Erdoğan: Medyanın da bir namusu olmalı

Partisinin grup toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan, Mısır'daki idam kararlarıyla ilgili medyayı eleştirerek "Medyanın da bir namusu olmalı" dedi.

Erzurumajans-Haftalık olağan parti grubunda konuşan Başbakan Erdoğan, konuşmasına Yozgat'ın Boğazlıyan ilçesine vurgu yaparak başladı. ANAP döneminden bu tarafa sol partilerin elinde tuttukları ilçeyi 30 Mart yerel seçimlerinde kazandıklarını vurgulayan Erdoğan, bir ilki başardıklarını söyledi.

"KENDİNİ HALA RAHİP SANIYOR"

Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck'in Türkiye'ye yönelik eleştirilerine yanıt veren Erdoğan "Kendileriyle yemekte bunları açık açık konuştuk. Kendisine somut örnekler verdik. Eğer Almanya'da anlatılanları gider orada konuşurken, güçlü bir hükümetsiniz niye korkuyorsunuz diyor. Ben de nerden bunu çıkardın dedim. Ülkemizin içişlerine karışılmasına asla tahammül edemeyiz dedim. Devlet adamlığının gereği neyse onu yapsın. Herhalde kendini hala rahip sanıyor. Bir zamanlar rahipmiş bu. Bunlar çok çirkin şeyler" şeklinde konuştu.

"MEDYANIN DA NAMUSU OLMALIDIR"

Mısır'daki idam kararlarına da değinen Erdoğan "Dünyanın ilgisiziliği Mısır'daki darbeyi susarak onaylaması bu kararlarda teşvik edici rol oynadı. Peki burada 529 insanın idamına suskun kalmanızı ardından 693 idama suskun kalmanızı siz neyle ifade edeceksiniz? Hangi insani duygularla izah edeceksiniz? Onlar insan değil mi? Ey Doğan Grubu şimdi ne diyeceksin. Ey Ciner Grubu şimdi ne diyeceksin. Aynı çizgidekiler şimdi ne diyeceksiniz. Medyanın da bir namusu olmalıdır. Onun da bir namusu olmalıdır" dedi.

Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları;

Boğazlıyan'da ANAP'tan sonra ilk kez biz kazandık. Orda da büyük bir kalabalık vardı. 20 bin kişilik bir kalabalık bizi karşıladı. Orda da hep beraber bir olduk.

"KÖPRÜNÜN ALTINDAN ÇOK SULAR GEÇTİ"

Tarihe başka bir açıdan bakmamız lazım. Tarih güçlüler tarafından yazılıyor. Kendi tarihimiz bakımından biz bu talihsizliği maalesef çok acı şekilde yaşadık. 100 yıl uzun bir zaman dilimi. Köprünün altından çok sular aktı. Devletler gizli arşivlerine belli süreler koyarlar 50-100 yıl içinde bunlar açılır.

"KORKULARIMIZDAN ARINMAMIZ GEREK"

Bizim de artık soğukkanlılıkla bunları ele alma gerçekleri olduğu gibi öğrenme vaktimizin geldiğini düşünüyorum. Bizim 100 yıl önceki tüm bu olayları korkularımızdan arınarak ele almamız gerektiğini düşünüyorum. Osmanlı Karlofça ile ilk kez toprak kaybetti. 1923'e kadar 224 yıl boyunca devletimiz milletimiz ecdadımız sürekli cepheden cepheye koştular. Nadir zaferlerin yanında büyük yenilgiler yaşandı. Büyük trajediler göçler katliamlar yaşandı. Anadolunun her evinden fertler cepheler gitti geri dönmedi.

