Erzurumajans-Orhan Bozkurt'un haberi-Fethullah Gülen'in internet adresinin yöneticilerinden Osman Şimşek, Fethullah Gülen'in Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a yazıldığı iddia edilen mektubu paylaştı.
Gülen yazdığı mektupta, "devletin kanun çerçevesinde yürüyen işleyişi hususunda emir verme, müdahale etme ya da memurları bir noktaya sevk etme konumunda asla bulunmadığını" ifade ettiğini belirten Şimşek Gülen'in, "Kendisinin ve sevenlerinin dün neredeyse şu yaklaşan seçim sürecinde de aynı yerde ve çizgide durduğunu" ifadelerine yazdığı mektupta yer verdiğini kaydetti.
Fethullah Gülen'in konuşma ve yazılarının paylaşıldığı www.herkul.org internet adresi üzerinden internet adresinin editörü Osman Şimşek'in imzasıyla Fethullah Gülen'in Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a yazdığı iddia edilen mektup ve Şimşek'in yorumları paylaşıldı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Dolmabahçe'deki toplantıda "mektup"tan nasıl bahsettiğini bilmediği ifade eden Şimşek, fakat bazı katılımcıların eksik ve yanlış bilgilendirmeleri neticesinde medyada çok hatalı yorumlar yapılmaya başlandığını esefle gördüğünü belirtti. Fethullah Gülen'in iki haftalık sessizliğini farklı yönlere çeken bazı kimselerin mektup hadisesini de bir "pazarlık" gibi değerlendirmelerinin şaşırtıcı olmadığını fakat üzücü olduğunu kaydeden Şimşek, "Peki, işin aslı nasıl gelişti? Sükûtun hikmeti neydi? Mektubun içeriği nasıl?
Dershane konusuyla başlayan tartışmaların büyümesi neticesinde, bazı duyarlı insanlar, mektuplar ve mesajlar gönderip muhterem Hocamızı ve sevenlerini sessizliğe davet ettiler. Problemin bir yangına dönüşmemesi için acil tedbirler alınması gerektiğini ve bunun ilk basamağını sağduyulu mesajların, hatta bir süre sükûtun teşkil ettiğini söylediler" ifadelerini kullandı.
-"GÜLEN'İN YAZDIĞI MEKTUBUN İÇERİĞİ HAKKINDA ERDOĞAN'A BİLGİ VERİLMESİ İSTENDİ"-
Bu sırada bizzat gelerek, görüşme talebinde bulunanların da olduğunu belirten Şimşek, Gülen'in "Zahmet buyurmayınız; sulhun yanında duracağımızdan ve elimizden geldiğince herkesi sükûnete çağıracağımızdan emin olunuz" manasına gelen cevaplar verdiğini anlattı. Gülen'in yaptığı son sohbetinin akabinde hiç hasbihalde bulunmadığını ve her fırsatta çevresine "Lütfen güncel olaylarla oyalanmayalım; imanda derinleşmeye ve hizmetlerimizi sürdürmeye bakalım" dediğini yazısında paylaşan Şimşek şu ifadeleri kullandı:
"Bu güzel niyetinin bir nişanesi olarak, buraya ziyarete gelen bir dost aracılığıyla Sayın Başbakan'a iki imzalı kitap da gönderdi ve iyi dileklerini ifade etti. O günlerde Sayın Cumhurbaşkanımızın da tartışmaların büyümemesi ve milletimizin huzuru adına farklı kesimlerle görüşmeler yaptığı, binaenaleyh muhterem Hocamıza da bir elçi gönderip kendi düşüncelerini aktarmak ve buranın mülahazalarını öğrenmek istediği iletildi.
21 Aralık'ta gelip Hocaefendi'yle görüşen ve onun değerlendirmelerini not eden misafirimiz, yazılı bir metinle dönmenin çok daha faydalı olacağını söyleyince, muhterem Hocamız, medyada sözü edilen o mektubu yazıp verdi. Daha misafirin gelişi teklif edilirken 'Bu ziyaretten mutlaka Başbakanımızın da haberi olsa!' dileğini ifade eden Hocaefendi, mektupta muhtevanın Başbakan'la paylaşılması arzusunu da dile getirdi. İhtimal bu iki hususla da gizli saklı bir iş yapılmadığı nazara veriliyordu.
