Kılıçdaroğlu'ndan Erdoğan'a: O bayrağı sen indirdin

CHP lideri Kılıçdaroğlu, Türk bayrağının indirilmesinden Başbakan'ı sorumlu tutarak "O bayrağı oradan sen indirdin sen!" dedi.

Erzurumajans-Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Diyarbakır'daki olaylar sırasında Komutanlık bahçesindeki Türk Bayrağının indirilmesi ile ilgili sert açıklamalarda bulundu. Bayrağın indirilmesinden Başbakan Erdoğan'ı sorumlu tutan Kılıçdaroğlu, "Şimdi bugün grup toplantısında celallenmiş. Bayrak nasıl inermiş, asker hesabını verecekmiş. O bayrağı oradan sen indirdin sen." yorumunda bulundu.

Kılıçdaroğlu daha önce de sınır karakolunda bayrak indirildiğini iddia ederek şu açıklamalarda bulundu:

"ESENDERE SINIR KARAKOLUNDA DA BAYRAK İNDİRİLDİ"


Sadece olay bununla sınırlı değil. Esendere Sınır karakolunda da bayrak indirildi. Bunu açıkladım, çünkü elimde tutanak vardı, bayrak indirilmişti, pek çok yere de haber verilmişti. 7-8 memur tutanağa bağlamıştı. Açıkladıktan sonra o memurları Ankara'ya getirdiler. Eski tarihli tutanak tutturup, aşırı rüzgardan bayrak düşmüş dedirttiler. Bunların bayrağa falan saygısı yok. Bayrağa saygısı olan adam zaten böyle konuşmaz."

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından önemli satır başları:

"Bize oy versin vermesin bütün Yalova'ya selamlarımı sunuyorum. Yalovalılar da ben de yakından izleyeceğim, çünkü ben ona güveniyorum. O halkın adamı, halkına hesabını verecek. Sosyal demokrat belediyeciliği oraya getirecek.

Sakarya Geyve'de ciddi bir taşkın oldu. Karaçay deresi, DSİ'nin ön görüsüzlüğü yüzünden kanalı dar tutarak taşmasına neden oldu. Milletvekilimiz süratle bölgeye gitti. Acılarını paylaştı, sorunlarını yakından takip edeceğiz. Tüm Geyvelilerin bunu bilmesini istiyoruz. Acıları atlatırız, acılarınızı paylaşıyoruz. Umarım kaybolan yurttaşımız derhal bulunur. Vefat ettiyse Allah'tan rahmet diliyorum.

"YARIN BİR YALANIN YIL DÖNÜMÜ"

Yarın 11 Haziran, bir şeyin yıl dönümü. Bir yalanın yıl dönümü. 11 Haziran'da Başbakanlık koltuğunda oturan zat şöyle bir konuşma yapıyordu TBMM'de. "Dolmabahçe Camii'nde içki içildi bunun görüntülerini Cuma günü göstereceğiz" Kaç Cuma geçti? 52 hafta geçti. Başbakanlık koltuğunda oturan zat yalan söyledi mi? Yalan söyleyenden başbakan olur mu? Vallahi de billahi de olmaz. Bu yalanı niye söylüyor? İç çatışma çıksın diye. Ama bu ülkenin irfanı var. Bizim insanımızın bir sağ duyusu var. Yalanı hemen anlıyor, zaten hemen anladı. O kışkırttı. Ama o bir yalanı söyledi. Aradan 52 Cuma geçti, henüz daha ortada bir şey yok.

Peki bunu söylerken yalan olduğu ortaya çıktıktan sonra yüzü kızardı mı? Kızarması için yüzü olması lazım.

"12 YILDIR İKTİDARDALAR, 2 SORUNU HİÇ ÇÖZMEDİLER"

12 yıldır iktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi de iki sorunu hiç çözmedi. İşsizlik var mı, var. Gencecik çocuklar iş bekliyorlar var. Atama bekleyen öğretmenler var. Bu sorunu görmediler. Geçiyorum bir diğer konuya. Doğu, Güneydoğu'daki terör. Kürt sorununun çözümü konusunda zaman zaman "CHP ne yapıyor?" diye soruyorlar. Şunu söylemek isterim, bu konuda en tutarlı, en sağlıklı çözümleri üreten parti biziz. Bunu çok rahat söylüyorum. 89 raporundan bugüne kadar bu sorunu çözmek için tutarlı politikaları oluşturan parti biziz.