"KORKULARIN ÜZERİNE CESARETLE GİTMELİYİZ"

Bu süreç millet hafızasında yer edindi ve bir takım korkular oluşturdu. Bu korkular hem Osmanlının hem Türkiye'nin bir takım elitleri tarafından son derece elverişli bir istismar aracına dönüştürüldü. Milletin korkuları millet üzerinde bir tehdit ve şekillendirme aracı olarak kullanıldı. Son 200 yıldır bu topraklarda bölünme ve irtica toplumu terbiye etmek için kullanılan neticesi de alınan iki önemli korku oldu. Bazı tarihi hadiselerin 100. yıllarına yaklaşırken bu korkuların tehdit aracı olarak kullanılmasını artık masaya yatırmak korkuların üzerine cesaretle gitmek zorundayız.

"BİLİM ADAMLARINA BU İŞİ HAVALE EDELİM"

Bugüne gelen belirsizliğini koruyan ve sürekli istimar edilen her hadisenin artık tüm boyutlarıyla açığa çıkması en büyük arzumuzdur. ittihad Terakki fırkası, 31 Mart vakası, isyanlar, 1915 olayları sağlıklı şekilde konuşulmamış ve siyasi istismar aracı haline gelmiş her meseleyi açık yüreklilikle konuşalım diye defaatle ifade ettik. Bu meseleleri siyasetin konusu ve malzemesi olmaktan çıkaralım. Bilim adamlarına bu işi havale edelim.

"KORKULARLA YAŞAYAN MİLLET REFORM YAPAMAZ"


Tarihle yüzleşme sadece milletimizin yapacağı bir şey değildir. Sadece bizim yapmamız yetmez. 100 yıl öncesinin korkularını acılarını trajedilierini sürekli diri tutan büyüten toplumlarını şekillendirmek için kullanan her millet ve devlet de artık bu yüzleşmeyi yapmaları gerekir yapsınlar diyorum. Korkularla yaşayan hiçbir millet devlet reform yapamaz. 77 milyonun her bir ferdinin kendisini bu milletin asil ferdi olarak görmesini gönülden arzu ediyoruz demiştik. 12 yıldır milletimize ve devletimize bu özgüveni kazandırmanın mücadelesini veriyoruz.

"AYRIMCILIK VARSA ORADA ZULÜM VAR"

Geçen hafta İmam hatip lisesi mezunları ile Kutlu Doğum münasebetiyle bir merasimde bir araya geldik. Orada binlerce gence bunu anlattım. Bu ülkenin bir vatandaşı etnik kökeni mezhebi dini inancı değerlerinden dolayı eğer ayrımcılığa uğruyorsa orada zulüm var demektir. Biz on yıllardır devam eden bu zulmü sona erdirmenin mücadelesini veriyoruz.

"BAŞINI ÖNÜNE EĞMEYECEKSİN"


AK Parti olarak 12 yıldır kararlı olarak zulmün ve korkuların üzerine gidiyoruz. Türk müsün korkmacaksın. Kürt müsün Arap, Çerkez, Laz korkmayacaksın. Sünni misin Alevi misin artık korkmayacaksın... Namaz kıldığın için oruç tuttuğun için çocuğunu Kuran kursuna gönderdiğin için başörtüsü taktığın için artık çekinmeyeceksin başını önüne eğmeyeceksin, artık korkmayacaksın.

ALMANYA CUMHURBAŞKANINA YANIT


Dün Alman cumhurbaşkanı gelmiş benimle konuştuktan sonra ODTÜ'ye gidiyor benimle ters şeyler konuşuyor. Kendisine yalan yanlış neler öğretildiyse onu ifade ediyor. Bunu bizimle paylaştığın gibi ODTÜ'de yansıtsana. ODTü'de ona ev sahipliği yapanların gerçekleri ona söylememeleri üzüntü verici. Bu ülkede bunları söylememeleri üzücü. Almanya'da Alisiz Alevilik diye bir şey var. Ateist bir zihniyetin alevilik kisvesi altında bir yapı var. Sen bu yapıyı bize alevilik olarak yansıtıyorsun. Almanya'daki bir kısım bir avuç grup var bu grubu destekliyor Almanlar, onların diliyle gelip burada konuşuyor. Bu yakışmaz. Hele hele bir devlet adamına yakışmaz. Bu yakışmaz.

