“1- İnsan doğuştan sahip olduğu vazgeçilmez haklarıyla yaşar. Devletin görevi de bu hakları korumak ve geliştirmektir.
2- İnsan onuru bütün hakların özü olarak hukukun etkin koruması altındadır.
3- Dil, din, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, mezhep ve benzeri sebepler temelinde hiçbir ayrımcılık söz konusu olmaksızın herkes hukuk önünde eşittir.
4- Kamu hizmetinin herkese eşit, tarafsız ve dürüst biçimde sunulması bütün idari faaliyetlerin temel özelliğidir.
5- Mevzuat, tereddüt doğurmayacak şekilde açık, net, anlaşılır ve öngörülebilir kurallar içerir; kamu otoriteleri de bu kuralları hukuk güvenliği ilkesinden ödün vermeden hayata geçirir.
6- Sözleşme özgürlüğüne, hukuki güvenlik ilkesi ve kazanılmış hakların korunması prensibine aykırı olarak hiçbir şekilde müdahale edilemez.
7- Devlet girişim ve çalışma hürriyetini rekabete dayalı serbest piyasa kuralları ile sosyal devlet ilkesi çerçevesinde korur ve geliştirir.
8- Adli ve idari işleyiş masumiyet karinesi lekelenmeme özellikle bunun altını çiziyorum lekelenmeme hakkı ve ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkelerini koruyan, gözeten ve güçlendiren bir yaklaşımı merkezine alır.
9- Hiç kimse başkalarının kişilik haklarına saygı göstermek suretiyle yaptığı eleştirileri veya düşünce açıklamaları nedeniyle özgürlüğünden yoksun bırakılamaz.
10- Hukuk devleti hak ve özgürlükler ile adaletin teminatı olarak her alanda tahkim edilir.
11- Haklarının ihlal edildiğini iddia eden herkes etkili kanun yollarına zahmetsiz şekilde erişebilir, adalete erişim hak ve özgürlüklere saygının esasıdır.”
Eylem planının bu ilkeler çerçevesinde belirlenen 9 amaçtan oluştuğunu kaydeden Erdoğan, bu 9 amaçtan ilkinin daha güçlü bir insan hakları koruma sistemi olduğunu söyledi. Erdoğan, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, şunları kaydetti:
“Buradaki hedefimiz insan haklarına dayalı bir hukuk devleti anlayışının daha da güçlendirilmesidir. Mevzuat ve uygulamayı bu doğrultuda düzenli olarak gözden geçirecek ve gerekli tüm tedbirleri alacağız. Böylece AB ile bilhassa vize serbestisi diyaloğunda karşılanması beklenen hususlara yönelik çalışmalara da hız veriyoruz. Bu amaç başlığı altında Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru sisteminin etkinliğini artırmayı hedefliyoruz. Demokratik katılımı güçlendirmek için siyasi partiler ve seçim mevzuatında değişiklik yapmak üzere kapsamlı bir çalışmayı başlatıyoruz. İnsan Hakları kurumlarının etkinliğini artırıyoruz. Kamu Denetçiliği Kurumu ile Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun kararlarını kişisel verilerin korunması suretiyle kamuoyunun erişimine açıyoruz.
Geç gelen adalet, adalet değildir anlayışıyla vatandaşımızın taleplerini ve sıkıntılarını daha hızlı daha etkin daha şeffaf bir şekilde çözecek adımları atıyoruz. Bu çerçevede İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Anayasa Mahkemesine başvuruya gerek kalmaksızın uzun yargılama zararlarını karşılayacak. Ayrıca ceza infaz kurumlarını insan hakları odaklı olarak denetim ve takip için barolar, sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerden de temsilcilerin katılımıyla bağımsız bir ceza infaz kurumları insan hakları izleme komisyonu kuruyoruz.
Eylem planı sosyal devlet anlayışımızın bir gereği olarak mağdur haklarını da güçlü bir şekilde seslendiriyor. Kırılgan gruptakiler başta olmak üzere suç mağduru vatandaşlarımıza adliyenin kapısından içeri girdiğinden itibaren destek olarak bu insanlarımızın yeni mağduriyetler yaşamasının önüne geçmek istiyoruz. Bunun için çocuklar, kadınlar, engelliler ve yaşlılar başta olmak üzere suç mağdurlarına yönelik sağlanan psikososyal destek ve bilgilendirme hizmetlerinin etkinliğini artırıyoruz. Aynı kapsamda adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlükleri ile adli görüşme odalarını da yaygınlaştırıyoruz.”
"Hukuk devletinin ancak bağımsız tarafsız ve insan haklarına saygılı mahkemelerin varlığı ile vücut bulacağı inancıyla bu kapsamda yeni adımlar atıyoruz"
Erdoğan, İnsan Hakları Eylem Planı'nın, 2'nci amaç başlığının, yargı bağımsızlığı ve adil yargılanma hakkının güçlendirilmesi olduğunu belirterek, şunları söyledi:
“Bu alanda bugüne kadar tarihi nitelikte pek çok adım attık. Devlet güvenlik mahkemelerini biz kaldırdık. Hakimler ve savcılar kurulunun yapısını demokratik temsil ilkesine göre yeniden şekillendirdik. Yargı teftişini de bu kurula bıraktık. Yargının bağımsızlığına tarafsızlık ilkesini ekledik. Hukuk devletinin ancak bağımsız tarafsız ve insan haklarına saygılı mahkemelerin varlığı ile vücut bulacağı inancıyla bu kapsamda yeni adımlar atıyoruz. Kararların sadece adil olması yetmiyor aynı zamanda makul bir sürede de verilmesi gerekiyor. Bunun için hakim ve savcılara coğrafi teminat sağlayarak hem yargı teminatını güçlendiriyor hem de kararların hızlanmasını temin ediyoruz. Terfi ve teftiş mekanizmasını kararların yeterli gerekçeyle yazılıp yazılmadığı, isabet oranı ve insan haklarına duyarlılık gibi objektif performans kriterleri çerçevesinde yeniden yapılandırıyoruz.
