Erzurumajans-2015 Bahar döneminde emekliye ayrılan, İletişim Fakültesi Öğretim
Görevlisi Şenkaya Ören; 39 yıllık eğitim öğretim görevinin sonuna geldi.
Öğretim Görevlisi Ören, geriye yetiştirdiği binlerce öğrenci bıraktı.
Görevinin son günlerinde eğitimcilere de tavsiyelerde bulunan Ören,
"Eğitim sevgi, saygı, özveri ister, bir eğitimcide bunlar olmalıdır.
Profesyonel düşüncenin yanında, insanı anlama sanatı olan empatiyi de
ihmal etmemek gerekir. Çünkü yaptığımız iş, maddeye şekil veren bir
beceri işi olmayıp; başarı, bilgi ve sevginin buluştuğu ortak paydadır.
Ancak bu noktada bireyin gelişimi sağlanabilir." dedi.
İletişim
Fakültesi'nin güler yüzlü hocası Şenkaya Ören, yarım asra yakın öğretim
hayatına veda etti.1950 yılında ismini aldığı Şenkaya ilçesinde dünyaya
gelen Ören, ilkokul ve liseyi ilçede bitirerek, Ankara Sosyal Hizmetler
Akademisini kazandı.1976 yılında okulu bitirdikten sonra Konya Huzur
Evinde Sosyal Hizmet Uzmanı olarak iş hayatına başladı. Askerlik
görevinin sonunda Sivas çocuk yuvasına tayin oldu. Daha sonra Sivas'tan
ayrılarak Bursa Uludağ Üniversitesi Halk Sağlığı Kürsüsü'nde sağlık
eğitimcisi ve araştırmacı olarak çalıştı. İletişim'in Şenkaya hocası,
gençliğinde Çocuk Esirgeme Kurumu çocuklarına, uzun süre hayata
hazırlama hizmetinde bulunduktan sonra, bu motivasyonunu daha geniş
alanda sürdürmek amacıyla, Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat
Fakültesi'nde, pedagoji hocalığına başladı. Çok sayıda öğretmen adayının
yetişmesine katkıda bulunan Ören, sonra hizmetine İletişim
Fakültesi'nde Öğretim Görevlisi olarak devam etti ve 17.05.2015
tarihinde bu fakülteden emekliye ayrıldı. İyi bir eğitimin aynı zamanda
bir sanat olduğunu ve eğitimle sanatın birbirinden uzak olmadığını,
sanatın eğitsel amacı olduğuna vurgu yaptı. Öğrencilerinden çok şey
öğrendiğini söyleyen İletişimin hocası ve pedagoji uzmanı Ören, adeta
öğrenmenin ve öğretmenin yaşı olmadığına dair mesajlar iletti.
"39
yıla yakın ülkemize hizmet ettiniz. Günümüzde eğitim kişiler tarafından
çok değişik şekillerde anlaşılıyor. Sizce eğitim nedir? Eğitimin işlevi
neler olmalıdır?
Eğitimin gerçek anlamı bilim adamlarınca yapılan
eğitim tanımında yatmaktadır. Onlara göre; eğitim insanın duygu düşünce
ve davranışlarında kendi isteğiyle değişiklik oluşturma sürecidir.
Eğitimde başarılı olmak için insanların eğitilmeyi kabul etmesi gerekir.
Bunun için eğitim eksikliğinin farkında olması, yani eğitim bilinci
oluşturmak gerekir. Kimseyi zorla eğitemezsiniz. Etkili eğitim ancak
kişinin eğitime karşı isteklendirme ile oluşur. Bu nedenle eğitimin
işlevi insanın karşılaştığı veya karşılaşabileceği sorunlarının
üstesinden gelebilecek bilgi beceri ve donanım kazanmasıdır. Eğitim
insanın hayata bakış açısını gerçekler doğrultusunda değiştirir.
