Erzurum Ajans-Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, referandum oylaması öncesi çıktığı yurt gezisinin 3. durağı olan Adıyaman'da muhalefet liderlerine yüklendi. MHP'yi; hırçın, öfkeli, nezaketsiz ve kontrolsüz olarak tanımlayan Başbakan Erdoğan, MHP'nin kuyruğuna takılmakla suçlayan CHP Lideri Kılıçdaroğlu'nu da, "Medyanın üfürmesiyle şişen yelken açık denizde alabora olup gider. Candaş, yandaş medyanın gazına gelenler havaya karışıp giderler. Yani manşetle gelenler manşetle giderler. Kendi arkadaş, dost, liderlerine ihanet edenler başka ihanetlerin mağduru olurlar" sözleriyle eleştirdi.
12 Eylül'de yapılacak olan referandum öncesi partisinin düzenlediği mitinge katılan Başbakan Erdoğan, öğle saatlerinde beraberinde Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Tarım ve Köy İşleri Bakanı Mehdi Eker, Genel Başkan Yardımcısı Abdülkadir Aksu ve bazı milletvekilleri ile birlikte ANA uçağı ile Adıyaman Havaalanı'na geldi. Havaalanında kendisini karşılayan protokol üyeleri ile tokalaşan Başbakan Erdoğan, daha sonra Başbakanlık otobüsü ile 15 kilometre uzaklıktaki miting alanına hareket etti. Başbakan'ın miting alanına giderken kullandığı güzergah üzerinde yolunu kesen kalabalığa selam verip, çocuklara da oyuncak dağıttı. Başbakan Erdoğan'ın gezisine kızı Sümeyye ile oğlu Bilal Erdoğan'ın da eşlik ettiği görüldü.
SICAK HAVADA BEKLEDİLER
Referandum mitinglerinin 3'ncüsü için Adıyaman'a gelen Başbakan Erdoğan, konuşmasını yapacağı Mustafa Yücel Özbilgin Parkı yanındaki boş alanda toplanan yaklaşık 10 bin kişi tarafından coşkuyla karşılandı. Kürtçe şarkıların çalındığı mitinge gelen kişiler, kontrol noktalarında üst aramaları yapıldıktan sonra alana alındı. Sabah saatlerinden itibaren alanda toplanıp üzerinde 'Evet' yazılı tişört giyip, şapka taşıyan ve bayrak sallayan kalabalıktaki bazı kişiler sıcak nedeniyle fenalık geçirdi. Bu kişilere, alanda bekletilen sağlık görevlileri müdahale etti. Miting sırasında ve Başbakan'ın geçiş güzergahında alınan güvenlik önlemlerine ek olarak bir polis helikopterinin de havada sürekli tur atması dikkat çekti.
'Türkiye seninle gurur duyuyor' sloganları ile platforma çıkan Başbakan Erdoğan, elini göğsüne götürerek kalabalığı selamladıktan sonra 12 Eylül'de Adıyaman'ın 'Evet' oylarıyla rekor kırmasını beklediğini ifade etti. Başbakan Erdoğan, Adıyaman'ın 22 Temmuz seçimlerinden yüzde 65.3, 2007 yılında anayasa değişikliği için yapılan halk oylamasında yüzde 85.2 gibi yüksek bir oranla tercihini ortaya koyduğunu ifade ederek, "Biz Adıyaman'ın emanetini bugüne kadar yere düşürmedik, düşürmeyeceğiz, mahcup olmadık bundan sonra da olmayacağız. Ben inanıyorum ki; 12 Eylül'de Adıyaman'da bizi mahcup etmeyecek ve rekor oy oranıyla bu büyük değişime evet diyecek" dedi.