"İKTİDAR ÇÖZÜME YAKLAŞMIYOR"

Biz kimsenin burnu kanamasın istiyoruz. Herkes işinde gücünde olsun istiyoruz. Ama bu olmadı. Zaman zaman çatışmalar olduğunda yurttaşlara giderdik, şehit cenazelerine giderdik. Onlar şunu söylerdi, hiç unutmuyorum. Ne olur bu terörü durdurun. Yeni şehitler gelmesin, analar ağlamasın. Gittiğimiz her yerde bu söyledi. E biz de insanız, siyasetçiyiz. Sorunları çözmek istiyoruz. İktidar çözmüyor, çözüme yanaşmıyor. Ne yaptığını kimse bilmiyor. Ama biz aydınlıktan yanayız. Oturduk nasıl bir çözüm üretilir? Siyaset kurumu sorumluluk almak zorunda. Çözümün yolu neydi? Büyük bir toplumsal uzlaşmayı sağlamaktı. Bunu sağlarsak önemli mesafeler alabilirdik. Salt güvenlik politikalarıyla bu sorunun çözülmeyeceğini 30 yıllık tecrübe bunu gösterdi.

"AKP'NİN KAPISINI ÇALDIM"

Gelin beraber kafa yoralım, akıl akıldan üstündür" dedik. Oturalım konuşalım. Bu çerçevede bir metin hazırladım ve o metni 6 Haziran 2012'de AKP'nin kapısını çaldım. Dedim ki "Bu sorunu çözmemiz lazım. Bir uzlaşma komisyonu kuralım parlamentoda.

"BEN NE DEMİŞİM, O TARİHLİ GAZETELERE BAKIN"


Biz bu niyetlerle yola çıktık. Yola çıktığımda o günün gazetelerine arkadaşlarımın bakmasını isterim. Dediler ki 'CHP çok büyük bir risk yüklendi.' Evet, çünkü biz insanımızın burnu kanamasın istiyorduk. Çünkü biz bu sorunu çözerken Türkiye'nin gündeminden çıkartmış olacaktık. Ben o tarihli gazetelere bakın. 'Her türlü bedeli ödemeye hazırım' demişim, 'Siyasette kan davası olmaz' demişim. 'Bunun için mücadele edelim' diye ifade etmişim. Gelin konuşalım, güzel. O zaman nerede konuşalım? Adresi de göstermişiz TBMM'de konuşalım. Bir uzlaşma komisyonu kuralım. Eşit sayıda insanlar katılsın buraya. Onun dışında olayın derinliğine ve olayın önemine özgü olarak parlamento dışında da bir akil adamlar heyeti oluşturalım. Yine her parti eşit sayıda aday belirlesin oraya.

"YENİ BİR KREDİ AÇTIK AMA..."

Ben bunları söyledim, ama bu gerçekleşmedi. Bunun üzerine 5 Ocak 2013'te, Parti Meclisi toplantısı yaptık. O bölümü dikkatinize sunuyorum. 'Barışı sağlamak sadece emek işi değil akıl işidir. Kişisel çıkarları gözardı etme işidir. Sayın başbakana önerim bu kez açık ve dürüst politika üretmesidir. Türkiye yeni hayal kırıklıklarını hak etmiyor. Halkımız büyük bir sağ duyu ve barış umuduyla bekliyor. CHP barış için atılan adımların arkasında duracaktır. Bu ülkede kan dökülmesini istemiyoruz. Hiçbir yurttaşımızın açının teline zarar gelsin istemiyoruz. Biz geçmişteki bütün hatalarına karşı olarak Adalet ve Kalkınma Partisi'ne yeni bir kredi açıyoruz.'