Bir pedagoji uzmanı olarak etkili bir eğitim nasıl gerçekleşir?
Eğitimciler ve eğitim planlayıcıları ve yöneticilerine hangi
sorumluluklar düşüyor?
Eğitimin sistemsel alt yapısı, yetişmiş
insan kaynağı birbirini destekler ve tamamlar nitelikte olmalıdır.
Eğitim sistemi çağdaş bilimlerin ışığında yapılanmalı, insanın
gelişimine uygunluk taşımalıdır. Diğer hizmet alanlarında olduğu gibi
eğitim hizmeti de planlanırken ARGE'ye önem verilmeli, planlar ve hizmet
üretimi araştırma verilerine dayandırılmalıdır. Milli Eğitim, bu
temelden beslenmeli ve bilimsel alt yapısının, evrensel eğitimle
uygunluğu göz önünde bulundurulmalıdır. Örneğin, her kademedeki
eğitimde, sınıflardaki öğrenci sayısı aktif (tartışmalı) eğitim
yöntemini uygulayabilecek düzeye indirilmelidir. Aşırı kalabalık sınıf
uygulamalarından vazgeçilmelidir. Geleneksel sözlü ve yazılı yöntemle
ders işleme yerine, eğitim teknolojilerinden yararlanılarak görsel
işitsel ve elverdiği ölçüde uygulamalı eğitim yöntemleri ağırlık
kazanmalıdır. Ders kredileri gözden geçirilerek varsa fazlalıklar
kaldırılmalı, öğrencilerin sosyal hayata daha çok katılımı
sağlanmalıdır.
Vurgularınızda etkili eğitimin, başta eğitimcinin
yeterliliğinden kaynaklandığı anlaşılıyor. Etkili eğitimden neyi
kastettiğinizi biraz açıklar mısınız?
Etkili eğitim, bireye
karşılaştığı sorunları bilimsel yöntemlerle çözebilmesi hususunda
yeterlikleri kazandırmaktır. Bunun ilk adımı, eğitilenin bulunduğu
noktadan işe başlamaktır. Buna eğitim biliminde "hazır bulunuşluk"
düzeyi denilmektedir. Bu düzey, kişinin içinde bulunduğu bilişsel,
duygusal ve sosyal durumunu anlatır. Eğitimci, öğrencilerin gelişim
düzeylerini tanımayınca eğitimde başarılı olamaz. Yani eğitimcinin
pedagojik yaklaşımları önemlidir.
Yükseköğretimde, yüksek lisans ve doktora öğrencilerine pedagoji eğitimi verilmeli midir?
Pedagoji eğitimi, eğitim fakülteleri ve enstitülerinin ve zaman zaman
fen ve edebiyat fakültelerinin dışında çok uygulanan bir yaklaşım değil.
Mevcut anlayışın, "Ben mühendis, hekim yetiştiriyorum önemli olan
uzmanlık alanındaki birikim ve yeterlilikleridir." görüşünün olduğu
kanısındayım. Bu bakış açısı, gelenekçi bir anlayışı yansıtır. Çünkü,
kuramsal ve uygulamalı bilginiz ve beceriniz yeterli olabilir ama bunu
eğitilen kişinin düzeyine indirgeyebilmek için, eğitim bilimlerinin
önerdiği bilgi ve yöntemler kalıcı bir öğrenme için gerekli olabilir. Bu
nedenle eğitim hangi alanda verilirse verilsin ve ister kuramsal ister
uygulamalı olsun, bireyde köklü bir bilgi beceri davranış değişikliğini
gerçekleştirmek için pedagojik bilgi ve tutumlara gerek olduğunu
düşünmekteyim. Bu nedenle üniversitelerimiz tarafından yürütülmekte olan
her türlü eğitim programlarında görev alacak eğitimci adaylarına,
zamana yayılmış etkin bir pedagoji eğitimi verilmesinin eğitsel başarıyı
artıracağını düşünmekteyim.
