Erzurumajans-Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Hacettepe Üniversitesi Göç ve
Siyaset Araştırmaları Merkezi tarafından JW Marriott Otel'de düzenlenen
"Avrupa'da Göç, İslam ve Çokkültürlülük" konferansına katıldı.
Konferansın açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Gül, göçün, insanlık tarihi
kadar eski bir olgu olduğunu belirterek, tarihin her döneminde göçün,
toplumların, devletlerin ve kıtaların kaderini etkilediğini söyledi.
Göçün tarihine değinmeden, insanlık tarihini yazmanın mümkün
olamayacağını dile getiren Gül, küresel bir köye dönüşen dünyada, göçün
hala önemli bir olgu olarak karşılarında durduğunu kaydetti. 20. Yüzyılı
'nüfus patlaması ve şehirleşme'nin asrı olarak nitelendirdiklerinde,
21. Yüzyılın 'yaşlanan nüfus, toplumsal çeşitlilik ve uluslararası
göçün' asrı olması kuvvetle muhtemel olduğunu vurguladı. Göç konusunu
her şeyden önce temel bir sosyolojik kavram olarak ele alması
gerektiğini ifade eden Gül, "Yapılan bilimsel araştırmalar insanlığın
Afrika civarlarından tüm dünyaya yayıldığını göstermektedir. Bu durumda,dünya nüfusunun büyük bir bölümü, tarihin bir döneminde bir şekilde göç
etmiş toplumlardan oluşmaktadır" dedi.
"GÖÇLERE EN FAZLA ŞAHİT OLMUŞ COĞRAFYALARDAN BİRİSİ KUŞKUSUZ ANADOLU'DUR"
Göçlere
en fazla şahit olmuş coğrafyalardan birisinin kuşkusuz Anadolu olduğunu
sözlerine ekleyen Gül, bugün de iç savaştan kaçan yüz binlerce
Suriyeli'ye kapısını açan ve ev sahipliği yapan yine Türkiye olduğunu
belirtti.
Geleneksel olarak göçte kaynak ve transit konumda
bulunan Türkiye'nin, güçlenen ekonomisiyle artan ölçüde göç alan ülke
haline de geldiğini belirten Gül, "Ülkemiz bakımından artık çok boyutlu
bir nitelik kazanan göç sorunlarına layıkıyla cevap verebilmek için
hükümetimiz tarafından hazırlanan 'Yabancılar ve Uluslararası Koruma
Kanunu' tasarısı 4 Nisan 2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclis'inde
kabul edilmiştir. Dün de ben bu yasayı inceleyerek onayladım ve
yayımlanması için Resmi Gazeteye gönderdim. Bugünden itibaren kanun
geçerli hale gelmiştir. 'Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun
yürürlüğe girmesiyle, göç ve iltica konularında güncel şartlara cevap
veren bir mevzuatımızda artık oluşmuştur. Ayrıca, yeni yasa ile
münhasıran göç konusunun tüm alanlarında görev yapacak İçişleri
Bakanlığı bünyesinde 'Göç İdaresi Genel Müdürlüğü de kurulacaktır" diye
konuştu.
"KÜRESEL ISINMANIN ETKİSİYLE 'EKOLOJİK GÖÇ' MUKADDER GÖRÜNÜYOR"
Yaşanan
savaşlardan, yoksulluktan, doğal ve çevre felaketleri gibi sebeplerle
insanların doğdukları yerlerden göç etmek mecburiyetinde kaldığını dile
getiren Gül, küresel ısınmanın etkisiyle gelecek dönemde artan bir
şekilde 'ekolojik göç' olgusuyla karşılaşmanın mukadder göründüğüne
dikkat çekti. Binyıllar boyunca milletlerin, ülkelerin ve kıtaların
kaderlerinin hep değişime tabi olduğunu vurgulan Gül, tarihte müreffeh
toplumlar olarak büyük medeniyetler yaratmış pek çok halkın, zamanla
geri kalmış olabileceğini söyledi.
