Müftü-Müderris Sakıp Danışman anıldı!..

Prof. Dr. Sadi Çöğenli: "Dünyada yazılan ilk ansiklopediyi Müslümanlar yazdı. Eser 62 cilttir ve elimizdedir. Bu eserin hiç olmazsa bir iki cildinin yayınlanması için destek bekliyoruz."

Erzurum Ajans-Atatürk Üniversitesi tarafından düzenlenen toplantıda, Erzurum’un ünlü müftüsü, Müderris Sakıp Danışman Hoca anıldı.

Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen programın açılış konuşmasını Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak yaptı. Koçak, Erzurum’un eski devirlerden beri önemli bir kültür merkezi olduğunu, pek çok bilim adamı ve sanatkârın yetiştiğini söyledi. Müftü-Müderris Sakıp Danışman’ın da bu önder insanlardan biri olduğunu hatırlatan Koçak, “Önemli olun değerlerimize sahip olmak; onları tanımak ve tanıtmaktır; Atatürk Üniversitesi bu konudaki duyarlılığını devam ettirecektir,” dedi.

Tanpınar’ın Erzurum’la ilgili bir tespitini hatırlatan Rektör Koçak, 1913 yılında Erzurum şehir merkezinde 38 medrese ve 58 cami olduğunu hatırlatarak, bu medreselerde pek çok değerli âlimin yetiştirildiğini belirtti.

Rektör Koçak, Müftü-Müderris Sakıp Danışman’ın zengin kütüphanesinin ailesi tarafından Atatürk Üniversitesi Kütüphanesi’ne bağışlandığını da hatırlatarak, bunun için, toplantıya katılan Sakıp danışman Hocanın oğlu eski Bakanlardan Rıfkı Danışman’a teşekkür etti.

Küçükler: “Erzurum’dan büyük âlimler yetişti”

Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler ise, konuşmasında, sadece Osmanlı dönemine bakıldığında Erzurum’un dört Şeyhülislam yetiştirdiğini, Cumhuriyet döneminde ise yine iki Diyanet İşleri Başkanı’nın Erzurum’dan çıktığını ifade etti.

Selçuklular ve Osmanlılar döneminde Erzurum’un bir ilim ve irfan merkezi olduğunu anlatan Küçükler, “Onlarca âlim Erzurum’dan yetişmiş, bu insanlar memleketimizin her yanına dağılarak adeta bir güneş gibi insanlığı aydınlatmışlardır,” diye konuştu.

Hacımüftüoğlu: “Öğrenciler ücretsiz okutulurdu”

Açılış konuşmalarından sonra oturuma geçildi. Oturumu Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nasrullah Hacımüftüoğlu yönetti. Hacımüftüoğlu,  Osmanlılar döneminde İstanbul ve Konya’dan sonra ilmi faaliyetlere başkentlik eden illerden birinin de Erzurum olduğunu ifade etti.   

Eski âlimlerin talebe yetiştirirken günde ortalama 10-14 saat medresede kaldıklarını ve farklı seviyelerdeki talebelere farklı farklı dersleri okuttuklarını hatırlatan Hacımüftüoğlu,  “Âlimler, okuttukları dini ilimlerin karşılığında öğrencilerden tek kuruş ücret almazlardı. Bu bir gelenekti. Bir medrese öğrencisinin diploma alması ise (İcazet) ortalama yirmi yıl sürerdi. Bu insanların samimiyetleri ve gayretleri sebebiyledir ki, kültürümüz ve milletimiz devam etmiş ve bugünlere gelmiştir,” şeklinde konuştu.  

Çöğenli: “Dünyanın ilk ansiklopedisi bizim”

Programın ilk konuşmacısı Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sadi Çöğenli ise konuşmasında, Erzurum Müftüsü Sakıp Danışman’ın hayatını ve ilmi faaliyetini anlattı.

Çöğenli, “Dünyada yazılan ilk ansiklopediyi Müslüman âlimler yazdı. Eser 60 cilttir ve elimizdedir. Bu eserin hiç olmazsa bir iki cildinin yayınlanması için destek bekliyoruz” açıklamasını yaptı.    

Erzurum’un Vakıflar Genel Müdürlüğü kayıtlarında 300 vakfın kayıtlı olduğunu hatırlatan Çöğenli, “Bu vakıfların büyük bölümü ilim öğreten medreseler, ibadet edilen camiler ve insanların istifade ettikleri, çeşme, han, hamam gibi sosyal müesseselerdir,” dedi.