Diğer genç akademisyenlere önerileriniz nelerdir?
Başta insan sevgisini temel almalılar. Yapmış olduğumuz şey bir
maddeye şekil vermek değil, insanla etkileşim halinde, onu bir üst
basamağa çıkmasına yardımcı olarak bilgi beceri kazandırmaktır. Bunun
için öğrencilerimize değer vererek, onları kabul ederek, verdiğimiz
doğru eğitsel mesajları kabul ettirebiliriz. Sertlikle asla bir yere
varılmaz. İnsanı eğitmek kolay iş değildir. Anne baba gibi samimi
sevecen, sıcak ve bilim adamının nesnel ve ilkeli tutumu
benimsenmelidir. Zaman zaman hizmet verdiğimiz insanlara kırılmış
olabiliriz, ama koşulsuz saygı ve sevgi göstermek başarının temelidir.
Koşulsuz sevgi, hatana rağmen seni seviyorum; koşulsuz saygı, hatana
rağmen seni sayıyorum demektir. Ama öğretilerime de devam edeceğim
kararlılığıdır. Eğitim sisteminin böyle olması gerektiğini düşünüyorum.
Eğitimde şimdiye kadar süre gelmiş ve bizi amaca götürmeyen yetersiz
eğitsel yöntemlerin aşılması gerektiğini söylemek istiyorum.
Eğitirkenİnsanın fiziksel, bilişsel ve duygusal sosyal özellikleri
tanınmalı, bireyin kendi niteliklerinin farkına varması sağlanmalı sonra
bireyin olumlu yönde gelişmesi için motive edilmelidir. Yani
profesyonel düşüncenin yanında duyguyu sevgiyi de ihmal etmemek gerekir.
Çünkü yaptığımız iş mekanik bir mühendislik işi değildir. İnsana ufuk
kazandırmaktır. Bunun için, başta eğitimciyi iyi yetiştirmek gerekir.
Bir ülkenin kalkınmasını, gelişmesini istiyorsak yalnız uzmanlık isteyen
mesleğe değil, yürekli ve bilinçli eğitimcilere ihtiyaç vardır. Bunu
seçmekte eğitim sisteminin görevi olmalıdır.
Akademik hayatınız boyunca hatırınızda kalan bir anınızı paylaşır mısınız?
Doğaldır ki bu uzun meslek yaşantımda birçok anım oldu. Genel bir
yaklaşımımdan söz etmem daha aydınlatıcı olur. Ders anlatırken öğrenci
sizi değerlendirir ve size bazı tepkiler verebilir. Aslında bu
normaldir. Ancak sizin ona yaklaşımınızda, içsel tarafsızlığını
korumanız önemlidir. Eğitimcilik yaşantımda, zaman zaman öğrencilerimin
derse karşı direnci ile de karşılaştım. Baktım ki beni ve verdiğim
eğitsel mesajı ya alamamışlar, ya da yanlış anlamışlar. Ders sonunda
odama çağırarak ve yer göstererek oturmalarını istedim. Yapmış oldukları
davranışların, neden yanlış bulduğunu belirterek gayet açık ve samimi
konuştum. Genellikle bu tür görüşmelerim olumlu sonuçlandı. Ondan sonra
sınıfta ilişkilerimiz de düzeldi. Öğrenci, artık senin samimi içten
olduğunu anlayınca o tür kanaatleri değiştiriyor ve davranışları
düzeltiyor. Kamu hizmetini kişilerarasında hiçbir fark gözetmeden,
hizmet ettiğim kişilere insanlık borcu olarak gördüm ve bu yaklaşım
sonunda olumlu geri bildirimler de beni çok mutlu etti. Her zahmetin
sonunda bir rahmeti, bir hoşluğu olur onu yaşadım. Hele söz konusu
eğitim hizmeti ise eğitimci yetiştirirken seçici olunmalıdır. Ben her
ders çıkışında, bugün artılarım ve eksilerim nelerdi bunun muhasebesini
yapmaya gayret ettim. Yani insan sürekli kendini güncellemelidir.
