Mümkünse Dadaş olsun!

İki nokta arasında ki düz çizgiye "doğru" adı verilir. Matematik böyle diyor. Geometri işin içine girince durum biraz karışıyor. Çünkü o çizgi aslında, iki nokta arasında ki noktaların yan yana gelmesinden oluşuyor.

İki nokta arasında kalan diğer noktaları, bir çizgi üzerinde duracak kadar kararlı kılan nedir?

İpin ucunu kaçırmayalım. Bilim bu soruları sordukça, cevabını aradıkça iş uzayıp gidecek. Tabi cevap o "nokta" 'larda.

Hayatta, "nokta" olarak kabul edebileceğiniz iki gerçek arasında yerleşmiş o kadar "gerçek" var ki. Bunları bir çizgi halinde, "doğru" olarak tutmak mümkün mü? 

Değil elbette. Nitekim bu dünyada kaç bin nesil bunu başaramadı. O yüzden tövbe var, istiğfar var. O da yoksa cehennem var... Yani hayat; iki nokta, iki gerçek arasında düz durabilmek demek.

Bilim ne derse desin, bu dizilişe biz "edep" diyelim. Başka bir kabule göre "edep" her iki uçta duran gerçekler arasında düz durmaya deniyor.

Becerebildiğiniz ve sevdiğiniz bir mesleğiniz varsa, bu bir gerçektir. Haramla, yasakla, suçla ve her türlü iptilayla yaşamıyorsanız, bu da bir gerçektir. Eğer böyleyseniz "doğru" yaşayabilirsiniz. Gelirinizle böyle bir hayatın giderlerini karşılayabilirsiniz.

Sonuç: Hayatınızda sizi küçük düşürecek bir şey yoktur. Kirli çamaşırlarınız da.Saçılmasından da korkmazsınız. Bu kadar!

Olaylar yan yana gelse de dizilişi değişmez. Duruşunuz değişmez. Edep vardır!

Şimdi biz sanıyorum ülke olarak bu iki noktadan her ikisinin de aslında "nokta" olmadığını anladık.

Cemaat bir nokta. Hükümet diğer nokta. Daha düne kadar iki nokta arasında yaşanan olayların ne riski vardı ne de kayıt dışılığı. Dolayısıyla düz bir doğru vardı!

Şimdi, her iki nokta da diğerinin gerçek olmadığını hatta ortada olmadığını söylüyor.

Ben birine kurban parası verdim. Diğeri de bu kurbanın Afrika'da ki açlık çeken insanlara ulaştırılmasını sağladı. Benim eylemim iki nokta arasında, doğru bir eylem. Doğru bir duruş. İdi... Ama şimdi değil!

Hangisi haklı çıkarsa çıksın, o doğrunun bir ucu artık yok. Yani sabitlerden biri gitti. Diziliş bitti. Ama en önemlisi kurban parasının kurban olarak teslim edilmediği iddiası. Eyvah! Doğruysa edep de gitti.

Peki bu iki noktadan hangisi kalsın hangisi gitsin? 
Cevap politik. Ne gerek var şimdi arada kalmaya!

Gelelim Erzurum'a. Çok şükür ki başka iki noktayı bulma konusunda diğer kentlerden daha şanslıyız. Koyarız bir uca Hace Muhammed Lütfi Efendi'yi; Diğer ucuna da Erzurum Kongresi'ni yapan ve bu ülkeyi kuran Milli ruhu. Arasında ip gibi dizilir yaşar gideriz Dadaş, Dadaş... Kurbanı da çıkar kendi elimizle Abdurrahmangazi'de keser, etini bildiğimiz fakir fukaraya dağıtırız. 

Reisimiz kim mi olsun?
Yük ağır!
Mümkünse Dadaş olsun. Gerisi kolay!

23.03.2016 02:36:47