Aylardır sessizliğe bürünen Erzurum bir şenlendi bir şenlendi...
Her tarafta süpürge sesi, kenti pislik bürümüş belli ki!
Her ana yol boyanmış, her duvar bin bir renk, her taraf bir cila, bir cila ki sormayın!..
Yıllardır kış uykusunda olanlar; bir uyanık ki, hem de ne uyanık!...
Ara sokaklar pırıl pırıl... Şehrim; sokak sokak, cadde cadde gülsuyu kokuyor...
Gece gazetede işimi bitirip yedi aylık bebeme ve anasına kavuşmak için hızlandırmışken adımlarımı; hala beynimde attığımız o manşet çınlıyordu:
"GAZABIMIZ DEHŞETTİR!.."
***
Gazeteyle ev dediğin, Ankara ile Gazze arası değil ki, dört adım yol...
Bilemedin yedi!
Biliyor musunuz; bazı geceler bu güzergâhta, ben bebeme kavuşur muyum diye telaşlanırken, tasmalı köpeklerle geziyor birileri...
Her gün adımladığım bu yolda; sabah farkında olmamışım değişimin, gece dönerken gördüm;"BU BİNAYI DA KALDIRACAĞIZ" diye haykırıyor devasa pankart!
Helal be!..
Kim.. kim tutabilir ki, şanlı büyük başkanımızı...
Koca Anadolu'da küçük bir şehir değil mi Erzurum!
Yıkılır da, yeni baştan yapılır da!...
Birileri dayamış sırtını Palandöken'e, engin bulutlarla savaşıp zafer kazanıyor...
Diğeri; koca bir tarihi almış yanına, Yakutiye'de çoluk çocuk herkesi korkutup oto şov yapıyor...
Bir diğeri Aziziye'de, bu soğuk kentin sıcak ılıcasına dalmış kendince keyfini fethediyor...
Koca Erzurum yayla ya!
Bir yarış, bin telaş...
Köşe başlarını tutanlar meydan savaşında...
Neyse...
Derin konu bunlar, biz günümüze yüzelim!
***
Dedik ya;
Erzurum sahipsiz tarla, tohum atanı mı var...
Herkes hizmet satıyor!
Hizmet etmesi gerekenlerimiz ise hizmet alıyor...
Çöpümüz hizmet...
Suyumuz hizmet...
Hizmeti satanların oturduğu deri koltukları, yeşil geniş bahçeli konutları ve kara renkli, kızıl plakalı arabaları bile resmi hizmetten mahsus... (pardon kira...)
Zavallı çelik yaylar ise ip olmuş diziliyor önlerine, kim çekerse o yana sıra sıra...
Dadaş galiba hizmetkâr....
Vakar; herkesin ağzında sakız 'stratejik derinlik' gibi sıfir olmuş!
Devlet kim, hükümet ne, belli değil!...
***
Bu kadim kentte doğduk, burada özgürce nefes alıp, bu millet için hiçbir şey yapamasak da, kafamızda üç numara saçla; dört yetim ve öksüzü emanet eyleyip size; bedelimiz olmadığı için,
ve sizin için,
yurdumuzun en yalçın dağlarında,
pusu kuranlara ..,
puşusuz.,
pusu atıp,
18 ay ömür tüketip, yol gözlettik..!
O bitmez gecelerde sırtımızı dayadığımız dağlardan; kır çiçekleri zarflayıp, içimizdeki pınarlara hasret kokularımızı gönderdik ise...
Ve halen yaşamayı ve de yaşatmayı becerip, bu devlete yük olmadığımız için suçluysak;
iki arşınlık ak bez, üç metrekare yerimiz kalmadı ise vicdanınızda...
Çekin bizi de ipe, vazgeçin ileri demokrasinizden...
Yoksa mezarlıklar da mı özelleşti bu şehirde!
***
Erzurum' da bir telaş... bir telaş!...
Herkes ya alıyor, ya satıyor...
Oysa hepsi kiracı...
Ev sahibi geliyor ya!
Galiba telaşları ondan...
Yoksa her gün burnumuzu tutarak yürüdüğümüz bu sokaklarda bu zemzem tadı,
bu gül kokusu neden!...
Maşallah her tarafa bal dök yala!
Güllük gülistanlik şehri Erzurum...
***
Sizi gidiler sizi...
Haliniz, vaktiniz,
küçüğünüz,
büyüğünüz,
her şeyiniz
ve
her işiniz yolundaysa...
bu telaşıniz niye!
Niye Erzurum...
Gelen;
Haçlı ordusu mu,
Gülen'iniz nerede?
Ağlayanınız hiç yok mu sizin!..
Selçuklu değil miyiz;
Kılıç gibi aslanlar yanınızda.
Karın, kışın, halen adamın ve adabın da var!...
Atan, Atatürk'ün...
"Ya İstiklal Ya Ölüm" diyen ruhun da !...
Sen, adını mı unuttun ERZURUM!...
Sen, bi doğrul hele, dik dur şöyle....
Bak gör o zaman elin esadı, fesadı yok olmaz mı!
Ne korkun var!...
Yaban mı geliyor!...
Gelen başbakanın, yurdun evladı...
Doldur o adı değişen stadyumu,
yapılmamış şu meydanı,
doldur ki;
milletim adını duysun bir kez daha!
Erzurum bu telaşın niye!...
27.06.2012 10:30:41