Kar Kışlası Erzurum

Birinci cemre birkaç gün önce havaya düşmüştü; Arapça olan ve Türkçe'de iki ince ünlü,  üç yumuşak ünsüzle ses tellerimizi sıcak bir şekilde titreten bu kelimenin anlamı da zaten 'sıcaklık' demekmiş.

Bu sıcaklık anlamında gelen sıcak kelime havayla vuslata erdiğinde, dedik ki, gayrı tamamdır, bugün hava buzlarla birlikte kırılır!..

Aynı gün Erzurum'da termometreler eksi otuzbeşlerde gezinip durmuştu.

Cemre mi bizi kazıklıyor; yoksa hava mı cemremizi sallamıyor, diye düşünürken ılık bir Pazar gününe uyanan Erzurum'un gülümseyen yüzünü görmek çok güzeldi.

***

Bu sıcak günün keyfini çıkarmak ve şöyle kentten uzaklaşarak az soluk almak için  2011 Universiade Genel Koordinatörü Bekir Korkmaz ile birlikte, Dünya Gençler Kayak Şampiyonası’nın son yarışlarını  izlemek için Kandilli’nin yolunu tuttuk.

Güneşli hava, sıcak bir sohbet ve göz alabildiğince beyaza bürünmüş ovada ilerlerken karın bu kentin karekteri olduğunu bir kez daha hissediyorduk.

Bu memleketin insanları geçmişten bu yana, yani taş taş üzerine konulmaya başladığından beri kış kışlasında yaşama talimi almaya başlamışlar!

Boşuna 'kar kışlası' demiyoruz!

1877 Yılı'nda Rus Çar'ı İkinci Aleksander'ın Kars'tan sonra gözünü Erzurum'a diktiği zaman dilimine giderek,  Erzurum'da bulunan Avustralyalı   Dr. C.S  Rayn'ın sözlerinden birkaç satırı buraya taşırsak eğer, o zaman bu zalim talimin nasıl olduğunu anlarız belki!

"… Aralık ayı başında hava çok kötü bir hale geldi, pek çok kar yağdı ve hastaneler hastalarla doldu…  Hastalık  etrafı kırıp geçirmeye başladı…  Keskin soğuk yaralıların çektikleri azabı şiddetlendirdi. Bir yaralının kırılmış kolunu ameliyat yaparak omuzundan kesmiştim ve adamın hayatını kurtarabileceğimi umuyordum, fakat hüküm süren korkunç soğuk, benim gayretimden kuvvetli çıktı, zavallı yaralı zatürreye yakalanarak bir gün içinde öldü…"

Dr. C.S Rayn'ın anılarının bir başka bölümde ise şu satırlar var!.. "… Şehirde tifüs, kangren, kan zehirlenmesi, zatürre, korkunç ve öldürücü soğuk Rusların faydasına çalışıyor, gülle yağmuru altında ölecek askerden fazla askeri yok ediyordu…"

Ve birkaç satır daha!

"… Kar çok fazla yağmaya başladı, pek az sonra da sokaklar ik üç kadem (ayak) kalınlığında karla kaplandı. Geceleri termometre donma derecesinin kırk derecesine kadar düşüyordu…"

Ve yaklaşık yüz otuz beş yıl sonra, o zamanlardan talimli ölen ya da kalanların genlerini taşıdığımız için, zehir zemheriye de, ayaza da galiba şerbetliyiz artık!

Özümüz şerbetli ama yine de yüzümüzü havaya çevirir bekleriz 'cemre' denilen sıcaklığın müjdesini!

Bugün suda, birkaç gün sonra da toprakta!

Bıyıklarımızdaki buzlar çözülmeye başladı bile!

En güzeli de;  yıllar önce işgal çirkinliği ile gelen Ruslar, bugün diğer ulusların sporcuları gibi, sporun güzelliği ile şehrimizi daha da güzelleştirmekteler!

Gelecek yıllar daha da güzelleşecek bu şehir!

Yalnız bizlerle değil, elbette buraya gelen kar sevdalılarıyla birlikte…

Ve bir kez daha anlayacağız ki; devletlerin düşmanlığı da kalleşliği de gelip geçicidir, kalıcı olan ise bütün insanların kardeşliğidir!

Yine de hazırlıklıyız herşeye!

Ne de olsa; kar kışlasının talimlisiyiz!

26.02.2012 22:16:19