Bahçeli: "AKP vekillerinin bilmediği, bakanlar kurulu koltuğunda oturanların bir çoğunun öğrenemediği bu çözüm süreci nedir?"
Erzurumajans-(ANKA)-MHP
Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve
Başbakan Ahmet Davutoğlu'na "Birileri sizi tehdit mi ediyor?
Bilmediğimiz açıklarınız var da kullanılıyor, şantaj altında mı
tutuluyorsunuz? Korkmayınız, itiraf ediniz. Eğer ki sizi kafa kola
almışlarsa yine de milletimizin şefkatine sığınınız" diyerek seslendi.
Partisinin
Meclis grubunda konuşan Bahçeli, ilk olarak Alevilerin sorunları ve
Karaman'ın Ermenek ilçesindeki meydana gelen maden kazasına da değindi.
Bahçeli'nin şunları söyledi:
-ALEVİLER-
"Hakk'a karşı
gelenlerin, iktidar hırsı uğruna insanlıktan çıkanların ve nefsinin
tutsağı olanların isimleri şerle, şirkle ve şirretle bir anılmıştır.
Tarihin her döneminde dünyevi saltanat uğruna vicdanını zindana
çevirenler sadece yıkmış, sadece yok etmiştir. Geçmişten buna dair
sayısız örnek vermek mümkündür. Özellikle Hicri bin 375 yıl önce
Kerbela'da yaşanan vahşet, oluk oluk akan Ehl-i Beyt kanı hala ilk günkü
kadar kasvet ve keder vericidir. Hicri 61. yılın 10 Muharrem Günü'nde
Kerbela'da İslam'a, Efendimize ve tüm inananlara kılıç çekilmiştir.
Malum
çevrelerin, etnik ve mezhep cepheleşmesinin Türkiye'ye de sıçraması
için özel bir çaba harcadığını görüyoruz. Ortadoğu'daki kaos havasının
ülkemize bulaşması maksadıyla yoğun çabalar sergilendiğini tüm
çıplaklığıyla izliyoruz. Alevi-Sünni, Türk-Kürt, laik-antilaik,
inanan-inanmayan, Doğulu-Batılı gibi suni ayrımlarla Türk milletinin
çözülmesi ve parçalanması planlanmaktadır. Esasen bu yeni bir durum da
değildir.
Bilhassa Alevi İslam inancına mensup kardeşlerimiz
istismar edilmekte, hassasiyetleriyle oynanmaktadır. AKP, yıllardan
beridir 'Alevi Çalıştayları' düzenlemekte, umut tacirliği yapmaktadır.
Ne var ki, halen bu alanda bir arpa boyu mesafe alınamamış, oyalama
taktikleriyle yıllar israf edilmiştir. Başbakan Davutoğlu yeni bir
çalışmadan bahsetse de, Hükümet'in Alevi İslam inancına sahip
kardeşlerimizin beklentilerine cevap bulması ve ihtiyaçlarını
karşılaması mümkün görülmemektedir. Biz öteden beri, milli ve manevi
değerlerimizin toplumsal çatışma konusu yapılmaması hususunda özel bir
gayret sergiledik. Türkiye'nin inanç ve mezhep temelinde ayrışma
yaşamaması için elimizden gelen mücadele ve sorumluluğu titizlikle
gösterdik.
Cem de bizimdir, semah da bizimdir. Cami de bizim,
Cemevi de bizimdir. Saz da bizim, söz de bizimdir. 12 İmam da bizimdir,
erenler, evliyalar, arifler, Anadolu'ya Türk-İslam nefesi üfleyen elleri
öpülesi büyüklerimiz de bizim şanımız, göz nurumuzdur. Hz. Yesevi'nin
dergâhında diz dize, gönül gönüle oturan bizim ecdadımızdır. Hacı Bektaş
Veli'nin duasıyla irşat olan, yönünü çizen Türk milletidir.