Gül, "Bugünün güçlü ve
müreffeh ülkelerinin de yüzyıl sonra ne durumda olacağını hiçbirimiz
bugünden tahmin edemeyiz. Dünyanın birçok yerine baktığımız da yüzyıllar
ve binyıllar önce çok büyük nüfusları olmuş, çok şaşalı hayatları olmuş
bir çok şehrin bugün harabeye döndüğünü, bunun örneklerini bir çok
kıtada gördüğümüzü hatırlarsanız binyıl sonra bugünkü kalabalık
şehirlerin ne hale geleceğini tahmin edemeyiz" dedi.
"IRKÇILIK, NE YAZIK Kİ BATI TOPLUMLARININ EN MÜZMİN HASTALIKLARINDAN BİRİDİR"
Göç
konusuna insanlık haysiyeti ve demokratik değerler çerçevesinden
bakıldığında ve meseleyi bu değerleri akılda tutarak çözmek zorunda
olduklarını belirten Gül, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan
haklarına saygı gibi değerlerin, Avrupa'da doğan ve küresel ölçekte
yansımaları olan değerler olduğunu söyledi.
Bugün Batı dünyasında
farklılıkları çatışma sebebi olarak gören aşırı görüşlerin halen zemin
kazanabildiğine şahit olduklarının altını çizen Gül, konuşmasına şöyle
devam etti:
"Irkçılık, İslam-karşıtlığı ve yabancı düşmanlığı,
Avrupa'yı etkisine alan ekonomik krizle de bağlantılı olarak ciddi bir
endişe kaynağı olmaya başlamıştır. Göçmenleri güvenlik, işsizlik, suç,
fakirlik ve diğer sosyal sorunların ana sebebi şeklinde gösteren
partilerin oy oranları artmaktadır. Halkın bu korkularına karşı, göç
konusunda sert tedbirler alan hükümetler ve ana siyasi partilerin
verdiği tepki de ayrı bir endişe sebebidir. Irkçılık, farklı kültürler
ve hayat biçimlerine dönük hoşgörüsüzlük, ne yazık ki Batı toplumlarının
en müzmin hastalıklarından biridir. Bu hastalık, toplumsal refah
dönemlerinde kontrol altına alınabilse de, özellikle ekonomik kriz
dönemlerinde yeniden baş gösteriyor. Bu hastalık Avrupa'da genellikle,
farklı dinden olan bir gruba dönük olarak nüksediyor. Geçmişte
yaşanılmış ve bugün de insanlığın kolektif hafızasında birer kara leke
olarak duran olayları burada hatırlatmak istemiyorum. Temennimiz bu tür
acıların bir daha asla yaşanmamasıdır."
"AVRUPA'DA YAŞAYAN TÜRKLER, IRKÇI HAREKETLERİN BOY HEDEFİ HALİNE GELMİŞTİR"
Avrupa'da
sayıları 5 milyona yaklaşan Türklerin, ırkçı hareketlerin boy hedefi
haline geldiğini kaydeden Gül, benzer şekilde Avrupa'da yaşayan diğer
Müslümanların da hem nefret suçlarına, hem de fiziki saldırılara maruz
kaldığının altını çizdi. Gül, "Çoğulcu demokrasilerde her zaman birtakım
aşırı uçtaki siyasi hareketlerin olması mümkündür. Bu marjinal gruplar
demokrasinin sağladığı özgürlükleri kötü amaçları doğrultusunda daima
istismar edebilmektedirler" dedi.
"Avrupa'da yaşayan Müslümanlar,demokratik ve hukuki mekanizmaları işleterek, bu tür saldırgan ve ırkçı
siyasetin gerçek yüzünü içinde yaşadıkları toplumlara göstermelidirler"
diyen Gül, "Irkçılık ve ayrımcılık demokrasinin düşmanıdır. Bu tehdidi,yine 'demokrasinin kendini koruma' reflekslerini harekete geçirerek
bertaraf edebiliriz. Bu nedenle, Avrupa'da insani ve demokratik değerler
bakımından 'ortak bir vicdana' sahip olan herkesi, bu tür aşırı
akımlarla mücadele etmeye davet ediyorum" diye konuştu.