Dünya Dili Türkçe temasıyla bu yıl Yunus Emre'yi bir kez daha dünya çapında anarken, yargı kararlarında da dilimizin en yüksek temsilini bekliyoruz. Bunun için yargı kararlarının yeterli, ikna edici ve anlaşılabilir olmasına ilişkin meslek öncesi ve meslek için eğitim faaliyetlerini artırıyoruz. Gerekçelerin sağlam, tutarlı ve tartışmaları bitiren mahiyette olması için hakimler ve savcılar kurulunun denetim alanını genişletiyor, istinaf dairelerine de bu sebepten dolayı bozma yetkisi veriyoruz. Adalete güvenin temel unsurlarından biri olan masumiyet karinesini, koruyucu tedbirleri, lekelenmeme hakkının kapsamı başta olmak üzere her anlamda genişletiyoruz. Adil kararın makul sürede verilmesini temin için yargıda hedef süre uygulamasını yaygınlaştırıyoruz. Yaklaşık 3 yıldır süren bu uygulamada geçtiğimiz yıl ortalama yüzde 81 oranında hedefin tutturulduğunu gördük. Bu oranı inşallah yüzde yüze çıkartacağız. Aynı uygulamayı istinaf yargılaması ve adli tıp raporları içinde getiriyoruz. Yine bu kapsamda idari yargıda gerekçeli kararın 30 gün içinde yazılmasını zorunlu kılıyoruz. Şu anda başarıyla süren elektronik tebligat uygulamasına yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızı da dahil ediyoruz.
Geçtiğimiz yılın başında uygulamaya başlanan seri muhakeme ve basit yargılama usulleri daha önce 2 yıl süren yargılama süreçlerini 2 aya indirdi. Yargıya ve vatandaşlarımıza büyük kolaylık sağlayan bu usullerin kapsamını genişletiyoruz. İş davalarının daha hızlı şekilde sonuçlanmasını temin için hakimlerin, Sosyal Güvenlik Kurumu'nun kayıtlarına bilişim sistemi üzerinden erişebilmesini sağlıyoruz. Adil yargılanma hakkının güçlendirilmesi bakımından tüm tarafların eşit imkanları sahip olmasını önemli görüyoruz. Eylem planı ile iddianamelerin, mağdur ve müştekilere de tebliğ uygulamasını başlatıyoruz. İdari davalarda dosyaya sonradan giren bilgi ve belgelerin taraflara tebliğini de zorunlu hale getiriyoruz. Avukatların takip ettikleri işler ile ilgili aslı gibidir diye tasdik ettikleri belgelerin belirli şartlarla adli ve idari merciler tarafından işlemlere esas alınabilmesine imkan sağlıyoruz.
Savunmanın ve savunma hakkının güçlendirilmesi kapsamında müdafinin dosya inceleme yetkisine yönelik olarak verilen kısıtlama kararlarına üst süre sınırı koyuyoruz. Avukatların Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruları elektronik ortamda yapabilmelerine imkan sağlıyoruz. Sosyal devlet ilkesinin bir gereği olarak maddi durumu yetersiz olan kişilere verilen adli yardım hizmetleri için avukatlardan alınan vergi oranını düşürüyoruz. Zorunlu müdafi ücretlerini iyileştirecek bir düzenleme de hazırlıyoruz. Kamu avukatlarının çalışma esaslarını yeniden düzenliyor, özlük haklarını iyileştiriyoruz.
Avukatlık stajı ile kişinin mesleğinin birlikte yapılmasına imkan sağlıyoruz. Adalete erişimi güçlendirecek tedbirler ve eylem planının üzerinde hassasiyetle durduğu konulardan biri olmuştur. Bu çerçevede dava, icra ve noter harç ve masraflarını sadeleştiriyoruz. Geçtiğimiz yıl uygulamaya konulan ve özellikle şu salgın döneminde büyük kolaylık sağlayan elektronik duruşma uygulamasını tüm hukuk mahkemelerine yaygınlaştırıyoruz. Adli yardıma elektronik devlet üzerinden başvurulabilmesini sağlıyoruz. Engelli, yaşlı ve yatağa bağımlı hasta vatandaşlarımıza bulundukları yerden görüntülü iletişim teknolojileri vasıtasıyla ifade ve benzeri işlemleri yapabilme kolaylığı getiriyoruz. Adliyelerde halkla ilişkiler büroları kuruyor, ön bürolar ile danışma masalarını yaygınlaştırıyoruz.”
"Eylem planı ile idarenin iş ve işlemlerinde öngörülebilirliği ve şeffaflığı daha da güçlendiriyoruz"
Eylem planının 3'üncü amacının; hukuki öngörülebilirlik ve şeffaflık olduğunu kaydeden Erdoğan, “Hiç şüphesiz bu amacın özünde hukuk güvenliği ilkesi vardır. Hukuk kişilerin makul ve haklı beklentilerini öngörülebilir kurallarla karşıladığı ölçüde güven verir. Mevzuatımız hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir tereddüde yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmalıdır. Ayrıca, hukuk kamusal işlemlerde keyfi uygulama iddialarına karşı da vatandaşımızı koruyucu bir takım güvenceleri hayata geçirmelidir.
