim odur ki, PKK'nın silah bırakma
çağrısı zaman kazanmaya dönük bir manevradır ve kandırmacadan ibarettir.
Silah bırakan varsa o da AKP Hükümeti'dir. Silahları gömen, indiren,
kılıfına sokan varsa o da Türk devletidir.
PKK'nın silah
bırakacağını, silahla yollarını ayıracağını ummak ve beklemek ahmaklık
ve gaflettir. Bilakis Kandil'den ve HDP'nin çok konuşan Eşbaşkanından
silahlarla yolların ayrılacağına dair en ufak teselli edici söz
işitilmemiştir. Bu Eşbaşkan, Hükümet'in uygulamalarını hala umut verici
görmemekte, Kandil'den gelen haberler AKP'yi açığa düşürmektedir.
Kamuoyuna
yansıyan 7 aşamalı silah bırakma etapları da psikolojik ve algı
operasyonudur. Kiralık terör örgütü PKK, bu zamana kadar silahlı
eylemleriyle gelmiş, kan akıtarak, can alarak ve AKP'yi esir ederek
dişini geçirmiştir. Öldürmekte ustalaşan, kırmakta, dökmekte, yakmakta
ve yok etmekte markalaşan malum terör örgütü, Türkiye'yi bölmeden veya
devletin kahrıyla karşılaşmadan silahı kenara koymayacaktır. Bu nedenle
PKK'nın silahlara veda etmesi hayaldir, Türk milletini aldatmaya dönük
yalan, uydurma ve temelsiz bir propagandadır.
2-PKK'nın
olağanüstü kongreyle silah bırakmasını istemek; siyasallaşma ve
meşrulaşma çabalarına sinsi bir ilavedir. AKP buna göz yummuş veya
açıktan destek olmuştur.
Kongreler demokratik zeminlerdir. Ortak
akıl ve karar mekanizmaları kongrelerle tesis edilmektedir. Bir terör
örgütünden ve katiller oluşumundan kongre toplamasını istemek, buna da
çanak tutmak ancak ve ancak münafık ve mel'un zihniyetlerin işidir.
Terör örgütünün sözde kongre toplamasını beklemek yerine, teröristleri
saklandıkları inlerde arayıp, bulup çıkararak adalete teslim etmek ve bu
eksende cesaret göstermek Hükümet'in milli ve tarihi bir
sorumluluğudur. Ne var ki, ecdadımızın türbesini bile koruyamayan, sözüm
ona asgari zaruretlere sığınarak vatan topraklarını bırakıp kaçan
Davutoğlu ve Hükümeti'nin bunun yapması asla mümkün değildir.
3-Caninin
mesajı, silahlı mücadelenin yerini demokratik siyasetin almasına
yönelik tarihi bir niyet beyanı olarak takdim ve servis edilmiştir.
Kurnazca kaleme alınan ifadeler PKK'nın sözde zafer kazandığının, silah
vasıtasıyla siyasal emellerine ulaşma sınırına geldiğinin dolambaçlı
yollarla duyurusudur. İllegal ve yasa dışı terör örgütünün, hiçbir şey
olmamış ve yaşanmamış gibi birden bire siyasal mücadele safhasına geçme
teşebbüs ve zorlaması Türkiye'nin yenildiği anlamına gelecektir.
Demokrasiyi katleden, siyasete kurşun sıkan, bebekleri öldüren bir terör
örgütünü siyasete dahil etme hazırlığı en az şehit haberi almak kadar
felakettir, fecaattir.
4-10 maddelik ihanet metninde demokratik
siyasetin tanım ve içeriğinden bahsedilmektedir. Bu apaçık bir şekilde
PKK'nın silahlı ve silahsız militanlarının siyaset yapabilmesine dönük
tuzaktır. Hayalet ve hamakat Başbakan ise demokratik siyasetin önü
açılacak diyerek sevincini gizleyememiş, doğal olarak PKK'nın oltasına
sazan gibi takılmıştır. Demokratik siyaset kavramı PKK ağzıdır ve
AKP'nin üslubuna tutunmuştur. AKP'nin, PKK'lıları siyaset alanına taşıma
tutkusu bölücülüğü aklama ve temize çıkarma arayışıdır ki, bu da ancak
PKK'ya sedir, kanlı planlara payanda olmuş ruhsuzlara has bir tutum
olacaktır.
