Ayazpaşa Mahallesi-16

Aynı yaş guruplarında olduğumuz teyzemin ( ezemin )çocukları ile beraber büyümüştük.

Ders çalışmak için oturduğumuzda, nenem başımızda etüt hocası gibi dikilirdi," çalışmazsanız babanıza söylerim" diye bizi korkuturdu.

Yavuz ağabeyim bu işin kolayını bulmuştu, kitabın arasına Teksas veya Tommıks yerleştirirdi ve  başlardı onları okumaya, rahmetli nenemde oğlan ders çalışıyor zannederdi.

Agâh amcaların evinin yan tarafı Fadime ablanın kardeşi Feride ablanındı, buranın üstünde bostancı Mustafa'nın bir katlı bacalı evi bulunurdu.

Bostancı Mustafa Karagöz'ün, Razi, Raci,İsmail ve Metin isminde oğulları vardı.

Eskiden istasyonun altında, lahana, Ispanak, Maydanoz ve Havuç yetiştiren bostancılar vardı.

Bazı seyyar satıcılar bu bostanlardan aldıklarını sırtlarına yükledikleri sepetlerle  veya eşek arabalarıyla mahalle mahalle dolaşarak " Ispanak,Pazı,Aşotu,Pirpirim" geldi diye bağırıp satardılar.

Bu satıcılar içerisinde en meşhuru, eşeği ile mahalleleri dolaşan İbrahim emiydi.

Dolaştığı mahallelerdeki hanımların isimlerini  bilen İbrahim eminin, satış tekniği de oldukça eğlenceliydi.

Yine eşeği ile  mahalleleri dolaşıp  sebze satan Cuma emi vardı

Hacı Abdullah Sokağa girişte sağda iki katlı Osman Oltulular'ın evi bulunurdu.

Oltulular'ın bu ev iki katlıydı, üst katta dışarıya çıkıntısı bulunurdu, kapısında mavi renkli tırhıç'ı olan bu evin ikinci katında kiracı  vardı,alt katta ise Osman Ağa otururdu.

Mavi tırhıç'ın alt köşesinde tavukların girip çıkacağı kadar küçük bir göz bulunurdu.

 17 Aralık 1992 yılında Faili meçhul bir  suikasta kurban giden dönemin Jandarma Genel Komutanı rahmetli Orgeneral Eşref Bitlis de yüzbaşı rütbesi ile Erzurum da görev yaptığı sıra bu evde kiracı oturmuştu.

Eşref Bitlis Paşa'nın Tarık ve Meltem isimli iki çocuğu bu gün mahalleliler tarafından hala hatırlanmaktadırlar.

Eşref Bitlis Paşa yıllar sonra Erzurum'a geldiğinde, Ayaz Paşa mahallesine uğramış ve kiracı oturduğu evin sahipleri olan Osman Oltulular'ın evine gelip çay içip, hasret gidermiş, yani güzel bir ahde vefa örneği sergileyerek  Erzurum'dan ayrılmış.

Eski dönemlerde kurumların lojmanları bulunmadığından asker, polis,memur gibi devlet memurları şehrin muhtelif yerlerinde halk ile iç içe yaşarlardı.

 Bir arada yaşamadan dolayı memur aileleri, mahalledeki aileler ile haşır neşir olurlar Erzurum kültürünün tüm güzellikleriyle tanışırdılar.

Halktan  kopuk ve etrafı duvarlarla çevrili lojman hayatının olmadığı bu dönemlerde amiri,subayı,polisi bir arada yaşayıp birbirlerini çok iyi anlardılar.

Dönemin,Dördüncü Ordu Komutanı ve 1980 ihtilalin de İstanbul Belediye Başkanlığı görevine getirilmiş olan Org.İsmail Hakkı Akansel Paşa'da genç teğmenken Veyisefendi mahallesinde küçük bir Erzurum evinde kiracı olarak kalmış.

Bu yıllarda Akansel Paşanın, Yaşar Erol isminde bir erkek evladı dünyaya gelmiş o da ilerleyen yıllarda baba mesleği askerliği seçerek subay olmuş.

Erzurum'dan oldukça güzel intibalarla ayrılan Akansel Paşa 1982-83 yılları arasında subay olan oğlu  Yaşar Erol'le birlikte dadaşlar diyarına gelir .

Baba oğul askeri bir araçla Veyisefendi mahallesindeki oturdukları eve gelirler,ev yıkık ve virane haldedir.

Mahalleli, bir paşa ile yanındaki subayı gördüklerinde ilk önce büyük bir şaşkınlık yaşar. Akansel Paşa, etrafındakilere mahallenin eski sakinlerini bir bir sorunca durum birden değişir

Paşayı tanıyanlar onu hemen evlerine davet etmişler, başlamışlar eskilerden anlatmaya ve hasret gidermeye..

Paşa. oğluna dönerek " Ben Erzurum da görevde iken nöbete çıktığımda gözüm arkada kalmazdı.

Mahallenin hanımları ben olmadığım zaman gelir annene eşlik ederler ve mutfağı Erzurum yemekleriyle doldururdular.

Hatta senin doğumunda,ben eve gelinceye kadar her şeyi halletmişlerdi.

Komşular; Annen başında beklemişler, evin temizliğini yapmışlar,yemek pişirmişler ve ayağa kalkıncaya kadar onu hiç yalnız bırakmamışlar,onun için Erzurumlular fevkalade erdemli , faziletli,güvenilir ve yardımsever insanlardır" diyerek güzel bir ahde vefa örneği sergilemiş.

İsmail Hakkı Akansel Paşa'nın Erzurum'la ilgili intibalarını anlattığı oğlu Kurmay Kıdemli Binbaşı Yaşar Erol Akansel, 12 ağustos 1994 yılında Bosna Hersek'te şehit düşmüştü.

Üçüncü Ordu Komutanlığının Erzurum'da bulunduğu sıralarda şehirde asker sayısı  fazlaydı dolayısıyla askerlerin Erzurum la olan güzel hatıraları da bir hayliydi.

 Tayini başka bir şehre çıkan dönemin Kolordu Komutanı Ragıp Gümüşpala'ya Erzurumlular halkevinde güzel bir veda gecesi tertiplemişler.

Dadaşlar sahnede bar oynamaktadırlar ,davulda İbrahim emi,zurnada ise pala Cazım emi vardır.

Hançer barının oynandığı esnada Hançer, Sıddık Sayar'ın yüzünü çizer,yüzü çizilen  Sıddık Sayar hiçbir şey olmamış gibi oyuna bütün vakarıyla devam eder, bu esnada Ragıp Paşa yerinden kalkar ve cebinden çıkardığı beyaz mendille Sıddık Sayar'ın kanayan yarasını siler.

 Beyaz mendil üstüne yayılan kanla birlikte, ortaya şanlı bayrağımızı hatırlatan bir görüntü çıkar ve salon ayakta bu pozisyonu coşkuyla alkışlar.

Oldukça duygulanan Ragıp Paşa, mikrofonu eline alır "Anam beni neden, dadaş doğurmamış diye, kaderime hayıflanırım" der ve dadaşları kucakladıktan sonra yerine oturur.

Bu sahne unutulmayan bir hatıra olarak hafızalarda kalır?

DEVAM EDECEK...
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.