Erzurumajans-CHP Genel başkanı Kemal kılıçdaroğlu, BAE Dışişleri Bakanı'nın Fahrettin Paşayla ilgili sözleriyle ilgili "Tam bir densizlik. Türkiye, Büyükelçisini derhal çekmeli. İlişkileri minumum düzeye indirmeli bakan özür dileyinceye kadar. Bu, sözle yanıt verme ve sözle eleştirmenin ötesinde eyleme dönüşmeli ve büyükelçi Türkiye'ye geri çağrılmalı" dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla açılan davaların anayasaya aykırı olduğunu söyleyerek, "Ortada cumhurbaşkanı yok ki. Anayasa'yı değiştirsinler, 'Hiç kimse cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan kişiyi eleştiremez, o ne derse desin herkes susmak zorunda' diye bir düzenleme yapsınlar" dedi. BAE Dışişleri Bakanı'nın, Fahreddin Paşa'yla ilgili sözlerini "densizlik" diyerek eleştiren Kılıçdaroğlu, özür gelinceye kadar diplomatik ilişkilerin kesilmesini istedi. Kılıçdaroğlu Hükümeti de, Ege adaları ile ilgili Yunanistan Savunma Bakanı'nın kendisine yönelik sözlerinin ardından sessiz kalmakla suçladı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hedefini yüzde 60 olarak açıklayan Kılıçdaroğlu, partisini takip eden gazetecilerle buluşmasında, şu mesajlardı verdi:
GERGİNLİK TIRMANIŞA GEÇTİ
"Umarız 2018 yılı, 2017'yi aratmaz. Çünkü 2017'de gerçekten çok acı olaylar yaşandı. 2017'nin bir başka özelliği siyaseten gerginliğin tırmanışa geçmiş olması. Bu da bizim siyaset penceresinden baktığımızda Türkiye'yi rahatsız eden olgulardan biri. Geldiğimiz noktada eleştirilere tahammül edemeyen bir siyasal anlayışla karşı karşıyayız. Eleştirilerden ders çıkarmak zorundalar.
CUMHURBAŞKANI YOK Kİ
Yapılan her eleştiri cumhurbaşkanına hakaret olarak tanımlanıyor ve savcılar tarafından davalar açılıyor. Oysa ortada cumhurbaşkanı yok ki. Ortada AKP'nin Genel Başkanı var. Yapılan işlemlerin tamamı Anayasa'ya aykırı. Çünkü tarafsızlık ilkesine uymuyor. Bir partinin il, ilçe başkanlığında konuşma yapıp ana muhalefet partisini en sert sözlerle eleştirecek, biz eleştirince de 'Cumhurbaşkanına hakaret' olacak. O zaman Anayasa'yı değiştirsinler, 'Hiç kimse cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan kişiyi eleştiremez, o ne derse desin herkes susmak zorunda' diye bir düzenleme yapsınlar.
İLİŞKİYİ KESMELİYİZ
(BAE Dışişleri Bakanı'nın Fahrettin Paşayla ilgili sözleri) Tam bir densizlik. Türkiye, Büyükelçisini derhal çekmeli. İlişkileri minumum düzeye indirmeli bakan özür dileyinceye kadar. Bu, sözle yanıt verme ve sözle eleştirmenin ötesinde eyleme dönüşmeli ve büyükelçi Türkiye'ye geri çağrılmalı. Özür dileyinceye kadar onlarla her türlü ilişkiyi kesmeliyiz. Beni endişelendiren, tabii Erdoğan içinde bulunduğu çıkmazdan kurtulmak için her fırsatı kendi penceresinden değerlendiriyor. Osmanlı'nın hiçbir eserini o topraklarda barındırmak istemiyorlar. Onlar Medine'nin kurtuluşunda da, Ortadoğu'da bizim askerlerin olduğu dönemlerde bizi arkadan vurgular. İhanet ettiler bize. Tarih bu gerçekleri biliyor. Umarız Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan zat da bu tarihi gerçeklerden ders çıkarır. Bölge ile ilişkilerini yenidan gözden geçirir.