"NEREDEN ÇIKADIN BUNU DEDİM"

Kendileriyle yemekte bunları açık açık konuştuk. Kendisine somut örnekler verdik. Eğer Almanya'da anlatılanları gider orada konuşurken, güçlü bir hükümetsiniz niye korkuyorsunuz diyor. Ben de nerden bunu çıkardın dedim. Ülkemizin içişlerine karışılmasına asla tahammül edemeyiz dedim.

"KENDİNİ HALA RAHİP SANIYOR"

İçişlerine karışmak gibi olmasına ama... diyor... Biz amadan çok çektik. Devlet adamlığının gereği neyse onu yapsın. Herhalde kendini hala rahip sanıyor. Bir zamanlar rahipmiş bu. Bunlar çok çirkin şeyler. Biz A'dan Z'ye ne yaptığımızı kendisine anlattık. Böyle bir anlayış bizi üzmüştür. Bütün özgürlükleri bu ülkede yaşamak herkesin hakkı. Kimsenin çekinmesine korkmasına gerek yok. 77 milyon hepimiz aynı devletin vatandaşıyız.

"HANGİ REFORMUMUZ TÜRKİYE'Yİ BÖLDÜ"


 Bugün hala belli konularda korkuları olan korkutulan vatandaşlarımızın da bu korkularını sorgulamalarını istiyorum. Asırlardır bizi bölünmekle korkutuyorlar. Hep böyle diyerek asırlardır özgürlüklerin önüne set çektiler. 12 yılda bizi korkuttukları konularda biz cesur adımlar attık. Ne oldu? Türkiye bölündü mü? Diyarbakır'a gidip Kürt meselesi derseniz Türkiye bölünür diyorlardı. Ben 2005'te dedim ne oldu? Farklı dil ve lehçelere izin verirseniz bölünür diyorlardı. Ne oldu? Biz bunları serbest bıraktık. Ne oldu? Bölünmedi.. Her reformun karşısına Türkiye bölünür diye karşı çıktılar. Hangi reformumuz Türkiye'yi böldü, dağılmasına sebep oldu?

Bir başka korku aracı da irtica korkusuydu. 150 yıldır milletin değerlerine sahip çıkmasına irtica gelir diye karşı çıktılar. Akif diyor ya zulmü alkışlayamam...

"İMAM HATİPLERİN ÖNÜNÜ AÇTIK İRTİCA MI GELDİ?"


İşte buyurun Akif merhum da öyle anlatıyor. Eğer bu irticaysa hepimiz mürteciyiz diyor... Üniversitelerde başörtüsünü özgür hale getirdik. İrtica mı geldi? Kamuda başörtülü çalışma imkanı getirdik irtica mı geldi? İmam hatip liselerinin siyer derslerinin önünü açtık irtica mı geldi? Selam verdiği namaz kıldığı oruç tuttuğu için aşağılanan vatandaşlarımıza özgüven temin ettik irtica mı geldi? Yaptığımız reformlar ne Türkiye'yi böldü ne de geri götürdü. Tam tersine Türkiye daha bir oldu... Kardeş oldu. Her alanda daha ileri seviyeleri yakaladı.

"BAŞÖRTÜSÜ UYDULARIN KUYRUĞUNA TAKILMIYORMUŞ"

Ne diyorlardı uzay çağında başörtüsü mü takılır diyorlardı. İşte şimdi başörtüsü serbest. Türkiye de uzay çağını uzaktan izlemiyor yaşıyor. Ardı ardına uzaya uyduları bu iktidar gönderiyor. Başörtüsüne karşı çıkanlar uzaya uydu mu gönderdi? Gördükki başörtüsü o uyduların kuyruğuna takılmıyormuş.

