Keneler tehlikeli olmaya devam ediyor!..

Kafkas Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zati Vatansever kenelerin hayatın bir gerçeği olduğunu, kenesiz bir yaşantının söz konusu olamayacağından herkesin keneleri tanıması ve kenelere karşı önlem alması gerektiğini söyledi.

Erzurum Ajans-Kafkas Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zati Vatansever kenelerin hayatın bir gerçeği olduğunu, kenesiz bir yaşantının söz konusu olamayacağından herkesin keneleri tanıması ve kenelere karşı önlem alması gerektiğini söyledi.

Atatürk Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nin çağrılısı olarak Erzurum’a gelen ve Kültür Merkezi’nde bir konuşma yapan Vatansever, ülkemizde 2002 yılında farkına varılan ve günümüzde de devam etmekte olan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) salgının Dünyanın en büyük salgını olarak kabul edildiğini ve etkisinin devam ettiğini bildirdi.

“2002-2010 arasında 300 ilçeye bağlı 2 bin 200 köyde 5 bin 318 olgu bildirilmiş ve bunlardan 218 (yüzde 4,9)’ı kaybedilmiştir” diyen Vatansever, 2011 yılında nisan ayı sonuna kadar 13 doğrulanmış olgu ve 3 ölüm rapor edildiğini hatırlattı.

Nemli bölgelerde pek gözükmeyen daha çok kuru iklime sahip bölgelerde kırsal alanlarda gözüken kenelerin ısırığına maruz kalanların neler yapabilecekleri konusunda da açıklamalarda bulunan Vatansever, şöyle devam etti:

Kenenin çıkarılması

“Kenenin tutunması durumunda önemli olan kenenin nasıl değil, ne zaman çıkarıldığıdır. Kenenin bir an önce çıkarılması her hangi bir hastalık etkeninin vücuda girmesini engellemek açısından çok önemlidir. Her ne kadar ince pens veya benzeri ticari araçlar kullanılabilse de, kenelerin el ile tutulup çıkarılması da geçerli bir yöntemdir. Önemli olan parmaklarımızla kene arasına bir bariyer koymaktır. Bu bir eldiven olabileceği gibi, peçete, ağaç yaprağı veya naylon parçası da olabilir. Kene vücuda tutunduğu en yakın yerden ince bir pens veya baş ve işaret parmakları ile sıkıca tutularak sabit ve yavaş bir kuvvetle çekilmelidir. Daha sonra, deri sabunlu su veya herhangi bir antiseptik ile iyice temizlenmelidir. Kene çıkarılmasında zorlanıldığı veya çekinildiği durumlarda bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Kenenin ‘kafası’ diye tanımlanan şey aslında deri içine soktuğu ağız organelleridir. Bunlar kitin yapısındadır ve salgı bezi içermez. Dolayısıyla deri içinde kalmaları virüsü bulaştırma riskleri minimumdur. Bu bir ağaç kıymığının batması gibi değerlendirilmeli ve daha sonra gerekli antiseptik özen gösterilerek çıkartılmalıdır.”

Kenelerin üzerine sigara basmak veya kolonya, gaz yağı, alkol, eter ve hatta sıvı sabun dökmek gibi yöntemlerin kesinlikle uygulanmaması gerektiğini söyleyen Vatansever, konuşmasını şöyle sürdürdü:

Temas yoksa sorun yok

“İnsan-kene teması olmazsa KKKA da olmayacaktır. Günümüzde KKKA salgınlarının önlenmesi, kişisel korunma önlemlerine özen gösterilmesi ve kene sayısının azaltılması temelinde olmalıdır. Özellikle kırsal kesimde yaşayan vatandaşların, kene enfestasyonlarını engelleyecek giyim tarzını benimsemeleri ve akşamları eve geldiklerinde mutlaka soyunup kene kontrolü yapmaları bir yaşam tarzı haline getirmeleri sağlanmalıdır. Ancak bu konuda medyanın çoğu zaman spekülatif olan yayınları sonucunda istenen anlamda farkındalık oluşacağına, kentsel alanlarda gereksiz bir panik yaratılmıştır. Aynı yayınlar kırsal kesimde yaşayan insanların ‘kene tutmasını’ toplumdan dışlanacakları bir utanç kaynağı olarak algılamalarına ve bunu saklamaları eğilimine girmelerine neden olmuş, bu durum da birinci basamak sağlık kuruluşlarında çalışan hekimlerin işlerini zorlaştırmaya başlamıştır. Bu nedenle kırsal kesime yönelik, medyayı da içine alan ve standart korunma yöntemlerini öğreten kapsamlı çalışmaların yapılması zorunludur.”

Kenesiz hayat mümkün değil!

“Keneleri tamamen ortadan kaldırmak olanaksızdır” diyen, Vatansever, konuşmasını şöyle tamamladı:

“Ancak kenelere konaklık ederek bunların sayısının artışına katkıda bulunan çiftlik hayvanlarının uygun akarisidlerle düzenli olarak ilaçlanması şimdilik kene sayısının azaltılmasına yönelik en uygun yöntemdir. Bu konuda en büyük sorumluluk Tarım ve Köy İşleri Bakanlığına düşmekte, ancak gerek personel yetersizliği, gerek teşkilat yapısının Veteriner Hekimlerin çalışmalarını zorlaştıracak yapıda olması, gerekse de çeşitli maddi zorluklardan dolayı, günümüze kadar yapılan uygulamalar yetersiz kalmıştır. Özellikle zoonoz hastalıklar söz konusu olduğunda Beşeri ve Veteriner sağlık hizmetlerinin birbiri ile bağlantılı çalışması zorunludur. Son yıllarda WHO, FAO ve OIE de sıkı işbirliğine girerek ‘Tek Tıp, Tek Sağlık’ konseptine yönelmişlerdir. Bu nedenle Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Veteriner hizmetlerinin mutlaka Sağlık Bakanlığı ile organik bağ oluşturacak şekilde tekrar reorganize edilmesi konusunda çalışmalar yapılmalıdır.”

Konferansı Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ömer İrfan Küfrevioğlu, Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Atasever, öğretim üyeleri ve öğrenciler dinledi.


06.05.2011 17:09:00