Yiğitler çıkmış meydane hepsi birbirinden merdane!
İstanbul’da ki arkadaşım Murat Balkuş facebook sayfasında ilk paylaştığında sadece şaşırmakla kalmadım, Erzurumlu bir hemşehrimizin bu işin başında olmasından ayrıyeten gurur duydum.
Devasa bir oto parkı andıran Üsküdar’da ki bir yerde Murat, Erzurumlu işadamı Yusuf Karakaya’nın oto galerisinde ki birbirinden klasik arabalardan oluşan filosunu gösterince bunu mutlaka Erzurumlu hemşehrimizle paylaşma gerekliliğini hissettim. Dile kolay, tam 12 bin metrekarelik bir kapalı garajda yüzlerce araç var ve bu her araç milyon fiyatlara varan derecede klasik.
Farklı renklerde alıcısını bekleyen araçlar, Paris’de ki ünlü top modellerden oluşan güzellerin geçidi gibi adeta.. Her dönem alıcısı olan bu araçlar ile bir filo kuran Global Karakaya Şirketler’in sahibi Yusuf Karakaya ile illa ki tanışmak istedim. Kısa video paylaşımında gördüğü manzara karşısında ben gibi şaşıran ve ‘Deli Erzurumlu’ diyen Murat devreye girdi, sağolsun, önceki gün akşam tam da iftar sofrasındayken tanışmak istediğim Yusuf Karakaya aradı.
Böylesine farkındalık ortaya koyan 48 yaşındaki İspir doğumlu hemşehrimiz Yusuf beye, hikayelerini merak ettiğimi söyledim. İş dünyasında hem de böylesine popüler bir sektörde bir Erzurumlunun olmasını sağır sultan duysun istedim. Sağolsun, o da garaj adını verdiği bu klasik araç galerisinden ve çalışmalarından sözetti biraz..
Öncelikle şunu belirteyim, 30 ile 49 yaş aralığında olan otomobiller klasik olarak kabul ediliyor. Mercedes, Chevrolet, Honda, Jaguar, Wolswagen, Ford, Lincon, Alfa Romeo, Land Rover ve Renault markalarının dışında Cadillac ve Limuzin de garajlarında bulundurduklarını söyleyen Yusuf Karakaya, bu işin baba mesleği olduğunu belirtti. Babası Faruk Karakaya’nın oto galerici olduğunu, uzun zamandır İstanbul’da ticaret ile uğraştıklarını söyleyen Yusuf Karakaya, güncel yeni model araç satışlarının dışında kendisinin klasik araç satışına geçiş yaptığını ve Altunizade’de bu işle yoğunlaştığını anlattı.
Babasının aksine bu sektöre kanalize olan Karakaya, gördüğüm kadarıyla da tüm dikkatleri üzerine çekmiş, on numara beş yıldız bir işe imza atmış. CNN Türk onunla ve firmasıyla ilgili güzel de bir haber yapmış. Araçlara pek merakım yok ama antika denildi mi duruyorum. Çok merak ettim, çok. İnşallah, ilk fırsatta İstanbul’a gittiğimde göreceğim bir yer burası. Allah, tüm dünyada revaçta olan bir sektörde varım diyen bu hemşehrimizin kazancına bereket versin, yolu açık olsun.
Babası için yaşadı hep!
Koronavirüs illetinden yakın tarihte ne kadar da çok yakınımızı kaybetmişiz, sizler de farkındasınız değil mi? İşte o yakınlarımızdan biriydi Yasemin Rehyani Şahbaz. Erzurumlu ünlü halk ozanımız rahmetli Aşık Yaşar Reyhani’nin kızı. Allah rahmet eyleye. O da koronadan hayatını kaybedenler kervanına dahil oldu. Kız çocuklarının babalara ne kadar düşkün olduğunu biliriz elbet, ama Yasemin abla’nın babasına yakınlığı çok daha başkaydı. Adeta babasıyla bütünleşmişti. Her nefesinde baba diyordu adeta. Babasıyla yaşıyordu.
Babası için yaşıyordu sanki de. Reyhani’nin kızı olmak herhalde böyle bir şey olsa gerekti ki, hiçbir zaman unutmadı onu. Nerede Yaşar Reyhani lafı geçse orada biterdi. Uzun bir süredir tanışıklığım da olan Yasemin abla ile baktım en son görüşmemizde de konu babası olmuş. Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen’le bir görüşmesinde Reyhani’nin bir heykelinin yapılmasını istemiş, başkan da kabul etmiş. O vaadin yerine getirilmesini istemişti benimle mesajlaştığında. Zaten son görüşmemiz de o mesajlaşma olmuş. Kendisi için bir şey istediği yok. Yakınen biliyoruz, olmadı da hiç. Sanıyorum Yasemin abla çok şey de istemiyor, sadece adının gelecek nesillerde de yaşatılmasını istiyor. Başkanın, bu konuda sözü de olduğuna göre yerine getirmesi Yasemin ablanın ruhunu şad edeceğini sanıyorum. Tekrardan Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsın. Bu benim son kararımdır.
