Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 'vur de vuralım, öl de ölelim' sloganına karşılık verdiği 'onun da zamanı gelecek' sözlerine tepki gösterdi.
Erzurumajans-Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç,
Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında açıklamalarda bulundu.
Konuşmasının başında vefatının 4. yılında merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nu
rahmetle anan Arınç, "Bugün hükümetimiz olarak bu acılı olayı tekrar
paylaşmayı, rahmet dilemeyi arzu ettik. Muhterem Yazıcıoğlu ile ilgili
olarak meclisimizde kurulan komisyonların, yargı sürecinin, Devlet
Denetleme Kurumu'nun önemli çalışmalar yaptığını hepimiz biliyoruz.
Umarım yargı sonucunda da helikopter kazasının ne şekilde cereyan
ettiği, varsa buna ait bulgular kamuoyu ile en kısa zamanda paylaşılır"
dedi.
Arınç, toplantıda iç ve dış meselelerin de gündeme
geldiğini söyleyerek, çözüm süreci ile ilgili sunum yapıldığını,
Suriye'deki son durumun ele alındığını ve İçişleri Bakanı Muammer
Güler'in de DHKP-C operasyonları kapsamında kurula bilgi verdiğini
söyledi.
"ÇEKİLMENİN NASIL OLACAĞI TBMM'NİN GÖREV ALANI İÇERİSİNDE DEĞİL"
Bülent
Arınç, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını cevapladı. Bir
gazetecinin "PKK'nın geri çekilmesiyle ilgili olarak sizce bir yasal
çalışmaya gerek var mı? PKK'nın geri çekilme takvimi nasıl işleyecek?"
sorusu üzerine şunları söyledi:
''Bundan sonraki süreçte, yani şu
anda bir ateşkes süreci onların tabiriyle, bize göre bir çatışmasızlık
ve eylemsizlik süreci de başlatılmış durumda. Bugün gazetelere akseden
haberlerden de bu işin başındaki kişilerin böyle bir süreci
başlattıklarını hepimiz öğrenmiş olduk. Bunun arkasından yaşanacak
konular veyahut da takip edilecek yol haritası konusunda Sayın
Başbakanımızın ısrarla söyledikleri konuyu, sanıyorum tekrar etmeme
gerek yok. Bu konuda muhatabın hükümetimiz olduğunu, TBMM olmadığını ve
bundan sonra da olmaması gerektiğini ifade ediyor. Dolayısıyla çekilme
nasıl olacak, ne şekilde olacak bunlar TBMM'nin görev alanı içerisinde
değil, hükümetimizin takip edeceği bir strateji içerisinde yapılacaktır.
Dolayısıyla bazı arkadaşlarımızın çeşitli ihtimallere binaen vermiş
oldukları cevapları bu kapsam içerisinde değerlendirmek gerekir diye
düşünüyorum."
"BURSA MİTİNG ALANINA TOPLANANLARIN YARISI DIŞARIDAN GELMEDİR"
Arınç,bir gazetecinin MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Bursa mitinginde
'vur de vuralım, öl de ölelim' sloganlarına karşılık 'onun da zamanı
gelecek' şeklinde cevap vermesini nasıl yorumladıklarını sorması üzerine
şu değerlendirmelerde bulundu:
"Türkiye'de il il dolaşmayacak
bildiğimiz kadarıyla 9 bölge olarak tespit ettikleri yerde mitingler
yapacaklar. Bunlardan bir tanesi de benim seçim bölgem olan Bursa'da
geçtiğimiz günlerde yapıldı. Bursa'yı o meydanı ve çevresini iyi bilen
bir arkadaşınız olarak söylemeliyim, özellikle bu mitinge katılan
binlerce insanın ortaya koyduğu tepkiyi de Türkiye'de ben anlayışla
karşılıyorum. Ancak şuna dikkat etmemiz lazım. Bursa'nın nüfusu 2 milyon
700 bin. O günkü mitinge gelenlerin sayısı ki, bu işin uzmanları
vardır; metrekare olarak alanı bilirler, alana açılan yolları bilirler
her metrekareye kaç kişi düştüğünü hesaplarlar sizin önünüze bir rakam
koyarlar. Bizim önümüze konan rakam, onların abarttığı rakamların 3'te
biridir. Dolayısıyla çok büyük bir kalabalık bu mitinge katılmamıştır.
