Milletvekili Yavilioğlu'ndan İHA'ya ziyaret

Erzurum ve ilçelerinde gezi ve incelemelerde bulunan AK Parti Erzurum Milletvekili Dr. Cengiz Yavilioğlu, İHA Erzurum Bölge Müdürlüğünü ziyaret etti.

Erzurumajans-Erzurum ve ilçelerinde gezi ve incelemelerde bulunan AK Parti Erzurum Milletvekili Dr. Cengiz Yavilioğlu, İHA Erzurum Bölge Müdürlüğünü ziyaret etti.

İHA Bölge Müdürü Ayhan Türkez ile görüşen AK Parti Erzurum Milletvekili Dr. Cengiz Yavilioğlu, Paris saldırıları hakkında görüşlerini dile getirdi. Dr. Yavilioğlu, "7 Ocak'ta Fransız Mizah Dergisi Charlie Hebdo'ya, 9 Ocak'ta Paris'te bir Yahudi marketine düzenlenen saldırılarda 17 kişi hayatını kaybetti. 12 Ocak'ta Paris'te 1,5 milyon kişi protesto yürüyüşü yaptı. 50'ye yakın ülkeden devlet ve hükümet başkanı yürüyüşe katıldı. Eli kanlı bir terörist lideri Paris'teki terörist saldırıları protesto ederken görmek de ayrı bir ironidir." dedi.

SALDIRILAR İSLAM VE HRİSTİYANLIK ARASINDA MEYDANA GELEN ÇATIŞMALARIN TEZAHÜRÜ OLARAK OKUNMAMALI

İslam'ın tüm kaynaklarının barışı öncelediğine işaret eden Dr.Yavilioğlu şöyle konuştu "Fransa'da cereyan eden son hadiseler kesinlikle dinler arasında yani İslam ve Hristiyanlık arasında meydana gelen çatışmaların tezahürü olarak okunmamalıdır. İslam dininin tüm kaynakları barışı önceleyen bir anlayışa sahiptir. Hz. Peygamberin en büyük vasfı "emin" olmasıdır. Hz. İsa'nın ise en mümeyyiz sıfatı ise "barış" insanı olmasıdır. Ne Hristiyanlık ne de İslam şiddeti tavsiye etmediğine göre o halde fiili olarak, sosyolojik olarak mevcut olan şiddeti ancak iktisadi, sosyal ve siyasal nedenlerle açıklayabilme imkânına sahibiz. Eşitsizliklerin, adaletsizliklerin yoğun olduğu bir dünyada bu eşitsizlikler sosyal süreçlere tekabül ettiği zaman bu tip istenmeyen durumlar olabilir."

SALDIRILARIN YERİ, ZAMANLAMASI, HEDEFİ VE SALDIRI SONRASI GELİŞMELER ÇOK İYİ ANALİZ EDİLMELİ

"Saldırıların yeri, zamanlaması, hedefi ve saldırı sonrası gelişmeler çok iyi analiz edilmelidir" ifadelerini kullanan Dr. Yavilioğlu, analizlerini şöyle sürdürdü:

"Saldırıların yeri, zamanlaması, hedefi ve saldırı sonrası gelişmeler çok iyi analiz edilmelidir. Saldırıların Sultan Ahmet saldırılarıyla paralel gerçekleşmesi, konunun Türkiye açısından daha titizlikle incelenmesini gerektirmektedir. Saldırı 15 milyondan fazla Müslüman'ın yaşadığı Avrupa'da en fazla Müslüman'ı barındıran ülkelerden biri olan Fransa'da; Müslümanların dini değerlerine sürekli hakaret eden, aşağılayan bir dergiye yönelik olarak ve Avrupa'da yaşanan ekonomik krizin beslediği ırkçılık ve yabancı düşmanlığının İslam karşıtlığına dönüşmesinin zemini bulduğu bir zaman diliminde gerçekleştirilmiştir. "

BAZI GELİŞMELER, BU İŞİN ÜST AKIL TARAFINDAN ORGANİZE EDİLEN BİR ALGI OPERASYONU OLDUĞU TEZİNİ GÜÇLENDİRİYOR

"Avrupa'da en fazla Müslüman'ın yaşadığı ülkelerden biri Fransa. PEGIDA, gösterilerine bu ülkede beklendiği kadar destek bulamadı. Fransa, Suriye konusunda Türkiye'nin tezlerine yakın şeyler dillendirmeye başlamıştı. Aynı şekilde enerji konusunda Rusya ve Türkiye ile hareket etme eğilimleri dikkat çekiyordu. Filistin'e yönelik politikalarının değişmesi de bunların tuzu biberi oldu. Avrupa'daki birkaç ülkeden sonra Fransa'nın da Filistin'i bir devlet olarak tanımasının İsrail'i çok rahatsız ettiği bilinmektedir. Bütün bunlar birlikte değerlendirildiğinde bu işin üst akıl tarafından organize edilen bir algı operasyonu olduğu tezini güçlendirmektedir."

