İşte Bakan Akdağ'ın seçim tahmini!..

Sağlık Bakanı Recep Akdağ: Erzurum'daki Kürt oylarının çoğu AKP'ye gelir.

Erzurum Ajans-Sağlık Bakanı Recep Akdağ, sağlıkta Türkiye şartları için iyi bir sistem kurduklarını, ancak bunun mükemmel olduğunu iddia etmediklerini belirterek, bu sistemin mükemmel hale getirilmesi için doktor, hemşire ve fizyoterapist sayısının artırılması gerektiğini söyledi.

Recep Akdağ, Ankara'dan gelen bir grup gazeteciyle birlikte Erzurum'da yaptığı söyleşide, gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı, açıklamalarda bulundu.

Bakan Akdağ, bir gazetecinin, ''son derece formda olduğunu'' söylemesi üzerine, son bir buçuk ayda 4.5 kilogram olmak üzere son 6 ayda 7.5 kilo verdiğini belirterek, ''6 daha verip 70 kiloya düşeceğim '' dedi.

Seçim çalışmalarının yoğun bir şekilde geçtiğini, bu yüzden de çoğunlukla akşam yemeklerini saat 10.00-11.00'den önce yiyemediğini ifade eden Akdağ, ''yemekte ise bir çorba ile küçük bir yoğurt'' olduğunun altını çizdi.

AK Parti'nin Erzurum'daki oy oranının sorulması üzerine Akdağ, ''yüzde 70'' rakamını kullanarak, ''Erzurum, muhafazakar ve milliyetçi seçmeni sayısı çok yüksek olan bir il. Şu anda AK Parti, MHP, Saadet, HAS Parti'nin oy oranlarını topladığınız zaman 90'a çıkıyor. Yüzde 5'e yakın CHP oluyor, 5'e yakın da BDP oluyor. Buradaki Kürt oylarının çoğunluğu AK Parti'ye gelir. Güneydoğu'ya benzeşmiyor, burası'' dedi. Akdağ, Erzurum'da milletvekili dağılımının 6-0 veya 5-1 olabileceğini söyledi.

Erzurum'da, yüzde 90'a yakın sağ seçmen bulunduğu, MHP'li seçmenin de muhafazakar olduğunu dile getiren Akdağ, bu bölgedeki Kürt seçmenin Güneydoğu'dan farklı olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

''BDP'nin buradan oy alamamasının nedenlerinden ilki Erzurum'da zorlama ve mahalle baskısı oluşmuyor. Bizim güney ilçelerimizde Kürt nüfusu hakim. İlin Kürt nüfusu yüzde 20'in biraz üstünde, yüzde 20-25 arasında. Bu bölgede, dağda PKK'lı yok. Yalnız bu seçimlerde yurt dışından telefon alan vatandaşlar oldu... Yarı tehdit, yarı rica şeklinde. Akrabalarına telefonu açıp 'oy vermezseniz sizin durumunuz iyi olmayacak' gibi... Fakat çok etkili olamamış, kısmen etkili olmuş. İkincisi de burada Kürt ve Türk entegrasyonu oldukça iyidir. Kürtlerle Türkler arasında hısımlık çok yaygındır. Muhtemelen Güneydoğu'da da bu vardır. Kürt nüfusu çok fazla olunca bu belli olmuyor. Rahatça insanlar burada konuşabiliyor. Biz din kardeşiyiz. Bizim ayrılığımız için ne sebep olabilirmiş? Biz, vatandaşa çok yakınız. Böyle hissediyorlar. Erzurum'un bütün ilçeleri hizmet alamamıştı. Şimdi Kürtlerin yoğun yaşadığı ilçelerin de hepsi dengeli bir hizmet alınca, hani 'size hizmet etmiyorlar' gibi ayrımcılık lafları ortada kalıyor.''

