At, tarihin en eski devirlerinden beri Türk halkının vazgeçilmez dostu olmuş. Türkler atı sadece bir binek hayvanı olarak görmemişler. Onsuz, adeta hiçbir tarla, dağ, yayla, yol, savaş, döğüş ve daha birçok işlerin yapılamayacağını düşünmüşler. Dağda koyun sürüleri otlatırken atı yanından ayırmamış insanımız. Karda, kışta, savaşta, barışta, hastalıkta, sağlıkta at, bu insanların hep yanıbaşında bulunurmuş.
“At, avrat, silah” gibi nice unutulmaz sözler söylemişler at üstüne. “Türkler kurultaylarını bile at üstünde yaparlarmış,” der yabancı tarihçiler. Bugünün sanayileşmiş toplumunda bile attan pek vazgeçememiş insanlarımız. Eski geleneklerini at yarışlarıyla, cirit oyunlarıyla hâlâ yaşatmaktalar. Zamanında Muş yöresinde de çok sayıda at ahırları varmış. Buralarda at yarışları yapılır cirit oyunları düzenlenirmiş. İşte Muş
Atım atım kır atım,
diloy loy diloy loy, diloy malım
Geliyor adım adım,
kara (kömür) gözleren yandım (kurbanım)
Çüt kaşın arasında.
Kaldı menim muradım
Atımın boynu kara
Binem gidem sefere
Yan gelem yan gelmeyem
Ağlasın bahtı kara.
(Yöresi: Muş; kaynak kişi:Suphi DİNÇBİLEK; derleyen: Merdan GÜVEN)
Merdan abi hayırlı olsun. At üzerine de güzel yazmışsın, yüreğine sağlık...