İspir’de geçen ağustos ayında ayı saldırısı sonucu hayatını kaybeden iki
vatandaşımızla ilgili açılan tazminat davasında, devlet adına savunma
yapan avukatların tezi aynen şöyleydi:
“Doğada vahşi hayvanların verdiği zarar sonucu ölen kişilerden ötürü devlet mesul değildir.”
Akla uygun; en azından saçma sapan bir savunma değil.
Öyle ya devlet, doğadaki her hayvandan sorumlu olamaz!
Şehirlerdeki vatandaşlarının güvenliğini korumakta zorlanan bir
devletin, başka işi gücü yok da dağdaki ayılara bekçilik mi yapacak?
Mümkün ki, birileri böyle bir itirazda bulunabilir ve çok da haksız sayılmazlar.
Lakin kazın ayağı hiç de öyle değil.
İslam dünyasında, devletin adalet anlayışına dair muazzam bir ölçü vardır.
Ne demişti Halife Hz.Ömer:
“Dicle kenarında bir kurt bir kuzuyu kapsa hesabı benden sorulur”
Bizim yakın siyaset tarihimizde bu sözün varyantlarına çok sıkça
rastlarız. Misal; Demirel, “Fırat kenarında bir kurt bir kuzuyu kapsa
hesabı benden sorulur” demişti.
Soruldu mu sorulmadı mı bahsi diğer, ama bu sözü devlet adamlarımız çok sevmişlerdir.
Öyle ki belki de sırf bu sözün cazibesine kapılan Tayyip Bey, bugün
iktidar olan partisinin adını koyarken, tarihin ve islamın
derinliklerinden referans almıştı.
AK Parti’nin açılımı neydi?
Adalet ve Kalkınma Partisi; doğru mu?
Doğru…
Peki…
Hz.Ömer Dicle kenarında bir kurt bir kuzuyu parçalarsa hesabını vermeye
hazırken, nasıl oluyor da İspir’de bir ayı iki vatandaşımızı parçaladığı
halde devlet mesul olmuyor?
Avukatlar böyle savundular:
“Devlet mesul olamaz”
Hz. Ömer de diyebilirdi ki, “Dicle kenarında ki kurttan bana ne”
Demedi; devlet olarak o kurttan sorumlu olduğunu kabul etti ve adalet kavramını da o eksen üzerine oturttu.
Mesele tazminat meselesi değil…
Daha doğrusu işin o kısmı beni zerre kadar ilgilendirmiyor. Benim ilgi
alanıma giren, adının içinde “adalet” olan bir siyasi iktidarın, üç beş
kuruş para için ilkesinden ve var oluş gayesinden tornistan etmesidir.
Kaldı ki bir de şöyle bir tenakuz var:
Vatandaş ayıyı vursa suç; hem de ciddi bir suç…
Ayıyı vurmasa, ayı vatandaşı öldürse kimse mesul değil!
Nasıl olur?
Ayıları vurun, ayıların kökünü kazıyın diyen yok tabii ki… Lakin ayı insanların canına kast etmişse kim ayıya dur diyecek?
Başka yerlerde de oluyor fakat dava konusu İspir olduğu için oradan
hareketle diyoruz ki, İspir’de ayı kısa aralıklarla iki insanı öldürdü.
Devlet “ben bu işten mesul değilim” diyor.
Ama ayı vurmak suç!
Bu hilkat garibesi duruma verilecek cevap ancak şu olabilir:
Nasrettin Hoca bir gün bir davetten eve dönerken köpeklerin saldırısına
maruz kalıyor. Kendini savunmak için eğiliyor yerden taş alıp havlayan
köpeklere atacak. Fakat heyhat; soğuktan ötürü taşlar donmuş, yani
sökemiyor. Hoca, bu çaresiz duruma rağmen laf kondurmamış edemiyor:
Eyvah taşları bağlamış, köpekleri salmışlar!
Siz devlet olarak ayı vurmayı (belki de çok haklı olarak)
yasaklayacaksınız ama ayıların insanları öldürmesinden ötürü sorumlu
olmayacaksınız.
Olmaz…
Hz.Ömer’in bize miras bıraktığı adalet anlayışı bu değil…
Bana göre ölçü şu olmalıdır:
O ayılar o dağlarda özgürce ve güven içinde yaşamalı. Ama öyle bir
sistem olmalı ki o ayılar köylere kadar inip insanları boğazlamamalı…
Bunun için tekerleği yeniden keşfetmeye lüzum yok. Medeni ülkeler bu
yönde gerekli düzenlemeyi yapmışlar: Vahşi hayvanlarla insanların yaşam
alanları kalın çizgiyle ayrılmış.
Bizde ise durum tam tersi…
Ayı seni öldürürse avukat savunma yapar: Devlet suçlu değil!
Sen ayıyı öldürürsen devlet yakana yapışır: Suç işledin!
Ayıya bir şey dediğimiz yok; lakin ayı avukatlarını anlamakta zorlanıyoruz.
Devlet için kim daha önemli
Ayı mı, insan mı?
Neyse ki Hz. Ömer bu manzaraya tanık olmadı; yoksa adının içinde “adalet” olan bir iktidarın bu savunmasını anlayamazdı.