Zaman zaman herkesin aklını çelen ‘şehirden kaçıp gitme’ fikri kimi cezbetmemiştir ki… Ama nasıl? Nerede kalınır, nasıl adapte olunur, ne kadar bütçe gerekir? İşte tüm bu soruları aşıp hayalini kurduğu hayatı yaşayan Çağlar Akyıldız’ın hikâyesi size ilham verecek türden...
Son zamanlarda şehirden kaçıp sessiz sakin bir yaşam sürmek herkesin hayallerinden bir tanesi. Çok fazla insan başka bir hayatın hayalini kuruyor. Kimileri hayalini kurduğu hayatı türlü nedenlerle ertelerken kimileri ise cesaret edip yeni hayatlarına merhaba diyor.
Yeni bir başlangıç yapan hatta kendi deyimiyle günün muhasebesini mutlu kapatmak için şehirden kaçıp ormana yerleşen Çağlar Akyıldız da onlardan biri. İstanbul’da giyim sektöründe satış danışmanlığı yaptığı sıralarda sürmek istediği hayatın bu olmadığına karar veriyor ve daha sonra kendini doğanın kucağına bırakıyor. İşte ne oluyorsa ondan sonra oluyor.
Bu kararı aldığı süreci anlatırken her gün trafikte geçen saatleri, egzoz kokularını, beton yığınlarını ve en önemlisi mutsuz insan bakışlarından sıkıldığı için aldığını söylüyor. Bu güzel hikâye, yaşadığı hayatı hiç benimsemediği ve bir o kadar da kendine haksızlık ettiğini fark etmesiyle başlıyor. Sonrasında tası tarağı toplayıp Bilecik’teki dede yadigârı yemyeşil orman içindeki eve ailesiyle birlikte yerleşmesiyle devam ediyor.
Doğa içinde doğaya zarar vermeden
Yeni bir düzene alışıp uyum sağlamak ilk başlarda kendisini zorlamış. Düzeninin tam olarak oturtması ve “İyi ki bu kararı verdim” demesi ise beslemek için aldıkları hayvanlarla birlikte olmuş.
Doğaya yönelişin çok güzel bir örneği olan yaşantılarında evlerini bile doğa dostu bir şekilde tadilat etmişler. Hatta elektriklerini bile güneş enerjisiyle hallediyorlar.
Doğaya yönelişin çok güzel bir örneği olan yaşantılarında evlerini bile doğa dostu bir şekilde tadilat etmişler. Hatta elektriklerini bile güneş enerjisiyle hallediyorlar. Sabahın erken saatlerinde güne merhaba diyor.
Sabahın ilk ışıklarıyla hayvanlarıyla ilgilenmeye başlıyor, onları besliyor. Daha sonra birlikte dağ bayır geziyor, onları otlatıyor. Çayının kitabının yanında doğanın sesine kulak vermeye başlıyor.
“Arınmaya çalışıyorum “
Ormana yerleşmesiyle birlikte yıllardır okumak istediği kitapları okuma fırsatı yakalayan aynı zamanda resim yapma tutkusunu devam ettiren doğasever gezgin, şu sıralar mızıkaya merak salmış durumda.
Kısaca yeni uğraşlar edinip bir nevi kendini keşfetmenin tadına varıyor. Yaşadığı bu sade hayatı, “İnsanlar her zaman doyumsuz ve daha fazlasını ister fakat şu durumda ben bundan arınmaya çalışıyorum. Bu nedenle de şu an yaşadığım hayat her şeyden arınmış bir dünya” diyerek tanımlıyor.
“Kendimi oraya ait hissetmiyorum”
Doğaya ve hayvanlara gün geçtikçe çok güçlü bağlarla bağlanan Akyıldız, bir gün bu hayattan sıkılıp geri dönme ihtimalinin yakın gelecekte olmadığını ve planlarının hep burada yaşamaya odaklı olduğunu her fırsatta dile getiriyor.
Bazen İstanbul’a gidip arkadaşlarını ve dostlarını ziyaret ettiği zamanlarda bu ziyaretlerini çok kısa tuttuğunu belirtiyor ve ekliyor: “Garip ama kendimi oraya ait hissetmiyorum. Sanki herkese ve her şeye yabancıymışım gibi hissediyorum.”
“İlham olmaya devam edeceğim”
Tüm dünyanın zamanla yarıştığı, sürekli bir koşuşturmanın içinde olduğu şehirlerde herkesin sükûnete ihtiyacı olduğunu düşünen Akyıldız; kuzuları, keçileri, köpekleriyle çok mutlu ve hayalini gerçekleştirdiği için gururlu. Günün birinde şehrin gürültüsünü ve kaosunu arkalarında bırakıp gitmek isteyenlere ilham olmaya devam edeceğini dile getiriyor. Kaynak/Pusula
13.10.2023 14:04:10