-MADEN KAZASI-
Kurtarma
çalışmaları günlerdir sürmektedir. Ailelerin tedirgin ve kaygılı
bekleyişleri devam etmektedir. Bu maden kazası duyulur duyulmaz
partimizi temsilen Konya Milletvekilimiz Sayın Mustafa Kalaycı
Başkanlığındaki bir heyet olay mahalline gitmiştir. Görevlendirdiğimiz
heyette konuyla ilgili teknik uzmanlar da yer almıştır. Arkadaşlarımız
geniş çaplı inceleme ve araştırmalarını yapmışlardır. Su baskını,
Karaman-Ermenek ilçesine bağlı Güneyyurt beldesi ile Pamuklu Köyü
yakınlarındaki sahada bulunan linyit kömürü ocaklarında meydana
gelmiştir.
Söz konusu kömür ocağı özel bir şirket tarafından
işletilmektedir. Ermenek Cumhuriyet Başsavcılığı dün yaptığı açıklamada
kazanın; eski imalat bölgesine yıllar içerisinde birikmiş olan suların
zaman içinde basınç eşik değerlerini aşarak, zayıflayan topuktan çalışma
alanlarına ani su baskınıyla gerçekleştiği ileri sürülmüştür. Yani kaza
göz göre göre gelmiştir. Maden denetimleri sırasında var olan
tehlikelerin ya bilerek ya da bilmeden görülmediği açıktır. Mevzuat
gereğince, zorunlu olan ve çevrede olası yer altı suyu olup olmadığını
belirlemek için kullanılan 25 metrelik kontrol sondajının yapılmadığı,
hatta bu cihazın madende olmadığı özellikle partimizi temsilen bölgeye
giden Heyet tarafından belirlenmiştir. Buna rağmen madende çalışılması
tedbirsizlik olduğu kadar ölüme davetiye çıkarmak anlamına da
gelmektedir.
Soma'daki 301 işçimizin kaybına neden olan maden
felaketinden sonra, yapılan yasal düzenleme maden şirketlerinin işine
gelmemiştir. Torba Kanunla getirilen yer altında 6 saatten fazla
çalışmama kuralına işverenler riayet etmemiştir. Daha önce, dışarı
çıkarak yemek yiyen işçilerimiz, firmaların dayatmasıyla yerin altında,
insanlık dışı şartlarda karınlarını doyurmaya zorlanmışlardır.
Şayet
18 işçimiz yemeğini dışarıda yemiş olsaydı Ermenek'teki acı verici olay
yaşanmayacaktı. Şunu özellikle ifade etmeliyim ki, su baskını sonucu
yerin yüzlerce metre altında kalan işçilerimiz; ihmalkârlığın,
sorumsuzluğun ve maliyetleri azaltma adına insan canını umursamayan bir
zihniyetin kurbanıdır. Kar hırsı, vicdansızlığın örtüsü olamayacaktır.
Daha çok üretim hedefi, işçi sağlığı ve iş güvenliğini yok sayarak, köle
düzenini kurumsallaştırarak sağlanamayacaktır.
Zamandan kazanmak
amacıyla, maden çalışanlarının toprak altında yemek yemelerini dayatmak
tek kelimeyle zalimlik olarak tanımlanacaktır. 18 işçimizin sorumluluğu
öncelikle ilgili maden ocağını işleten Has Şekerler Madencilik
Şirketi'nin üstündedir. Geçtiğimiz günlerde, bu şirket tarafından
yapılan açıklamada; ocakta tüm iş güvenlik tedbirlerinin alındığı,
gerekli denetimlerin yapıldığı iddia edilerek kaza doğal afet olarak
lanse edilmiştir."