Bilimde tek tek doruğu yoktur, doğru bilinenlerin sürekli sorgulanması
vardır. Bugün emekli oldum, ancak hizmetten ve düşünceden emekli
olamayız, ömrümün sonuna kadar daha çok gelişecek noktalarımın
olabileceğini düşünüyorum.
Edebi yanınızın olduğunu ve şiir yazdığınızı biliyoruz. Biraz da şiir ve edebi yanınızı anlatır mısınız?
Ben 10 yaşımdan beri şiir yazıyorum. İlerleyen yaşlarımda bunun ciddi
bir iş olduğunu fark ettim. Birkaç şiirim ve öykümün yayınlanmasına
rağmen hala kendime yazar ya da şair demedim. Sanatın çok yetkin bir
uğraş alanı olduğunu düşünüyorum. Sanat çok ciddi bir iştir, gönüllere
yüreklere hitap etmeli ve insanlara doğru mesajlar iletebilmelidir ki
şiir bunlardan biridir. Derslerimde eğitsel bulduğum ve eğitim mesajlı
şiirleri öğrencilerimle paylaşmışımdır. Bunun da öğrencinin düşünce ve
duygu dünyasına hitap ettiğini düşünüyorum. Arada okuduğum dörtlükler
dersin bir çeşnisiydi, ayrı bir güzelliğiydi. Eğitim, sanattan uzak
değildir. Sanatın eğitsel amacı da vardır. Ben, sanatın eğitim için
olduğuna inananlardanım. Şu anda bir şiir kitabı hazırlıyorum. Diğer
taraftan, Erzurumluyum, bu bölgeyle ilgili dinlediğim seferberlik
hikâyeleriyle, bu topraklarda yaşanan acılarla ve sevinçlerle ilgili bir
öykü kitabı oluşturmayı planlıyorum. Benim yazılarımda esin kaynağım
halk edebiyatı ve şiiridir.
Emekliliğinizden sonra Erzurum'dan gitmeyi planlıyor musunuz?
Şimdilik hayır. Ben Erzurum'u seviyorum. Bu toprağın çocuğuyum.
Kökümüz burada. 20 sene Batıda yaşadım. Orası da çok güzel ama buraya
geldiğime pişman değilim. Çok değerli çalışma arkadaşlarım,
öğrencilerimle yoğun mesailerim oldu. Her anım, yaşantımda
unutamayacağım izler bıraktı. Ömrümün ve çalışma hayatımın çoğu, bu
topraklarda geçti. Bunun için bir yere geçici olarak gitsem de, ömrüm
olduğu sürece Erzurum'da kapıyı açıp girecek bir evimin olması arzumdur.
Ayrıca fakültemden ve üniversitemden, üzerime bir eğitim sorumluluğu
düşerse yerine getirmeyi bir borç olarak görüyorum. Bütün öğrencilerime,öğrencilik hayatlarında hem de gelecekteki sosyal hayatlarında
başarılar diliyorum. Hepinize sevgi ve saygılarımı cömertçe sunuyorum.
Zaman zaman derslerimizi şiirleri ile renklendiren Ören Hoca "Güzel Günler Çocuklar "adlı şiiri ile vedasını yaptı.
GÜZEL GÜNLER ÇOCUKLAR
Bana bir harf öğretenin
Kırk yıl kölesi olurum demiş ulular
Bu sözde bir zarafet incelik var
Biliniz eğitenlerin kıymetini,
Ancak kendi kendinizin
Efendisi olun çocuklar.
06.07.2015 17:00:07
İletişimin Şenkaya hocası öğrencileri şiirli veda
2015 Bahar döneminde emekliye ayrılan, İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi Şenkaya Ören; 39 yıllık eğitim öğretim görevinin sonuna geldi.