Çünkü biz de biliyoruz ki MHP'nin tabanında nasıl 12 Eylül 2010'da
referandumda 'evet' demeyi göze almış üçte bir çoğunluk varsa bu çözüm
sürecinden de ümitli olan ve hükümetimizin büyük bir kararlılıkla, adeta
bütün riskleri göze alarak 'Türkiye'ye artık huzur gelsin, terör
bitsin, annelerin gözyaşı akmasın düşüncesiyle başlattığı bu sürece
büyük bir destek olacağını ben şahsen biliyorum.
2 milyon 700 bin
nüfuslu Bursa'da miting meydanına toplananların yarısı dışarıdan
gelmedir. Balıkesir'inden, Çanakkale'sinden, Bilecik'inden, Ankara
Keçiören başta olmak üzere ilçelerinden, daha çok İstanbul'dan
gelenlerle o meydan doldurulabilmişse, bunu büyük bir başarı olarak
görmek mümkün değil. Bu ancak Bursa nüfusunun yüzde biridir, seçmen
nüfusunun yüzde ikisidir. Dolayısıyla sürece destek verenlerin sayısı
miting meydanına gelenler ve Bahçeli lehinde tezahürat yapanların yüz
mislidir. Bu Türkiye'nin her yerinde de böyle olacaktır."
"BAHÇELİ HAYATININ EN BÜYÜK HATASINI YAPMIŞTIR"
Bahçeli'nin sözlerine tepki gösteren Arınç konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Biz
de anketlerden biliyoruz, vatandaşla temaslarımızdan görüyoruz ki, bu
sürece ümitle bakan milyonlar vardır. Bu süreci kötülemek isteyenler çok
küçük bir azınlıktır. Ancak belki kendilerince haklı sayılan tepkileri
ortaya koymak da demokratik bir haktır. Dolayısıyla yapılan mitingi
demokratik bir hak olarak görebiliriz. Ancak bugüne kadar Sayın Bahçeli
için daha çok takdir edecek ifade olarak ne kullanılırdı? 'Bahçeli'yi
takdir etmek lazım, tebrik etmek lazım çünkü ülkücüleri sokağa dökmüyor.
İstese sokağa dökerdi, çatışma başlatırdı'. Ama bu arkadaşımızın
sorusunda da görüldüğü gibi iki günden bu yana Türkiye kamuoyunu meşgul
ediyor. Üç-beş yüz kişinin bağırarak, 'öl de ölelim, vur de kıralım,
vuralım' sözlerine 'onun da zamanı gelecektir' şeklindeki cümlesi bugüne
kadar ki Sayın Bahçeli'nin ortaya koyduğu iradenin tam tersidir.
Bu
halkı suç işlemeye tahriktir ve teşviktir. Bu kendi düşüncelerini
gerçekleştirebilmek için halkı kanunsuzluğa teşvik ve tahrikten başka
birşey değildir. Kendisi bu sözlerini tevil etmedikçe veya tam aksini
ifade etmedikçe Bursa miting meydanında söylediği bu söz onu her zaman
takip edecektir. Bu konuda savcılar ne düşünür bilmiyorum ama siyaseten
Bahçeli hayatının en büyük hatasını yapmıştır. Üç-beş yüz kişinin böyle
bir bağırması karşısında 'onun da zamanı gelir, ben size söylerim o
zaman vurur kırar veya öl dersem ölürsünüz' şeklindeki bir hitabını ben
siyasi hayatının en büyük başarısızlığı ve en büyük handikabı olarak
görüyorum.