5-İmralı canisinin muğlak ifadelerle tanzim ettiği
ihanet metninde demokratik çözümün yerel ve ulusal boyutlarıyla ilgili
değerlendirmesi tamamen özerkliğin inşasına dönük bir projedir. AKP-PKK
ortaklığı, üniter milli devlete vade biçmiştir. AB Yerel Yönetimler
Özerklik Şartı'na uygun olarak Türkiye'nin rejim ve idari yapısı hedefe
konmuştur.
Erdoğan'ın, geçen hafta valilere 7 Haziran'dan sonra
yetkilerinin arttırılacağını söylemesi bu çerçevede ele alınmalıdır.
Görünen köyün kılavuz istemeyeceği bilinen bir gerçektir. AKP-PKK bölücü
yapılanması, Türkiye Cumhuriyeti'ni masaya yatırmış, iblisten aldıkları
taktiklerle, küresel güçlerden aldıkları talimatlarla cerrahi
operasyona başlamışlardır. Ve nitekim Türk milleti AKP ile PKK ikizinin
adı konulmamış soğuk savaş yöntemleriyle ve bölücü salvolarıyla
sıkışmış, ölümcül darbeyi almasına da ramak kalmıştır.
6-İmralı
canavarı özgür vatandaşlığın yasal ve demokratik güvencelerinden dem
vurmaktadır. Sorarım sizlere, Türkiye'de özgür, eşit olmayan vatandaş mı
vardır? Özgür vatandaşlığın yasal ve demokratik güvencelerinden maksat;tamı tamamına Anayasa'nın 66.maddesindeki Türk vatandaşlığı tanımının
enkaza çevrilmesi manasına gelecektir. AKP, buna da yetmez ama evet
diyecek kadar fikren kokmuş, dibe çökmüştür. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bu konudaki görüşümüz nettir. Türk devletine vatandaşlık bağı ile
bağlı olan herkes bizim için Türk'tür ve milletimizin yeri dolmayacak
ferdidir. Anayasa'dan vatandaşlık tanımını tümden çıkarmak veya etnik
temelde marjinal tanımları yerleştirmek vebaldir, suçtur ve soysuzluğun
damgası olacaktır.
7-Terörist başının ihanet metninde yer verdiği
demokratik siyasetin devlet ve toplumla ilişkisi ve bunun
kurumsallaşmasına yönelik başlıklar kısmı; yasa ve ahlak dışı bölücü
organizasyonların sivil toplum örgütü sayılmasını amaçlamaktadır.
8-İmralı
canisinin çözüm sürecinin sosyo-ekonomik boyutlarıyla, sürecin sözde
demokrasi, güvenlik ilişkisi, kamu düzenini ve özgürlükleri koruyacak
şekilde ele alınmasını dayatması tam bir karartma ve akıl tutulmasıdır.
Koruculuğun kaldırılması amacıyla AKP-PKK ilkesel çerçevede
uzlaşmışlardır. Boşaltılan köylerle ilgili beklentilerin karşılanması
hususunda fikir birliği kurulduğu anlaşılmaktadır. Ve AKP, PKK'nın kanlı
borsasına varını yoğunu yatırmıştır. Günlerdir Meclis gündemini işgal
eden, tartışma ve kavgalara neden olan İç Güvenlik Paketi HDP ve PKK'nın
istek ve tenkitleri kapsamında tekrar ele alınacaktır. HDP rest çekmiş,AKP pert olmuş, uysallaşmıştır. HDP parlamış, AKP pısmış, kaçacak delik
aramıştır. Şu acziyet ve rezalete bakınız ki, PKK İç Güvenlik Paketi'ne
vize vermeyince AKP geri adım atmak durumunda kalmış, anlaşma yolunu
tercih etmiştir. Bizi günlerce HDP'yle aynı karede gösterme
izansızlığından özel bir zevk duyan Davutoğlu, şimdi nasılsın, ne
durumdasın, nereye saklandın? HDP'nin kapısında dilencilik yapan
Başbakan bilesin ki, PKK'yı kırmamak, kızdırmamak adına kanun tasarısını
tekriri müzakere edecek kadar fossun, fuzulisin, korkaksın, baştan
ayağa fiyaskosun. AKP, HDP'nin arka bahçesi, PKK'nın koşu bandıdır.
