Merkezi Maltepe’de bulunan Erzurumlular Eğitim Kültür ve Yardımlaşma
Vakfı tarafından organize edilen konferans Maltepe Kültür Merkezinde
yoğun bir katılımla gerçekleşti.
Tarih profesörü MHP Kayseri
Milletvekili Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu Ermeni meselesi hakkında,
”Amaçları, sözde iddialarını tüm dünyaya “tanıtmak”, Türkiye’yi bu
temelsiz iddiaları “tanımak” zorunda bırakmak, sözde soykırımdan dolayı
Türkiye’den “tazminat” ve “toprak” almak ve “Büyük Ermenistan” rüyasını
gerçekleştirmektir” dedi.
DENGİZEK, DADAŞLARIN FABRİKA AYARLARIYLA OYNAMASINLAR
Erzurumlular Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Vakıf Başkanı Suha Dengizek
yaptığı hoş geldiniz konuşmasında, “Ermeniler haksızlık üzerine kurulmuş
bir tezgaha gelerek milletimizin sabrını zorlamaktadırlar. Erzurum
üzerine hesaplar yapanlara buradan açıkça sesleniyoruz, dadaşların
fabrika ayarlarıyla oynamayın” DEDİ.
Konferansı Prof. Dr. Bingür
Sönmez, Rasim Cinisli, Dr. Zakir Aras, Prof. Dr. İsmet Kırkpınar, Pendik
Erzurumlular Dernek Başkanı Bünyamin Özbek, Erzurum Dernekler
Federasyon Başkanı Murat Taşlıçay ve çok sayıda davetli ilgiyle
izlediler.
850 SENE BERABER YAŞADIĞIMIZ ERMENİLER NEDEN TEHCİR EDİLDİ ACABA?
Prof. Dr. Halaçoğlu, daha sonra şunları kaydetti; “Osmanlı Devleti
zayıflamaya başlayıp, hemen her konuda Avrupa’nın müdahalesine maruz
kalınca, Türk - Ermeni ilişkilerinde de bir bozulma devri başlamıştır.
Batılı ülkeler Osmanlı Devleti’ni bölerek bölgesel çıkarlarına
ulaşabilmek için Ermenileri Türk toplumundan koparmayı hedeflemişlerdir.
Özellikle Avrupa’nın bazı büyük devletleri “ıslahat” adı altında bir
yandan Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışırken, bir yandan da
Ermenileri, Osmanlı yönetimine karşı teşkilatlandırmışlardır. Böylece
ülke içinde ve dışında teşkilatlanan ve silahlanan Ermeni komiteleri ile
Ermeni Kiliseleri’nin kışkırtıcı faaliyetleri sonucunda, Ermeni toplumu
yavaş yavaş Türklerden uzaklaşmaya başlamıştır.
ERMENİ SORUNUNUN ORTAYA ÇIKIŞI
Islahat Fermanı ile Müslümanlar ve Gayr-i Müslimler eşit statüye
getirilince ayrıcalıklarını kaybeden Ermeniler, 1877-1878 Osmanlı-Rus
Savaşı sonunda, Rusya’dan “işgal ettiği Doğu Anadolu topraklarından
çekilmemesini, bölgeye özerklik verilmesini veya Ermeniler lehine
ıslahat yapılmasını” talep etmişlerdir. Bu isteklerle birlikte Ermeni
sorunu ilk kez ortaya çıkmaya ve uluslararası bir şekil almaya
başlamıştır.
ERMENİLER İHANET ETMİŞLERDİR
1877-78 Osmanlı-Rus
Savaşı’nın ardından imzalanan Ayastefanos Anlaşması’nın Osmanlı
Devleti’nce kabullenilmek zorunda kalınan 16. maddesi şöyledir:
“Ermenistan’dan Rusya askerinin istilası altında bulunup Osmanlı
Devleti’ne verilmesi gereken yerlerin boşaltılması oralarda iki devletin
dostane ilişkilerinde zararlı karışıklıklara yol açabileceğinden,
Osmanlı Devleti Ermenilerin barındığı eyaletlerde mahalli menfaatlerin
gerektirdiği ıslahat ve düzenlemeyi vakit kaybetmeksizin yapmayı ve
Ermenilerin Kürtlere ve Çerkezlere karşı güvenliklerini sağlamayı
garanti eder”.
Anlaşmanın bu hükmü, esas itibariyle bağımsızlık
kazanmak isteyen Ermenileri tam anlamıyla tatmin etmemiş olsa dahi
“Ermeni Sorunu”nun tarihte ilk kez bir uluslararası belgeye yansıması ve
“Ermenistan” diye bir bölgenin varlığından söz edilmesi yönünden büyük
önem taşımaktadır.