SİYASİ DAVALAR
(Enis Berberoğlu hakkındaki mütalaa) O davalar siyasi davalar. Zaten daha dosyada deliller tam toplanmadan savcının hemen ceza istemesi de bunu açıkça gösteriyor. 'Bir an önce cezalandıralım, bir an önce karar verelim' diye bir anlayış içindeler. Hangi devlet sırrından söz ediyorsunuz? Bir kişinin sırrı bu. Şimdi cezalandırmak istiyor. Savcıyı, hakimi buldu, ona göre karar verecekler, cezalandıracaklar. Tamamen siyasi, birkişinin intikam almak duygusuyla devletin hakim savcısını kullanmasıdır, başka bir şey değildir.
HAKIMDA KAÇ DAVA VAR BİLMİYORUM
Hakkımda kaç dava olduğunu bilmiyorum. Sabah, öğle, akşam davalar açılıyor. Dava açıldı diye söylediklerimden vaz mı geçeceğiz, geçmeyeceğiz. Onlar dava ile bizi susturmak istiyorlar ama susmayacağız. Bizim dışımızda hükümeti eleştiren ikinci bir parti kalmadı. Bizim varlığımız için oturup dua etsinler. En azından eleştiriyoruz, gidip Batı'da diyorlar ki, 'Bakın muhalefet bizi eleştiriyor, bizim ülkemizde demokrasi var...' Bizim sırtımızdan ülkede demokrasi olduğunu anlatmaya çalışıyorlar. Biz inandığımız şeyleri her koşulda söylemeye devam edeceğiz.
ERKEN SEÇİME ODAKLI ÇALIŞIYORUZ
Erken seçim kararını alacak yer yasal olarak Parlamento'dur. Ama fiili durumda erken seçim kararını bir kişi alır, kendi partisinin milletvekileri de bunu Parlamento'dan geçirerek, 'Erken seçime gidiyoruz' diyecekler. Bu gerçeği bildiğimiz için erken seçime hazırız. Tüm çalışmalarımız erken seçime odaklı olarak sürüyor. Kendi iç hazırlıklarımızı yapıyoruz. Özel bir ittifak arayışımız yok. Cumhurbaşkanlığı seçimi, Türkiye'de ilk kez gerçekleşecek. Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı seçimi, bir parti seçimi değil, demokrasiden yana olanlar ve olmayanlar seçimidir. O nedenle diyoruz ki biz, 2019'da bu seçimleri kesinlikle alacağız. Ama nasıl alacağız? Bizim amacımız 50 artı 1 değil, en az yüzde 60. Çünkü Türkiye'yi bugün içinde bulunduğu çıkmazdan kurtarmamızın yolu en az yüzde 60 ile gelip, halkın desteği ile demokrasiyi sıfırdan yeniden inşa etmektir.
HÜKÜMETTEN TIK YOK
Yunanistan bu adaları açıkça işgal etti. Biz bu eleştirileri yapınca Yunan Savunma Bakanı gayet sert bir açıklama yaptı, 'Biz burayı işgal etmiş vaziyetteyiz. Sen de sıkıyorsa gel burayı al.' Ben beklerdim ki, bu eleştiriye önce hükümet cevap versin. Şu ana kadar tık yok. Bu bir milli dava. Hükümetin hiç ses çıkarmaması, teslimiyetçi bir anlayışı gösterir. CHP iktidarında geldikleri gibi gideceklerdir. Biz Ege'nin bir barış denizi olmasını isteriz; biz savaştan yana da değiliz. Ama siz Lozan'ın, Osmanlı'nın vermediği adaları, gelip işgal eder orada askeri yığınak yaparsanız biz buna izin vermeyiz. Ama bunlar göz göre göre böyle bir tehdit olmasına karşın sessizliklerini hala koruyorlar. Anlaşılır değil.
ZARRAB'IN ÖZELLİĞİ NE?