DEMOKRASİ GÜÇLENECEK
7.5 yıllık iktidarları süresince karşılaştıkları zorluklara göğüs gerip, huzuru çoğaltmanın ve kardeşliği pekiştirmenin mücadelesini verdiklerini söyleyen Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"7.5 yılda önümüze nasıl engeller çıkarıldığının, nasıl tuzaklar kurulduğunun, nasıl hileler yapıldığının sizler şahidisiniz. Çetelerle üzerimize geldiler, hukuku zorlayarak üzerimize geldiler, hırçınlıkla, öfkeyle, tahriklerle üzerimize geldiler. Bu milletin emanetidir düşürmeyiz dedik ve hepsine karşı göğsümüzü siper ettik. Bu devran böyle gidemez, Türkiye bu şekilde geleceği yakalayamaz, 21. yüzyıl bu Anayasa ile Türkiye'nin yüzyılı olamaz dedik. İşte 12 Eylül'de halk oylamasına sunulacak Anayasa değişikliğinin özü de, özeti de budur. Türkiye'ye, aziz milletimize yakışacak; demokrasi daha da güçlendirilecek, ekonomiye güç katacak, çocuklarımızın istikbalini şekillendirecek bir Anayasa değişikliğini hazırladık ve sizin takdirinize sunduk. Biz TBMM'de görevimizi yaptık, biz sizin emanetinize orada sahip çıktık, şimdi artık söz, karar, yetki, mühür sizde. Bu büyük değişim hareketine siz omuz vereceksiniz Türkiye'nin rotasını bir kez daha siz çizeceksiniz. Güçlü bir Türkiye'ye, itibarlı bir Türkiye'ye, demokrasisi, hukuk sistemi evrensel normlara ulaşmış bir Türkiye'ye sizler evet diyeceksiniz."
MHP; HIRÇIN, ÖFKELİ, NEZAKETSİZ, KONTROLSÜZ
AK Parti'nin dilinin Türkiye'nin dili olduğunu ve Mevlana'nın diliyle gönül diliyle konuştuklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, MHP'ye yönelik eleştirileri sırasında 'Yuh' diye meydandan yükselen sese, "Öyle demeyin. Zaten sandıkta sizin evetleriniz onlara yetecek, yetecek. Fakat onlar son derece hırçın, son derece öfkeli, son derece nezaketsiz ve kontrolsüz biçimde AK Parti'ye, AK Parti'ye gönül vermiş insanlara, AK Parti kadrosuna hakaretler yağdırıyor. Fakat ben şuna inanıyorum MHP'nin üst kadrosu maalesef MHP'ye oy vermiş kardeşlerimin o zarafet ve nezaketini yansıtmıyor, yansıtamıyor. Fakat biz bunlara alıştık, bunların meşrebi budur dedik. Bunlar proje üretemez, ülke hayrına hizmet üretmez, üretse üretse hakaret, iftira, çamur üretir dedik." sözleriyle karşılık verdi.
Başbakan Erdoğan zaman zaman muhalefet partilerine yönelik kalabalığın 'Kıskananlar çatlasın' şeklindeki sözlerine, "Çatlamasın be onlarda evet desin" diyerek karşılık verdi.
LİDERİNE İHANET EDEN, İHANET MAĞDURU OLUR
MHP'nin meclise girdiği dönemde CHP'nin kuyruğuna takıldığını, son süreçte ise CHP'nin bu kez MHP'nin kuyruğuna girdiğini söyleyen Başbakan Erdoğan, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun ise manşetle geldiğini ve manşetle gideceğini ileri sürdü. Kendi dost ve liderlerine ihanet edenlerin de ihanetlerin mağduru olacağını ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Biliyorsunuz MHP meclise girdiği andan itibaren CHP'nin kuyruğuna takılmış öyle gidiyor. Ama şimdi roller değişti; artık CHP, MHP'nin kuyruğuna takılmış gidiyor. Önceki gün CHP Genel Başkanı Malatya'da konuştu, ben de buradan oraya gidiyorum. Hakaret ediyor, çirkin benzetmelerde bulunuyor, sövüyor, MHP ile aynı dili, aynı üslubu, aynı çirkin hakaretleri, aynı yıkıcı kavram ve kelimeleri kullanıyor. Biz AK Parti olarak kurulduğumuzdan beri siyasete seviye kazandırmanın, siyasetin üslubunu temizlemenin, siyaseti bir hizmet aracına dönüştürmenin mücadelesini veriyoruz. Ama maalesef bu beyefendiler siyasetin seviyesini üslubunu aşağılara çekmek için ellerinden geleni yapıyor. Taşıma suyla değirmen işte bu kadar döner. Medyanın üfürmesiyle şişen yelken açık denizde alabora olup gider. Candaş, yandaş medyanın gazına gelenler havaya karışıp giderler. Yani manşetle gelenler manşetle giderler. Kendi arkadaş, dost, liderlerine ihanet edenler başka ihanetlerin mağduru olurlar. İşte görüyorsunuz ayakları dolanmaya başladı. Ağızlarından çıkanı saatler geçmeden düzeltiyorlar. Kendi söylediklerini daha yatsı olmadan yalanlıyorlar. Çünkü yalancının mumu o kadar. Normal zamanda içlerinden geleni söylüyorlar ama azarı işitip anında çark ediyorlar.
