'Hain sizsiniz!'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Meclis Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, terörün bitirilmesi sürecine "bir ihanet süreci" denmesine sert tepki gösterdi.

Erzurumajans-Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Meclis Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, terörün bitirilmesi sürecine "bir ihanet süreci" denmesine sert tepki gösterdi.

Bunu anlamanın mümkün olmadığını vurgulayan Erdoğan, "Eğer bu ülkede bu anlamda bir ihanet varsa, bu ihanetin içerisinde olan Bahçeli'dir, Kılıçdaroğlu'dur. Çünkü hiçbir zaman 'bu işi nasıl çözelim' diye bir araya gelmeye asla yanaşmamışlardır" dedi.


76 milyonun özellikle genç ve çocukların kazanmasını istediklerini söyleyen Erdoğan, kalkınma ve demokrasinin önünde terör ve çatışmacı anlayışın kaldığını vurguladı. Terörün varlığı üzerine inşa edilmiş bir anlayışın miadını doldurduğunu vurgulayan Erdoğan, "12 Eylül öncesi sokakta öldürülen gençlerden geriye ne kaldı? Hiçbir suçu günahı olmayan gençler asıldı da birbirlerine düşman edildi de kim kazandı? Çözümsüzlük devam etsin de ben koltuğumda kalayım diyenlere karşı daha ne kadar sessiz kalınacak" diye konuştu.

'ONLARA RAĞMEN ULAŞTIK'

Erdoğan,bugüne kadar teröre, mafyaya rağmen, tüm tehditlere, baskılara karşın yılmadıklarını ve Türkiye'ye yatırım yapmaya devam ettiklerini belirtikten, "Bizden öncekilerin yaptığı gibi olumsuzluk karşısında diz çöküp, pılımızı pırtımızı toplayıp Ankara'ya hapsolmadık. Onlar yıktılar biz daha iyisini yaptık. Onlar bozdular bir tamir ettik, tahkim ettik. Yeni bir ilkbahara hamdolsun hep birlikte ulaştık, Kılıçdaroğlu'na rağmen ulaştık, öbür tarafta Devlet Bahçeli'ye rağmen ulaştık ve ulaşmaya da devam ediyoruz" dedi.

-"O İFADEYİ BAHÇELİ'YE AYNEN İADE EDİYORUM"-

Başbakan Erdoğan, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin çözüm süreciyle ilgili olarak "bir ihanet süreci" ifadesini aynen kendisine iade ettiğini söyleyerek, "Çünkü onlar bugüne kadar hep bu ihanetlerle bu ülkeyi küçülttüler. Hep bu ihanetlerle bu ülkedeki emperyalist yapılara maalesef alt yapı oluşturdular. Bizden önce 3 buçuk yıl bu ülkede iktidar oldular ve iktidarlarında devlerin bankalarını malum şebekelere peşkeş çektiler. Faizi bir gecede yüzde 7 bin 500'lere çıkaran bu şebekeydi. Onlara yataklık yapan da intihar ve bu ülkenin maalesef adeta ihaneti içersinde olan başta Sayın Bahçeli'ydi" diye konuştu. Çözüm sürecine, barış sürecine, milli birlik sürecine "bir ihanet süreci" denmesini anlamanın mümkün olmadığını belirten Erdoğan, "Eğer bu ülkede bu anlamda bir ihanet varsa, bu ihanetin içerisinde olan Bahçeli'dir, Kılıçdaroğlu'dur. Çünkü hiçbir zaman 'bu işi nasıl çözelim' diye bir araya gelmeye asla yanaşmamışlardır. Ve sürekli olarak nasıl karıştırırız ve bakın okullar karışmaya başladı. Üniversiteler karışmaya başladı. Niye, bunlar iki yüzlü. Bunların iki dili var, bir de görünmeyen dilleri üç. Bu iki dil, 'Biz ülkücüleri sokağa dökmeyeceğiz'. Peki Bursa'da 'Vur de vuralım öl de ölelim' dedikleri zaman, 'Onun da zaman gelecek, zamanı geldiğinde talimatı vereceğim' diyen kim? Bahçeli'nin kendisi. Bu açıklamadan sonra şimdi Bahçeli'nin gençleri Erciyes Üniversitesi'nde, ellerinde 'Vur de vuralım, öl de ölelim' pankartlarıyla, saldırılarıyla? Muğla Üniversite'sinde, orada, karşıt görüşlü gençlerle vuruşmaya başladılar. O karşıt görüşlü gençler de malum, onlar da zaten bugüne kadar böyle bir zemini arayan aşırı sol uçlar" dedi.
Bunların derdinin ilim olmadığını savunan Erdoğan, Bahçeli'ye yönelik, "Gördüğünde, ikili olduğunda melek yüzlü olduğunu zannedersin. Biz seni tanıyoruz Sayın Bahçeli. Sen bizden önceki iktidarın bir defa borçlusu durumdasın. Siz bu ülkeyi adeta çöküşe götürdünüz. Ama milletimiz bunun farkına vardı, dizi parlamentonun dışına attı. Bizi de tek başımıza iktidar yaptı" diye konuştu.