1878 yılında toplanan Berlin Kongresi sonucunda
imzalanan Berlin Antlaşması’nın 61. maddesi de Ayastefanos Anlaşması’nın
16. maddesi yerine şu hükmü getirmiştir:
“Osmanlı Hükümeti, halkı
Ermeni olan eyaletlerde mahalli ihtiyaçların gerektirdiği ıslahatı
yapmayı ve Ermenilerin Çerkez ve Kürtlere karşı huzur ve güvenliklerini
garanti etmeyi taahhüt eder ve bu konuda alınacak tedbirleri devletlere
bildireceğinden, bu devletler söz konusu tedbirlerin uygulanmasını
gözeteceklerdir”.
Berlin Antlaşması’nın bu hükmü ile Türk-Ermeni ilişkilerine yabancı güçlerin müdahale edebilmesi hakkı tanınmış olmaktadır.
Böylece Ermeniler, Ruslar ve İngilizler tarafından kullanılmaya
başlanmış ve İngiltere’nin elinde Rus yayılmacılığına karşı bir ileri
karakol vazifesi görmüşlerdir. İngiltere ve Rusya tarafından tarih
sahnesine sunulan Ermeni Sorunu, aslında emperyalizmin Osmanlı
Devleti’ni yıkma ve paylaşma politikasının bir uzantısıdır. Sözde Ermeni
soykırımı iddiaları ve yalanları da işte bu politikanın propaganda
ürünüdür!..
YER DEĞİŞTİRME (TEHCİR) NASIL OLDU?
Ermenilerin
binlerce Türk’ün canına mâl olan isyan ve katliamları karşısında bile,
Osmanlı Hükümeti’nin ortaya koyduğu sakin ve sağduyulu tavır,
belgeleriyle sabittir. Ancak, tedhiş hareketleri bir türlü durmak
bilmeyince hükümet, ülkenin çeşitli bölgelerinde yaşayan Ermenileri,
savaş bölgelerinden uzak yeni yerleşim merkezlerine götürmek zorunda
kalmıştır. Kafkas, İran ve Sina cephelerinin güvenlik hattını oluşturan
bölgelerdeki Ermenilerin yerlerinin değiştirilmesi, onları imha etmek
değil, devlet güvenliğini sağlamak, onları korumak amacını gütmüştür ve
dünyanın en başarılı yer değiştirme uygulamasıdır.
Her şeyden önce,yer değiştirme kararı bütün Ermenilere uygulanmamıştır. Katolik ve
Protestan mezhebinde bulunan Ermenilerin yanı sıra, Osmanlı ordusunda
subay ve sıhhiye sınıflarında hizmet gören Ermeniler ile Osmanlı Bankası
şubelerinde ve bazı konsolosluklarda çalışan Ermeniler devlete sadık
kaldıkları sürece göçe tabi tutulmamışlardır. Öte yandan, hasta, özürlü,sakat ve yaşlılar ile yetim çocuklar ve dul kadınlar da sevke tabi
tutulmamış, yetimhaneler ve köylerde koruma altına alınarak ihtiyaçları
devletçe, Göçmen Ödeneği’nden karşılanmıştır. Bu tablo, Osmanlı’nın yer
değiştirme konusundaki iyi niyetini göstermesi açısından önemlidir.
27 Mayıs 1915 tarihli yer değiştirme kanunu ve bu kanuna dayalı olarak
çıkarılan emirler çerçevesinde; Erzurum, Van ve Bitlis vilâyetlerinden
çıkarılan Ermeniler, Musul’un güney kısmı, Zor ve Urfa sancağına; Adana,Halep, Maraş civarından çıkarılan Ermeniler ise Suriye’nin doğu kısmı
ile Halep’in doğu ve güneydoğusuna nakledilmişlerdir.
Bu arada,
Ermenilerin sıkça dile getirdiği gibi yer değiştirme sırasında 1.5
milyon Ermeni ölmemiştir. Gerek Osmanlı ve Ermeni, gerekse yabancılara
ait istatistikler, I. Dünya Savaşı döneminde Osmanlı topraklarında
yaşayan Ermenilerin nüfusunun en fazla 1.250.000 civarında olduğunu
göstermektedir. Ne kadar Ermeni’nin yer değiştirme uygulaması
çerçevesinde bulundukları yerden çıkarıldığı ve ne kadarının sağ salim
yeni yerleşim bölgelerine ulaştığı da belgeleriyle ortadadır. Osmanlı
Devleti’nin son nüfus istatistiği 1914 yılında yapılmıştır. Buna göre
Ermeni nüfusu 1.221.850'dir. Yer değiştirmeye tabi tutulmayan nüfus;
82.880'i İstanbul, 60.119'u Bursa ‘da, 4.548'i Kütahya Sancağı ve
20.237'si Aydın vilayetinde olmak üzere toplam 167.778'dir” dedi.
Sunuculuğu Vakıf Yönetim Kurulu Üyesi Hikmet Kaya’nın yaptığı
konferansın sonunda Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’na Vakfın ansına plaket
takdim edildi. Bingür Sönmez ise Yusuf Halaçoğlu’ndan ikinci bir
konferans sözü aldı.
12.06.2012 13:30:23