Yönetimde şeffaflık hükümetlerimizde ilk günden beri titizlikle uyguladığımız ilkeler arasında yer almıştır. Bilgi edinme hakkını anayasal güvenceye kavuşturmak dahil bu çerçevede güçlü bir yasal ve kurumsal altyapıyı oluşturduk. Eylem planı ile idarenin iş ve işlemlerinde öngörülebilirliği ve şeffaflığı daha da güçlendiriyoruz. Bunun için idareye yapılan başvurularda idarenin cevap verme süresini 60 günden 30 güne indiriyoruz. Bu doğrultuda AB'nin doğrudan yabancı yatırımların izlenmesi hakkında çerçeve kararı ile uyumlu hukuki düzenlemeler yapıyoruz. Kişilere idare mekanizmalar nezdinde iş yapma kolaylığı sağlayacak tüm adımları atıyoruz. Sözleşme ve teşebbüs hürriyetine ilişkin mevzuat ve uygulamaları öngörülebilirlik kazanılmış hakların korunması ve şeffaflık ilkeleri temelinde yeniden değerlendiriyoruz.
Bu ilkelere aykırı gördüğümüz hükümleri yürürlükten kaldırıyor, adli süreçlerin de basit, sade ve anlaşılabilir olmasını temin ediyoruz. Adli idari yargıda itiraz istinaf ve temyiz gibi kanun yollarına başvuru sürelerine yeknesak hale getiriyoruz. Buna göre; istinaf ve temyize başvurma süreleri, gerekçeli kararın tebliği ile başlayacak. Tüm ilk derece ve istinaf mahkemesi kararlarını kişisel verileri koruma ilkesine uygun şekilde kamuoyunun erişime açıyoruz. Yargının hizmet ve meslek yönüyle kalitesinin artırılması da değişmeyen hedeflerimizden biridir. Eylem planı ile, Yargıtay ve Danıştay üyeliğine seçilebilmek için en az 45 yaş ile birinci sınıf olmanın yanında belli bir kıdem şartı da getiriyoruz. Yargıdaki ünvanlı görevler için de kıdem şartı aranacak.
Hakim ve savcı yardımcılığını sisteme kazandırıyoruz. Tüm icra dairelerinde kağıtsız ofis ortamına geçiyoruz. Her geçen gün değişen gelişen karmaşıklaşan sosyal ve ekonomik hayat karşısında yargıda ihtisaslaşma giderek daha önemli hale geliyor. Bunun için finans sendika imar ve kamulaştırma gibi alanlar ile vergi ve bilişim suçlarında ihtisas mahkemeleri kuruyoruz. Adliyelerde hakimlere destek olacak mahkeme uzmanı kadrosu ihdas ediyoruz. Kadastro gibi ihtisas mahkemelerinde yeni görev yerlerinin belirlenmesinde davaların tamamlanma ve başarı düzeyinin dikkate alınmasını sağlıyoruz.
Gerçek ve tüzel kişiler ile devlet arasındaki uyuşmazlıkları en hızlı ve en az maliyetle çözmek için idari sulh usulünü getiriyoruz. İdare ile yatırımcılar arasındaki uyuşmazlıkları gidermek için bağımsızlık ve tarafsızlık esasıyla çalışacak hızlı karar alabilecek yatırım ombudsmanlığı kuruyoruz. Hukuk uyuşmazlıklarında arabuluculuğun kapsamı genişletiliyor, arabuluculuğun farklı alanlarda ihtisaslaşmasını sağlıyoruz. Yargı hizmetinin niteliğini artırmaya ilişkin faaliyetleri bilirkişilik hizmetleri ile yakından ilgili görüyoruz. Bu nedenle bilirkişilik bölge kurullarını yeniden yapılandırıyoruz. Yetersiz ve hatalı raporları alışkanlık haline getiren ya da etik ilkelere aykırı davrandığı tespit edilen bilirkişileri derhal sicilden çıkartıyoruz. Bilirkişilere dosyaların sırasına göre otomatik tevzi edilmesini sağlıyoruz. Ayrıca bilirkişi görevlendirmelerinde kanunun aradığı şartlara gösterilen hassasiyeti terfi ve teftiş kriterleri arasına dahil ediyoruz” dedi.
"Milletimizin ortak tarihine, kültürüne ve medeniyetine dayanan çoğulculuk anlayışını yaşatmak ve geliştirmek gayesiyle ayrımcılık ve nefret suçuna karşı güçlü bir mücadele iradesi ortaya koyuyoruz"
Erdoğan, eylem planının 4'üncü amacının; ifade, örgütlenme ve din özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesi olduğunu belirtti. Erdoğan, bu 3 özgürlük alanının, bugüne kadar en çok düzenleme yaptıkları, güçlendirilmesi için en çok gayret gösterdikleri konular arasında olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi:
“Hak ve özgürlüklerden yararlanma hususunda herkesi eşit değer ve önemde gören insan odaklı bir yönetim anlayışıyla hareket ediyoruz. İfade özgürlüğü alanında 2012 ve 2013 yıllarında yapılan temel mevzuat değişiklerini birinci yargı paketi ile güçlendirdik. Şimdi bu özgürlüklerin alanını daha da genişletiyoruz. Mevzuatı ve uygulamayı ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının en geniş şekilde teminat altına alınması doğrultusunda gözden geçiriyoruz.