Bu çok yanlış bir şeydir. Kullandığı ifadeler,
hakaretten de öte kötü şeylerdir. Biz bunlara müstahak değiliz. Ve bu
sözlerin altında da kalacaktır. Çözüm sürecinin başarıya ulaşması
halinde baraj altında kalacağını bilen bir siyasi partinin lideri bugün
büyük bir heyecanla hiçbir zaman, hiçbir konuda göstermediği bir
kararlılığı güya bizi tehdit ederek göstermeye çalışıyor. Kendisine de
yakışmıyor, partisine de yakışmıyor. Vatanseverliğimizden,
milliyetçiliğimizden, bu ülkeye olan sevdamızdan Türkiye'de hiç kimsenin
şüphesi yok. Başlattığımız süreçte vatanseverliğin ve bu ülkeyi
sevmemizin bir işaretidir. Bu sözleri söylemiş olmasını bundan sonra
yapacağı mitinglerde tekrarlamamasını kendisine tavsiye ediyorum."
Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç, Akil Adamlar Komisyonu için adı geçen bazı
isimlerin işi magazinleştirmek için basında yer aldığını düşündüğünü
söyledi. Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Akil Adamlar noktasında
birikimli isimler istediğine vurgu yaparak, "Sonunda da bir ihtimalle
Türkiye'nin 7 bölgesine yönelik akil adamlar topluluğu veya tek başına
akil adamlar topluluğu meydana gelebilecektir" dedi.
Başbakan
Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısı
sonrasında yaptığı açıklamaların ardından gazetecilerin sorularını
cevapladı. Bir gazetecinin "PKK'nın çekilmesi konusunda 1999'da
yaşananların tekrarlanmaması için güvenceyi hükümet mi verecek?"
şeklindeki sorusu üzerine, "Çekilme süreci elbette bir düzen içerisinde
gerçekleştirilecektir. Bu konuda Sayın Başbakanımızın 1999'da yaşanan
olayların tekrarlanamayacağı konusunda da teminatı vardır" cevabını
verdi.
Bundan sonraki adım için "Silahların susması ve
topraklarımız dışına çıkmadır" diyen Arınç, "Bu da çok ince bir çizgi
içerisinde ve çok büyük dikkatlerle gerçekleştirilecektir. Nasıl
gerçekleştirileceğini şimdi bana sormayın. Bugüne kadar yaptığımız gibi
bu sürece kolay gelmedik. Ama bu sürece gelirken de çok güzel bir
diplomasiyi veya çok güzel bir stratejiyi takip ettik. Bundan sonrası da
böyle olacak" diye konuştu.
Arınç, İsrail'le ilişkilerin normale
dönmesi için öngörülen bir takvim olup olmadığı sorusuna ise, "Cuma
günkü gelişme fevkalade olumlu bir gelişmedir. Türkiye'de dış politika
bakımından büyük bir başarıdır. Kararlılığımızın, inançlı ve samimi
olmamızın kazandırdığı büyük bir başarıdır. Bundan dolayı 75 milyonun
büyük bir gurur taşıdığını, büyük bir başarıyı paylaşmış olmanın haklı
gururunu yaşadığına doğrusu çok samimi olarak inanıyorum" şeklinde yanıt
verdi.