MUHALEFETE 'EDEP YAHU'...
Muhalefet partilerinin liderlerine de tasavvuf diliyle 'Edep Yahu' diye seslenen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Ben buradan Adıyaman'dan muhalefet partilerine tasavvuf diliyle 'Edep Yahu' diyorum. Kendilerinden edep etmiyorlarsa, kendilerine oy vermiş o nezih insanlardan etmiyorlarsa bile, çocuk ve gençlerden edep etmelerini tavsiye ediyorum. İşte AK Parti ile diğerlerinin farkı budur. Bakın, DSP, MHP, ANAP bunlar gittiler IMF'ye borçlandılar. MHP'nin de içinde olduğu iktidar 30 milyar dolar borç aldı. Biz yaklaşık 2.5 yıldır IMF ile ilişkilerimizi kestik. Biz göreve geldiğimizde Türkiye'nin IMF'ye 23.5 milyar dolar borcu vardı, biz ise 7 milyar dolara düşürdük. Kim düşürdü bu borcu, biz düşürdük. Ah benim Adıyamanlı kardeşim; milli bankamız Merkez Bankası'nın kasasında 26.5 milyar dolar vardı, şimdi ise 75 milyar dolar var. Çıkmış bunlar konuşuyor ne konuşuyorsunuz kasaya bak kasaya, ödediğim borçlara bak. Biz geldik Türkiye'nin milli geliri borç oranı yüzde 74'tü. Yani yüz liranın 74'ü borçtu. Şimdi ise bunu 45'e düşürdük. Nasıl oluyor bu, yolsuzlukların olduğu iktidar bunu yapabilir mi? Kazanan, dürüst bir iktidar bunu yapar, işte biz bunu yapıyoruz. İhracatımız 32 milyar dolardı, krize rağmen geçen yılı 102 milyar dolarla kapattık. İşte bizim farkımız bu, biz üretiyoruz, aşkla sevdayla milletimiz için hizmet üretiyoruz, onlar ise laf üretiyor laf. Şimdi ne diyorum biliyor musunuz, sevdamız millet kararımız evet. hamdolsun bu iş bitti be. Dün Bingöl, Elazığ, bugün Adıyaman'da da bitti."