Diğer insanların haklarına saygılı şekilde yapılan eleştirilerin ve düşünce açıklamalarının soruşturma konusu olmaması için hakim savcı ve kolluk görevlilerine düzenli olarak eğitim verilmesini temin ediyoruz. Basın yayın ve internet yoluyla işlenen suçlarda muhakeme şartı olan süreleri ifade özgürlüğünü güçlendirmek amacıyla yeniden ele alıyoruz. İfade ve basın özgürlüğüne ilişkin standartları yükseltmek için gazetecilerin mesleki faaliyetlerinin kolaylaştırılmasına yönelik tedbirler geliştiriyoruz. Hangi dine mensup olursa olsun kamu ve özel sektör çalışanları ile öğrencilerin kendi dini bayramlarında izinli bulunmalarını sağlıyoruz.
Gayrimüslim cemaat vakıfları yönetim kurullarının oluşturulması ve seçimine ilişkin vakıflar yönetmeliğini yeniden düzenliyoruz. Milletimizin ortak tarihine, kültürüne ve medeniyetine dayanan çoğulculuk anlayışını yaşatmak ve geliştirmek gayesiyle ayrımcılık ve nefret suçuna karşı güçlü bir mücadele iradesi ortaya koyuyoruz. Nefret suçuna ilişkin soruşturma kılavuzları hazırlıyoruz. İstatistik ve veri toplama işlemlerinin daha sağlıklı yapılabilmesi için eğitim ve altyapıyı güçlendiriyoruz.”
İnsan Hakları Eylem Planı'nın 5'inci amacının; kişi özgürlüğü ve güvenliğinin güçlendirilmesi olduğunu kaydeden Erdoğan, "Bu temel hak çerçevesinde pek çok yeniliği zaten hayata geçirdik. Tutuklamanın bir koruma tedbir olduğu istisnai olarak başvurulması gerektiği yönünde mevzuatta önemli değişiklikler yaptık. Tutuklamanın süresi kapsamı gerekçesi konusunda ceza muhakemesi kanununda yapılan değişiklikler bu alanda önemli bir iyileştirme sağlamıştır. İktidara geldiğimiz 2002 yılında cezaevlerinde bulunanların yüzde 41'i tutuklu iken bugün bu oran yüzde 17'ye gerilemiştir.
Ceza muhakemesinin temel ilkelerine uygun şekilde bu anlayışı daha da güçlendiriyoruz. Bunun için tutuklamada ölçülülük ve orantılılık ilkeleri doğrultusunda katalog suçların kapsamını daraltıyoruz. Katalog suçların da somut delile dayanma şartı getirerek tutuklamanın istisnai bir koruma tedbiri olduğuna ilişkin ilkeyi tahkim ediyoruz. Sulh ceza hakimliklerinin tutuklama ve diğer koruma tedbirlerine ilişkin kararlarına karşı dikey itiraz usulü getiriyoruz. Adli kontrol tedbirlerini de tutuklamada olduğu gibi üst süreye bağlıyoruz. Müdafi ile görüşme hakkını kısıtlayan kanun hükümlerini özgürlükler lehine bir yorumla gözden geçiriyoruz. Konutu terk etmeme adli kontrol tedbirinde geçen sürenin sonuç cezanın infazından mahsubuna yönelik değişiklik yapıyoruz.
Konuya sadece mevzuat yönüyle bakmıyor, uygulamadan kaynaklanan aksaklıkları da gündemimize alıyoruz. Vatandaşımızın sırf ifade almaya yönelik yakalama kararları yüzünden özgürlüğünden mahrum kalmasını istemiyoruz. Eylem planı ile sadece ifade vermek için mesai saati dışında yakalayıp gözaltına alma, otelde gecenin bir yarısı bulup gözaltına alma gibi uygulamalara son veriyoruz. İfade alma işlemleri artık 7 gün 24 saat yapılabilecek. Şikayete bağlı suçlarda açıklamalı davetiye tebliğine rağmen mazeretsiz olarak duruşmaya gelinmemesi halinde davanın düşürülmesine ilişkin değişiklik yapıyoruz. Böylece bu tür davalarda yıllarca açık duran dosyaları sürüncemede kalan yargılamaları ortadan kaldırıyoruz.
"Eşe karşı işlenen suçlarla ilgili öngörülen ağırlaştırıcı sebebi boşanmış eşi de kapsayacak şekilde genişletiyoruz"
Eylem planının 6'ncı amacının; kişinin maddi ve manevi bütünlüğü ile özel hayatının güvence altına alınması olduğunu ifade eden Erdoğan, "Kişilerin maddi ve manevi varlığının bütünlüğü ile kastedilen fiziksel ve manevi dokunulmazlığıdır. İnsan onur ve haysiyetini korumak devletin en önemli varlık sebebidir. Bunun için işkence ve kötü muameleye sıfır tolerans anlayışını istisnasız bir şekilde hayata geçirdik. Geçmişte hep tartışılan sistematik işkence ya da kötü muamele iddiaları artık geride kaldı. İşkenceyi en ağır yaptırımlarla soruşturan Türkiye bu konuda zaman aşımını kaldıran dünyadaki ender ülkelerden biridir. Bu alandaki kazanımlarımızı korumak için kolluk görevlileri ile çarşı ve mahalle bekçilerine zor ve silah kullanımı ile kötü muamele teşkil edebilecek hususlar hakkında düzenli olarak eğitim veriyoruz. İşkence iddiaları ile ilgili disiplin soruşturmalarında da zaman aşımını kaldırıyoruz. Hastanelerde adli muayeneye özgü birimleri ve fiziki mekanları yaygınlaştırıyoruz.
Görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle bir hak ihlaline sebebiyet veren kamu görevlileri hakkında rücu ve disiplin işlemlerinin etkinliğini artırıyoruz. Soruşturmaların etkili bir şekilde yürütülmesini temin etmek amacıyla iddianameyi hazırlayan cumhuriyet savcısına yargılama sonucunun bildirilmesini sağlıyoruz. Bu kapsamda, olay yeri inceleme adli arama ve fiziki el koyma işlemlerinin dijital olarak kayıt altına alınması zorunluluğunu getiriyoruz. Kişi güvenliğini sağlamaya yönelik mücadelenin en önemli unsurlarından biri de aile içi şiddetle ve kadına karşı şiddetle mücadeledir. Ülkemizde 2012 yılında yürürlüğe giren 6284 sayılı ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun kendi alanında çok ileri bir düzenlemedir. Tek bir kadının dahi şiddet mağduru olmadığı güne kavuşana kadar kurumlarımızın, sivil toplumun, medyanın ve toplumun tüm kesimlerinin iş birliği ile bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Eylem planımızda kadına karşı şiddet suçlarını etkin bir şekilde soruşturmak amacıyla kurulan özel soruşturma bürolarını ülke genelinde yaygınlaştırıyoruz.
Eşe karşı işlenen suçlarla ilgili öngörülen ağırlaştırıcı sebebi boşanmış eşi de kapsayacak şekilde genişletiyoruz. Tek taraflı ısrarlı takip fiillerini ayrı bir suç olarak düzenliyoruz. Şiddet mağduru kadınlara avukat görevlendirilmesini sağlıyoruz. Eylem planında kişilerin fiziksel şiddet yanında onur ve haysiyetlerinin korunması da ayrıca düzenlenmiştir. Bu kapsamda kişinin dava konusu olayla ilgisi bulunmayan hususlardaki mahremiyet alanının korunması için gereken tüm tedbirleri alıyoruz. İletişimin tespiti ve dinlenmesi şeklindeki koruma tedbiri ile elde edilen kayıtların beraat kararı verilmesi halinde de yok edilmesini sağlıyoruz. Üst ve beden aramalarının insan onurunu zedelemeyecek şekilde yapılmasına yönelik kararlılığımız doğrultusunda kolluk ve infaz kurumu personeline düzenli eğitim vermeye devam edeceğiz.
Ceza İnfaz Kurumlarında dijital dönüşümü tamamlıyoruz. Bu çerçevede hükümlü ve tutukluların yakınları ile görüntülü görüşebilmeleri yanında mektup alıp gönderme, dilekçe verme, sağlık durumunu takip gibi işlemlerde de teknolojiden yararlanılacak. Denetimli serbestlik yükümlülerinin meslek edinmelerini sağlamak için halk eğitim merkezleri İŞKUR yerel yönetimler ve özel sektör işbirliği ile programlar düzenliyoruz. Kamuya yararlı bir işte çalışma yükümlülüğünün bu kurslarda yerine getirilebilmesini sağlıyoruz. Bu başlık altındaki bir diğer önemli hedefimiz olan kişisel verilerin işlenmesinde özel hayatın korunmasını sağlamak için kişisel verileri koruma kanununu AB standartları ile uyumlu hale getiriyoruz. Kişisel verileri koruma kurulunun idari para cezası kararlarına karşı sulh ceza hakimlikleri yerine idari yargıya başvuru imkanı sağlıyoruz" açıklamasını yaptı.
Erdoğan, İnsan Hakları Eylem Planı'nın, 7'nci amaç başlığının, mülkiyet hakkının daha etkin korunması olduğunu belirtti. Erdoğan, konuya ilişkin şu ifadelere yer verdi:
“Mülkiyet hakkı, vatandaşımızın sosyal ve ekonomik yönden gelişimini temin eden temel bir haktır. Doğuştan kazanılan bu hakkı korumak devletin öncelikli vazifelerinden biridir. Kamu idareleri mülkiyet hakkını kullanmayı zorlaştıracak uygulamadan büyük bir hassasiyetle kaçınmak mecburiyetindedir. Bu anlayışla, acele kamulaştırmaya ilişkin hükümleri de içerecek şekilde kamulaştırmayla ilgili tüm mevzuatı yeniden ele alıyoruz. Kamulaştırmasız el atmaya karşı valilikler nezdinde idari bir başvuru yolu getiriyor, bu hususta kusuru bulunan kamu görevlilerine de idari yaptırım yolunu açıyoruz.
Kamulaştırmasız el atma eylemlerinden kaynaklı davaların öncelikle görülmesini sağlıyoruz. İcra takibi ve yargılama süreçlerinden kaynaklı mağduriyetlerin önüne geçmek için icra ve iflas kanunu ile ilgili yönetmeliği mülkiyet hakkının en geniş şekilde korunmasını sağlayacak şekilde yeniden düzenliyoruz. İdari yargıda mülkiyet hakkını etkileyen hususların ivedi yargılama usulüyle hızlı biçimde çözümüne imkan sağlıyoruz. İmar planı izleme, değerlendirme ve denetleme sistemi oluşturuyoruz.