İsrail'in özür dilemesiyle ilgili olarak
Kılıçdaroğlu'ndan henüz bir açıklama gelmediğine de dikkat çeken Arınç
konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Bugün Sayın Loğoğlu'nun yazılı
açıklamasından bahsettiler. Yani fıkralarla bu anlatılır da şimdi burada
söylemem çok doğru değil. Yani bu sevinci paylaşamayanların, bu sevinci
paylaşmak istemezken ortaya koydukları bir takım iddiaları ve
düşünceleri doğrusu çok garipsiyorum. Şüphesiz CHP de bu milleti temsil
eden bir parti olarak, İsrail'in tarihinde ilk defa, çok açık bir
biçimde özür kelimesini de ifade ederek, yazılı beyanı ile de hükümet
olarak desteklediği bir karar vermesi Türkiye'nin şüphesiz kararlı
siyasetinin bir sonucuydu. Çünkü bugüne kadar ben de biliyorum ki, özür
dışında her şeyi yapalım teklifleri gelmişti. 'Çok üzgünüz', 'Biz de
feryat ediyoruz', 'Biz de ağlıyoruz'... Bunların hiçbiri kabul edilmedi.
Diplomaside her kelimenin özel bir anlamı vardır. Ama 'apologies'
dediğimiz zaman bunun resmen özür anlamına geldiğini ingilizce bilenler
çok iyi bilirler."
"LOĞOĞLU CİĞERE UZANAMAYAN BİR PSİKOLOJİ İÇERİSİNDE"
Faruk
Loğoğlu için "Yıllarca Türkiye'yi büyükelçi olarak temsil etmiş bir
insanın bu sevinci paylaşmış olmasını temenni ederdik" diyen Arınç, "Ama
ciğere uzanamayan bir psikoloji içerisinde. Bunu kötülemek amacıyla ve
hiç üşenmeden, sıkılmadan da 5 sayfalık bir yazı yazmış. Bu bir
başarıdır. Bu başarıda elbette Sayın Başbakanımız, dışişleri bakanımız,
hükümetimizin büyük bir payı vardır. Türk milleti bunu biliyor ve buna
inanıyor" diye konuştu.
Arınç, İsrail'in özrüyle ilgili olarak,
"Özrün bir anlamı da şudur; 'Bu bir haksız fiildir. Bu haksız fiilin
sahibi de biziz. Yani açık sularda sizin geminize ben askerlerimi
gönderdim. Müdahale ettiler. Ölümlere, yaralanmalara yol açtılar. Sizden
özür diliyoruz'. İkinci aşaması tazminat. Tazminat konusunda her iki
taraf hükümetlerinden görevlendirdikleri kişiler çalışma yapacaklardır.
Bunun bugün startı da verilmiştir. Sayın dışişleri bakanımız karşı
tarafla görüşmeler yapmış ve süratle tazminat konusunun çözümlenmesi
gerektiğini ifade etmiştir" şeklinde konuştu.
"AKİL ADAMLAR İÇİN İSİM ÜZERİNDE GÖRÜŞMEMİZ OLMADI"
Arınç,Akil Adamlar Komisyonu'nda hangi isimlerin yer alacağına ilişkin
toplantıda bir değerlendirme yapılıp yapılmadığı sorusuna ise, "İsimler
üzerinde hiçbir görüşmemiz olmadı. Ama Bülent Arınç olarak şahsi fikrimi
söyleyeyim; gazetelerde yer alan isimlerin bir kısmını magazinleştirmek
olarak görüyorum" dedi.
Arınç komisyonla ilgili olarak, "Akil
adamlar heyeti veya akil adamlar topluluğu diyebileceğimiz bir konu
üzerinde Sayın Başbakanımız da bir havuz içerisinde bu konuda etkili
olabilecek, birikimi olan ve karşısındaki kitleye elbette bir düşünce
açıklayabilecek insanların bulunmasını arzu etmektedir. Bu konuda her
kesimden isim alınacak veya istenecektir. Sonunda da bir ihtimalle
Türkiye'nin 7 bölgesine yönelik akil adamlar topluluğu veya tek başına
akil adamlar topluluğu meydana gelebilecektir" diye konuştu.
Akil
adamlar konusunda Kılıçdaroğlu'nun tavrını da eleştiren Arınç, "Burada
akil adamlar komisyonunun da Meclis'te kurulmasını arzu ediyor. Meclisin
iç tüzüğü bilmemektir" dedi.