-GENÇLERE SESLENDİ-

Erdoğan, 'çözüm süreci' adını verdikleri bu yeni sürecin, daha güçlü, daha özgür, daha demokratik, daha huzurlu bir Türkiye hedefinin ileri bir adımı olduğunu ifade ederek, "Kimse bunu provoke etmeye gayret etmesin. Bunu ne Kılıçdaroğlu ne de Bahçeli provoke edebilir. Yeter ki milletin şuandaki yüzde 58 desteğini artırarak bu desteğini bizden esirgemesin. Biz artık elinde silah olanın değil, silah tüccarlarının değil, kan tacirlerinin değil milletin kazanmasını istiyoruz. Biz artık çatışma kültüründen beslenenlerin değil, 76 milyonun özellikle gençlerin, çocukların kazanmasını istiyoruz. 780 bin kilometre karenin top yekun kalkınmasının önünde tek bir engel kalmıştır, o da terör belasıdır. İleri bir demokrasinin önünde tek bir engel kalmıştır o da çatışmacı anlayıştır. Erciyes Üniversitesi'nde, Muğla Üniversitesi'nde bu çatışmaların içersinde yer alanlar bilsinler ki kendileri kazanmıyor. Tam aksine onlar bu vatana ihanet etmenin içersindedirler" dedi. Üniversite gençliğine seslenen Erdoğan, "Biz 1980 öncesinde bunun belalarını çok ağır ödedik. Aynı belayı siz de ödemeyin. Aynı faturayı siz de ödemeyin. Bu yanlış yollardan vazgeçin. Bir kardeş olmanın bilinci içersinde okullarınızı zamanında bitirin ve bu ülkeye, bu millete katkınız olsun" diye konuştu.

