Hiçbir ideoloji kusursuz değildir, en mükemmeli olarak görünen dünya görüşü ancak diğerlerinden biraz iyidir, diyerek ve buna inanarak yola çıkan bir zamanların gençliği ne yazık ki bugün vahşi kapitalizmin önünde sınıfta çakmıştır; çakmakla kalmayıp, baş eğdirilmek zorunda bırakılmıştır.
Kırk yıl öncesinin ilkeli ve mücadeleci beyinleri bireysel ve ulusal ruhsallığın özgürlüğünü yakalamak için maddi isteklerin törpülenmesi gerektiğine inanmıştı; bunun için hiç çekinmeden hücrelerde ciğerlerini sakatlayıp, nefeslerini bırakmışlardır.
Peki, neden?
Çünkü, yaşamı ve olayları sorgulamayı biliyorlardı.
Çünkü, yanlış veya doğru sonuca ulaşsa da düşünmeyi ve düşündürmeyi seviyorlardı.
Yasak kitap da olsa okumak; yasaklanan fikir de olsa üzerinde beyin yormak onlara keyif veriyordu.
Yaşamdan zevk almanın en güzel yolu var olduğunu bilerek, neden var olduğunu düşünmekten geçiyordu.
Günümüzde ülkemin gençliğinin yüzde kaçı düşünmeyi ve sorgulamayı seviyor acaba!
Bunun çok az yüzdelerde olduğunu çoğumuz kabul ederiz.
O yüzden de bir siyasi lider seçer ve onun her dediğine körü körüne inanırız.
Çünkü, bizim düşünmekten çok daha önemli işlerimiz vardır.
Televizyonlardaki bitmeyen ve çoğu aptalca olan dizileri izlemek; ya da magazin programlarında kimin kimi öptüğünü bilmek bizim için yaşamın önemli olan yönleridir!
Derginin birinde kendini bilmez biri gereksiz ve saçma bir şekilde, bir kentin kadınlarına dil uzatınca o kentin kadınları tepki gösterir. Elbette göstermelidir de!
Herkesin bildiği gibi Erzurum’un kadınlarına küstahça dil uzatılmıştır.
Peki, kara trenle veya otostopla memleketini bir düş uğruna terk edip kaçan kızlarımız yok mudur?
Kars, Erzurum, Sivas, Kayseri… Ne fark eder ki!
Her kentten bir Ünzile vardır ve onlar da bu memleketin kızlarıdır.
Asıl karşı durulması gereken, görsel ve yazılı basında bazı yaşam formlarının özendirilmesi değil midir?
Bu tür dizileri ve programları protesto etmek için neden bir araya gelmezler bu ülkenin kadınları!
Gelemezler, çünkü karşılarında bu işten nemalanan bir güç vardır.
Kapitalizmin kuralları burada karşısına çıkar; bu güce karşı güçleri yetmez!
Bir kenti genelleştirerek salakça şeyler söylemek büyük bir hatadır; ama asıl atladığımız ve sormamız gereken soru şudur!
Bu ülkede belgeli ve belli ama belgesiz kaç hayat kadını vardır?
Neden vardır?
Hangi sistem ve koşullar bunu sağlamıştır?
Bu sistemin mağdurları için neler yapılabilir; ya da bu sistem nasıl engellenir?
Düşünmeden yaşamak ve sadece kendi ayağımıza basılınca tepki vermek kolay!
Zor olansa yaşamı sorgulamak ve olumsuzlukların nedenini bulmaktır.
Bir düşünür, “düşünüyorum, öyleyse varım;” demiş, şundan kimsenin kuşkusu olmasın, o düşünürü yetiştiren toplum her zaman var olacaktır.
Bizim de bir yazarımız, “düşünüyorum, öyleyse vurun,” demiş!
Anlayın artık!