TÜRKİYE ŞANTİYEYE DÖNDÜ
İktidarda bulundukları 7.5 yıllık süreçte Türkiye'nin 81 ilini şantiyeye çevirdiklerini de dile getiren Başbakan Erdoğan, "Biz geldiğimizde Türkiye'de 6 bin kilometre bölünmüş yol vardı, biz yüzde yüz artırarak 12 bin kilometre yol yaptık. Yoksul, dar ve orta gelirli insanlarımız için 430 bin konut inşaatı başlatıp, 330 binini sahiplerine teslim ettik. 149 bin yeni derslik ürettik, okullarımızı bilgisayarlarla donattık. Türkiye'de üniversitesiz il bırakmadık ve 78 yeni üniversiteyi ülkemize kazandırdık. Dünyanın 17. en büyük ekonomisi olduk. Dünyayı kasıp kavuran küresel krize rağmen, dünyanın en büyük ülkeleri hamdolsun küçülürken biz Türkiye ekonomisini 2010 yılının Ocak, Şubat, Mart ayında yüzde 11.7 büyüttük. Türkiye'nin itibarını büyüttük. Artık, Gazze'de, Filistin'de, Kudüs'te Türkiye var. Dünyada gündem belirleyen bir Türkiye var. Türkiye artık gündemi belirlenen değil, gündem belirleyen bir ülke. Mazlum, mağdur, hakkın ve hukukun savunucusu bir Türkiye var. İnşallah daha da güzel olacak" diye konuştu.
CHP'YE 'DÜRÜST OL, DOĞRU OL'
Kalkınmanın temel şartının demokrasi olduğunu yıllarca yasaklara mahkum edilen Türkiye'de, yasakçı zihniyetin her on yılda bir Türkiye'yi geriye götürdüğünü ifade eden Başbakan Erdoğan, başörtüsü sorununu çözeceğini ifade eden CHP liderini sert sözlerle eleştirdiği konuşmasına şöyle devam etti:
"Şimdi çıkmış CHP başörtü sorununu çözeriz diyor. Dürüst ol, doğru ol doğru. Parlamentoda genç kızlarımızın üniversitelere başörtülü olarak girmelerine yönelik 411 oy çıktığı zaman onu anayasa mahkemesine kim götürdü? Onun altında senin de imzan vardı arkadaşlarının da imzası vardı. Dürüst, dürüst, dürüst olacaksın, dürüst siyaset yapacaksın, doğru hareket edeceksin. İnsanı üzen bu. Şimdi, 'Acaba iktidar olmak için ne yapalım her türlü doğru olmayan sözü söyleyebiliriz' onlara göre böyle. Onlar siyaseti böyle yaptılar yıllarca. Geldiler iki anahtar gösterdiler, hanginiz aldı. Yaptıkları hep bu, şimdi yoksul vatandaşlara asgari ücret vereceğim diyor. Yahu doğru ol, yalan söyleme, doğru ol doğru, dürüst ol. Ama ben buradan kusura bakmayın medyaya da sesleniyorum. Niye çünkü onlarda dürüst davranmıyor, tabi bir kısım medya. Ben buradaki arkadaşlarımı tenzih ederim, patronlarını genel yayın yönetmenlerini uyarıyorum. Niçin bunları yazmıyorsunuz, mecliste 411 çıktığı zaman bunu Anayasa Mahkemesi'ne kim götürdü, CHP götürdü. Niçin bunları kalkıp söylemiyorsunuz. Ah, ah benim halkın bunu yutmaz, yutmayacak. İnşallah Adıyaman özgürlüklere demokrasiye gerçek manada evet diyerek bu hayırcı zihniyeti dışlayacak. Bunları iteleyecek, öteleyecek, niye 'Siz dürüst değilsiniz' diyecek. Bunlar milli iradeye müdahale ettiler, ülkenin itibarını zedelediler, demokrasiyi gerilettiler, yasakları dayattılar, ekmeğimizi küçülttüler. İşte Şimdi biz buna 'Dur' diyoruz. İşte şimdi artık yeter sözde, kararda milletindir diyoruz. 12 Eylül'ün dayattığı anti demokratik Anayasa'da köklü değişiklik yapıyor. Türkiye'nin önünü açıyoruz, Türkiye'yi zincirlerinden prangalarından kurtarıyoruz. Bu AK Parti projesi değil, hiçbir hizmetimizi de partizanlık anlayışıyla yapmadık. 73 milyon bir ve beraberdir dedik. 