Erzurum Ajans-Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, Erzurum'da eşi Doç. Dr. Kıvılcım Metin Özcan'ın küpe takımına uygun Oltu taşı yüzük aradı. Cep telefonuyla fotoğrafını çektiği küpeye uygun yüzüğü bulmak için tarihi Rüstempaşa'daki iş yerlerini gezen Özcan, 50 lira ödeyerek aldığı yüzüğü eşine hediye edeceğini söyledi.
Erzurum Atatürk Üniversitesi'nce bugün ikincisi düzenlenecek 'Avrasya İpekyolu Üniversiteleri' toplantısı için kente gelen YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan,
Rektör Prof. Dr. Hikmet Koçak'la birlikte tarihi yerleri gezdi. İlk olarak Çifte Minareli Medrese'yi gezen Prof. Dr. Özcan, daha sonra eşi Doç. Dr. Kıvılcım Metin Özcan'ın küpe takımına uygun yüzük almak için Oltu taşı ürünleri satılan Rüstempaşa çarşısına geçti. Cep telefonuyla fotoğrafını çektiği küpelere uygun yüzüğü bulmak için dükkan dükkan gezen Özcan, son girdiği bir işyerindeki yüzüğü 50 lira ödeyerek satın aldı. Daha önce kente geldiğinde Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Koçak'ın iki tane
güzel küpe hediye ettiğini belirten Özcan'ın, "Bu küpeler gerçekten şekil itibariyle burada sık sık görmediğimiz türden özellikteydi. Bizim hanım da çok beğendi. O küpeye uygun yüzüğünü istedi. Hatta fotoğrafını çektik, getirdik. Buradaki arkadaşlara soruyoruz. Varsa alacağız" sözleri üzerine Rektör Koçak, "Takım olarak vermedik ki tekrar gelsinler" diyerek espri yaptı. Prof. Dr. Özcan, "Hocam böyle taktikleri seviyor. Nerdeyse küpenin bir tanesini verecekti yani. Eşim gerçekten sevdi ve gerçekten el sanatı olarak da çok iyi dizayn edilmiş. Alırsak iyi bir küpe ve yüzük olacak" dedi.
Gezisi sırasında gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Prof. Dr. Özcan, bu günlerde daha çok üniversite giriş sistemiyle uğraştıklarını söyledi. Yeni bir sistem ortaya koyarak ikili sisteme geçildiğini ifade eden Prof. Dr. Özcan, "Birinci ayakta müfredatla, ikinci ayakta alanla ilgili şeyler soruluyor. Orda bazı şansızlıklar oldu. Biz de bu günlerde onunla uğraşıyoruz. İkinci ayaktaki en büyük değişiklik, soru kağıtlarında şahsın kimlik bilgileriyle bağının kesilmesi olacak. Hiç kimse sınava girmeden önce kendisine hangi soru hazırlandığını bilmeyecek. Sınıfa girdiğinde öğrenecek. Bu en büyük değişiklik. En çok şikayet edilen konu buydu. 'Siz şahsa göre soru hazırlıyorsunuz, kime ne gideceğini biliyorsunuz, cevaplarını da bilirsiniz. Belki değiştirilmesi mümkün olabilir' gibi şüphelerden bahsediliyordu. Öyle bir şey söz konusu değil ama yine de insanları rahatlatabilmek için böyle bir pratik yola girildi. Artık resim, kimlik bilgisi gibi bilgiler sınav kağıdında yer almayacak. Öğrenciler, ancak sınıfa gittiğinde kendilerinin hangi soru kağıtlarını alacaklarını bilecekler. Kimse de o zamana kadar bilmeyecek" diye konuştu.
