Hidroelektrik santralleriyle ilgili olarak tartışmaların gündemde olduğu Erzurum’da, özellikle Tortum eksenli olarak yürütülen HES projelerine ilginç bir yaklaşım getirildi. Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü Öğretim Üyesi ve Çağlayan Bilim Kültür ve Sanat Derneği Başkanı Doç. Dr. Faris Karahan, Tortum havzasında HES’ler yerine, yenilenebilir rüzgar ve güneş enerjisi önerisinde bulundu.
Çağlayan Bilim Kültür ve Sanat Derneği Başkanı Doç. Dr. Faris Karahan, Erzurum’da son günlerde öncelikli gündem maddesi haline gelen hidroelektrik santralleriyle ilgili olarak önemli açıklamalarda bulundu. Türklerin Orta Asya'dan Anadolu’ya geliş süreçlerinin tamamında, tarım ve kentleşmeyle ilgili tüm uygulamalarında su boylarına yerleştiklerini kaydeden Karahan, medeniyetlerini de, yine suyla geliştirdiklerini belirtti. Anadolu'da ve dolayısıyla Tortum Havzası'nda suyun, hayatın kendisi olduğunu vurgulayan Karahan, bu bölgede suyla gelen bir kültürün söz konusu olduğunu kaydetti. Doç. Dr. Karahan, “Suyun var olmadığı ya da kısıtlandığı bir coğrafyada tarımdan, yerleşmeden, kültür ve hatta sanattan bahsetmek de mümkün değildir.” dedi.
/“TORTUM HAVZASINDA AYRINTILI BİR ÇED YAPILMALIDIR”
Havza düzeyinde gerçekleştirilen HES projeleri için yönetmeliği by-pass etmek amacıyla her bir küçük HES projesi için Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporuna gerek olmadığı şeklinde raporlar alındığının anlaşıldığını dile getiren Doç. Dr. Faris Karahan, “Oysa Tortum Vadisi bir havza sistemidir. Birbirine bağlantılı gerçekleşecek HES projeleri ise, tüm doğal yaşamı olumsuz etkileyecektir. Burada uygulanan irili ufaklı tüm HES projeleri için havza düzeyinde halkın, yerel yönetimlerim, sivil toplum kuruluşlarının görüşleri alınarak ve üniversitelerin bilimsel değerlendirmeleri göz önüne alınarak sadece bugünü değil, gelecek en az 25 yılı değerlendiren Tortum Gölü havzasını kapsayan ayrıntılı bir ÇED yapılmalıdır. Tortum Gölü havzasında sudan enerji elde edecek şirketlere suyla birlikte alan da tahsis edilmekte ve 49 ile 99 yıllığına suyun tüm haklan devredilmektedir. Su hakkı temel yaşam ve insan hakkıdır ve bu hak anayasal ve uluslar arası sözleşmeler bakımından kamu adına saklı tutulmalıdır.” diye konuştu.
“CANSUYU YÖNTEMİ ELEŞTİRİSİ”
HES projelerinin havzada tarımsal üretimi azaltacağı, arıcılık, balıkçılık gibi ekonomik faaliyetleri zarara uğratacağı, havzaların bütüncül korunması için bağlayıcı unsur olan kırsal nüfusun hızla kentlere göçünü tetikleyeceğini vurgulayan Doç. Dr. Karahan, diğer yandan bölgede son yıllarda geliştirilmekte olan kırsal turizm faaliyetlerinin devamlılığına da engel olacağını ifade etti. Bu tür projelerde sözü edilen ‘can suyu’ yaklaşımının, sınırları ve niteliği belirli olmayan bir kavram olacağını kaydeden Karahan, “Havzada yüzde 10'u olarak ifade edilen derelere bırakılacak can suyuna, derin bir vadi olan Tortum Gölü havzası için şöyle bir yakıştırmada bulunabiliriz. Bir insanın ölümü öncesinde dudağına pamukla sürülen suyla, adı geçen can suyu yöntemi arasında hiçbir fark yoktur. Kaldı ki, bu konunun rakamlara dayalı telaffuz edilmesi, evrensel bilgiye, insan haklarına, anayasaya ve hukuka saygısızlıktır.” ifadelerini kullandı.
//YENİLENEBİLİR RÜZGAR VE GÜNEŞ ENERJİSİ YAKLAŞIMI…
Tortum Gölü havzasının, dünyada 2000 yılından beri korumaya değer 200 ekolojik alandan birisi olarak Kafkasya Ekolojik Bölgesi'nin Doğu Karadeniz Bölgesi ile birlikte baş ucunda bulunduğunu anlatan Çağlayan Bilim Kültür ve Sanat Derneği Başkanı Doç. Dr. Faris Karahan, bu havzada HES projeleri yerine ‘yenilenebilir rüzgar ve güneş enerjisi, orman kaynaklarının geliştirilmesi ve korunması, erozyonun azaltılması ve kırsal turizmin geliştirilmesine yönelik doğaya ve yerel kültürlere saygılı’ anlayışlara önem verilmesi yerinde olacaktır. Çünkü idarenin Tortum ve Uzundere ilçelerinde HES'lerle ilgili uygulamalarının anayasamız ve uluslar arası sözleşmeler bağlamında insan, flora ve fauna yaşamının korunması yaklaşımını tehdit eder durumda olduğu açıktır.” (GHA))
24.02.2010 10:49:00