"Bu açıklama herhangi bir kişi ve konuyu değil doğrudan ülkemizin yargısını ve egemenlik haklarını hedef almıştır"
Türkiye'nin bir süredir yaşadığı siyasi, ekonomik, toplumsal, diplomatik saldırıların gerisinde bu panik halinin yol açtığı acelecilik ve saygısızlık olduğunu kaydeden Erdoğan şunları söyledi:
"Türkiye'nin nezaketini, teennisiyle davranma tarzını zaaf olarak görerek eski alışkanlıklarına yönelenler yaptıkları yanlışı kabul etmedikleri sürece hak ettikleri cevabı alacaklardır. Son dönemde bazı ülkelerin büyükelçileri tarafından yapılan hadsiz ve talihsiz açıklamayı da aynı çerçevede değerlendiriyoruz. Bu açıklama herhangi bir kişi ve konuyu değil doğrudan ülkemizin yargısını ve egemenlik haklarını hedef almıştır. Her şeyden önce bu tavır ülkemizdeki yargı teşkilatımızı hakimlerimiz, savcılarımız, avukatlarımızla birlikte tüm yargı mensuplarımıza yapılmış bir büyük hakarettir. Anayasamızın 138. maddesinde belirtildiği şekilde Türk yargısı kimseden talimat almaz, kimsenin emrine girmez. Kendi yasama ve yürütme organlarımızın bile anayasa gereği işine karışamadığı yargımızı bir grup büyükelçinin sigaya çekmesine tahammül edemeyiz. Dünyada nice acılar yaşanır, zulümler yapılır, adaletsizlikler sergilenirken, Türkiye'yi dillerine dolayanların amaçlarının hak, hukuk takibi olduğuna kimse bizi inandıramaz. Bağımsız ve tarafsız yargımız ile yargı mensuplarımıza yönelik bu saygısızlığa gereken cevabı vermek, devletin başı olarak herkesten önce bizim görevimizdir. Cumhurbaşkanı olarak malum açıklamayı yapan büyükelçiler hususunda ülkem ve milletim adına ortaya koyduğumuz tavır işte bu sorumlu ve samimi duruşun tezahürüdür.”
Ortaya konulan tavrın kriz çıkarmak değil, Türkiye'nin hakkını, hukukunu, onurunu, çıkarlarını ve egemenlik haklarını korumak olduğuna dikkat çeken Erdoğan, ”Bizim niyetimiz asla kriz çıkarmak değil ülkemizin hakkını, hukukunu, onurunu, çıkarlarını ve egemenlik haklarını korumaktır. Nitekim bugün aynı büyükelçilikler tarafından yapılan yeni bir açıklamayla yargımıza ve ülkemize yönelik ithamdan geri dönülmüştür. Viyana Sözleşmesi 41. maddesine yani ülkelerin kanunlarına ve nizamlarına uyulacağı, içişlerine karışılmayacağı taahhüdüne bağlılıklarını ifade eden bu büyükelçilerin artık Türkiye'nin egemenlik hakları konusundaki beyanlarında daha dikkatli olacaklarına inanıyoruz. Ülkemizin bağımsızlığına ve milletimizin hassasiyetlerine saygı duymayan hiç kimsenin sıfatı ne olursa olsun bu ülkede barınamayacağını da ayrıca ifade etmek istiyorum. Bu süreçte kimin ülkenin ve milletin yanında durduğunu, kimin de ellerin kılıcını çaldığını bir kez daha hep birlikte gördük” dedi.
Türkiye'nin yaşadığı en büyük sorunlardan birinin bu ve benzeri olaylarda yerli ve milli duruş sergilemeyenler olduğunu ifade eden Erdoğan, ”Türkiye'nin bugün yaşadığı en büyük sancılardan, meselelerden biri de yerli ve milli duruş sergilemeyi bir türlü başaramayan kimi siyasetçi eski diplomat ve medya mensubundan oluşan güruhtur. Kişisel hırsları, ideolojik saplantıları ve kalplerini karartan kinleri uğruna kendi ülkelerinin aleyhindeki kampanyaların gönüllü aparatlığına soyunan, sözcülüğünü üstelen mankurtları milletimiz yakından takip etmektedir. Önümüzdeki dönemde güvenlikten ekonomiye pek çok sorunumuzla birlikte inşallah bu hastalıklı zihniyetten de kurtulacağız. Esasen ülke ve millet olarak bu tür çarpıklıklarla uluslararası medyadan siyasetçisine kadar farklı kesimler üzerinden ilk defa karşılaşıyor değil" diye konuştu.