Niçin rüşvet veren, bakanlarını satın alan bir şarlatan, bir itirafçı, iadesi için 2 kez nota verilen bu kişi hakkında Erdoğan olumsuz tek cümle kullanmış değil şu ana kadar? Soralım isterseniz sayın Erdoğan'a; Zarrab ile ne tür bir ilişkiniz var ki, bu kişi hakkında olumsuz bir cümle dahi kullanmıyorsunuz? Her olumsuz kişi hakkında defalarca laf söylüyordun. Yine Halkbank'ın tuttuğu avukat, Halkbank eski genel müdürünün rüşvet aldığını söyledi. Yani hükümetin avukatı, hükümetin atadığı genel müdürün rüşvet aldığını söyledi ama o genel müdür şu anda elini kolunu sallayarak geziyor. Dava açması lazım, savcı dava açamıyor, korkuyor. İtiraf var, Hükümetten tık yok. Bu açıkça suç ortaklığının sessiz itirafıdır.
KIZIM MEKTUP YAZACAK
Ev benim üstümde olmadığı için kızımın evi. Güneş gazetesinin sahibi kim belli değil, bunu öğreneceğiz ve kızım doğrudan doğruya mektup gönderecek, 'vekalet verdiğiniz avukatı bildirin, evi satmaya hazırız' diye. Böylece 1 milyon dolarlık evden kurtulmuş olacağız.
SUÇ DUYURUSUNDA BULUNACAĞIZ
Belgeler (Man Adası belgeleri) gerçek. Savcılık istiyorsa belgeleri oradan alır. Biz belgelerin orijinalini görmeden zaten bir şey söylemedik ki. O yetmiyordu, swift kayıtlarını da görmemiz gerekiyordu, onları da gördük, bunların çek edilmesi gerekiyordu, onları çek de ettik zaten. Çünkü sadece Halk Bank'ın dekontları olsa, dekontları yok edebilirlerdi. Bu iktidardan her şey beklenir. Ama swift kaydı olunca o kayıtları kimse silemiyor. Beni asıl üzen Saray'ın avukatı daha belgeleri açıklamadan 'onlar sahte' dedi. Eminim onun avukatlığı sahtedir. O avukatı da baroya şikayet ettik. Biz bunun arkasını bırakmayacağız, artı suç duyurusunda bulunacağız.
HESAP VERMEK ZORUNDA
Önce sahte dediler, sonra gerçek değil dediler, sonra 'yurt dışından para geldi' dediler, sonra 'şirket sattık' dediler. Hah tamam dedik o zaman ne şirketi, hangi şirket? Şirketin adını açıklamıyorlar. Bu şirketi sattınız elde ettiğiniz karın vergisini nerede ödediniz? Kendi ülkesinde, kendi bütçesine katkıda bulunmak için vergi ödemekten kaçınan, vergi ödememek için her yola başvuran bir siyasal iktidar ve bu iktidarın mensupları ve yakınları bu ülkede hesap vermek zorunda. Böyle bir rezalet başka ülkede çıktığı zaman hükümet yetkilileri görevlerinde ayrıldılar.
SOYLU'YA KAPIMIZ KAPALI
Süleyman Soylu ne iş yapıyor, İçişleri Bakanı mı? Ben İçişleri Bakanı olduğundan emin değilim. Beni tehdit ediyor. Sen değil, kim olursa olsun hiçbir tehdide pabuç bırakmayız. Sadece ve sadece Saray'a yaranmak için bütün bunları yapıyor. Ayrıca kişiliği zaafa uğramış insanların bakanlık koltuğuna oturmaları da doğru değil. Düne kadar iktidar partisine en sert söylemlerle karşı çıkan birisinin, en sert söylemleri sergilediği partinin göbeğine gelip oturması da hazin bir tablodur. Bize gelmek istiyor herhalde, AKP'ye de aynı şeyleri yapmıştı. Ama bizim kapımız kapalı. Biz öyle yanar döner insanları kendi bünyemizde tutmayız.
DÜNYA TRUMP'IN KARŞISINDA
Umarım hiçbir ülke Trump'ın tehdidine boyun eğmez. Bütün dünya Kudüs konusunda Trump'ın karşısında. Bu çok önemli bir gelişme. Trump'ın yaptığı hatayı fark etmesi görmesi lazım. Ülkelerin onuru gururu var. Hiçbir ülke kendi onurunu gururunu parayla satmaz."
Hürriyet
21.12.2017 16:30:45