Bölüm olarak bu vakfiyelerden 50’sinin günümüz Türkçesine aktardıklarını ifade eden Çöğenli, bu eserlerin bastırılması için Erzurumlulardan yardım beklediklerini söyledi.

Çöğenli, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın büyük çalışmalarından biri olan İslam Ansiklopedisi’nde bu eserden hiç söz edilmemesinin ve yine İnternet ortamında eserle ilgili bilgiye rastlanılmamasının üzüntü verici olduğunu kaydetti.

Bakırcı: “Binlerce talebe yetişti”

Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap Dili ve Edebiyatı Anabilimdalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selami Bakırcı da konuşmasında, Erzurum’daki medreselerde okuyarak başta Erzurum olmak üzere memleketin değişik yerlerinde üst düzeyde ilim, idare ve askeri görevlerde bulunmuş pek çok şahsiyetin bulunduğunu Sakıp Danışman’ın da onlardan biri olduğunu ifade etti.

Sakıp Danışman’ın kütüphanesinden istifade ettiği Halil Efendi’den ve onun medresesinden söz eden Bakırcı, “Başta kendi kütüphanesi olmak üzere adı geçen kütüphanedeki eserlerin günümüze aktarılmasını sağlayan şahsiyet buranın son müderrisi olan merhum Sakıp Efendidir ve o kütüphane şimdi Atatürk Üniversitesi’nin elindedir. Bunun için başta Danışman’ın muhterem oğulları Rıfkı Danışman Beyefendi olmak üzere aile fertlerine teşekkür ediyoruz,” dedi.

Bakırcı, Erzurum’da Osmanlı döneminde faaliyet gösteren, Şeyhler, Cennetzade, İbrahim Paşa, Halil Efendi, Vahit Paşa, Muid Efendi, Feyziye, Yeğen Ağa, Ali Paşa Kütüphaneleri ile Sultaniye Medresesi’ndeki kütüphanelerde, ayrıca Zeynel Camii ve Gümrük Camii Medreselerinde yer alan kütüphanelerde yüzlerce yıl sadece Erzurumlu talebelerin değil civar vilayetlerden gelen binlerce talebenin yetişmesine de ev sahipliği yaptığını kaydetti.

Yılmaz: “Hocamızdan çok şey öğrendik”

Programın son konuşmacısı Diyanet İşleri Eski Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz ise, Müftü-Müderris Sakıp Danışman’dan 6 yıl ders okuduğunu hatırlatarak, “Hocam, çok büyük bir âlimdi; Arapça ve Farsça bilgisi çok yüksekti. Çok güçlü bir hafızası vardı. Tefsir dersinde bir ayeti açıklayacağı zaman pek çok tefsir âliminin Arapça ibarelerini ezberinden söyler ve daha sonra da kendi yorumunu açıklardı” dedi.

Olaylara yaklaşımının geleneksel çizgiden zaman zaman uzaklaştığını, dini konuların ve fetvaların verilmesinde örfün, yaşanılan bölgenin, şartlarının dikkate alınması gerektiğini kendilerine öğrettiğini anlatan Yılmaz, şunları kaydetti:

“Onlar zor zamanlarda hizmet etti. Medreseler olmasaydı dini ihtiyaçları nasıl karşılardık. Bu memlekette dini kurumların kapısına 40 yıl kilit vuruldu. Bu insanlar camide, evlerinde, çeşitli mekânlarda talebe yetiştirmeye devam ettiler. Kimseden bir kuruş almadılar. Aksine ihtiyaç sahibi talebelerin ihtiyaçlarını da kendi keselerinden karşıladılar. Geleneğe, kültür mirasımıza bağlı ve saygılıydılar, ama aynı zamanda yaşadığımız çağın getirdiği değişimlere ve sorunlara karşı da dini konuları başarılı bir şekilde yorumlama kabiliyetine sahiptiler.   Sakıp Danışman Hocamı Erzurum halkı çok severdi, o da Erzurum’u ve halkını severdi. Çok iyi imkânlar karşısına çıktı, fakat o hiçbir zaman Erzurum’dan ayrılmayı istemedi. Fakat bizi, sürekli teşvik eder, gidin derdi,  memleketin her yanında hizmet edin.”


29.12.2009 00:42:00