Ne oluyor, ne bitiyor... Bu şehrin geleceğini kapalı kapılar ardında kim, kime kaça pazarlıyor, bilmiyorum!
Bildiğim tek gerçek var!
O da; Erzurum, buz gibi..
Şimdi, ömrünü tandır başında tüketmiş, analara Erzurum'u nasıl anlatayım ki!
Ak pürçeği, tezek dumanında sararmış, ömrünü ve hayallerini küçük bir nar kuyusunda ağartmış, o eli öpülesi anaya ne diyeyim ki?
Ana... Erzurum bir marka!
Yani tüm haritalarda var olan adın gibi, birileri seni şimdi yeniden markalaştırmak derdinde. Hem de seni tanıyamamanın cehaletiyle gelen cesaretle...
Eksi 40 derecede ve iki bin metrede, dünyanın gözüne soka soka 'kent' kuran medeniyet, heyhat, mezarcıların elinde markalaşacak!
Merdiven altlarında yaptıkları pis pazarlıkları 3 bin 200 metreden izleyen Ejder, bu cinayetin tek tanığı!
Palandöken'in dik başı...
Ey Ejder! Sen, bu cinayetin tek tanığısın ve vurmaya ilk senden başladılar...
Bin yıldır bu kent medeniyetini kuranların gördüğü envai çeşit düşmanın aklına gelmez bir vaftiz töreni izliyorum sanki!
..Ve zoruma gidiyor.
Düşün!
Tüm mahallenin 'Ayşe' diye bildiği sen...
Bi sabah, artık ben; 'Elizabeth' oldum diye haykırıyorsun!
Adından mı utanıyorsun!
Oysa bu şehir yaklaşık 200 yıl önce, o çok önemsediğin ecnebilere İngilizce-Türkçe sözlük yazdıracak kadar marka!
Beyler; gözünü zirveye dikenler yuvasını unutur bu yaylada!
Azıcık akıllı olun!
Soluyun şu Ejder'in temiz havasını, beyninize biraz oksijen çekin ama gücünüzün erişilmez olduğuna inanarak kendinize bir kutsiyet, bu platoya yeni bir kimlik biçmeyin. Çünkü; donu olmayan adamların donduğu yayladır bu karlı ova...
Bu yaylada özü üşümeyenleri gün çarpar!
Bu yaylada ağır başlı olun az!
Hemen şoğurtlarınızı akıtıp, Anadolu'nun bu zirvesini kendinizin sanmayın lütfen!
Siz kim, marka üretmek kim?
Çift başıyla göğe yükselen kartalı yan yatırdınız diye kendinizi bir şey sanmayın!
Bu şehir;
Ejderhalara zirve, Humalara sevda, Selçuklu'ya yurt, Saltuklu'ya otağdır...
Bu şehir;
Osmanlı'ya serhat, Cumhuriyet'i kurup ve kollayan ruhdur! O ruhu özümsemeden bu şehire kimlik biçmeyin!
Beyler;
Elizabeth, pardon Ejder 3200 diye ıslık çalarsanız Palandöken'de, karşınıza Nene Hatun dikilir. Kara Fatma dikilir. Alvarlı Efe dikilir, Erzurumlu Emrah dikilir...
Bugün kaldırımdan kaldıramadığınız o yumak yumak karlar var ya, öyle bir erir ki, Çoruh olur Kuzey'de, Güney'de Murat, Doğu'da Aras...
Ve öyle bir çağlar ki,
Fil, motifleriyle süslediğiniz Çaykara Deresi üzerindeki köprülerin altında boğulur, Karasu'da kaybolursunuz!
Etmeyin,
Her şey günlük değil efendiler!
Kıymayın bu yüce şehire...
Zemheride donan, Temmuz'da eriyen o zift kokulu yolar size kalsın!
Bize, taş üstünde buz gibi parlak, gökten yağan kar gibi ak sokaklarımızı geri verin!
27.12.2016 14:10:52