Dört madde belirlemişiz.

Samimi ve dürüst olacağız
Gizli ve kişisel bir ajandan olmayacak.
Millete izah edemeyeceğin angajmanlara girmeyeceksin.
Ana muhalefet partisine veya millete bilgi vereceksin.

"BİZ KATKIDA BULUNMAK İSTEDİK"

Bundan sonra kişinin yaptığı konuşma: 'Sen nereye kredi vereceksin? Sen krediye muhtaçsın. Hangi krediye muhtaçsın? Meclis'te çok krediler verildi. Ama yenilen pehlivan güreşe doymazmış. Bunlar buna doğmuyorlar.' Biz katkıda bulunmak istedik. Ama o bunları reddetti. Bizim samimiyetimizde hiçbir yurttaşımın şüphe etmesini istemem.

"MASANIN BİR UCUNDA ÖCALAN BİR UCUNDA ERDOĞAN, SAMİMİ DE DEĞİLLLER DÜRÜST DE..."


Masanın bir ucunda Abdullah Öcalan, öbür ucunda kim oturuyor? Recep Tayyip Erdoğan. Ne konuştuklarını kimse bilmiyor. Samimi ve dürüst değiller. Dedik ki 'Millete hesabını veremeyeceğin angajmanlara girme.' Girmiş olacak ki milletten de gizliyor. Millete bilgi ver dedik, ama bilgi de vermiyor. Barış ve güven ikiz kardeş gibidir. Eğer bir ülkede barışı sağlamak istiyorsanız güveni de sağlayacaksınız. Bu samimiyet demektir. Eğer siz barıştan uzaklaşmışsanız, güvenden uzaklaşmışsanız olmaz. Süreç diyorlar, süreç iyi gidiyor diyorlardı. Bu süreç iyi gidiyorsa bu insanlar niye dağa gidiyorlar? Şimdi analar Diyarbakır'da feryat ediyorlar. Peki bu ülkenin başbakanı ne yapıyor? Ağlıyor, ey BDP'liler gidin dağdan alın gelin. Demirtaş'ta cevap verdi. Çocukları ben getireceksem in başbakanlıktan. Başbakanlık makamı şikayet makamı değildir.

"VAY EFENDİM BAYRAK NASIL İNERMİŞ, YAHU SEN KİMSİN?"

Bunların sonucu yine kaosa geldi. Bir askeri birlik düşünün. Tel örgüler var. atlıyorsun gidiyorsun. Bayrak direğine çıkıyorsun. Bayrağı indiriyorsun, alıyorsun tekrar dışarı geliyorsun. Başbakan ses çıkarmıyor, cumhurbaşkanı ses çıkarmıyor. Vay efendim bayrak nasıl inermiş. Yahu sen kimsin? Sana millet yetki verdi. bayrak bir ülkenin onurudur arkadaşlar, bir ülkenin namusudur.

"O BAYRAĞI ORADAN SEN İNDİRDİN SEN!"

Bayrak inecek, bunların hepsi seyredecek. Şimdi bugün grup toplantısında celallenmiş. Bayrak nasıl inermiş, asker hesabını verecekmiş. O bayrağı oradan sen indirdin sen.

"BUNU BEN SÖYLEMİYORUM, ARINÇ SÖYLÜYOR"

Sen indirdin derken bunu ben söylemiyorum. Bunu Bülent arınç söylüyor. Arınç ayın 9'unda meclis'te toplantıya katılıyor. Yaptığı konuşmayı okuyorum: 'Genelkurmay başkanımızın açıklaması fevkalade dikkatle okunmalıdır. Sabırla olayları takip ediyoruz. Yoksa bayrak direğine çıkmaya çalışıp da o bayrağı oradan yere indirmeye cüret eden insana herhalde insana o anda verilebilirdi eğer sabır olmasaydı.'

Şunu söylüyor.

'Eğer hükümetin iradesine bağlılık olmasaydı.'