Davutoğlu tüm sözlerini yemiş, tüm iddialarını bizatihi kendi
müdahalesiyle çürütmüştür. Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş, AKP ile
HDP aynı yastıkta hıyanet ömrünü geçirmek için İmralı ve Kandil
huzurunda utanmadan söz kesmişlerdir.
9-İmralı canisi yattığı
hücreden, kimlik kavramı, tanımı ve tanımlanmasına dönük çoğulcu
demokratik anlayışın geliştirilmesine atıf yapmıştır. Bir terörist yeni
baştan kimlik tanımlaması istemektedir. Tescilli bir hain, hüküm yemiş
bir terör suçlusu çoğulcu demokratik anlayış demektedir. Ve daha acıklı
yanı ise AKP'nin bebek katilinin tutsağı olmasıdır. Teröristbaşı kimlik
tanımlamaktan bahsediyor, AKP ise buna ses çıkarmıyor. Teröristbaşı Türk
milletine yoksun ve tarihin kaydından düşeceksin diyor; Erdoğan ve
Davutoğlu'ndan hiçbir rahatsızlık hali görülmüyor. Teröristbaşı
Cumhuriyet, ortak vatan ve milletin tanımlanmasını istiyor; Erdoğan ve
Davutoğlu teşekkürlerini sunmakla kalmıyor, süreç hedefine ulaşıyor diye
bayram ediyorlar. Teröristbaşı ihanetin yeni anayasaya dinamit lokumu
gibi döşenmesini şart koşuyor; Erdoğan ve Davutoğlu ille de uygulama
uygulama diyerek çığlık atıyor. Bilinmelidir ki; Öcalan-Erdoğan ve
Davutoğlu sacayağı Türk kimliğinin utanma nedir bilmeyen hasımlarıdır.
Bu ülkenin Cumhurbaşkanı'nı, bu ülkenin Başbakanı'nı PKK'lıdan ayıran,
ayrı tutan ve farklılaştıran artık ne kalmış, geriye ne bırakılmıştır?
PKK Başbakanlıktadır, PKK saraydadır, PKK sokaktadır, PKK medyadadır,
PKK üniversitededir, PKK iş ve sanat hayatındadır. Bu durum, Milliyetçi
Hareket için kabul edilemeyecek bir bozgundur. Bu durum, canlarıyla
vatanı kurtaran kahramanlara karşı tam bir vefasızlıktır."
"7 HAZİRAN SON ŞANS, SON ÇARE, SON KAVŞAKTIR"
Bahçeli
"Milli kimliğimizin PKK'nın tezlerine uygun tanımlanma önerisi
Erdoğan'ın umurunda değildir. Aksine gülmemek, alkışlamamak, havalara
uçmamak için kendisini zor tutmaktadır. Anlaşılan, Öcalan ve Erdoğan
aralarında saat gibi çalışan bir iş bölümü yapmışlardır. Erdoğan ve
Öcalan yanlarına 23 Nisan Başbakanı'nı da alarak Türkiye'nin fişini
çekmek için son gözden geçirmeleri, son rötuşları yapmaya
koyulmuşlardır. AKP, PKK'yla 'al ver' mekanizmasında helalleşmiş, iki
cambaz gibi hararetle tokalaşmıştır. Kandil'de petrol aramaya kadar işi
götüren AKP, PKK'ya uyuşturucu ve silah kaçaklığından sonra yeni gelir
kapıları açmanın derdindedir. AKP Şirin, PKK Ferhat olmuş; dağları
delerek vicdanlarına müzakere kınası sürmüşler, beraberce milli ahlak ve
güvenliğin kanını dökmüşlerdir.