"KORKAN BİR MİLLET GELECEĞİ İNŞAA EDEMEZ"

12 yıl içinde korkuların endişelerin çekincelerin ne kadar yersiz asılsız olduğunu gördük. Asırlardır bizi korkuttukları meselelerin çözümünün ne kadar kolay olduğunu gördük. Biz korkularıyla yaşayan ve sürekli çoğaltan bir millet olamayız. 100 yıl öncesine ait korkuların bugün hala toplumu ve siyaseti şekillendirmesi için istismar edilmesine müsade edemeyiz. Bölünürüz parçalanırız dağılırız korkularıyla Türkiye'de siyaset ve toplum baskı altına alınmak istendi. Korkan bir millet geleceği inşa edemez. Dünyada iddia sahibi olamaz. Korkularıyla yaşayan toplumlar reform yapamaz. 100 yıl öncesinin korkularını hafızalarından söküp atamayanlar küresel denklemde kendilerine yer bulamaz.

Bizim istiklal Marşımızın millete ilk talimatı Korkma talimatıdır. Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen alsancak...

"GENEL MÜDÜR YÜZLEŞEBİLDİ Mİ?"

İşte biz 12 yıldır lafta değil fiiliyatta korkmuyoruz. Milleitn korku içinde yaşamasının nedeni olmadığını vurguluyoruz. Biz geçmişin ağırlıklarından zincirlerinden cesaretle kurtuluyoruz. Türkiye'nin önündeki korku duvarlarını yıkıyoruz. Kadim tarihimizde korkacağımız yüzleşmekten çekineceğimiz hiçbir hadise yoktur. İşte Dersim hadisesiyle yüzleştik. Peki anamuhalefetin genel müdürü yüzleşebildi mi? Çünkü Dersim'in gerçek destekleyicisi onlardı faili onlardı. CHP hala bunun hesabını verebildi mi? Veremez. Ama bakın CHP'nin genel müdürü de kalkıp bu konuda bir cümle edemiyor.

"CESARETLENDİRİCİ OLDUK"

Faili meçhullerle yüzleştik. Diyarbakır cazevi ile yüzleştik. Sivas Çorum Maraş Gazi olaylarıyla yüzleştik. Devletin devamlılığından hareketle bunları ortaya çıkardık. Bir siyasetçi olarak biz üzerimize düşeni yapmaya çalıştık. Karanlık hadiselerin aydınlanması için cesaretlendirici olduk. Yazılamayanların yazılmasını temin ettik. Her seferinde korkuların yersiz olduğunu hem millete hem dünyaya gösterdik.

Biz korkmayacağız. Biz tarihi farklı yazanlardan çarpıtanlardan tarihinden utananlardan olmadık ve olmayacağız.

"MUSTAFA KEMAL YENİ BİR SAYFA AÇTI"

Tarihte ne yaşanmış olursa olsun hiçbir millet tarihinin esiri olamaz. Tarihinin esiri olan milletler geleceğin tarihini kendileri yazamaz. 1914-22 arasında dedelerimiz onlarca devletle savaş yaptılar. Rusya, İngiltere, Fransa, Yunanistan, İtalya ile savaştılar. Bütün Arap coğrafyasında mücadele verdiler. Gazi Kemal hemen 1923'ten itibaren yeni bir sayfa açtı. Osmanlı ordusunun bir zabiti olarak bütün cepheleri görmüştü. Ama kin gütmedi küsmedi. Uluslararası ilişkielri intikam duygusuyla tesis etmedi. 100 yıl öncenin kinine takılıp kalsak bölgemizdeki hiçbir ülkeyle iyi ilişkilerimiz olamaz. Fertlerin devletlerin ve milletlerin psikolojisi asırlık acılar üzerine bina edilemez. Asırlık acıların her gün biri büyütülüyor ise bu devletler ve milletler adına sağlıklı bir ruh hali olamaz.