-"12 EYLÜL ÖNCESİ SOKAKTA VURULAN NİCE GENÇTEN GERİYE NE KALDI?"-

Terörün varlığı üzerine, çatışma kültürü üzerine inşa edilmiş bir anlayışın miadını doldurduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Vur de vuralım, öl de ölelim' sloganları karşısında, 'bunun da zamanı gelecek' diyerek kan üzerinden, çatışma üzerinden, gençlerin hayatı üzerinden istismar üretmek artık son bulmalıdır. Ben bu kürsünden 12 Eylül sonrası yaşanan idamları anlattım. Bu gencecik ölümlerden geriye acıdan, hüzünden başka ne kaldı? 12 Eylül öncesi sokakta vurulan nice gençten geriye ne kaldı? Kaç tanesinin hazin öyküsünü hatırlıyoruz? Birileri 'vurun' dedi, birileri 'ölün' dedi, 'öldürün' dedi, birileri 'bir sağdan bir soldan' dedi ve gencecik fidanları, gencecik hayatları söndürdüler. Soruyorum, Kim kazandı? Hiçbir suçu olmayan gençler asıldı da kim kazandı? Hiçbir günahı olmayan delikanlılar birbirlerine düşman edildi de kim kazandı? Kimin kazandığını bugün çok net görüyoruz. Çatışma kültüründen beslenenler kazandı. Ayrılıktan, bölünmüşlükten, parçalanmışlıktan, kardeşler arası husumetten çıkar sağlayanlar kazandı.Toplumu korkutmak, dizayn etmek isteyenler kazandı. Bunların kazanmasına daha ne kadar seyirci kalınır? Gençlerin kaybetmesine ama bunların koltuklarını muhafaza etmesine daha ne kadar müsemma edilebilir? 'Benim oy oranım yükselsin de kaç tane genç şehit olursa olsun' diyenlere daha ne kadar tepkisiz kalınabilir? Biz bu meseleyi çözmek zorundayız. Gençleri, çocukları sokağa sürüp onların arkasına saklanan korkaklara rağmen biz bu sorunu çözmek zorundayız."

'TÜRKİYE'NİN AYAĞINDA ARTIK PRANGALA ROLMAYACAK'

Başbakan Erdoğan, "Buradan AK Parti'ye oy versin ya da vermesin her bir kardeşime sesleniyorum" derken, "Herkes ama herkes gönlünü ferah tutsun. Hiç kimse tedirgin olmasın, hiç kimse yersiz endişelere kapılmasın. Çatışma kültüründen beslenen siyasi partilerin yaydığı korkulara hiç kimse aldanmasın, prim vermesin. Öyle bir Türkiye yükseliyor ki bu Türkiye'de inşallah acılar bitecek ve bu Türkiye'de inşallah gözyaşları dinecektir. Öyle bir Türkiye yükseliyor ki bu Türkiye'nin ayağında artık prangalar olmayacaktır" diye konuştu.

-"KORKAKLAR VE KORKUTANLAR KAYBEDECEKLER"-

76 milyon için yaşanılabilir bir Türkiye imar etmenin mücadelesini verdiklerini vurgulayan Erdoğan, "Milletim rahat olsun. Milletim söylenene değil, yapılana baksın, sonuca baksın. 10 yıldır milletimize korku saranlar nasıl mahcup oldularsa, inanın şu anda ağızlarından köpükler saçarak nefretin diline esir olanlar da mahcup olacak. Korkaklar ve korkutanlar kaybedecekler. Göreceksiniz milletimiz, Türkiye kazanacak" ifadelerini kullandı.

-AKİL İNSANLAR TESPİT EDİLDİ-

Başbakan Erdoğan, "çözüm sürecinin önemli bir aşaması olarak, süreci takip edecek, sürece yönelik toplumsal desteği perçinleyecek, çözüm iradesini güçlendirecek, toplumsal algıyı olumlu istikamette geliştirecek, farklı kesimleri, görüşleri değerlendirecek, kamuoyunda yaygın kullanılan adıyla, akil insanları" tespit ettiklerini açıkladı. Sözüne güvenilen, sözü dinlenen meseleyle ilgili birikimi olan, toplumun çeşitli kesimlerinin itibarını kazanmış yazar, akademisyen, sanatçı ve STK temsilcilerini oluşturdukları havuz içinde değerlendireceklerini söyleyen Erdoğan, şöyle konuştu:

