12 Ocak 2012’de Konaklı’da yaşanan ve hepimizi büyük üzüntüye sevk eden milli kayakçı Aslı Nemut-lu’nun ölümünden yaşanan sürecin tüm faturası Ka-yak Federasyonu Başkanı Özer Ayık’a kesiliyor. Bu sü-reç öyle bir süreç ki, hakikaten ders alınması gereken, “burası Türkiye” dedirten olaylar zincirinin yaşandığı bir dönem…
Bir kere ben ne milli kayakçıyım ne de bilirkişiyim…
Birkaç kez amatör olarak pistlerde kayağın zevkini yaşamış bir gazeteciyim sadece…
Anlatacaklarım tamamen gözlem, akıl ve mantık ile bu işi gerçek anlamda bilenlerin verdikleri bilgilerdir…
Öncelikle, Aslı Nemutlu’nun ölümünden direk olarak Kayak Federasyonu Başkanı Özer Ayık’ın suçlanmasının öyle ya da böyle mantıkla, izanla izah edilebilecek hiçbir yanı yoktur… Orkun ÇİZMELİ(Palandöken)
Eğer bir yerde yapılan yanlıştan, o kurumun başındakinin kellesinin alınması icap ediyorsa, daha 10 gün önce genç bir kızı aşkı uğruna öldüren polis memuru yüzünden Erzurum Emniyet Müdürü’nün görevden alınması gerekmez miydi?
Ya da gelen her şehit haberinden sonra Genelkur-may Başkanı’nı mı açığa alınması mı beklemeliyiz? Veya antrenman sonrasında gittiği evinde kalp krizi geçirerek ölen Eskişehirsporlu Ediz Bahtiyaroğlu’nun ölümünden ötürü teknik direktörünü mü yoksa kulüp başkanını mı tutuklanmasını mı talep etmeliyiz?
Ediz’in ölümünden dolayı pekâlâ TFF Başkanı Yıldırım Demirören’in de başkanlığı düşürülebilir mi?
Bu ve bunun gibi soruları veya örnekleri çoğaltmak mümkün…
Burada gerçek olan tek bir şey var ki, herşey ama herşey, Aslı Nemutlu’nun ailesinin istediği gibi ilerliyor… Aslı’nın ailesi, “Özer Ayık o koltukta oturmayacak” diyor, Ceza Kurulu, Ayık’ı koltuktan indirecek ce-zayı veriyor…
Elbette ortada acılı bir aile var…
Buna herkes gibi bizim de saygımız sonsuz…
Ancak kayak sporu, riskleri de beraberinde getiren bir spor… Tıpkı boks gibi, kayakla atlama gibi, futbol gibi… Boksta da ringde ölen veya bokstan sonra sakat kalan çok sporcu haberi okumuşsunuzdur…
Futbolda keza öyle…
Kış Oyunları’na birkaç gün kala, kayakla atlama milli sporcumuz Samet, metrelerce yükseklikten yere çakılmamış mıydı?
Şükür ki, Samet bu kazayı hafif sıyrıklarla resmen ucuz atlattı.
Allah korusun ölebilir veya sakat da kalabilirdi…
Ama Samet’in ailesi, çocuklarının metrelerce yükseklikten yere çakılmasından dolayı ne antrenörünü ne federasyonu ne de kış oyunlarını düzenleyen herhangi birinden şikayetçi olmadı…
Çünkü onlar da biliyordu ki, bu sporun riskleri var…
Bu riskleri göze alıp, almamak sporcu ve ailesinin bileceği iştir…
Ama o sporcu piste çıkıyor, antrenmanını veya ya-rışını yapıyorsa, peşinen bu riskleri kabul etmiş de-mektir.
Aile diyor ki, “Sporcuların sağlığından federasyon sorumlu!” Elbette federasyon sorumlu ama bu bir kaza… Artık ailenin bunu kabul etmesi gerekmiyor mu?
Hergün bir gazeteye, televizyona demeç vermek, boy boy fotoğraflar çektirip, ’kelle’ istemek, kurumlara ve kurullara aba altından sopa göstermek, artık kabak tadı verdi…
Böyle yaparak da, açıkçası haklı davalarında giderek haksız duruma düşmeye ve kamuoyunda antipatik olmaya başladılar…
Aile öyle diyor diye, Spor Bakanı Suat Kılıç’ın talimatıyla başlatılan soruşturmada Özer Ayık’ın ipi çekilmek isteniyor…
Belli ki, ’kelle’ isteyen sadece aile değil…
Erzurum’a karşı şaşı bakışı, göreve geldiği günden beri bir kez bile Erzurum’a ayak basmayarak ortaya koyan Spor Bakanı Suat Kılıç da belli ki, Özer Ayık’ın gitmesini istiyor…
Yerine belki de, bakanlığın her yerine olduğu gibi Samsunlu bir hemşerisini düşünüyor da olabilir…
Ama bunun yolu bu değil, bunu bilmeli Sayın Ba-kan…
Suçu olmayan bir insanı suçlu ilan etmenin hesabını ne bu dünyada ne de ahirette, Aslı’nın ailesi de in-ternette tantana yapan küçük bir grup da veremez…
Açıkçası bu yanlış kararın, hukukçulardan oluşan Tahkim Kurulu’ndan geri döneceğine inanıyorum…
Doğrusunun da bu olduğunu düşünüyorum…
Olayın bir da yargı boyutu var…
Yargı süreci de önümüzdeki günlerde başlayacak…
O süreci de yakından takip edeceğiz… Aile ve çevresi bu süreci de manüpile etmek isteyebilir…
Neyse ki, adalete ve hukuka olan inancımız tam…
En doğru karar verilecektir…
Yeter ki, yargı o günlerde ailenin ulusal basın aracılığıyla kopartacağı fırtınaya kayıtsız kalsın…
03.10.2012 13:30:25