Erzurum'da düzenlenen 25. Dünya Üniversiteler Kış Oyunları'nın kente yansımalarıyla ilgili bir soru üzerine de Akdağ, ''UNIVERSIADE Kış Oyunları'nın kısa sürede çok büyük yansıması olmasını beklemiyoruz zaten. Gelecekte bunun yansımaları olacaktır. Şimdiden 5 organizasyonun anlaşmaları yapılmış durumda. Bu muhtemelen 7'ye, 8'e çıkacaktır. Bu kış oyunlarıyla ilgili asıl etkiyi kış turizminde bekliyoruz'' diye konuştu.

-''YÜZDE 45-50 OY BEKLİYORUM''-

AK Parti'nin, 12 Haziran'da yapılacak seçimlerde Türkiye geneli için alacağı oy oranıyla ilgili tahmini sorulan Akdağ, ''Tahminim yüzde 45-50... (Siyasi) Havadan çok anketleri takip ettim. Açıkçası biz kendi yaptığımız hizmeti gördüğümüz için 50'nin üstünde olması gerektiğini düşünüyorum. Ben anketlere dayanarak konuşuyorum. Bir ülkenin refah seviyesi yükseldikçe halkının beklentileri yükseliyor. O zaman hükümetlere düşen bu beklentiyi karşılayacak gelişi, zenginleşmeyi, özgürleşmeyi, demokratikleşmeyi, refahın paylaşımını sağlamaktır. Hani 'ben çok hizmet ettim' demek yetmez. Beklentiyi karşılamanız lazım'' dedi.

Sağlık alanında ''enteresan beklentilerle karşılaştığını'' ve bunun da hoşuna gittiğini dile getiren Bakan Akdağ, buna bir örnek olarak da Ankara Keçiören'deki bir sağlık merkezinin açılışında karşılaştığı yaşlı birinin kendisine, ''Bakanım benim bir şikayetim var. Kan alıyorlar, sandalye oturtuyorlar. Sandalyenin yanında kolumuzu destekleyecek bir şey yoktu. Çok rahatsız oluyoruz'' demesini gösterdi.

-DOKTOR SIKINTISI-

Sağlık hizmetleriyle ilgili bir soruyu da yanıtlayan Akdağ, en büyük sıkıntılarının sağlık sektöründeki çalışan eleman yetersizliği olduğunu belirtti. Tabib örgütlerinin Türkiye'deki doktor sayısının artmasına karşı durduklarını bildiren Akdağ, Türkiye'de sözkonusu tablonun Avrupa'ya göre hiç de iyi olmadığını vurguladı. Avrupa ülkelerinde her 100 bin kişiye 350, Türkiye'de ise her 100 bin kişiye 160 doktor düştüğünü, AK Parti iktidara gelene kadar 160 olan rakamın 140 olduğunu vurgulayan Akdağ, yabancı doktor konusunun da bu sorunun çözümü için yeterli olmayacağını belirtti.

Bütün dünyada doktor sıkıntısı yaşandığını, İngilizce bilen doktorların ABD ve İngiltere'ye gittiğini dile getiren Akdağ, ''Küba'da çok doktor var. Onlar da İspanya'ya gidiyor. Türkiye'de Türk uyruklu olmayanlar, doktorluk yaptığı zaman bu ülkeye 10 binlerce doktor gelemez. Çünkü iyi bir Türkçe de isteyeceğiz. Türkçe olmadan olmaz. Bu şunun önünü açacak: Türkiye'de tahsil görmüş olan 2 bin, 3 bin hekim var. Bunlar kaçak, göçek çalışıyor. Başkalarının adına doktorluk yapmaya çalışıyorlar. Bunları kazandırmış oluruz. Mutlaka bizim doktor sayımızı artırmamız lazım. Doktor sayısı artmalıdır. Artarken fakültelerin belirli standartları olmalıdır'' diye konuştu.

Recep Akdağ, 2002 yılında tıp fakütelerine alınan öğrenci sayısının 4500 iken bu sayıyı 7500'e yükselttiklerini ancak bunun da yeterli olmadığını ve bu sayının 10 binin üzerine çıkarılması gerektiğini bildirdi. Akdağ, 120 bin olan hekim sayısının da 2023'de 200 bine çıkarılmasını hedeflediklerini söyledi.