Yine imar planlarında parselasyon işlemlerinden doğan mağduriyetleri gidermeye yönelik çalışma yapıyoruz. Kamu idarelerinin taraf olduğu aynı nitelikteki uyuşmazlıklarda pilot dava usulü getiriyoruz. Pilot davada verilecek kararın aynı konudaki uyuşmazlıklar bakımından bağlayıcı olmasını temin ederek gereksiz vakit kayıplarının ve kaynak israflarının önüne geçiyoruz. İdarenin haklı olduğu belli olan vatandaşa git davanı aç kazan öyle gel şeklinde özetleyebileceğimiz tavrına son veriyoruz. Yerleşik yargı içtihatlarının idare tarafından düzenli olarak takip edilmesini sağlayarak başvuruları kabul etme ve davadan vazgeçme gibi konularda kurumların yetkilerini artırıyoruz. Tapu siciline idareler tarafından konulan kamusal kısıtlamaları da elektronik ortamda malik ve ilgililerin erişimine açıyoruz.”
İnsan Hakları Eylem Planı'nın 8'inci amacının, toplumsal refahın güçlendirilmesi ve kırılgan kesimlerin korunması olduğunu söyleyen Erdoğan, “Bu amaç altındaki hedeflerimize çocuk hakları ile başlıyoruz. Çocuğun üstün yararı ilkesi doğrultusunda bugüne kadar mevzuat ve uygulamada gerçekleştirdiğimiz reformları bu çalışma ile derinleştiriyoruz. Çocukların fiziki ve ruhi gelişimlerinin desteklenmesi için onların dijital riskler, siber zorbalık ve internet bağımlılığından korunmasına yönelik çalışmaları en üst seviyeye çıkarıyoruz. Uluslararası koruma ve geçici koruma kapsamındaki kimsesiz çocukların bakım ve gözetiminin daha etkin sağlanabilmesi için tüzel kişi vesayet sistemini hayata geçiriyoruz. Çocuk adaleti uygulamalarını da güncelliyoruz.
Çocuk mahkemelerindeki duruşma salonlarını çocuk dostu olacak şekilde tasarlıyor, duruşmalara hakim savcı ve avukatların cübbe giymeksizin katılımına imkan sağlıyoruz. Aile mahremiyeti ve çocuğun üstün yararının daha iyi korunabilmesi amacıyla aile ve çocuk mahkemelerinin müstakil bir kampüs içinde bulunacağı yeni bir adliye mimarisi modeli geliştiriyoruz. Denetimli serbestlik müdürlüklerinde çocuk büroları kuruyoruz. Suça sürüklenen çocukların adli süreçlerinin her aşamasını bu bürolar vasıtasıyla takip ediyoruz. Eylem planımızda gençlik hakları da güçlü bir şekilde yer alıyor. Amacımız, gençlerimizin karar alma süreçlerine ve kamu hizmetlerine katılımını liyakat ve eşitlik temelinde güvence altına almaktır. Gençlerin toplumsal ve demokratik hayata katılımını artırmak için ortaöğretim müfredatına gönüllülük çalışmaları koyuyor ve bunu üniversitelerde yaygınlaştırıyoruz. Dijital dünyada kariyer yapmak isteyen gençlerimizin uluslararası alanda geçerli sertifika programları yoluyla yazılım sektörüne kazandırılmalarını sağlıyoruz. Gençleri aile kurmaları yönünde teşvik için evlilik yardımının kapsamını genişletiyoruz.
Gençlerin işgücü piyasasına aktif katılımları için genç istihdamı ulusal strateji belgesi hazırlayarak staj imkanlarını geliştiriyoruz. İstanbul'da bir Birleşmiş Milletler Gençlik Merkezi kurulmasına yönelik çalışmalara hız veriyoruz. Böylece BM 2030 Gençlik Stratejisinin etkin bir şekilde uygulanması hedefine de katkıda bulunmak istiyoruz. Desteklemeye ve özel politikalar geliştirmeye devam edeceğimiz bir diğer grup da engelli ve yaşlı vatandaşlarımızdır. Engelli bireylerin üst kademe kamu yöneticiliği ile mesleklerine uygun kamu görevlerinde istihdamını zorlaştıran hükümleri tespit edip kaldırıyoruz. Sağlık raporlarında engellilik oranı ve haline ilişkin kriterlere bir standart getirerek bu konuda yaşanan sorunları gideriyoruz. Engelli ve yaşlı vatandaşlarımızın oy kullanma süreçlerine tam katılımını sağlamak ve kolaylaştırmak için yeni tedbirler alıyoruz.
Engelle öğrencilerimizin yurtlarda ücretsiz barındırılmasını sağlıyoruz. Sosyal ve insani politikalar açısından cezaevlerinde bulunan bulunmayan gibi bir ayrımı doğru bulmuyoruz. Özel infaz usullerinin kapsamını genişletmeye devam ederek, ağır hasta, yaşlı veya engelli hükümlülerin cezalarının konutlarında infazının imkanlarını artırıyoruz. Yaş veya sağlık sebebiyle ceza infaz kurumunda hayatını tek başına idame ettiremeyen hükümlüler için denetimli serbestlik uygulamasının alanını genişletiyoruz. Uluslararası koruma ve geçici koruma kapsamındaki yabancıların rehabilitasyonu ve adalete erişimlerinin güçlendirilmesi için de çalışmalar yapıyoruz.
