Anketlerde kim birinci çıkarsa anlayın ki onu aday etmeyecekler!

Kuşkusuz Türk siyasetinde Erzurum'un yeri ve önemi çok büyüktür. Çoğu siyasi parti liderinin seçim propoğanda gezilerini Erzurum'da başlatmaları, bunun bir göstergesi olmuştur hep. Rahmetli Özal'ın yanısıra, Demirel'i, Türkeş'i,Erbakan'ı, Yılmaz'ı, Cindoruk'u, Çiller'i,Bahçeli'yive Erdoğan'ı, çoğu kez ilk gezi 'siftah'larıını Erzurum'da yapmış siyasiler olarak bilirim! Hem de bir 'seçmen' olarak şahitlik ettiğim 30 yıllık bu siyasi tarih süresince zevk aldığım anlar da elbette çok olmuştur. Ancak  o anlar, 90'lı yıllardaki anlardı! Turan Çınar'lı, Sadullah Kaya'lı, Hulusi Sırmacı'lı, Mehmet Al Ünal'lı, İsmail Köse'li, Lütfü Esengün'lü, Vahit Bingöl'lü, Rıfat Bezginoğlu'lu, Cezmi Polat'lı, Süha Dengizek'li, ne bileyim, Şenol Mızrak'lı yıllardı! Bir yerlere gelinirken 'torpil'lerin değil 'tırnaklar'ın çalıştığı, kapıların 'beleş'e açılmadığı, 'liderin yüzu suyu hürmetine' siyasetin yapılmadığı yıllar!

***

O dönemin siyasileri, tıpkı futbol takımlarının santraforları gibiydi! Hani her top ayağına geldiğinde tribünleri 'hop oturtup hop kaldırtan' santraforlar! Yerleriyle 'amatörlük' ama 'samimiyet' koktukları için her halleri heyecan verirdi! Çalımları da güzel olurdu, frikikleri de! Yahu faülleri bile güzel olurdu onların! Gollerini saymıyorum daha, harika üstü harikaydı! Her birinin golü, jeneriklikti adeta! Ne yalan söyleyeyim, bugün ne atılan çalımdan ne de yapılan faullerden zevk almıyorum. Boş kaleye gelişigüzel atılan ve 'filelere bile temas etmeyen' gol olan vuruşlar onlar! Hiç bir estetiği olmayan, 'tekdüze' goller!.. Her geçen gün de siyasetin,renkliliğini kaybettiğini, siyah-beyaza dönüştüğünü, şeker hastasının önüne konulmuş tuzsuz ve o yüzden de pek 'tad vermeyen bir yemek' olduğunu düşünüyorum! Zevk vermiyor daha, zorla değil ya!

***

İşte o siyasetin dolu dolu yaşandığı ve herkesi siyasetin bir kulbundan tutmayı da başaran o yılların bir insanı olarak, elbette ki 'tecrübeli' de sayılırız. Ve o tecrübe ışığında görmüşümdür ki, sen o kadar ağzınla kuş tut, Genel Merkez ne diyorsa o! Ve o tecrübe ışığında görmüşümdür ki, güvenme aday ederler diye delegeye, gelirsin kesin kelege! Ve o tecrübe ışığında görmüşümdür ki,az ye, kısa giy, kendine 'iyi' bir referans bul! Ya burdan ya ordan! Aday olmayı istiyorsan, ankete, 'anketlere değil, antetli kağıtlara' bak! Aslında anketlerden ne kadar uzak durursan Genel merkeze o kadar yakın olursun! Şurası muhkakkak ki, anketlerde kim birinci çıkarsa, bil ki o aday edilmeyecek! Gecenin bu saatinde orurmuşum bilgisayarın başına, saflık edip benden şimdi 'örnek-mörnek'istemeyin Allah aşkına!

***

Daha önce yazmıştım. Anketörlere atıfta bulunarak 'Nematörlere dikkat!' diye.. Seçim yaklaştıkça aday adaylarından para koparmayı hedefleyen nematörler çıkacak ve her ilde olduğu gibi Erzurum'da da kamp kuracaklar. Ve elbette ki Belediye Başkanı olmayı aklından geçiren herkes, olası anketlerde görünmeyi, hatta mümkünse birinci olmayı isteyecek. Kendi istemese de nefsi isteyecek en azından. Ama bu işler nefise göre olmuyor. Geçmişte çoğu örneğini gördük ki 'anket,manket', aslında boş işler. Bir defa AK Partisi'nde ikinci defa 'inadına'gelen veya getirilen Ahmet Küçükler'i bugüne kadar ben hiç bir ankette 'birinci'görmedim ki anketlere inancım ola! Bilmiyorum, belki de aksi bir anketi sizin görmüşlünüz vardır! Bugün de eğer bir anket yapılıyorsa ve Ahmet Küçüklereğer son sıralarda yeralıyorsa ben onun yerinde olsam, üzülmem, aksine sevinirim! 'Üçüncü defa başkanım'' diye sevinirim bi kere! Bu Bakan için de Murat Kılıç için de, hatta ismi sıkça geçtiği için söylüyorum, Ahmet Ağırman için de geçerli. Anketlere konulan bu isimler içinde 'en çok üzülen de bence birinci olan' olmalı!

***

TRT'den emekli olan bir ağabeyim vardı. TRT'nin şimdi ki çalışanlarından ziyade, biraz eskileri tanır. Soyismini unuttum, Sait ağabeyi! Daha çok güvenlik işlerine bakardı. Gemalmaz Çarşısı'nda rahmetli Refik Çizmeli'nin kahvehanesinde birlikte çok oturur, muhabbet ederdik. O Sait ağabeyi komik olmasa da komik olmayı seven biriydi. Komiklik yapmaya bayılırdı. Hepimiz de 'huyunu bilir', ona göre de 'suyundan' giderdik! İlla birilerine takılırdı.Birine takılacağı zaman ona önce 'Hele de ki Karayolları''derdi!  Karşısındaki de bir şekilde 'Karayolları' derdi. O da hiç beklemeden 'Serbest bırak kolları' karşılığını verirdi! Tabi biz buna, çocuk olur, gülerdik. Sait ağabeyi güldüğümüzü gördüğünde tekrar o karşısındakine döner, bu defa şöyle derdi: ''Hele de ki Devlet Su İşleri!''. Karşısındaki de sonunun nasıl bağlanacağını bile bile dediğini yapar, 'Devlet Su İşleri' derdi. İşte o an Sait ağabeyi, bir şiirin en can alıcı final cümlesini okur gibi, cevabı yapıştırıdı: Bırak bu işleri!. Tekrar gülerdik, gülerdik..

****

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.