Türkiye'nin vatanı ve milletiyle
PKK'ya teslimi, süreç ihanetinin mihmandarlığında son parkura
girmiştir. Enselerinden vurulan Mehmetçiklerin kanı yerde kalmıştır. Bin
yıllık kenetlenme açılamayacaktır. Mete Hanla coşan, Ergenekon'da
eritilen demir parıltısıyla çağlayan, Orhun'dan kopup gelen, Atila'nın
kırbacıyla Dünyayı titreten millete ihanetin üç elebaşısı engel
olamayacaktır. Topraklarımızı, insanlarımızı, yönetimimizi,
ocaklarımızı, camilerimizi, cemevelerimizi, okullarımızı, mahallerimizi,mezarlarımızı, hayallerimizi, hedeflerimizi, illerimizi, köylerimizi
ayırmamızı dayatıyorlar. Türk milleti çelik gibi sağlamdır, kırmaya ne
Erdoğan'ın, ne Öcalan'ın ne de Davutoğlu'nun nefesi yetmeyecektir.
Bölücüyü dağda ve ovada aramaya artık gerek yoktur. Bölücü hükümettedir.
Bölücüler iktidardadır. Ve bugün içinde bulunduğumuz bu karanlık ortam
ve şartları baştan ayağa değiştirmek için 7 Haziran son şans, son çare,
son kavşaktır" diye konuştu.
"ERDOĞAN NELER VERDİĞİNİ, NELERİN TEMİNATIYLA BÖLÜCÜLERİN GÖZÜNÜ BOYADIĞINI DERHAL AÇIKLAMALIDIR"
Bahçeli,"Cumhurbaşkanı Erdoğan HDP ve PKK'yı kast ederek '12 yılda ne istendi
de vermedik' cümlesini ağzından kurşun gibi çıkarmıştır. Erdoğan neler
verdiğini, nelerin teminatıyla bölücülerin gözünü boyadığını derhal
açıklamalıdır. Erdoğan böylece, Cumhurun başı olmak yerine, Cumhuru
parçalayan kişi olduğunu kabul ve itiraf etmiştir. Erdoğan ve
Davutoğlu'nun Öcalan'ın vesayeti altına girmesi yenilir yutulur şey
değildir. Türkiye'nin kaderini İmralı'ya ipotek ettirmek ise tam bir
travmadır. Acaba Öcalan ile Erdoğan haftanın hangi günlerinde hasret
gidermektedir? Kandille kriptolu telefonlardan yapılan görüşmeler
geceler boyunca sürmekte midir? Merakımız AKP içinden, terörün dağ
kadrosuna katılmak isteyenler saraya mı, yoksa adaya mı müracaat
edeceklerdir?" dedi.
"MERKEZ BANKASI BAŞKANI'NI HASTANELİK EDEN ERDOĞAN'A NİÇİN SESSİZDİR?"
Cumhurbaşkanı
Erdoğan'ın Merkez Bankası'na yönelik sözlerine de değinen Bahçeli,
şunları söyledi; "Merkez Bankası'na saldırdıkça dövizin ateşini
yükselten, reel sektör borcunu milyarlarca lira katlayan, ekonomiyi
alabora eden Erdoğan istikrarsızlığın simgesi, kavga ve karışıklığın ana
limanı haline gelmiştir. Bizim bürokratlarla uğraştığımızı söyleyenler,Merkez Bankası Başkanı'nı hastanelik eden Erdoğan'a niçin sessizdir?