Geri gönderme merkezlerindeki barınma şartlarına ilişkin şikayetleri incelemek üzere etkili bir başvuru yolu oluşturuyoruz. Yabancılar için hazırlanan şüpheli sanık ve mağdur hakları formlarını yaygın dillere tercüme ederek ilgililerin kolayca ulaşımına açıyoruz. Toplumsal refahın güçlendirilmesi için sağlıklı ve yaşanabilir çevrenin korunması vazgeçilmez öneme sahiptir. Bunun için özellikle çevrenin doğanın ve özellikle ormanların korunmasına yönelik yürüttüğümüz iletişim kampanyalarına devam ediyoruz. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanım oranını artırıyoruz. Tabiatı ve çevreyi beraber paylaştığımız hayvanları mal olarak değil can olarak gören bir anlayış ile mevzuat değişikliği yapıyoruz.
Gıda güvencesinin sağlanması için tüketici örgütleri temsilcilerinin de bulunduğu bağımsız bir mekanizma oluşturuyoruz. Toplum sağlığının korunması kapsamında uyuşturucu ile mücadeleye kararlılıkla devam ediyoruz. Önleme ve tedavi görevlerini yürüten Çematem ve Amatem'lerin sayılarını, kapasitelerini ve etkinliğini artırıyoruz. Uyuşturucu kullanımından ilk kez denetimli serbestlik kararı alanların rehabilitasyon ve tedavilerinin ara kontrollerle izleneceği 5 yıl süreli bağımlılık takip modeli kuruyoruz. Fiziki çevrenin korunması ve çevre sağlığının geliştirilmesi kadar dijital mecralarda da insan haklarını koruyacak tedbirler getiriyoruz. İfade özgürlüğü dengesini bozmayacak şekilde bireylerin kişilik haklarının sosyal medya üzerinden ihlaline yönelik fiillerle mücadeleyi artırarak sürdürüyoruz" ifadelerini kullandı.
"Üst düzey idari ve toplumsal farkındalık amacımızın önemli bir parçası olarak uluslararası insan hakları mekanizmaları ile işbirliğini geliştiriyoruz"
"Eylem planımızın 9'uncu ve son amaç başlığı, insan hakları konusunda üst düzey idari ve toplumsal farkındalıktır" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Eylem planının tüm hatlarıyla uygulamaya geçirilmesinin ancak insan hakları duyarlılığı ile meselelere yaklaşılmasıyla mümkün olduğuna inanıyoruz. Bu kapsamda kamudan başlayarak toplumun tamamında insan hakları duyarlılığının artırılması için faaliyetler planlıyoruz. Sosyal siyasi ve kültürel alanda insan odaklı ve insan haklarına duyarlı uygulamaların geliştirilmesini sağlayacak hazırlıklar içindeyiz. İnsan haklarına duyarlı özellikle bu çalışmalarıyla emsallerine göre öne çıkan kamu görevlilerini ödüllendiriyoruz. Kolluk görevlilerinin eğitim faaliyetlerinde temel insan hakları konularına daha etkin şekilde yer veriyoruz. Hakim, savcı ve avukatlara yönelik eğitim faaliyetlerinde Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarını da içerecek şekilde insan hakları konusunu merkeze alıyoruz. Yüksek mahkeme kararlarının başvuruya konu kararı veren ve kanun yolu incelenmesini yapan hakim ve savcılara iletilmesini sağlıyoruz. Hakim, savcı ve avukat adaylarına Anayasa Mahkemesinde staj imkanı getiriyoruz.
Hakim ve savcılar ile kamu görevlileri için sosyal medya etik ilkelerini tarafsızlık anlayışını esas alarak belirliyoruz. İnsan hakları farkındalığını idarenin kapalı devre bir faaliyeti olarak görmüyor bu işi vatandaşlarımız ile etkileşim içinde yapıyoruz. Bu anlayışla her yıl Türkiye insan hakları raporu hazırlanmasını ve kamuoyu ile paylaşılmasını sağlıyoruz. Vatandaşımızın yargısal süreçler ve insan haklarını ilgilendiren işlemler hakkında hızlı ve doğru bilgilenebilmesi için adliyelerdeki basın sözcülüğünü daha etkin hale getiriyoruz. BM iş hayatı ve insan hakları rehber ilkeleri dikkate alınarak iş ve çalışma hayatına ilişkin ulusal rehber ilkeleri hazırlıyoruz. Her iş gibi insan haklarının temelinde de eğitim bulunuyor. İnsan hakları bilincinin küçük yaşlardan itibaren yerleşmesi amacıyla ilk ve ortaöğretimde bu konuları içeren ders programları geliştiriyoruz.
Kamu personeli seçme sınavı, hukuk mesleklerine giriş sınavı, hakim ve savcı adaylığı sınavı gibi sınavlarda adayların insan hakları hukuku alanındaki bilgilerini daha etkin şekilde ölçüyoruz. Böylece insan hakları noktasında duyarlı bilinçli ve bilgili insan kaynağımızın da gelişeceğini düşünüyoruz. Hukuk eğitiminin kalitesinin artırılması bunun için çok önemlidir. Yargı reformu stratejimiz kapsamında hukuk fakültelerine giriş için gereken başarı sırasını 190 binden önce 125 bine sonra 100 bine çekmiştik. Yine aynı kapsamda hukuk fakültelerinde öğrenim süresini 5 yıla çıkartıyoruz. Hukuk fakültelerinin kontenjanlarını da daha nitelikli eğitim verilmesini sağlayacak şekilde gözden geçiriyoruz.