Muhterem Hocaefendi'nin son iki haftadaki sükûneti ve aşağıdaki mektubun içeriği insafla okunursa görülecektir ki yakışıksız iddia ve ithamları kabul, buna bağlı bir özür ve hele bir 'pazarlık' asla söz konusu değildir. Sürekli sözü edilen yangının büyümemesi, alevlerin bir an evvel söndürülmesi adına ortaya konan gayretlere aynı duyarlılık ve sorumlulukla mukabelede bulunma cehdi vardır ortada. Bunun dışındaki yorumların hakikati yansıtmadığı ve bir çarpıtmadan, hatta iftiradan ibaret olduğu aşikardır.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın bu konuda gerekli açıklamayı yapmış olmasına rağmen, söylenenleri bilgisayara aktarmış/metni daktilo etmiş ve öncesine sonrasına hasbelkader şahitlikte bulunmuş bir insan olarak mektubun muhtevasını özetlemeyi bir sorumluluk sayıyorum. Aracı olan misafirimizin ve Sayın Cumhurbaşkanımızın da iktiza ettiğinde hakikati dillendireceklerini umuyorum."
-"CEMAATİN HEDEF ALINMASINDAN ÇOK MAHZUNUM"-
Gülen'in mektubuna ilişkin satırbaşlarını da yazısında paylaşan Şimşek, Gülen'in mektupta Türkiye'nin huzurunu kaçıran her hadisenin kendisini de üzdüğünü dile getirerek sözlerine başladığını belirterek Gülen'in mektupta şu hususları vurgu yaptığını aktardı:
"-Adanmış ruhların faaliyetlerini ve müesseselerini, -başkaları 'Hizmet', 'Hareket', 'Cemaat' veya 'Camia' gibi farklı isimlendirmelerde bulunsalar da- her tür, her anlayış, her renk ve her desenden insanın (camide bir araya gelip beraberce saf tutan inananlar misillü) bir makuliyette ve bir mantıkiyette buluşmalarının neticesi olarak gördüğünü? Ve hedef alınması karşısında çok mahzun olduğunu,
-Daha dershaneler meselesinin konuşulduğu ilk günlerde ricâl-i devlete değişik vesilelerle milletimiz için faydalı gördüğümüz müesseselerin kapatılmamasını ve mevcut halleriyle misyonlarını ifa etmeyi sürdürmesini arzuladığımız hususunun iletildiğini,
-Hizmet gönüllülerinin genel ve sosyal medya aracılığıyla elden geldiğince nezaket çerçevesinde kendilerini ifade etmelerinin ortaya atılan itham ve iftiralar neticesinde başladığını ve bu hususta kanunlar çerçevesinde hukukun gereklerinin seslendirildiğini; fakat, zamanla içtimai hayat içinde bir çok insanın hadiseye dahil olması neticesinde maalesef yer yer nezaket ölçülerinin dışına çıkan bir üslup ile çok çirkin söz ve karşılıklı isnatların gündemde olduğunu;
-"EMİR VERME NOKTASINDA DEĞİLİM"-
-Kendisinin, devletin kanun çerçevesinde yürüyen işleyişi hususunda emir verme, müdahale etme ya da memurları bir noktaya sevk etme konumunda asla bulunmadığını,
-Bununla birlikte, sohbetlerinde tansiyonun düşürülmesi adına dost, muhip ve sevenlerine itidal tavsiye edeceğini; özellikle bir kesim medya kuruluşlarında kara propaganda sayılabilecek yayınların sona ermesini arzuladığını; bu konuda kendisinin elinden geleni yapacağını; Cumhurbaşkanımızın da ciddi etkili adımlar atacağına ve samimi gayretlerle yeniden akl-ı selime dönüşün sağlanacağına inandığını,