"GELİŞMİŞ ÜLKELERİN NÜFUSU GİTTİKÇE YAŞLANMAKTADIR"
Gelişmiş ülkelerin nüfusunun gittikçe yaşlandığını sözlerine ekleyen Güm, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bu
durumun yarattığı sıkıntılara çare bulmak bakımından uluslararası göç,
geçmişte olduğu gibi bugün de ekonomik bir düzeltme faktörü olarak
karşımıza çıkmaktadır. Toplum içinde artan kültürel, dini ve etnik
farklılıklar, yeni bölünme ve gerginliklerin kaynağı olarak takdim
edilebilmektedir. Özellikle sosyo-ekonomik açıdan sorunlu toplumlarda bu
tür farklılıkların, yaşanan güçlüklerin kaynağı olarak görülmesi,
konuya daha da karmaşık bir boyut kazandırmaktadır. Söz konusu
çeşitliliği ve farklılığı uyum içinde yönetebilme kabiliyeti, modern
demokrasilerin en önemli vasıflarından birini oluşturmalıdır. Keza,
kültürel, dini ve etnik farklılıkları bir toplum için zafiyet değil,
aksine o ülkeyi zenginleştiren bir faktör olarak gören bir sosyal
kültürün kök salması için çaba gösterilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Ayrıca, kapsayıcı ve kucaklayıcı bir siyaset dili, göçmenlerin ve farklı
dini toplulukların entegrasyonu bakımından hayati önem taşımaktadır."
İslamın
ve göçmenlerin yüzyıllardır Avrupa'nın bir gerçeği olduğunu vurgulayan
Gül, "Avrupa kıtası, özellikle din bakımından çoğunluktan farklı olan
kesimlere hoşgörüyle yaklaşmadığı sürece; yeni Engizisyonların,
Holokostların ve Srebrenitsaların yaşanması muhtemeldir" şeklinde
konuştu.
"BİZLER, 'KOMŞUSU AÇKEN TOK YATAMAYAN' BİR KÜLTÜRE SAHİBİZ"
Uluslararası
camia olarak mutlu bir gelecek kurmak için ortak sorunların üzerine
cesaretle gidilmesi gerektiğinin altını çizen Gül, konuşmasına şöyle
devam etti:
"Yaşadığımız tecrübeler, sorunların üzerine
gidilmemesi durumunda nasıl kronik hâle geldiğini hep göstermiştir.
Küreselleşme çağında her bir sorunu tek başımıza çözemeyiz. Bu nedenle
hep birlikte hareket ederek, sorunların temel kaynağı olan bataklıkları
kurutmaya çalışmalıyız. Göç, işsizlik, ayrımcılık, yabancı düşmanlığı,
İslamofobi ve ırkçılık gibi sorunlara kaynak teşkil eden; gelir
adaletsizliği, yoksulluk, küresel ısınma, savaş ve çatışmalar ile
ekonomik krizlerle hep birlikte mücadele etmeliyiz. Bizler, 'komşusu
açken tok yatamayan' bir kültüre sahibiz. Bu nedenle, dünyanın herhangi
bir yerinde insanlar yokluk çekiyorsa, masum insanlar çatışmaların
içinde hayatlarını kaybediyorlarsa bizler burada sadece seyirci
kalamayız. Belki de Türkiye'yi, dostlarının gözünde her geçen gün farklı
ve erdemli kılan da budur. Afrika'ya yönelik politikamızın da; Arap
Baharı'nda halkların yanında yer almamızın da; altında yatan temel
unsurun bu olduğuna inanıyorum."
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, konuşmasının ardından karikatür sergisini gezdi.
11.04.2013 20:31:33
Gül'den ırkçılık tepkisi
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Avrupa'da sayıları 5 milyona yaklaşan Türkler, maalesef bu tarz ırkçı hareketlerin boy hedefi haline gelmiştir.