Adalet Meslek Yüksekokullarının sadece örgün eğitim vermesini sağlıyoruz. Üst düzey idari ve toplumsal farkındalık amacımızın önemli bir parçası olarak uluslararası insan hakları mekanizmaları ile işbirliğini geliştiriyoruz. Bunun için insan hakları alanında henüz taraf olmadığımız uluslararası sözleşmelerin ve ek protokollerin imza ve onay süreçlerini gözden geçiriyoruz. Bu alanda yeni bir kurumsal yapı olarak hukuk araştırmaları enstitüsü kuruyoruz. Bu enstitü, insan hakları hukuku ile ilgili tüm uluslararası gelişmeleri takip edip toplumsal talep ve ihtiyaçları dikkate alarak yeni politika önerileri geliştirecektir. Ayrıca insan hakları eğitimini teşvik etmek için yurt dışındaki insan hakları eğitim programlarına yönelik insan hakları araştırma bursu hazırlıyoruz."
"Devleti yaşatmanın ancak insanı yaşatmakla mümkün olacağı anlayışı üzerine bina edeceğimiz yeni anayasa hedefimizi insan hakları eylem planımızın nihai amacı olarak belirledik"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İnsan Hakları Eylem Planı'nın bir dilek ve temenni belgesi olmadığını belirterek, yeni anayasa çağrısını yineledi. Erdoğan, “Bu belgede yer alan hususların amaçlandığı şekilde hayata geçebilmesi için devletin tüm kurumlarına ve siyasete büyük iş düşüyor. Eylem planında yer alan hususlardan yasal düzenleme gerektiren konuların muhatabı Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. İdari tasarruf gerektiren konuların muhatabı ise Cumhurbaşkanlığı, Bakanlıklar ile ilgili kurum ve kuruluşlardır. Şüphesiz bu planda öngördüğümüz faaliyetlerin tam anlamıyla hayata geçmesi öncelikle ve esas itibariyle Anayasa konusudur. Bunun için eylem planımızın nihai amacı yeni ve sivil bir Anayasa'dır.
Çünkü Anayasa hak ve özgürlükleri koruyup geliştirecek toplumsal iradenin en güçlü ve korunaklı zeminidir. Anayasalar en genel tanımı itibariyle vatandaşla devlet arasındaki ilişkileri belirleyen temel hak kategorilerini düzenleyen toplumsal sözleşme niteliğindeki belgelerdir. Bununla birlikte ülkemizdeki yeni anayasalar genellikle darbe dönemlerinde yapılmıştır. Mevcut 1982 anayasamızda darbe dönemi şartlarında hazırlanan anayasalardan biridir. Bu anayasa milletin doğrudan veya dolaylı iradesiyle birçok kez değiştirilmiş olsa da hazırlık sürecindeki dinamiklerin ürünü olan ruhun tortuları attığımız her adımda kendini hissettirmektedir. Anayasada yaptığımız her değişiklik elbette daha güçlü demokrasi yolunda atılmış değerli birer adımdır. Buna rağmen özgürlükler konusunda geneline hakim olan mütereddit ve istisnası bol üslubu anayasamızı bu ruhtan hala arındırabilmiş değiliz.
Biz geleceğe emin adımlarla yürümemizi temin edecek ve milli iradeyi tam anlamıyla yansıtacak yeni ve sivil bir anayasaya olan ihtiyacımızı her fırsatta dile getirdik, son 10 yıldır bunun mücadelesini her zeminde verdik. Başlattığımız girişimler çeşitli sebep ve saiklerle akamete uğratıldı. Milletimize taahhüt ettiğimiz şekilde hak ve özgürlükler temelinde hazırlanmış yeni ve sivil bir anayasayı henüz ülkemize kazandırabilmiş değiliz. Türkiye'nin demokratik ve ekonomik kalkınma mücadelesinde hak ettiği mesafe ve yükselen toplumsal talep yeni anayasa ihtiyacını artık ertelenemez hale getirmiştir. Bunun için geçtiğimiz haftalarda yeni ve sivil anayasa teklifimizi yeniden milletimizin takdirine sunduk. Milli iradenin üstünlüğü esasına göre hazırlanacak yeni bir toplumsal sözleşme metnini cumhuriyetimizin yüzüncü yılını karşılamaya hazırlandığımız şu dönemde ülkemize kazandırmanın tarihi sorumluluğumuz olduğuna inanıyoruz.
Bu sebeple devleti yaşatmanın ancak insanı yaşatmakla mümkün olacağı anlayışı üzerine bina edeceğimiz yeni anayasa hedefimizi insan hakları eylem planımızın nihai amacı olarak belirledik. Yeni anayasa herkesin anayasası olacaktır. Bunun için tüm siyasi partilerimizi, kurumlarımızı, sivil toplum kuruluşlarımızı, akademilerimizi, ülkemizin geleceği konusunda sözü olan herkesi yeni anayasa yapım sürecine katılmaya davet ediyoruz.
Cumhur İttifakı olarak biz kendi çalışmamızı elbette yapıyoruz. Diğer partilerin ve kesimlerin teklifleri ile nihai şeklini vereceğimizi ümit ettiğimiz yeni anayasayı milletimizin takdirine sunarak Türkiye'nin önünde aydınlık bir dönemin kapılarını açmak istiyoruz. MHP'nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli başta olmak üzere yeni anayasa çalışmalarına destek veren ve verecek olan herkese şimdiden şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum” diyerek sözlerini sonlandırdı.