-"TASVİYELERİ (KIYIMLARI) ÜZÜNTÜYLE İZLEDİM"-
Kanunların belirlediği vazifeleri yine kanunlar çerçevesinde yerine getiren memurînin sırf belli bir yere nispet edilerek engellenmesini ve hatta süreçle hiçbir ilgisi olmadığı halde yine aynı nispete dayandırılarak tasfiyelerin (daha doğrusu kıyımların) yapılmasını üzüntüyle izlediğini,
Devlet memurlarının üzerlerine gidip onları vazifelerini yapmaktan men etme ve masum vatan evladını sadece belli bir yere nispet ederek tasfiyeye/kıyıma tabi tutma konusunda kendisi ve sevenleri sussa bile maşeri vicdanın susmayacağını,
-Şimdiye kadar hayatın değişik alanlarında yalnızca 'falan yere müntesip, falancı.. filancı..' görüldüğünden dolayı mağduriyete uğramış pek çok insanın gelip gözyaşı döktüğüne şahit olduğunu; fakat bunları hiç dillendirmediği gibi o insanlara da sabır ve vifak tavsiye ettiğini,
-Dünyanın dört bir tarafına dağılmış ve Allah'ın inayetiyle, kıymetli dostların himmet ve himayesiyle sürekli genişleyen Hizmet hareketinin -maalesef- önünü kesmeye matuf gayretlerin aşikar hale geldiğini; bu yakışıksız engelleme faaliyetlerinin -önceden olmamakla birlikte- hareketin büyümesi ve genişlemesiyle eş zamanlı olarak arttığını,
-"DÜN NEREDEYSEK SEÇİM SÜRECİNDE DE AYNI ÇİZGİDE OLACAĞIZ"-
-Ayrımcılık ve meşrepçilik gibi hatarlı düşünce ve çirkin işlerin önü alınmazsa yarın Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri muhiblerinin, Süleyman Efendi'nin talebelerinin, İlim Yayma Cemiyeti'nin, Menzil mensuplarının ve diğer meşreplerin/mesleklerin de aynı muameleye maruz kalacaklarını,
-Kendisinin ve sevenlerinin dün neredeyse şu yaklaşan seçim sürecinde de aynı yerde ve çizgide durduğunu,
-Hep sulh ve huzurun, ittihad ve ittifakın, uhuvvet ve hulletin yanında yer almaya, kendisine sevgi duyanları da bu yönde teşvik etmeye çalıştığını; gözünde ahiretin tüllenip durduğu şu yaşından sonra da başka bir sevda, düşünce ve emelinin olamayacağını,
-Bundan sonra da arkadaşlarına, dostlarına ve sevenlerine itidal tavsiye ederek huzurun temini adına elinden geleni yapmaya çalışacağını ve her zaman sulhun takipçisi/destekçisi olacağını."
-ŞİMŞEK: " 'BUNA DA EYVALLAH' DEMEKLE YETİNECEĞİZ"-
Yazısında son olarak kendi görüşlerine tekrar yer veren Şimşek, "Evet, sükûtun ve mektubun aslı böyle ama maalesef ne çirkin senaryolar yazılıp seslendiriliyor! Olsun. Biz yine senelerdir yaptığımız gibi, zaruri gördüğümüz açıklamaları üslubunca dile getirmeye çalışacak; onun haricinde, olup bitenleri kaderin mutlak adaletine bağlayarak, bir iki yutkunduktan sonra yeniden bütün duygularımızı her zaman muhabbetle çarpan kalblerimize emanet edecek; karakter, düşünce ve üslûbumuzun hatırına herkesin yalan-doğru sesini yükselttiği durumlarda bir 'Lâ Havle' çekip 'Buna da eyvallah' demekle yetineceğiz" dedi. (ANKA)
04.01.2014 21:17:57
Hükümet-Cemaat arasında ki o dost kim?
Türkiye'nin tartıştığı Hükümet-Cemaat arasındaki 'dost' kim?.. Cemaat Başbakan'a mektup değil kitap göndermiş...