Türk tarihinin önemli bir dönemidir ele alınan. Malazgirt savaşı ve hemen ertesindeki Anadolu, İran, Suriye ile Irak kısaca Orta Doğu, buralarda 1100 yılı civarında olup biten kimi olaylar. Anadolu’nun karmakarışık olduğu yıllar. Diyebilirsiniz ki Anadolu ne zaman duruldu ki…
Eserde Hayyam saf ve pür bilim adamı, şair ve aşka düçar olmuş kişi olarak betimleniyor. Neticede tarih ve aşk birlikte raks ederken, öte yandan acıma ve af duygularının aşırı gelişmesinin olumsuz sonuçlarını da görüyoruz. Hayyam’ın bu iyi niyetlerinin Orta Doğunun başına nasıl yüzyıllar sürecek bir Hasan Sabbah ve Alamut Kalesi belası çıkardığını, her tarafı yakıp yıkan Moğollar bu kaleyi yıkıp yere yeksan etse ve içindeki her şeyi yakıp kül etse de günümüze kadar artçılarının sürüp geldiğini görüyoruz.
Son yıllarda tarihi şahsiyetlerin hayatlarını ele alan romanlar hayli
popüler oldu. Bunların başında Mevlana ile ilgili her türden kitap çok
satıyor. Çoğunluğu birbirinden türetme kitaplar. İrfan Gürkan Çelebi
böyle kolay bir işe girişmemiş, belki de hiç işlenmeyen Hayyam’ı ele
alarak zora talip olmuş.
Aralık 2011’de Mykitap tarafından
yayınlanan kitap 303 sayfa. Neticede bir roman olsa da, daha doğrusu
roman olduğu için dokuzyüz yıl öncesini insani bakışla görmemizi
sağlıyor. Yazılmış pek çok bilimsel araştırma ve derlemenin yeri ayrı
fakat bu kitap da bir tarihi roman olması açısından konuya romantik
açıdan yaklaşmamızı sağlayabilir. Tarihi roman severlere, konusu aşk
olanlara öneriyoruz. İlişkilerin gittikçe maddileştiği, karmaşıklaştığı
ve mutsuz insanların arttığı, aşk ve sevdanın önemsenmediği dünyamızda
okunması tavsiyeye şayan bir eser. Tarihi değiştiren yüce bir aşk ve
şehvetin gölgesinde yitirilen hayatlar sergilenirken tarihin gizli
kalmış bir dönemini sorgulama kavramı yaratılıyor zihnimizde. İçinizdeki
aşk ve sevda duygularını zararsız biçimde uyarmak istiyorsanız bu
kitabı okuyabilirsiniz.