“Bu hafta başı 28 Şubat post modern darbesinin 25. yıl dönümüydü. Türkiye'de kadın hakları konusundaki çifte standardın en bariz örneği 28 Şubat uygulamasıdır. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren batıdaki gelişmelere işaretle kadını hayatın her alanında öne çıkarma söylemiyle hareket edenlerin aslında zihinlerinin gerisinde nasıl faşist, nasıl gerici, nasıl karanlık bir dünya taşıdıklarını çeyrek asır önce 28 Şubat'ta hep birlikte gördük. Bunun yabancısı değiliz. Bu dönemde sözde çağdaşlık adına sırf başlarını örttükleri için kız öğrencilerin eğitim öğretim haklarını ellerinden hoyratça alan, zor kullanarak, onları okullarından dışarı çıkartan zihniyet, kara bir bulut gibi ülkenin üzerine çökmüştü. Kamuda çalışan kadınları sırf başörtüsü tercihleri yüzünden gözlerini kırpmadan kapı önüne koydular. Hatta bu uygulamayı özel sektöre kadar yaygınlaştırdılar. 28 Şubat döneminde çalışma hayatından sokağa kadar her yerde bu kirli zihniyetin gölgesine rastlamak mümkündü. Şimdi de 28 Şubat'ta, acaba 2023'te 'nasıl biz hükümeti veya iktidarı ele geçiririz' gayreti içindeler. Ama kusura bakmayın. O 28 Şubat geride kaldı. O tarih oldu. Sizlere yeniden böyle bir 28 Şubat inşa ettirmeyiz. Ülkemizde kadınların en çok ayrımcılığa maruz kaldığı yıllar çağdaşlık, laiklik, irtica naralarıyla insanımızın ötekileştirildiği işte bu süreçtir. Milletin değerleriyle, inançlarıyla, tarihiyle, kültürüyle, kavgalarını, kadınların ve erkeklerin kılık kıyafet tercihleri üzerinden yürütenlerin foyaları kısa sürede ortaya dökülmüştür. Şimdi bir araya geliyorlar. Her girişim gibi bu sürecin de arkasından bankaları soyarak zaten kıt olan kaynaklarımızı yağmalayarak yerli ve milli her girişimin üzerini örterek ülkenin ve milletin geleceğini çalan hırsızlar çıkmıştır. Dünya ekonomik büyüme ve sosyal refah yolunda dev adımlarla ilerlerken Türkiye'nin ardı ardına yaşadığı siyasi ve ekonomik krizlerin ülkeye ne kadar ağır maliyeti olduğunu biz 20 yıllık hükümetlerimiz döneminde daha iyi gördük. Ülkemizin potansiyelini harekete geçirdiğimizde, imkanlarını ortaya çıkardığımızda, kaynaklarını eser ve hizmet üretmek için kullandığımızda kısa sürede cumhuriyet tarihinin tamamında yapılanları beşe, ona katlayan işler gerçekleştirdiğimize şahit olduk. Eğitimde bunu yaptık. Sağlıkta bunu yaptık. Ulaşımda bunu yaptık. Adalette bunu yaptık. Emniyette bunu yaptık. Dış politikada bunu yaptık. Tarımda bunu yaptık. Ve bunu yapmaya da devam ediyoruz. Kadınlarımızın toplumda, çalışmada, siyasette, evde ve hayatın her alanında haklarını adilce kullanabildiklerinde ülkeye ne kadar büyük katkıları olabileceği de bu dönemin kazanımlarından biridir. Ne zihnen, ne kalben bu gelişmeleri içselleştiremediği halde sırf demokratik görünmek, her kesime açık olduğu intibaını vermek için kürsülerde atıp tutanların kendilerini azıcık rahat hissettikleri anda gerçek yüzlerini nasıl ortaya döktüklerinin örneklerini en iyi sizler biliyorsunuz. Kadınların sadece inançlarına değil bizatihi varlıklarına saygı duymayanlar, onları istismar edecek bir meta olarak görenler hangi süslü kavramların arkasına sığınırlarsa sığınsınlar bu süfli taraflarını açığa vurmaktan kurtulamıyorlar. Ülkenin güya ikinci büyük partisinin kendi içinde yaşanan, çoğunun da mağduru kadın olan onca taciz, tecavüz, arsızlık, hırsızlık vakasını ısrarla görmezden, duymazdan gelmesi en başta kadınlara karşı yapılmış bir saygısızlıktır. Allah göstermesin bu skandallardan herhangi biri bizim partimizde yaşanmış olsaydı maruz kalacağımız ithamların şiddetini tahayyül bile etmek istemiyorum. Ama öteki partinin mensupları olunca nedense başka zamanlarda bu konularda yeri göğü inleten kesimlerin aklına kadın hakları da gelmiyor, adalet de gelmiyor, haysiyet de gelmiyor, dürüstlük de gelmiyor. Nerede bu kadın dernekleri? Niye bunlar meydana çıkmazlar? Niçin görünmezler? İlla kendi zihniyetlerinden mi
olacak? İnsan olmak yetmiyor mu? Kadın olmak yetmiyor mu? Niçin gitmiyorsunuz adalet saraylarının önlerine. Niçin oralarda görünmüyorsunuz? Görünmezler. Çünkü onların bu noktada cibilliyetleri bozuktur. Başak Cengiz'de bunları gördük. Çıktılar mı ortaya? Çıkmadılar. Çıkmazlar. Neden? Çünkü sulpleri birbirine uymuyor. Bunların derdi insanı, kadını, erdemli davranışları savunmak değil, kendi sapkın ideolojilerine ve kısır çıkarlarına zemin hazırlamaktır. Bunun için Türkiye'de kadınların haklarını, hukuklarını, onurlarını koruma mücadelesinin en büyük ve en samimi savunucusu, destekçisi, geliştiricisi biziz diyoruz. Biz kadın erkek her bireyi Allah için sevdiğimizden, insanlar arasında hiçbir ayrımcılığa, hiçbir zulme, hiçbir adaletsizliğe rıza göstermeyiz. Bugüne kadar olduğu gibibundan sonra da 85 milyon vatandaşımızın her birine ülkenin ve devletin tüm imkanlarıyla hizmet etmeyi sürdüreceğiz. KADEM'in bu doğrultuda yürüteceği her çalışmayı desteklemeye memnuniyetle devam edeceğiz.” İHA