Bugün hem siyaset, hem ticaret, hem de spor yazacağım. Onun için aylardır "niye yazmıyorsun?" diyerek büyük bir erdemle söven, eleştiren ancak yaşam serüvenimizde beş kuruş katkısı olmayanlara onların diliyle değil, aklın ve hakikatin gözlemiyle cevap vermek istiyorum.
Lütfen okuyun!
Hem de sonuna kadar okuyun ki, neye ve niye sövdüğünüzü bilesiniz!..
Biz kalem işçisi delileriz ya; O zaman bir kez daha bağıralım!
Kolektif ruhla yola koyulan biriler kartel oluyor beyler!
Kartel!
Susalım mı?
Hakkın ve hakikatin karşısında susmak dilsiz şeytan olmak değil miydi?
Eee... O zaman!
Suçlu kim?
***
O, kazanmış, bu kaybetmiş sana ne!
Hele benim hiç umurumda da olmaz...
Ey, klavye delikanlıları...
Ey, Iphone şövalyeleri...
Evet sövün ama lütfen biraz da okuyun!
Hayat; emeğiniz, teriniz, sesiniz ve nefesinizle sponsoru olduğunuz; günü yıla, yılı asra çeviren takvimlerin yaprak arkasından ibaret değil...
ÖNCE TİCARET
Malum; Erzurum'da kime sorarsanız ticaret sıfır... Ticaniler ise trilyoner. Tıpkı değerli meslek büyüğüm Mehmet Şener'in bir yazısında betimlediği gibi, "Birileri suyu üfleyerek içiyor bu şehirde bazıları sudan para kazanıyor..."
Bu şehirde evinize ekmek aldığınız aynı zamanda 'rant a car' olan büfeci de, basın toplantısı düzenleyip "Yerel markalara destek olalım" derken yabancı markaları yudumlayan sanayici de tüccar!.
İkisinin de birer oyu var... Her ikisi de güce tapıyor...
Ne doğru umurlarında, ne de hep satıp ancak asla olamadıkları dürüstlük!
Oysa ticarette de, sanayide de, dahası insani olan her alanda geçerli tek akçe olan dürüstlük değil midir?
Ancak, öyle bir kentte ve öyle bir ortamda yaşıyoruz ki;
Günün sabahı ak dediğine öğlen; kara, ikindide; beyaz, akşam; sarı, yatsı; kırmızı, kuşluk vakti; mavi diyen riyakârlarla rengârenk oluyoruz. Sonra da dönüp; bu şehirde niye işsiz çok, niye kalkınma yok diye dert yanıyoruz!
Beyim... Beyim!
Tüm benliği ile tanıdığın bu kurnazları alkışlarsan sen daha çok kaybedersin!
Bu kadar değişkenlikle bukalemun bile olunmaz ki!..
Bu mantıkla sen cambaza bakarken, onlar bırak cebindekileri, yüreğinizdekileri de kucaklayıp götürmezler mi?
Dersen ki; bunun adı ticaret... Alan memnun, satan memnun, kazanan da benim!
Ben de derim ki;
Eyvallah!
Sen kazanmışsın, öbürü kaybetmiş bana ne!
Sırtınızdan yükünü tutanlar utansın!
Ya da; Erzurum'un adıyla bir yere gelerek putlaşanlar!
BİRAZ SİYASET
Ticaret ile siyaset her zaman at başı koşar... Ticarette kazanmak isteyen siyasette de vardır. Siyasette kazanmak isteyen ise ticarette!.. Ancak siyaset öyle menem bir şeydir ki; bazen ticarette kazandıklarını tüketirken, bazen hiçbir ticaret yapmadan seni zengin eder. Onun için bazı şark kurnazları hiç bir ticareti olmadan siyasete koşarlar.
Başaranları da vardır!.
Böylesi durumların en ideal örneklerini Erzurum'da görebilirsiniz. Çünkü bu kadim kentin en karakteristik özelliği budur. Her zaman birileri için (bakış açınıza bağlı, ya da yaşam algınıza) kurtarıcı ve koruyucu bir zırhtır bu şehir. Bazen adam olamayanları abat, bazen de son günlerin moda deyimi ile "dibine kadar adam olanları" harap eder.
Biz tribünlerdekilere de o meşhur darbı mesel düşer;
Böbürlenme padişahım senden büyük Allah var!
VE ŞİMDİ SPOR
Ticaretten ve siyasetten bahsederken sporu es geçemezsin... Hele spor denince akla gelen tek şeyin futbol olduğu bir ülkede bu gerçeği yadsımak ahmaklık olur. Bu gerçekle yüz yüze yaşadığımız için, adı büyük kendi küçük olan şehrimizin en büyük futbol takımı köy ve kasaba takımları ile yarış ederken siz, kendinizi Şampiyonlar Ligi'nde görürsünüz.
40 yıllık mazinizi unutur, 4 günlük tazının peşinden koşarsanız, bir avuç kârdaşınızla ortada kalırsınız ki, adınıza da temsil ettiğiniz makamlarınıza da yazık olur.
***
Hafta sonu Büyükşehir Belediyespor'un Play-Off umuduyla çıktığı deplasman maçını izlemek için As Başkan A.Metin Karadayı'nın nazik davetini kırmayarak değerli meslektaşım Recep Kapucu ile Yozgat'a gittik.
Yıllar önce Erzurumspor'un yine bir Play-0ff maçını izlemek için girdiğim Yozgat Şehir Stadyumu'nda yaşanan o hüznü burada tarif edemem...
Oysa ki yıllar önce yaklaşık 5 bin kişiyle "Dadaş... Dadaş!.." diye inliyordu o stadyum... Önceki gün ise Belediyespor, Play-Off umuduyla peş peşe goller atarken çıt çıkmıyordu!..
Çünkü, kaderi başkalarının elinde olanların büyük trajedisi sahadaydı...
Ve o trajedi benim içimi acıttı!
Hele, her şeye rağmen bu kentin adını bir yerlerden kazıyanlara inat, taşın altına ellerini değil aynı zamanda yüreklerini koyan 5-6 genç ve idealist işadamının yaşadığı o duygusal yıkımı hiç görmek istemezdim!
***
SONUÇ; bu kentin adına bir yerde olanlar artık şapkalarını önlerine koyup düşünmeli...
Her şeye rağmen çok örselense de Erzurum halen büyük bir marka!
Enseyi karartmaya gerek yok!
Yeter ki kendisinden başkasına güvenmeyen ve kendi aklına tapanlar bu yaşadıklarından azcık ders çıkarabilsinler!
Yok!.. İllada ; ''dediğim dedik, çaldığım düdük'' diye devam ederler ise; bilmem kaç farkla ezip geçip seçim kazanmanın da, bilmem kaç averajla Play-Off kaybetmenin de anlamı olmaz ...
Ve asıl o zaman olan Erzurum'a olur ki; o da bu şehre ve yaşayanlarına harbiden ihanettir!
07.05.2013 02:00:33