Üniversitelerle ilgili çalışmaların devam ettiğini anımsatan Prof. Dr. Özcan, "Sık sık rektörlerle toplanıyoruz. Sorun varsa bunun üzerinden nasıl gelebiliriz diye uğraşıyoruz. Kontenjanları son zamanlarda gözden geçirdik. Geçen senekinden daha küçük bir artış söz konusu olacak. Çünkü önceki yıllardaki artışla doyum noktasına gelmek üzere. Bundan sonra fazla artırabileceğimizi düşünmüyorum. Ama bizim için öncelikli dallar tıp, mühendislik, hukuk çok önemli, onlarda kontenjanları biraz daha fazla artış yapacağız. Tıbbın dışarıdan öğrenci çekebilmek için İngilizce bölümler olmasını istiyoruz. Hem Türkçe hem İngilizce yapılsın. Bazı fakülteler bu uygulamayı yapabileceğini söyledi. Yabancı öğrenciyi ülkeye getirmeye uğraşıyoruz. O çok öncelikli problemimiz. Şu an Türkiye'de 22 bin yabancı öğrenci var. Bizim ise dışarıya gönderdiğimiz öğrenci sayısı 50 bin. O farkı kapatmak, sonra da artıya geçmek istiyoruz. Gönderdiğimizden daha fazlasını ülkemize çekmek istiyoruz. Bunun için üniversitelerle konuşuyoruz. Bu gibi konularla uğraşıyoruz" dedi.
Tıp fakülteleriyle ilgili olarak Sağlık Bakanlığı ile çalışma yaptıklarını vurgulayan Özcan, "Geçen hafta bu meseleleri ele aldık. Üniversite hastaneleriyle belki bu güne kadar yeteri kadar ilgilenilmedi. Onun bir önemi var. Şimdi bu hatamızı telafi etmeye çalışıyoruz. Bazı hastaneler çok iyi iş yapıyor, bazıları henüz tatmin olacağımız derecede iş yapmıyor. Sağlık Bakanlığı hastanelerinin de kendi sorunları var. Sağlık Bakanımızla eğitimin tamamen YÖK'e devredilmesi, hastane idarelerinin de profesyonel kimselerle yürütülmesi yolunda prensip anlaşmasına vardık. Kendisi de kendi hastaneleri için profesyonel yöneticilerle işi götürmek istiyor. Biz de sayın bakanın önerisini benimsedik. Zaten yurt dışında da aynı şekilde yapılıyor. Bu konularda çalışıyoruz. Esasında YÖK olarak bizim sağlık sektörüne, üniversiteleri ilgilendiren kısmıyla ilgili model sunmamız lazım. Maalesef bu güne kadar böyle bir modeli sunamadık. Şimdi onun üzerinde çalışıyoruz. Sağlık Bakanı'nın kendi hastanelerine getirdiği yenilikler bizi de biraz hızlandırdı, harekete geçirdi. Yakın zamanda, 3-4 ay içerisinde çalışabilir bir model içinde anlaşabileceğimizi zannediyoruz. Aynı zamanda Sağlık Bakanlığı ile hastaneleri de paylaşıyoruz. Ortak kullanım diye bir kavram etrafında protokoller imzalandı. Bizim hastanelerimizin yetmediği yerde Sağlık Bakanlığı hastanelerini kullanıyoruz. O da oturursa, yurt dışında başarıyla uygulanan bir modeli burada başarıyla uygulamış olacağız. Böylece kaynakların ekonomik kullanımını sağlamış olacağız" diye konuştu.
Sağlık Bakanlığı'nın yurt dışından doktor getirip getirmeyeceği konusunda herhangi bir fikri olmadığını dile getiren Özcan, "Gazetelerde okuyorum ama çok doğru olduğunu zannetmiyorum. Öyle bir şeye ihtiyaç yok. Tıp fakültelerinin kapasitesini artırarak, ihtiyaç duyulan doktor sayısına ulaşmaya çalışıyoruz. Birkaç yıl içinde belki ulaşamayız ama daha uzun bir sürede bu orana ulaşırız. Dışardan doktor getirmek ne kadar doğru bilmiyorum. Lisan problemleri falan çıkabilir. Onları nasıl halledeceğiz, bilmiyorum. Ama Sağlık Bakanlığı'nın bünyesinde olan bir şey. Bizimle çok da alakası yok. Üniversitelerde böyle bir şeye ihtiyaç yok. Biz üniversitelerde daha fazla doktor yetiştirip, ülkenin ihtiyaçlarını karşılamayı düşünüyoruz. Bizim için öncelikli konu bu" şeklinde konuştu.
03.06.2011 13:16:00