OLAYDA, AVRUPA'DA MÜSLÜMANLARI DIŞARI ATMAYA DÖNÜK GİZLİ BİR OPERASYON İZLENİMİ HİSSEDİLİYOR.

"Saldırılarının Avrupa'daki İslam karşıtı oluşumlara karşı Avrupa'nın tepki vermesinin beklendiği bir döneme denk gelmesi bir tesadüf olamaz. Sabıkalı bir dergiye yapılan ve organizeli olduğu anlaşılan bu saldırılar sayesinde İslam düşmanlığı tezinin Avrupa'da daha da güçlenmesi olası gözükmektedir. Avrupa'da Müslümanları dışarı atmaya dönük gizli bir operasyon izlenimi de hissediliyor."

SALDIRILARIN İSLAM DÜNYASI VE MÜSLÜMANLAR ÜZERİNDE ÇOK BOYUTLU ETKİLERİ SÖZ KONUSU

Her şeyden önce bu saldırılar üzerinden İslam karşıtlığı için meşru bir zemin oluşturulmak istenmiştir. Avrupa'da İslam karşıtı radikal partilerin güçlenerek merkezi siyaseti etkileyebilecek duruma gelmeleri sürecine katkı yapılmıştır. Bu durum Avrupa'da yaşayan Müslümanlar açısından bundan sonra zor bir döneme girildiğine işaret etmektedir.

Saldırının İslam'la özdeşleştirilmesi için içeriden ve dışarıdan çok yoğun çaba sarf edildi. Bu çabalar İslam karşıtlığının artışına önemli katkı yaptı. Saldırının hemen arkasından birçok Avrupa ülkesinde camilere yönelik ırkçı saldırılar gerçekleşti.

Bu saldırı Orta doğu, Afrika ve Asya'da Türkiye örneğini esas alan demokratik yapılar yerine, IŞİD türü yapılanmaların gelişmesine zemin oluşturulmasına malzeme de yapılacaktır. İslam dünyasının büyük bir kısmının şu an içinde bulunduğu, tekfirci, mezhepçi yorumlar üzerinden yaşanan çatışma ve iç savaşlar bu bağlamda daha ileri boyutlara taşınabilecektir.

İSLAM DÜNYASININ İMAJINI AHLAKSIZCA BOZMAYA ÇALIŞIYORLAR

Yukarıdaki tespitlerin yanında şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Sosyal bilimlerin imkânlarıyla bildiğimiz bir gerçek de şudur: Toplumsal hareketlerde amaçlar ve sonuçlar doğrudan bir ilişki içinde olmak zorunda değildirler. Bu olayların tertip eden küresel güçlerin tabi ki bir amacı vardır. Bunda şüphe yok. Bu amacı gerçekleştirirken bir de ulaşmaya çalıştıkları sonuç yâda sonuçlar vardır. Fakat amaca giderken, kullanmış oldukları yöntemler, hiç hesap etmedikleri sonuçları da ortaya çıkarabilir. İslam dünyasının imajını İŞİD, El Kaide, Eşşebap, Boko Haram ya da adını duymadığımız birçok örgüt aracılığıyla ahlaksızca bozmaya çalışmaktalar. Bunu biliyoruz. Fakat mukadderatın tüm aşamalarını kontrol edemezler, bu nedenle hesaplamadıkları sosyal sonuçlarla karşı karşıya kalabilirler.

OLAYLAR, FRANSA'NIN ÇİFTE STANDARDINI ORTAYA ÇIKARDI

Saldırılar sonrası küresel ölçekte verilen tepkiler analiz edildiğinde öne çıkan en belirgin husus şudur: Dünyayı yöneten küresel güçler, daha önce de olduğu gibi, bu saldırıları İslam toplumlarını topyekûn mahkûm etmek ve kendi halkları nezdinde bu ülkelerin kaynaklarının yağmalanmasını meşrulaştırmak için bir fırsata çevirme telaşındalar. Bu bağlamda saldırılar, çok yapmacık bir biçimde, ifade özgürlüğü üzerinden İslam'ın hoşnutsuzluğu ve şiddete yatkınlığının gösterilmesi için araçsallaştırılmakta, böylece büyük resmin görünmesi engellenmektedir. Bu olay, bizdeki bazı medya organlarının da ısrarla yansıtmaya çalıştığı gibi, pür ifade özgürlüğü bağlamında ele alınamaz. İfade özgürlüğü adı altında söz konusu derginin Müslümanları en kutsal değerlerini aşağılayarak, alenen tahrik etmesine ses çıkarmayan Fransa'da örneğin Siyonizm hakkında olumsuz yazılar kaleme almak o kadar da serbest değildir. Roger Garaudy'nin Siyonizm Dosyası kitabı antisemitizm adı altında değerlendirilip yasaklanmıştır. Aynı özgür Fransa'da "Ermeni soykırımı" yapılmamıştır ifadesini kullanmak yasaktır. Bu nasıl bir ifade özgürlüğüdür? Daha da ötesi söz konusu mizah dergisinin 2009 yılında çizerlerinden birini Yahudilikle ilgili bir karikatürü yüzünden işten çıkardığı da hafızalardadır.

