Erzurum MHP İl Başkanlığı’na aslında iki kez uğramıştım; ama habersiz gittiğim için İl Başkanı Sayın Kaya ile görüşmek kısmet olmamıştı!.. Öyle ya, koşturması ve ilgilenmesi gereken parti işlerini öteleyip,Ömer Nazmi çay içmeye gelecek, diye odasında çakılıp beni bekleyecek değil!
Bu kez her nasıl oluduysa gitmeden önce telefonla aramayı akıl ettim, bu aklımla ne kadar övünsem azdır, bunu kaç kişi düşünebilir ki!
“Tatlı bir çay içip, iki lafın belini kıralım Başkan,” dedim.
“Tatlı çayımız da var, birilerine acı sözümüz de… Buyurun, “dedi.
Turhan Bozkurt kardeşim omuzuna silahını astıktan sonra çıktık bürodan ve beş dakika sonra MHP İl Başkanlığı’nın bulunduğu binanın merdivenlerini tırmanmaya başladık; kapıya geldiğimizde sigarayı bırakmaya bir kez daha karar verdikten sonra daldık içeri. Başkan’ın odasının kapısı her zamanki gibi ardına kadar açıktı. Bizi görünce eksilmeyen nezaketi ve saygısıyla kalkıp karşıladı ve “buyur” etti!
İki dakika sonra çaylarımızı yudumlarken havdan sudan olan sohbetimiz ısınmaya başladı.
Havalar yakında bozar, dedik; suya sıra gelince, şeytan aklımıza HES’i getirdi.
Pes yani, dedik, nereden aklımıza geldi bu HES!
Hani şu Tortum’un Bağbaşı beldesindeki , Ödük Vadisi’ndeki suyu babasının malı gibi sırtlayarak olmasa da devasa borulara hapsederek götürmek isteyenlere direnen köylüler var ya, hani götürmek isteyenlere bedenleri ve inançlarıyla direnen analar, bacılar, kardaşlar var ya!.. Ve direnişleri kırılanlar var ya!..Hah işte, o HES!
Sözümüzü küçük bir arkla Sayın Kaya’ya doğru yönelttik.
“Gittik, gördük, yöre halkına desteğimizi göstermek istedik,” dedi. Önceleri biraz buruktu sesi, biz sormadan kendisi burukluğunun nedenini bir cümleyle açıkladı. “Yeni seçimden çıktık, yerel seçimelere daha çok var, biz oy istemeye gitmedik, Genel Başkan’ımız Sayın Devlet Bahçeli’nin, ‘haklı olan yöre halkına desteğinizi esirgemeyin,’ talimatıyla oradaydık,” dedi ve devam etti… “Bağbaşı köylüsü ne istiyor, diyor ki suyumuzu bize bırakın; bunu söyleyen köylüye devlet ne yapıtı, direnenlere kolluk kuvvetleriyle karşı gelerek , ‘emir suyu keser,” misali halkın suyunu kesmek isteyenlere karşı duranların sesini kesmeye çalışıyor ve ne yazık ki kesmiş durumda!”
Başkan’ın sözünü kesmemek için, sadece “haklısınız,” diyerek dinlemeye devam ettik. Bağbaşı’ndaki seçmenlerin oy tercihlerini ve sonuçlarını söyledikten sonra, asıl vurucu cümlenin pimini çekerek attı ortaya… “Bağbaşı halkı özerklik isteseydi, ‘buyurun masaya konuşalım,’denilirdi ; ama yöre insanlarının haklı direnişine karşı masadan falan söz eden olmadı!.. Biz, Genel Başkan Yardımcımız Sayın Doğru ve Erzurum milletvekilimiz Sayın Öztürk ile birlikte giderek halkın yanında olduğumuzu gösterdik!.. Şimdi aldığımız habere göre direniş kırılmış!..”
Bildiğmiz kadarıyla HES iptali için İdare Mahkemesi’nde açılmış üç ayrı dava var, sizin bu duruşunuz mahkeme sonuna kadar devam edecek mi?”
“Elbette edecek, biz haklı bulduğumuz bir tutumun yanında her zaman olduk ve hiçbir zaman duruşumuzu bozmadık,” dedi.
Ve dedi ki “oradaki su sadece köylünün ürünleri için değil, suyun geçtiği yataktan beslenen bütün canlılar için gerekli; umuyoruz ki mahkemeden yöre halkını ve bizleri sevindirecek karar çıkar!”
Aklın yolu bir de, paranın yolu ayrı, diye düşünerek tatlı çaylar ve acı sözler için teşekkür edip ayrıldık.
Hemen telefonuma sarılarak orada bulunan gazeteci arkadaşımızdan birkaç cümle çalmaya çalıştım.
“Kadınlar ağlıyor,” dedi.
Ağlamazlar mı!.. Direnişle beraber umutları kırıldı.
Ağlmazlar mı!.. Direnişle beraber suları da bitiyor!
Ağlamak ayıp değil ki; ağlatmak ayıp!