Ata sporu cirit 1826 yılında II.Mahmut tarafından yasaklanmıştır.
Yıllar sonra 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılış kutlamalarının yapıldığı şenliklerde, Erzurum gençleriyle birlikte yaşlıları da cirit oynamışlardır.
Cumhuriyet döneminde Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün geleneksel sporlara sahip çıkmasından sonra cirit gerekli ilgiye kavuşmuştur.
Mustafa Kemal,3 Temmuz 1924'te Erzurum'a geldiğinde, Üç Kümbetler'de Dadaşlar cirit oynamış, Gazi'nin takdirini kazanmışlardır. Bu vesile ileciriti izleyen ve çok beğenen Gazi, bu ata sporumuzun yaşatılmasını istemiştir.
1930'lu yıllara kadar kuralsız ve düzensiz bir şekilde oynanan cirit, 1936 yılında Sipahi Ocağı tarafından bir disiplin içerisine alınmış hakem yönetiminde oynanır hale getirilmiştir.Sipahi Ocağı başkanı Memiş Yazıcı, ciritçileri İş Ocağı'nın bandosu ile meydana çıkarırmış. Ayrıca 1935 yılında Erzurum Halkevi tarafından bir cirit organizasyonu düzenlenmiştir. Daha sonraları 1949 yılında yeni kurulan 12 Mart Gençlik Kulübü tarafından Kavakkapı'da cirit oynanmaya başlanmıştır.Erzurum'da ciritin resmen örgütlenmesi 1952 yılında olmuştur.Dönemin valisi Cemal Göktan ve Veteriner Müdürü Kemal Damar'ın katkılarıyla Atlı Spor Kulübü kurulmuştur.
Atlı Spor Kulübü'ne en büyük katkıyı sağlayanlardan biriside Erzurum'un unutulmaz valilerinden Necmettin Karaduman'dır.Atlı Spor Kulübü'nün Aziziye ve Dadaşisimli iki takımı vardır.
Erzurumlu'nuncirite olan ilgisi 15 Ağustos 1958 tarihli Milliyet gazetesi tarafından haber dahi yapılmıştır.
Erzurum'da cirit 17.,18. asırlarda Gümüşlü Kümbet yanındaki meydanlıkta , Bakırcı Cami'nin arkasındaki Hacı İzzet Paşa Hanı'nda, daha sonraları da Karskapı, Topdağı eteği, Kavakkapı ve Köşk mevkilerinde oynanmıştır. Özellikle Pazar günleri Kavakkapı'da oynanan cirite Erzurum halkının ilgisi çok fazla olmuştur.Öyle ki,Cirit'e gidecek olanlar, bayram yerine gider gibi evlerinde hazırlıklar yaparlarmış.Semaverlerin silinmesi, minder ve halıların çırpılması, yumurta ve patateslerin haşlanması, tere ve taze soğanın temizlenmesi, helva kavrulması,civilpeynirin didilmesi, ile hazırlıklar tamamlanır ve meydanın yolu tutulurmuş.Meydanın girişinde de gelenler davul zurna ile karşılanırmış.Bostanların içinden cirit meydanına giden yolun üzerinde bulunan davul ve zurnacılar çalgılarını çalarak cirit meraklılarını karşılar onların verdikleri bahşişlerle yevmiyelerini çıkartırlarmış.
Atlı Spor Kulübü'nün kurulduğu tarihlerde davulcu Salık (Çelik) ile zurnacı Şeref'in (Yorumlu) isimleri günümüze kadar ulaşmıştır.
Yine Hoppudi lakaplı Davulcu Topal Neşet Emi ,küçük cüssesine rağmen taşıdığı büyük davul ve sevimli hareketleriyle hatırlanan isimlerdendir.NeşetEmi'ye zurnacı Bayram Emi de eşlik edermiş.
Cirit sporunun kurumsal bir çatı altında toplanmasından önce bu geleneğin sürdürülmesi,yaşatılması ata ve cirite ilgi duyan fedâkar gönüllüler sayesinde olmuştur. Yağcı Akif Ağa bu gönüllülerin başında gelir. Gür sesi meydanın bir ucundan diğer ucuna yankılanan Akif Ağa, ciritçileri köylüler ve şehirliler diye iki takıma ayırarak ciritibaşlatır,hatası olanlara ceza verir, " Bu gün köylüler veya şehirliler kazandı" diyerek müsabakayı bitirirmiş.
Bu gönüllüler içerisinde ön plana çıkan isimlerden biriside Gümrük İşhanı'nda iş yeri bulunan RagıpOnurlu'dur.
1960-1970 yılları arasında Atlı Cirit Kulübü başkanlığı da yapan Ragıp Onurlu'nun ,ciritinErzurum' da yaşatılması ve sevdirilmesi konusunda büyük emekleri olmuştur.Çok disiplinli biri olan Ragıp Onurlu başkanlığının yanısıramüsabakalarda hakemlik yapmış.ciritin yaşatılması için maddi ve manevi katkılarda bulunmuş, ciritçileri sıkı şekilde çalıştırmış, iyi oynayanlara forma giydirmiştir.Kılık kıyafetine de özen gösteren Ragıp Onurlu,ciritin kuralsız oynandığı(kara cirit) dönemlerde kendi disiplini ile cirit sporunun onurunu yükseltmiştir. Herhangi bir kuralın olmadığı o dönemlerde Rauf Beyi'n ortaya koymuş olduğu kurallar geçerliymiş; Cirit takımlarını (Karasu'nun öbür tarafı), (bu tarafı) diye iki guruba ayıran Ragıp Bey, sporcunun ahlâklı, terbiyeli olmasınada bir hayli önem verirmiş. Bu nedenle o dönemde tek kulüp olan Atlı Spor Kulübü'ne girmek bir hayli zormuş. Ata biniş, cirit atış ve kabiliyetin yanısıraterbiyeli olanlar ancak takıma kabul edilirmiş.
Ragıp Bey, öyle titizmiş ki kulübe alacağı ciritçiler için savcılıktan sabıka kaydı dahi ister yetenekli olanları takip eder, onlara özel ilgi gösterirmiş.
Onun koyduğu kurallar öylesine etkili olmuştur ki " o günkü kuralsız dönemin bu günkü kurallı düzenden daha iyi olduğunu söyleyenler" dahi çıkmıştır.
Üzengiye takılan ayağının kırılması sonrası ciriti bırakan dönemin genç ciritçilerinden MüdürgeliMücahit Harmandar " Ragıp Bey hayatta olsaydı ayağım üç kez kırılsaydı da yine cirit oynardım" diyerek Ragıp Bey'in cirit ve kendi üzerindeki etkisini ifade etmektedir.
Pazar günleri Kavakkapı'ya gidecek olan ciritçiler ilk önce Ragıp Bey'in Gümrük Hanı'ndaki işyerinin önünde toplanırlarmış. Bu esnada davulcu Ağa Dede'nin çalmasıyla Kavutlar'ınMevlüt ile İdris Kenger, ciritleri alıp Köroğlu barını oynar, ortama renk katarlarmış.Öndeki faytona Ragıp Bey, arkasındaki körüğü açık faytona çalgıcılar biner, at üzerindeki ciritçiler de onları takip ederek cirit meydanına giderlermiş.
DEVAM EDECEK...