Türkiye, Türkiye olalı böyle bir seçim süreci yaşamamıştı.
Söylenmedik söz, kırılmadık kafa göz kalmadı.
31 Mart'ta nasıl bir Türkiye'ye uyanacağız bilinmez ama, geride kalan bu üç ayda öyle darbelere maruz kaldık ki, en ağır bir harbe girseydik ancak bu kadar hasar görürdük.
Elbette ki yarın millet bir karar verecek ve o kararında kimin haklı kimin haksız olduğunu dünya aleme ilan etmiş olacak.
Aldırmayın siz çakma aydınların seçim sandığına burun kıvırmalarına...
Demokraside halk iradesinin tecelli ettiği yegane adres sandıktır.
Bu yüzden herkes nefesini tutmuş 30 Mart'ı, yani yarını beklemiyor mu?
Yoksa başka nasıl anlayacağız kimin haklı kimin haksız olduğunu?
Mısır'daki sağır sultan da biliyor ki bu, yerel bir seçim olmaktan çoktan çıktı.
Hangi şehre kimin belediye başkanı seçileceği kimsenin umurunda değil.
Cevabı aranan soru şu:
Kim kazanacak?
AK Parti'mi, yoksa bütün hatlarıyla yüklenmiş olan muhalefet artı paralel yapı mı?
Türkiye, Türkiye olalı hiç bu kadar örselenmemişti...
Devletin en mahrem bilgileri çarşaf çarşaf önce başka ülkelerin istihbarat örgütlerine ardından da iç kamuoyuna servis edildi.
Ve bunu yapanlar güya dindar kimseler ve sözümona yurtseverler!
İhanetle aşkın harmanlandığı bir dönemden geçtik.
Birileri Türkiye'yi kevgire çevirirken, birileri de sadece enselerini kalınlaştırmış göbeklerini şişirmişler.
Baksanıza Dışişleri Bakanlığı'ndaki en stratejik bir oda bile tüm teknolojik tedbire rağmen adeta canlı yayın gibi dinlenmiş ama, bu ülkenin polisi de askeri de, istihbarat servisi de uyumuş...
Arkadaş sen bu uykudayken dua et ki... Neyse!
30 Mart, tabii ki bir yerel seçim değil artık...
30 Mart, toplumsal bir sınavdır.
Sandık bu yüzden çok önemli...
Birileri sandığa, yani halkın iradesine değil de kendi kurduğu kumpasa, uluslararası ilişkilere, tuzaklara ve teknolojik sihirbazlığa güveniyor.
Son sözü halk söyleyecek...
Nasıl ki şeriatın kestiği parmak acımazsa, sandığın vereceği karar da kimseyi korkutmamalı...
AK Parti kazanırsa, en önce paralel yapı, ardından muhalefetin kaptan köşkünde oturan patronları kaybedecek.
Muhalefet kazanırsa -ki, bu aynı zamanda paralel yapının kazanması anlamına gelir- ortada ne AK Parti ne de Tayyip Erdoğan kalmaz.
Çünkü Türkiye zaten büsbütün ray'dan çıkmış olur.
Yarın sandık başına gideceğiz.
Herkes gibi benim de bir oy'um var.
Herkes gibi ben de bunun bir yerel seçim olmaktan öte bir şey olduğunun farkında olarak oy kullanacağım...
Ve ben yarın oy pusulasında ampulün üstüne "evet"i basacağım.
Türkiye karanlığa gömülmesin diye...
Türkiye yabancı servislere pazarlanmasın diye...
Türkiye dipsiz kör kuyulara sürüklenmesin diye...
Türkiye paralel yapı denilen alçak bir oluşuma teslim olmasın diye...
Türkiye istikrarı korusun diye...
Genellikle gazeteciler ihsas-ı rey'de bulunmaz.
Lakin içinden geçtiğimiz bu süreç öyle acı gerçeklerle dolu ki, zaman; karanlık gecede iğnenin deliğinden kara ipliği geçirme zamanıdır.
Ya Pensilvanya ya Türkiye...
Ben "Türkiye" diyenlerdenim...
Ya siz?