Arınç, Özgür Suriye Ordusu
kurucularından Riyad Esad'ın yaralandığına dair haberler olduğu
hatırlatılması üzerine ise, "Bizde bu kadar duyduk. Sanırım aracında bir
patlama sonucu ayaklarından yaralanmış. Son gelişmeler nedir
bilemiyorum. Kendisine acil şifalar diliyorum" şeklinde konuştu.
"SPEKÜLASYONLARA CEVAP VERİLMEZ, GÜLÜP GEÇİLİR"
Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç, başka bir gazetecinin "Türkiye'nin İsrail ile
gizli bir anlaşma yaptığı şeklinde spekülasyonlar var" hatırlatması
üzerine, "Spekülasyonlara cevap verilmez, gülüp geçilir. Elinin tersiyle
itilir. Bunlar saçma sapan şeylerdir" cevabını verdi.
Türkiye'nin İsrail'e karşı şart koştuğu üç koşuldan hepsinin yerine gelmesi gerektiğine vurgu yapan Arınç şunları kaydetti:
"Zaman
içerisinde bize bunlardan ikisinin kabul edilebileceği, bir tanesi için
de farklı şekilde özür anlamına gelebilecek sözlerin kullanılabileceği
veya sadece bunun üzerinde durulabileceği teklifleri geldi. Bunların
hepsi elimizin tersiyle itildi. Üçü olmazsa kesinlikle Türkiye kabul
etmeyecek. Bunun üzerine de bildiğiniz gibi büyükelçilerimiz çekildi. En
düşük düzeyde bir kişi bırakıldı. O da üçüncü katip seviyesinde bir
arkadaşımızdır. Onlar da aynı şeyi bizim talebimiz üzerine yaptılar.
Yani bizim İsrail ile bugüne kadar arka planında bir başka şekilde
anlaşma var ve bunun için de böyle bir noktaya gelmemiz gerektiğini
düşünseydik bize yapılan tekliflerin hepsini... Bunlar sadece İsrail
tarafından değil, İsrail'in araya koyduğu, devreye koyduğu pek çok kişi,kurum, kuruluş tarafından İsrail adına talep edildi. Türkiye bunların
hepsine hayır cevabını verdi ve sonunda konjonktürde müsait hale geldi.
Türkiye'ye karşı açıkça özür dilendi. Bunun arkasında ne spekülasyon
olacak. Yani burada 75 milyon insandan başka, insanın içerisinde hiç
kimse burada bir spekülasyon vardır demez ama Oktay Vural gene bir
şeyler bulabilir."
"ERGENEKON BAĞLANTISI OLUP OLMADIĞINI SORUŞTURMA SONA ERDİĞİNDE GÖREBİLECEĞİZ"
Bülent
Arınç, bir gazetecinin AK Parti ve Adalet Bakanlığı'na gerçekleştirilen
saldırılarla ilgili olarak Başbakan Erdoğan'ın Ergenekon'u işaret
ettiği hatırlatarak, "DHKP-C saldırılarının Ergenekon bağlantılı
olduğuna dair elinizde bizimle paylaşabileceğiniz somut bilgiler var mı?" sorusu üzerine şunları söyledi:
"Her
iki olayın failleri de ismen ve eşkal olarak belirlenmiştir,
aranmaktadırlar. Bugün dahi Ankara'da bazı baskınlar ve gözaltılar
gerçekleşmiştir. Daha önce de bildiğiniz gibi yine bazı gözaltılar
vardı. Tahkikat devam ediyor, soruşturma devam ediyor. Şüphesiz örgüt
kendisi de kabul etmekle, bu olayın sahibi olduğunu artık rahatlıkla
görebiliyoruz. Ancak Sayın Başbakanımızın söylediği, 'bu işin içerisinde
de bir Ergenekon bağlantısı vardır veya olabilir' şeklindeki sözlerini
ancak soruşturmanın geldiği son noktada görebileceğiz."