Samsun’daki felaketten sonra, neredeyse bütün televizyonlar her yarım saatte bir hava raporu veriyor ve normalin üzerinde yağış beklenen yerleri de üstüne basa basa söylüyor:
“Yağış, sele dönüşebilir!”
Samsun’da 12 kişinin sel sularına kapılarak boğulması, ister istemez aşırı yağış beklenen şehirlerde, insanları endişeye sevkediyor.
Fakat kimsenin endişe duymaktan öte yapabileceği bir şey yok.
Yok.
Çünkü muhtemel bir felakete karşı, ne kamunun ne de bireylerin üzerinde çalıştıkları bir simülasyonları bulunmuyor.
Felaket gelir, ölen ölür kalan sağlar bizimdir!
Medyadaki bu aşırı uyarılar sonunda illerdeki kriz merkezlerini de duyarlı olmaya mecbur bırakıyor.
Dün hava raporları Erzurum için “sağanak yağmur” uyarısı yaptı ya, artık herkes bunun muhtemel bir sel felaketi anlamına geldiğini biliyor.
Durumdan vazife çıkaran il kriz kurulu hemen işe koyuldu:
“Sel felaketine karşı herkes uyanık olsun”
Lafa bakar mısınız…
“Herkes uyanık veya dikkatli olsun”
Peki herkes ne yapmalı, nasıl davranmalı ki uyanık olabilsin?
Misal, gün boyu dağ başına mı çıkmalı, araçlarının içinde mi kalmalı, alt katlarda oturan insanlar evlerini mi boşaltmalı?
Evet insanlar ne yapmalı ki, muhtemel bir sel’de can kaybı olmasın?
Adlarına “kriz merkezi” denilen ve sıkıntı anında çoğu zaman cevap vermeyen bir telefon ve birkaç düşük dereceli kamu görevlisinden oluşan o yer, sırf laf olsun torba dolsun misali, ahkam kesiyor:
“Dikkatli olun”
Yahu madem adın kriz merkezi, o halde bir kriz anında neler yapılacağını bize anlat ki, herkes o panik durumunda başının çaresine bakabilsin.
Askeri tamim gibi, mübarek sadece emir veriyor:
“Uyanık olun”
Güya kendince tedbir alıyor. Yok hayır yanlış anlamayın insanlar ölmesin zarar görmesin diye bir tedbir değil bu. Bu, yarın bir felaket olursa, Ankara onlara sormasın niye uyarıda bulunmadın!
Bütün mesele bundan ibaret…
Erzurum’un hali ortada işte…
Ne altyapı var, ne de doğru dürüst bir şehir imarı…
Bu şehirde binlerce aile ya apartmanların (aslında depo olması gereken) bodrum katlarında yaşıyor, ya da müstakil evlerde…
Bu ailelere “uyanık olun” demek, ne demektir?
Ben şöyle anlıyorum, “ikinci bir emre kadar evlerinizi terk edin, nereye giderseniz gidin!”
Devlet, hava raporu sunan bir televizyon kanalından çok daha fazlasıdır.
Zaten o uyarıları medya yapıp duruyor, aynı şeyi devlet organı tekrarlıyorsa, ortada tam bir acizlik var demektir.
Erzurum kriz merkezi, böyle yapmakla krizi yönetmiyor, bilakis kriz üretiyor.
Geçen hafta Erzurum’u dolu vurduğunda kriz merkezi ağır bir krizde olmalıydı ki olup bitenleri bile göremedi. Dün ise sel uyarısı yapıldı ama yağmur çok az yağdı!
İşte böyle bir kriz merkezimiz var. Bakıyor televizyona, sonra patlatıyor uyarıyı:
“Dikkatli ve de aşırı uyanık olun”
Neyse ki bu ülkede medya var. Yoksa halimiz perişan. Çünkü kriz merkezinin aklına, meteoroloji müdürlüğünü arayıp da, “durum nedir?” diye sormak gelmez.
Adamlar maslahat savıyor.
-Uyardın mı?
-Uyardım!
Tamam o zaman sen görevini yaptın, kim öle kim kala!
Türkiye’de tıpkı bu kriz merkezleri gibi o kadar çok lüzumsuz ve anlamsız kuruluş var ki, sıralamaya kalksak sayfa yetmez.
Bir merkez düşünün ki, görevi krizi yönetmek, çare üretmek ve yaşanılacak paniğin önüne geçmek iken, o merkezin bizzat kendisi kriz üstüne kriz üretiyor.
Çok şükür ki, telefonları çoğu zaman cevap vermiyor da, en azından vatandaş arayıp sorduğunda daha büyük bir felaketle karşılaşmıyor.
Hani zaman zaman diyoruz ya, “Erzurum’u, kurtarıcılardan kurtarmak lazım” diye…
Bu kriz merkezi de o fasıldan…
Erzurum’u bu kriz merkezinden kurtardığımız zaman, kriz daha kolay atlatılacaktır.
Lafa bakar mısınız:
“Dikkatli olun!”
Böylelikle, kriz merkezi bütün sorumluluğunu yerine getirmiş oldu!. Artık herkes vicdanen müsterih bir şekilde evlerine gidebilir.
Kriz merkezi sen şuna cevap versene:
Muhtemel bir sel baskınında evi her türlü tehlikeye açık bir aile, havada dolmuş bulutları görünce ne yapmalı?
Dağa mı kaçsın, yoksa devletin gününden önce hazırladığı ve her türlü yaşamsal şartları yerine getirdiği şehir sığınağına mı?!
Ya da bir sel baskınında, kriz merkezini boğulmaktan kim kurtaracak?
Cevabı kolay:
Bu devlet, bir merkez de onun için kurar.
Bizde merkezden ve baş’tan çok ne var ki?!