73 milyon vatandaşı asla kamplara, kategorilere ayırmadık. Etnik milliyetçilik, bölgesel milliyetçilik, dinsel milliyetçilik yapmadık. Her şey Türkiye için, her şey millet için dedik. 780 bin kilometre karenin hiçbir karışını diğerinden ayrı gayrı görmedik. İşte onun için diyoruz; CHP'li, MHP'li, BDP'li veya bir başka partinin üyesi, mensubu, sempatizanı da olsa her kardeşimin Anayasa değişikliğine sahip çıkmasını özellikle rica ediyorum. Bu değişiklik hepimizin geleceğini ilgilendiriyor. Soframızdaki ekmeği ilgilendiriyor, topyekun Türkiye'yi, Türkiye'nin itibarını, demokrasisini ilgilendiriyor. Ülkenin hayrına hiçbir konuda bir araya gelemeyenler hayır oyunda bir araya geldiler. Allah aşkına şu tabloya bakar mısınız; kim hayır diyor? CHP, MHP, BDP hayır diyor, onlara ha bire gaz veren medya hayır diyor. YARSAV hayır diyor. Koltuk sevdasına düşmüş milleti çoktan unutmuş bir kısım bürokratlar, seçkinler hayır diyor. Bitmedi, çeteler, mafya, statükocular, vesayetçi anlayışlar, benim milletime bidon kafalı diyenler, göbeğini kaşıyan adamlar diyenler, milletin yaşam tarzını, tercihini aşağılayanlar hayır diyor. Peki kim evet diyor. Demokrasi isteyenler, özgürlüklerin hakların genişlemesini isteyenler, ülkenin büyümesini, gelişmesini, modern bir ülke gelişmiş bir ülke, daha demokratik, özgür, adil bir ülke olmasını arzulayanlar evet diyor. Millet iradesinin artık egemen olmasını isteyenler evet diyor. Statükodan, vesayetten yılan benim aziz milletim evet diyor İşte şimdi bir tarafta hayırcılar var, bir tarafta da millet var millet. Bir tarafta darbe Anayasası, bir tarafta da milletin anayasası var. Milletin anayasasına evet, darbe anayasasına hayır. İşte onun için MHP'ye, CHP'ye, BDP'ye ve diğer partilere oy vermiş kardeşlerimden bende koca bir evet bekliyorum Bunlar TBMM'de oy kabinine gidip hayır oyu bile kullanamadılar. Çünkü milletvekillerine, kendi arkadaşlarına güvenmediler. Arkadaşlarını kabine göndermediler. Mecliste hayır diyemeyenler şimdi çıkmış millete 'Hayır diyin' diyorlar. Bu ne anlayıştır ya. Mecliste oylamadan kaçınanlar aynı korkuyla milleti de oy sandığından kaçırmaya çalışıyorlar. Milletim bu ilkesizliğe prim vermez. Bu tutarsızlığı 12 Eylül 2010'da affetmez. 30 yıldır 12 eylül edebiyatı yapıyorlar. Buyurun gelin hesaplaşalım diyoruz yanaşmıyor, yanaşamıyorlar. 28 yıldır Anayasa'dan şikayet ediyorlar, rapor, kitapçık hazırlıyorlar. Gelin değişelim diyoruz, yanından bile geçemiyorlar. Sebep çok basit çünkü bunu meclise AK Parti getiriyor diye çekiniyorlar. AK Parti başarmasın, millet kaybederse kaybetsin diyorlar. Böyle bir anlayış olamaz bende buradan sesleniyorum, Türkiye kazansın biz kaybetmeye hazırız."
Halk oylamasına sunulacak değişiklikler ile, kadın haklarının, çocuk istismarının, gezi, yetim, dulların teminat altına alınacağını söyleyen Başbakan Erdoğan, işçilerin sendikal grev haklarının genişleyip, birden fazla sendikaya üye olma hakkı tanınacağını, memura toplu sözleşme hakkı tanınıp, kınama ve uyarı cezalarına yargı yolunun açılacağını, fişlemeye dur denileceğini bunun için herkesin sandık başında tercihini 'Evet' olarak kullanması gerektiğini söyledi.
26.07.2010 00:04:00