Döviz lobisi hizmetkârlığına niçin kayıtsızdır? İrtifa kaybeden ihracat,tırmanan işsizlik, yayılan hayat pahalılığı, fırlayan yoksulluk,
devleşen yolsuzluk, düşen büyüme, artan borç, dümeni kırılan ekonomi
politikaları milletimizi kara kara düşündürmektedir. Erdoğan ve
Davutoğlu Türk milletinin gerçek gündeminden sapmışlar, İmralı canisi ve
çetesiyle iş tutmuşlardır. Esnafı duyan yoktur. Çiftçiyi gören yoktur.
Memuru, işçiyi, emekliyi dikkate alan yoktur. Vatandaşlarımızın ekmeği
pahalanmış, mutfak masrafları kabarmış; fakat iktidar bu gerçeklere
yüzünü dönmüştür. Erdoğan ve yandaşları artan döviz fiyatlarından dolayı
iyice zenginleşmişlerdir. Haram dolar ve avrolardan oluşan hazineleri
de adeta darphane gibi para basmıştır. Havuzlar dolmuş taşmış, rüşvet
çeşmeleri, hırsızlık kanalları gürül gürül akmıştır. Türkiye
darboğazdadır. Türkiye fasit bir dairededir. Milliyetçi Hareket Partisi
milleti ve ülkesi için korkusuzca mücadele edecek, Türkiye'yi AKP'den
kurtaracaktır.Bu itibarla çok çalışacağız, çok uğraşacağız, çok gayret
edeceğiz."
"TÜRK MİLLETİ, BÖLÜNMEYECEĞİNİ 7 HAZİRAN'DA İSPATLAYACAKTIR"
Partililere
seslenen Baçeli sözlerini şöyle tamamladı; "Vatandaşlarımız seçim
bölgelerinizde sizlerle kucaklaşmayı beklemektedir. Onlara ulaşınız,
onlara mesaj, ilke ve hedeflerimizi özen ve özgüven içinde anlatınız.
Aziz milletimiz TBMM'nin 24.Döneminde bizlere muhalefet görevi vermişti;inanıyorum ki gelecek dönemde de iktidara taşıyacaktır. Milliyetçi
Hareket Partisi'ne artan teveccühün, yoğunlaşan destek ve ilginin
hepiniz farkında olunuz. Bu bilinçle uyku orucundan ayrılmayınız,
çalışmanın kölesi olmaktan yılmayınız. Zira Türkiye'nin Milliyetçi
Hareket Partisi'ne ihtiyacı vardır. Sabahın ayazında uyanan yavrularımız
için başarmak zorundayız. Okul harçlığını karşılamak için simit satan
çocuklarımıza, tarlasında güneşten kavrulmuş borçlu çiftçilerimize,
işsizlikten bunalmış biçarelerimize, mazlum ve mağdurlarımıza müjde
vermek için iktidar olmalıyız. Emeklimizi güldürmek için koşmalıyız.
Yetimlerimizi sevindirmek için çırpınmalıyız. Türkiye için iktidara
talibiz. Türk milletinin dirliği ve esenliği için iktidara ulaşmalıyız
ve mutlaka da ulaşacağız. Sizler, Türkiye'nin ağırlaşan sorunlarını, bu
sorunlara yol açan faktörleri, müsebbipleri her zeminde söyleyiniz,
partimizin düşündüğü çözüm yollarını sabırlar aktarınız. Giderek
ağırlaşan ekonomik gelişmelerin hayata nasıl yansıyacağını,
sorumlularının kimler olduğunu, olumsuz gelişmelerin nelere yol
açacağını ve aileleri nasıl etkileyeceğini önemle vurgulayınız. Ve bu
konulardaki bütün birikimlerinizi ve tecrübelerinizi aynı zamanda
teşkilat mensuplarımızla paylaşınız ve sağlam bir işbirliği içine
giriniz.
Türk milleti, Yıkım taşeronlarına, ihanet
odaklarına, İşbirlikçi lobilere, kötü adamlara rağmen, Ve Erdoğan'a,
Davutoğlu'na inat ayrışmayacağını çatışmayacağını ve bölünmeyeceğini 7
Haziran'da ispatlayacaktır."