"BİZ TARİHİ AYDINLATMAYA HAZIRIZ"

12 yıldır açık açık söylüyoruz. Biz tarihle yüzleşmeye hazırız. Bunu başaracak olan siyasetçilerden önce bilim insanlarıdır. Biz arşivlerimizi açmaya da hazırız. Bizim arşivlerimiz şu anda açık. Diyoruz ki hıçkırıkları durduralım. Ön yargıları bir kenara bırakalım. Objektif biçimde tarihi gerçekleri ortaya çıkaralım. Korku kin ve nefreti çoğaltmayı bırakalım. Biz Türkiye olarak buna hazırız. Bizim korkumuz yok. Büyük devletlerin büyük milletlerin korkusu olmaz. Bizim de korkumuz yok. Büyük acılar çekmiş bir millet olarak yeryüzündeki her ferdin acısını anlarız. Biz tarihi aydınlatmaya hazırız. Ortak acılarımızı paylaşmaya ve anlamaya hazırız. Korkmadan çekinmeden sıkılı yumruklarla değil tokalaşarak konuşmaya hazırız. Büyük devlet ve millet olarak tarihinden ve istikbalinden korkmayan bir ülke olarak bir asır önceki hadiselerin anlaşılmasını isterken karşıdan da bunu görmeyi arzularız.

"RABBİM BU TÜR ACILAR YAŞATMASIN DİYE DUA EDİYORUM"

Umut ederiz ki gerek Ermenistan devleti gerekse diaspora bizim bu yürekli adımımızı görür ve aynı tavrı onlardan da bekleriz. Barış dostluk ve dayanışma üzerine bir gelecek inşa etmek istiyoruz. Bir kez daha 99 yıl önceki hadiselerde hayatını kaybeden tüm Osmanlı vatandaşlarına taziyelerimizi ifade ediyorum. Rabbim bize ve hiçbir millete bu tür acılar yaşatmasın diye dua ediyorum.

 Biz açıklamamızı yaptık ve bundan sonra samimi olan bir çok Ermeni vatandaşlarımızdan gazetelerde tebrikler tebrik telgrafları ve ziyaretler için randevu talepleri aldık. Bizimle yaşayanlar bunun farkında. Ama diasporanın kontrolü altındakiler işi karıştırmanın hedefindeler. 8 ayrı dilde yapılan açıklamadan sonra bu konuda olumlu yaklaşımlar da ifade edildi. Bu duruşumuzu aynen devam ettireceğiz.

"MHP VE CHP İSTİSMAR SİYASETİNE BAŞLADI"

24 Nisan'da yayınladığımız bir mesajımız var. Bunun ardından MHP ve CHP derhal istismar siyasetine başladı. Buna şaşırmadım. Türkiye'nin asırlık konularını istismar etmek her zaman onların siyasetlerinin merkezinde oldu. Ak Parti attığı adımları bunlara sorarak veya çekinerek atar zannediyorlar. Biz kararlarımızı istişare ile alırız. Sizin bu konudaki duruşunuzu zaten biliyoruz. Sizin atacağınız bir adım olsaydı 100 yıl boyunca atardınız. Siz atamadınız çünkü siz ürkeksiniz, korkaksınız bir şeylere rağmen yaşıyorsunuz. AK Parti karşısında ya da geçmişteki reformlardaki tutumlarına bakın. Her zaman korkulardan beslendiklerini görürsünüz. CHP hiçbir plan proje ortaya koymadan bütün siyasi hayatını sadece bölünme ve irtica korkusu pompalayarak devam etti. Bir asırdır hatta iki asır öncesi korkularını yaşatmak CHP'nin değişmez siyasetidir. Kendi kanlı yasakçı tarihiyle hiçbir zaman yüzleşemedi. 1950'den bu güne kadar her reformun karşısında bölünme veya irtica ile karşı durduğunu görürsünüz.

