Ülkemizde günde ortalama 245 milyon bardak çay tüketilirken, bunun yüzde 65'i evlerde, yüzde 13'ü iş yerlerinde, yüzde 11'i misafirlikte, yüzde 5'i kafelerde, yüzde 4'ü kahvehanelerde yüzde 2'si ise okul kantinlerinde tüketiliyor.
ÇAYIN TARİHİ
Avrupa'ya çayın gelişi 17. yüzyıla dayanırken, ülkemizde ise çay tarımının başlaması 1940'lı yıllarda başladı.
Türkiye'de yaklaşık 76 bin dekar alanda çay tarımı yapılırken, yıllık yaklaşık 250 bin tonluk üretim ile Türkiye çay üretici ülkeler arasında 7. sırada yer alıyor.
Türkiye çay tüketimi açısından ise dünyanın en çok çay tüketen 4. ülkesi konumunda.
Çin, Hindistan ve Sri Lanka gibi ülkelerde çay bitkisi üzerine kar yağmadığı için çay bitkisinde oluşan hastalıklar ve böcekler ile mücadelede kimyasal ilaçlar kullanılıyor.
Dünyada çay üreticisi ülkeler arasında çay bitkisi üzerine kar yağan tek ülke Türkiye.
Bu nedenle Türk çayında hastalıklar ve haşere oluşmadığından ilaçlama yapılmıyor ve Türk çayı dünyanın en organik çayı olarak kabul ediliyor.
Günlük içecek tüketimimizin önemli bir bölümünü karşıladığımız çay bir çok hastalığa da iyi geliyor.
Konuyla ilgili açıklama yapan Rize Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Erdoğan, "Çay, mide ağrılarına, idrar yolları iltihabına, baş ağrılarına, kalp hastalıklarına ve tümörlere iyi geliyor.
Şu anda bilim adamları çayın kalp hastalıkları ve kanser üzerindeki etkilerini araştırıyor.
Araştırmacılara göre çay, iyi huylu HDL kolesterolünü yükseltirken, kötü huylu LDL kolesterolünü düşürüyor.
Bunun yanında kalp krizi ve felç olma riski de çay içmeyenlere oranla daha az. 15 yıllık bir araştırma sonucunda günde en az 4 bardak koyu çay içen orta yaş erkeklerde yapılan testlerde kolestrolün düştüğü görülmüştür.
Çay kolesterolü düşürür ve antioksidantların vücudumuzdaki bütün hücrelere dağılımını sağlar.
Çayda bulunan 'polyphenolaslar' çok güçlüdür.
Belki de doğal olarak bulunan en iyi antioksdantlardır.
Vitamin C, vitamin E ve beta-karotenden bile daha güçlüdürler. Çayın kanser önleyici etkisi, ilaçlaştırılmasıyla ilgili deneyler uzun bir süre hayvanlar üzerinde denendikten sonra, şimdi insanlar üzerinde araştırılıyor.
Ohio Yeloda'da çalışan tümör biyolojisti Jersy Jankun, bilgisayar araştırmalarında kanser tümörlerinin oluşumuna neden olan enzimleri araştırmış.
En iyi kimyasal bileşimin sizin de tahmin edeceğiniz gibi çayda olduğunu keşfetmiş.
Jankun 'Bu kimyasal polifonelin adı EGCG. Görünüşe bakılırsa antikanser aktivitesi gösteriyor. Kanser tümörlerinin çoğalmasını ve büyümesini engelliyor' bilgisini veriyor" dedi.
DİŞ ÇÜRÜTMÜYOR GÜNEŞTEN KORUYOR
Yapılan deneylerde farelere UVB ışınlarına çıkmadan çay içirilmiş. Bunların yüzde 80 ve yüzde 85 daha az cilt kanserine yakalandıkları görülmüş. Bunun yanında çay cilt kanseri olmuş kişiler için de çok yararlı" diye konuştu.
Erdoğan, iyi çay demlemenin tekniklerini ise şu şekilde sıraladı: "Çay, nem ve harici kokulardan etkilenmeyecek şekilde kapalı ambalajda muhafaza edilmeli. Çay iyi su ile yapılır. Kireçli, madenli, klorlu su ile çay olmaz Çayın suyu mutlaka yumuşak huylu, kireç sertliğinden uzak, tatlı bir su olmalı. Porselen demlik tercih edilmeli.
Madenî, hele alüminyum demlikte iyi çay olmaz. Demlik önceden ısıtılmalı. Temiz demlik içine beher bardak için bir çay kaşığı dolusu çay konularak ılık su ile yıkanmalı. Su tam kaynama noktasında iken hemen alınıp demliğe aktarılmamalıdır.
Demliğe aktarılırken, kaynamanın durması, 100 C'den birkaç derece aşağı sıcaklıkta olmasına dikkat edilmelidir. Çaydanlıkta kaynar suyun ateşi kısılarak demlik çaydanlığın üzerine oturtulmalı ve dem kaynatılmamalı.
ÇÖPÜNDE BİLE ŞİFA VAR
Erdoğan, çayın çöpünün bile bir çok faydası olduğuna dikkat çekti. Erdoğan, demlenmiş çay atığı ile ayak kokusu, boğaz ağrısı, buzdolabı kokusu, cilt yağlanması, derideki yaralar, el kokusu, göz çapağı, saç yağlanması ve dil ısırılması gibi bir çok sorunun iyileştirilebileceğini açıkladı.
21.08.2015 12:39:23