Bayrak oradan inecek, asker ses çıkarmayacak. Bülent Arınç ben söylesem kıyameti koparacak. Bülent Arınç söylüyor, siyasi iradedir diyor. Talimatı verdik, o bayrak indi, asker seyretti, çünkü biz söyledik.

"O BAYRAĞI DALGALANDIRMAK İÇİN YÜZ BİNLERCE ŞEHİT VERDİK"

Yahu bir bayrağın indirilmesine biz nasıl sessiz kalabiliriz? O bayrağı dalgalandırmak için yüz binlerce şehit verdik. Bayrak geçerken hepimiz ayağa kalkarız. Bayrak bizim kutsalımızdır. Her ülkenin bayrağı değerlidir. Gazi Mustafa Kemal İzmir'e gittiğinde Yunan bayrağını seriyorlar ayağının altına. Bu Yunanistan'ın onurudur kaldırın diyor.

Ne olursa olsun. Bütün yurttaşlarıma sesleniyorum. Bu değil miydi daha düne kadar 'Her türlü milliyetçiliği ayaklarımın altına aldım' diyen. Milliyetçilik bayrak sevgisidir, vatan sevgisidir. Sağa sola kıvırmasın.

"ESENDERE SINIR KARAKOLUNDA DA BAYRAK İNDİRİLDİ"

Sadece olay bununla sınırlı değil. Esendere Sınır karakolunda da bayrak indirildi. Bunu açıkladım, çünkü elimde tutanak vardı, bayrak indirilmişti, pek çok yere de haber verilmişti. 7-8 memur tutanağa bağlamıştı. Açıkladıktan sonra o memurları Ankara'ya getirdiler. Eski tarihli tutanak tutturup, aşırı rüzgardan bayrak düşmüş dedirttiler. Bunların bayrağa falan saygısı yok. Bayrağa saygısı olan adam zaten böyle konuşmaz.

"ERDOĞAN'IN KENAN EVREN'DEN TEK BİR FARKI VAR"

Recep Tayyip Erdoğan'ın Kenan Evren'den tek bir farkı var, onun apoletleri yok. Yoksa ikisi de darbeci. Bunu anlatmak için 17 maddelik özgürlük ve demokrasi bildirgesi yayınladık. Dedik ki bu ülkede terörü bitirmenin yolu tam demokrasi ve özgürlükten geçiyor. Birey hak ve özgürlüklerinin genişletilmesinden geçiyor. Yüzde yüz terör biter mi? Onu bilmem. Ama en azından marjinalleşir. Bunun hiçbirisi gerçekleşmedi, biri hariç. Yüzde 10 seçim barajı. Seçim barajının olduğu bir ülkede barışı ve hukuku savunamazsınız. Kim getirdi? Darbeci getirdi. Kim savunuyor? Sivil darbeci savunuyor. Vatandaşın önüne listeyi koyuyoruz, diyoruz ki bunlara oy ver. Oy vermezse yine ceza yazıyoruz. Millet sanıyor ki kendi milletvekilini kendileri seçmiş. yasama organında görev yapan milletvekili liderin iki dudağına bakar. Acaba listelerde yer alacak mıyım? Almayacak mıyım kaygısı yaşar.

"ADAM MEYDANLARI KAPATIYOR, POLİS DOLDURUYOR"

Peki illa kalsın diyen kim? Sivil darbeci. Düşünceyi açıklama özgürlüğü. İnsan düşüncelerinden ötürü hapse atılır mı? Gazeteciler avukatlar, akademisyenler, askerler öğrenciler. Sadece düşüncelerinden ötürü hapislere atıldı. Biz buna demokrasi diyoruz. Demokrasi sadece doğuda batıda değil bütün Türkiye'de olmak zorunda. Toplantı gösteri hakkı anayasada var. Adam meydanları kapatıyor ya. Meydanları kapatıyor, polis dolduruyor. Emin olun Kenan Evren'in aklına gelmezdi, ama bu yapıyor. Tam bir darbeci. Çünkü bir paranoya var. Kardeşim seni sandıkta indireceğiz söz, seni sandıkta indireceğiz."



10.06.2014 14:55:21