-PKK VE KOBANİ-
Cumhurbaşkanı Erdoğan
ve hükümete seslenen Bahçeli, "PKK vatan evlatlarının ensesinden
vururken, hala süreç ihanetinden bahsetmek, hala müzakereleri şerefsizce
sürdürmek nasıl tevil edilecektir?" diyerek çözüm sürecini
eleştirirken, "Sayın Erdoğan, Sayın Davutoğlu; birileri sizi tehdit mi
ediyor? Bilmediğimiz açıklarınız var da kullanılıyor, şantaj altında mı
tutuluyorsunuz? Durmayınız, korkmayınız, kaçmayanız, söyleyiniz, itiraf
ediniz. Eğer ki sizi kafa kola almışlarsa, oyuna geldiyseniz, eğer ki
hesabını veremeyeceğiniz gizli saklı ilişkileriniz bulunuyorsa, yine de
milletimizin şefkatine sığınınız" dedi.
Bahçeli şöyle devam etti:
"Sanıyorum,şeref ve namusu ipe serilmiş un gibi olanlar bundan böyle iki düşünüp
bir konuşacaklar, ağızlarının perhizini bozmaya yanaşmayacaklardır. AKP,PKK için adeta kanlı çekilişten çıkmış ödül gibidir. İmralı ve Kandil
arasında tam bir pazarlık hattı kurulmuş, Türkiye'nin akıbeti buraya
zincirlenmiştir. Türkiye çözülmeyle kanlı savaş tehditleri arasına
sıkıştırılmıştır. Kırmızı kitabı kaleme alanlar, Türkiye'nin üzerine
kırmızı kalem çekmek üzeredir. Erdoğan, Başbakanlık görevindeyken, 16
Nisan 2013 tarihindeki Meclis Grup konuşmasında; 'çözüm süreci umut
yolculuğuna dönüştü' demiş, bölünmeyi umut olarak lanse etmiştir. 4
Mayıs 2013 tarihinde Kızılcahamam'da, "yurdun dört bir yanından müjdeler
geliyor, bahar kalıcı olacak" diye iddiada bulunmuş, neyin geldiği,
neyin kalıcı olduğu bugünlerde iyice açığa çıkmıştır. 23 Haziran 2013
tarihinde Erzurum'da, 'terör prangasını söküp atıyoruz' açıklamasıyla
pembe tablolar çizmiş, sökülenin, yıkılanın ne olduğunu aziz milletimiz
şimdilerde net olarak görmüştür.
Süreç tam bir curcuna, tam bir
kargaşa, tam bir kaostur. Gerek Cumhurbaşkanı, gerek Başbakan süreçten
ne anlaşılması gerektiğini, çözümle neyin amaçlandığını açık açık Türk
milletine anlatmalıdır. Herkes süreç ihanetinin içyüzünü öğrenmelidir.
Bu egemenliğin sahibi Türk milletinin en tabii, en meşru hakkıdır.
Soruyorum: Teröristbaşının, 15 Ağustos 2009 tarihinde hazırladığı 156
sayfalık sözde yol haritasıyla ihanet sürecinin bağ ve bağlantısı var
mıdır? Erdoğan ve Davutoğlu, Öcalan canisinin yabancı servisler
tarafından eline tutuşturulan kanlı planlarına çözüm mü demektedir? AKP
milletvekillerinin bilmediği, Bakanlar Kurulu sıralarında oturan
şahısların birçoğunun öğrenemediği bu çözüm süreci nedir? PKK vatan
evlatlarının ensesinden vururken, hala süreç ihanetinden bahsetmek, hala
müzakereleri şerefsizce sürdürmek nasıl tevil edilecektir?
Çözüm
isimli çözülme ve çürümeyi teferruatlı şekilde anlatın da Türk milleti
her şeyi görsün ve niyetlerinizi berrak şekilde anlasın. PKK ön şartsız
silah bırakmadan, son terörist teslim alınmadan, hain pazarlıklar
kesilmeden Türkiye'nin huzura ulaşması, dirliğe, esenliğe ve selamete
kavuşması söz konusu olmayacaktır. İhanete herkes ikna olsa da bir tek
MHP kanmayacak, herkes razı olsa da sadece MHP onay vermeyecektir."