Sağlık Bakanı Akdağ, özel hastanelerden sigortalı hastaların hizmet almasının önünü açtıklarını da anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Sistem bizden önce dar gelirlilerin ezildiği, perişan olduğu, parası olanın hizmeti öncelikli olarak alabildiği ya da hizmet alabilmek için paranın bulunması gereken bir yapıdaydı. Çok para prensibi geçerli. Bizim kurduğumuz sistem Türkiye şartlarında hakikaten iyi bir sistem ama bunu mükemmel hale gelebilmesi için doktor sayısı, hemşire sayısı, fizyoterapist sayısının artması lazım. Bu kadar gencimiz böyle bir alanda devlet para harcamaya başlamışken neden insan yetiştirmeyeceksiniz? Bu sayı artarsa iş gücü ucuzlar. Böyle bir kaygı var. Halbuki Türkiye'nin gelişim çizgisine bakarsanız, Türkiye mevcut doktor sayısına üstüne 80 bin doktor eklemekle onlara ödenecek parayı ödeyemeyecek bir ülke değil. Bundan korkmamak lazım.''

-''MEMNUNİYETİN EN FAZLA ARTTIĞI ALAN SAĞLIK''-

Hükümet olarak 2002'den beri vatandaşa sunulan hizmetlerle ilgili memnuniyet anketleri yaptırdıklarını belirten Bakan Akdağ, ''Anketlerde sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranı yüzde 73. Hükümetin hizmetleri arasında memnuniyetin en fazla arttığı alan sağlık. Sağlıkta 34 puan arttı. Bu anketler bizim döneme kadar yapılmamıştı. Asayişte memnuniyet 59'dan 78'e çıktı. Sağlıkta ise 39'tan 73'e çıktı yani 34 puan arttı. Düşüş sadece adalet hizmetlerinde oldu; 46'dan 34'e düştü. Adalet mekanizmasında inanılmaz problem var. Ergenekon sanıkları içerde, uzun süreden beri tutuklu. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Basın sadece bunun üzerine odaklanmakla da yanlış bir şey yapıyor. Aylarca içeride kalıyor bir başhekim, bir müddet sonra da suçun yokmuş deyip salıveriliyor, bu kabul edilemez. 'Tutukladınız 6 ay, 9 ay tutukluyoruz.' Bunu benim aklım almıyor. Sağlık için de açık söylüyorum çünkü birçok sağlık yöneticisinin başına bunlar geldi. Tabii ki yanlış iş yapanlar tutuklanmalı, cezalarını almalı. Geciken adalet adalet değildir'' ifadelerini kullandı.

Sağlık personelinin de memnuniyet oranını ölçtüklerini bildiren Akdağ, ''Memnuniyet, ortanın biraz üzerinde çıktı, doktorlarda. Yani şu anda 5 üzerinden 3-3.5 civarında... Genç doktorlarda daha yüksek çıkıyor. Bu süreç ve bu işin ideolojisi yok. Bu işte solcu, sağcı, CHP, AK Parti'li diye böyle bir şey yok'' dedi.

Akdağ, demokratikleşme ve özgürlükler alanının genişletilmesiyle ilgili bir soruyu da şöyle yanıtladı:

''Kürt bölgelerinde, 'olağanüstü hali kaldırın, yeter' diyorlardı. Olağanüstü hal kalktı, anasının çocuğuyla cezaevinde Kürtçe konuşma yasağı kalktı. Kürtçe televizyon yayını serbestleşti. 'Kürt' demek, 'Kürtçe' demek, Kürt kimliliği normal bir hale geldi. Yoktu böyle bir şey. Türkiye'de birey artık hakkını arayabilen birisi haline geldi. Karakol önünden geçerken artık korkmuyoruz.''


07.06.2011 19:37:00