BATININ BÜYÜK BİR KISMINDA MÜSLÜMANLAR HAKKINDA HASTALIKLI BİR BAKIŞ AÇISI MEVCUT

Paris'te yapılan yürüyüş üzerinden daha ilginç saptamalar yapabiliriz. Bir kere törene katılan birçok ülkenin istihbarat teşkilatlarının, Orta doğu başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde kanlı eylemler yapan örgütlerle/yapılarla işbirliği yaptıkları bilinen bir gerçektir. Diğer ülkelere ihraç ettikleri, destekledikleri terör kendilerini vurunca ayağa kalkıyorlar. Bununla eş zamanlı olarak da bu kirli saldırıyı nasıl yeni yağmalama ve işgallere çevireceklerinin hesabını yapıyorlar. Dünyayı yeniden dizayn etmek isteyen üst aklın bu eylemleri bahane ederek, doğal kaynak sahibi birçok ülkeyi dize getirdiği, binlerce insanın yok edilmesine zemin hazırladığı çok iyi bilinmektedir. Irak'ta bir buçuk milyon, Suriye'de 300 bin insan öldürüldü. Milyonlarca insan mülteci durumuna düştü. Ellerinden her şeyleri alınan bu insanlar intikam almak isteselerdi, dünyada barış ve huzur namına bir şey kalmazdı. Ama onlar sabretmeyi, sessizce direnmeyi seçtiler. Batılılardan da kendilerini biraz anlamalarını beklediler. Oysa Batının büyük bir kısmının bilinçaltında, Müslümanları suçlama psikolojisi, Müslümanların ölmeyi, hakaret edilmeyi, sömürülmeyi hakkettiklerini düşünen hastalıklı bir bakış açısı yer almaktadır. Bu maalesef böyledir.

OLAYLAR İSLAM DÜNYASININ ACINASI HALİ DAHA NET BİR ŞEKİLDE ORTAYA KOYDU

Madalyonun diğer tarafına bakıldığında, Müslüman dünyasının acınası hali daha bir net gözükmektedir. Müslüman toplumların "biz yapmadık", "bizim suçumu yok" söylemleri üzerinden düştükleri içler acısı durum çok derin analizler gerektirmiyor aslında. Kendimizi eleştirelim tamam. Ama bunu suçluluk ve eziklik psikolojisiyle yapmayalım. Ama görünen manzara bu ezilmişlik psikolojisiyle karşı tarafı sorgulamaktan korkan/ürken Müslümanların sadece kendilerini eleştirmekle yetinmesi ve hatta bazılarının İslam dünyası adına özürler dileme pespayeliğini göstermeleri olmuştur.

BİR KISIM MEDYA HÜKÜMET KARŞITLIĞI ADINA İSLAM KARŞITLIĞINA ÇANAK TUTTU


Türkiye'den bakıldığında daha kötü manzaralar var karşımızda. İçerideki medyanın bir kısmı hükümet karşıtlığı adına "İslam karşıtlığı" söyleme çanak tutmaktadır. Hükümet düşmanlığı, Batıya şirin görünme, oradan onay alma, medet umma güdüleri diğer bütün değerlerinin önüne geçmiş sözde aydınların olduğu bir tuhaf yapıdan söz ediyorum. Örneğin, Zaman Gazetesi Charlie Hebdo'dan alıntılar yapan Cumhuriyet Gazetesine tam destek vererek bu tuhaflığa öncülük etmiştir. Aynı gazete'nin 2008 yılında Fethullah Gülen'in karikatürize edilmiş bir videosuna yer veren bir gazetenin internet sitesine yönelik tepkisine bakarak Müslümanların en kutsal değerine yapılan bu saldırıyı fikir özgürlüğü olarak görmesi nasıl izah edilebilir? Tam bir akıl tutulması."

27.01.2015 12:45:23