"7 ayrı coğrafi bölgeye göre bir planlama yapıp, kısa süre zarfında da bu heyetteki isimleri de kamuoyuna duyuracak, heyetle büyük ihtimalle Perşembe akşamı bir araya gelerek istişarelerimizi yapacağız. Hem biz bu heyetteki akil insanların görüş ve önerilerini dinleyecek, onlarla istişarelerde bulunacağız hem de onlar bölgelerimizde bir kısım etkinliklere gerçekleştirerek, halkımızla, kanaat önderleriyle bir araya gelecekler. Oralarda belki sempozyumlar, paneller, konferanslar yapacaklar. Orada birebir görüşmeler yapabilirler, yerel, ulusal, uluslararası medyayla yine görüşmelerini yapabilirler. Bu konuda geniş bir çalışma zeminini onlar için hazırlamak istiyoruz. yeter ki bize bu bir aylık süre içerisinde çalışmalarını yapıp raporlarını sunsunlar. Onlar bu süreçte ne kadar aktif yer alırlarsa alsınlar, Türkiye'nin tüm akademisyenlerine, sanatçılarına, yazarlarına da ihtiyaç olduğu, onların da katkısının son derece önemli olduğu gayet açıktır. Buradaki temsili bir kadrodur. Bunun dışındaki kesimlerle de bu irtibatımızın olmayacağı anlamına gelmez."

-"BİZ BURADA ARAPÇA GRAMERLER ÜZERİNDE ÇALIŞMA YAPMIYORUZ"-

Tahriklere,sabotajlara, süreci bozmaya yönelik girişimlere karşı herkesin gücü oranında sürece dahil olmasını özellikle rica ettiklerine dikkat çeken Erdoğan, "Hemen başladılar zaten yazmaya, çizmeye, televizyon kanallarında falan. Akildi akil değildi gibi garip garip Arapça Türkçe arasındaki harflerin falan bunların analizini yapmaya varacak kadar bu işten uzak...Diyorum ya; yani siz bir şeyi çözmenin gayreti içindesiniz onlar da kendilerine göre, bakıyorsun Arapça bilim dilinde çok çok başarılı insanlar. Hemen buradan yaklaşarak bunu bu şekilde değerlendirmenin gayretine giriyorlar. Biz burada Arapça gramerler üzerinde çalışma yapmıyoruz. Bunun dilimize yansıması neyse buna göre bazı adımlar atıyoruz" dedi.

Erdoğan, iş üretmenin peşinde olduklarını kaydederken, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Bu gayret içerisinde bu sürece destek vermeyenler bizim için çok da önemli değil. Biz destek verenlerle yolumuza devam ederiz. Burada bizim derdimiz başka. Biz milletçe üzümü yiyoruz. Bağcı ile bizim işimiz yok. Birileri bağcıyı dövmeye gayret edecek, o dövülen bağcı bizsek bir yere kadar sabrederiz. Biz bir yanağına vur öbür yanağını uzat o anlayışta da değiliz söyleyeyim. Bizim bir yanağımıza vuran karşılığını bulur, onu da bilmelerini isterim. Biz bu süreçte en geniş katılımla başarıya ulaşmanın gayretinde olacağız. Bu gayretimizi de ortaya çok açık net koyuyoruz, koyacağız. Tüm toplumsal kesimlerin bu sürece destek vermesini, teröre karşı duyarlılık ortaya koymasını arzu ediyoruz. Biz bu eleştirileri yapanlara bakıyoruz; bazı sanatçılar korkuyor. Yine korkuyor, 'beni dışladılar. Ben bu tür şeylere katılmak istedim beni aforoz ettiler. Bana birçok yerden program vermez duruma geldiler' ama lafa da geldiği zaman demokratız. Sol öyle diyor ya şöyle demokratız böyle demokratız, ne demokrasisi? Bunların düşünce dünyasını paylaşmadığınız zaman tamamen aforoz ederler. Onların bağlı olduğu yerler bellidir. Terörün, çatışmanın, öldürmenin karşısındaki her bir vatandaşımızın aklıyla, yüreğiyle, diliyle, duasıyla sürece omuz vermesini özellikle istiyorum. Allah'ın izni, milletimizin desteğiyle oluşan umut, bahar havasının önünde hiç kimse duramayacaktır. Türkiye inşallah bu meseleyi rafa kaldırarak, daha emin adımlarla geleceğe ilerleyecektir."

02.04.2013 19:17:27