Bu gol Cengiz’e yazar!
Geçtiğimiz günlerde vefat eden Necati Güllülü başkan iken Belediye’de ki basın bürosunda tanıdım ilk Cengiz Tosun’u. Tıfıl bir büro elemanı iken, edebi ve zekasıyla basamakları tırmanırken hiç zorlanmayan Cengiz, aranılan adam olmayı hakeden bir isimdir. Basın Bürosu ile Özel Kalem’de epeydir bir deneyimi olan ve bu konuda bayağı bir yol kateden, ham iken pişen Cengiz Tosun, şu an Yakutiye Belediye Başkanı Mahmut Uçar’ın danışmanlığı görevini yürütüyor. Özellikle halkla ilişkilerde ve basın çalışanları ile kurduğu arkadaşlıklarla farkındalık ortaya koyan Cengiz, onca geçen zamana rağmen hiç bozulmadı. Hep aynı tadı verdi ve hiç tadını kaçırmadı.
Tüm Özel Kalem ve Basın bürolarında çalışanlara da rol model olan Cengiz, attığı her adımla danışmanlığını yaptığı Dr. Mahmut Uçar’a artı puan yazdırıyor. İyi günde, kötü günde başkanı ilişkilerinde hep sıcak tutmayı başaran Cengiz, mini dokunuşlarla gönüllere giriyor. Her ne kadar başkan Uçar adına yapılıyor olsa bile biz biliyoruz ki o incelikler Cengiz’e yazar. Selam olsun Cengiz’e ve o tercihte onikiden nişan alan Uçar’a!
Halimiz, ahvalimiz..
Önceki gün iftar öncesi. Ayhan Buzlak ağabeyimle beraber şehrin merkezi olarak bilinen Yakutiye bölgesindeki bir fırındayım. Ramazan pidesi için sıraya girmişiz. Sosyal mesafeye dikkat ediyoruz ve ikişer pide alıp çıkacağız. Sokağa taşan kuyruktayken Ayhan ağabey bana fırının duvarındaki bir panoya bakmamı istiyor. Askıda ekmek yazılı panoda ekmek sayısına bakıyorum. İnanılacak gibi değil.
Eksi 539 ekmekten sözediliyor panoda. Yani askıda ekmek uygulaması var ama giden fırıncıdan. Hem de şehir merkezinde gördüğümüz bu manzara karşısında şok oluyoruz tabii ki. İçinde suiistimal var mıdır, bilmiyorum, olabilir tabii ki de. Fitne fesatlık peşinde değilim elbette. Ancak, hayat pahalılığının başını alıp gittiği günümüzde gördüğümüz o pano sadece iki satırdan ibaret bir şey değil. Çok şey anlatan bir pano. Onu paylaşayım istedim. Bu arada, Ekşi Sözlük’te askıda ekmek uygulamasının ilk Isparta’da başladığı bilgisini edindim, siz de bilin istedim.
--
Bu anahtar teste girse kesin pozitif çıkar!
Koronavirüs hayatımıza girdi gireli elbette ki alışkanlıklarımız da değişti. Hiçbir şey eskisi gibi değil. Çok daha önceleri olması gereken önceliklerimiz şimdi daha fazla yoğunlaştı. Bunlardan birincisi ve en önemlisi de kuşkusuz temizlik. Diğer bir adıyla hijyen. Eskisinden daha fazla buna dikkat eder olduk. Tehlike kapıya dayanınca mecburen bir kat daha hijyene önem verdik. Bu arada, virüs sebebiyle daha bir titiz olduğumuz da su geçirmez bir gerçek. Günlük yaşantımızda, bilhassa evlerimizin dışında ki yaşam alanlarımızda azami dikkat ve titizlik gösteriyoruz.
Bu da yeni alışkanlıkları beraberinde getirdi. Bir çok insan tanıyorum, kesinlikle bir yere eliyle, parmağıyla dokunmuyor. Bulaş sebebiyle dokunması gereken bölgelere özellikle de araçlarının veya evlerinin anahtarlarıyla dokunanlar var. Şimdi emekli olan ve ticarete atılan eski Hıfzısıhha Bölge Müdürü Erhan Dudu bunlardan biri. Ne görsem elinde araç anahtarı. Asansöre binerken, herhangi bir kapı ziline basarken anahtarını kullanıyor. Sanıyorum çoğunuzun da etrafında böyle kişiler vardır. Geçen gün espri de yaptım. Sen olmadıysan aracının anahtarı illa ki korona olmuştur. Bir test yaptırsan iyi olur diye..
TUTTUĞUM BABA SÖZLER: Herkesi dost sanıp açarsan yüreğini, düşmana gerek kalmaz, yaparlar gereğini!
DUVARIN DİLİ: Hayalini biz kuruyoruz, başkaları yaşıyor!