"BDP YENİ YENİ PARTİLER KURUYOR"

MHP de özellikle şu anki yönetim altında tarihi acılardan beslenmeyi siyaset tarzı olarak benimsediği aşikar. Her şehit cenazesini kanı istismar aracı olarak kullanmış ama hiçbir zaman çözümün bir parçası olmaya yanaşmamıştır. Önemli hadiselerin 100. yıl dönümlerini yaşarken yeni bir muhalefet ihtiyacının bu noktada da önemli olduğunu görüyoruz. Böyle bir muhalefet anlayışıyla yürümek takdir edersiniz ki bizim de işimizi zorlaştırıyor. Bizim önümüzde 2023 hatta 2053 hatta 2071 hedefleri var. Ama CHP'nin 31 Mart'ta Dersim'de 27 Mayıs'ta takılddığını görürsünüz. MHP'nin bir statüko partisi olmaktan kurtulamadığını terörsüz bir Türkiye hedefine hala ısınamadığınnı görürsünüz. BDP'nin yakın tarihteki acıları aşamadığını kısa süre aralıklarla sık sık yeni yeni partiler kurduklarını görürsünüz. Onlar da bunlarla iştigal ettiler.

"12 YILDA 8 SEÇİMİ SANKİ ONLAR KAZANDI"

30 Mart'ta en zor şartlarla gelen parti bizdik. 30 Mart'tan tartışmasız başarıyla yüzde 46 oy oranıyla çıkan biziz. Tüm Türkiye'yi kucaklayan parti yine biziz. 30 Mart'tan sonra da çaışan parti yine biziz. Hani dışardan baksalar AK Parti'nin bu kadar gayretle çalışmasını görseler zannederler ki seçimi AK Parti kaybetti. O kadar rahatlar ki. O kadar kaygısızlar ki... 12 yılda sekiz seçimi sanki biz değil de onlar kazandı.

"VİCDANI SIZLAYAN BİR İNSAN OLARAK SESLENMEK İSTİYORUM"

Şimdi de çok önemli hayati bir konuyu sizin şahsınızda ve dünya televizyonları olarak bizi takip edenlere buradan seslenmek istiyorum. Vicdanı sızlayan bir insan olarak seslenmek istiyorum. İdama karşı çıktığını söyleyen ülkelere ve o ülkelerin yöneticilerine sesleniyorum. Ben insanım diyenlere sesleniyorum. Dünya siyasi liderlerine sesleniyorum. Kardeş ülke Mısır 3 Temmuz'da seçilmiş hükümete karşı yapılan askeri darbenin ardından, yüzde 52 ile seçiliyor, haklarını arayan insanların tutuklanmasını ve idamla yargılanmalarını kaygıyla takip ediyoruz. 529 kişi hakkında 20 dakikada mahkeme idam kararı vermişti. Bunların 492'si müebbete çevrildi. 37'sinin idamı onaylandı. Maalesef bunların ardından yeni 683 kişi hakkında da 9 dakikada bu defa idam kararı alındı.

"TÜRKİYE'Yİ BİRBİRİNE KATMAK İSTEDİNİZ"

Dünyanın ilgisiziliği Mısır'daki darbeyi susarak onaylaması bu kararlarda teşvik edici rol oynadı. Tahrir'de hükümet karşıtı gösteriler başladığınıda batılılar bunu özgürlük hareketi olarak teşvik ettiler. Orada da malum sosyal medya özgürlük adına önemli vazifeler gördü. Ancak askeri darbe ardından katliam ve idamlar başlayınca özgürlük savaşçısı o sosyal medya hesaplarının sustuğunu gördük. Ukrayna'da gençleri sokağa dökmek için özgürlük adı altında kullanılan sosyal medyanın çıkan sonuç karşısında sessiz ve tepkisiz olduğunu gördük. Ülkemdeki Gezi olaylarında bize karşı tavır takınanlara başta yazılı ve görsel medya olmak üzere özellikle sesleniyorum. Orada 12 tane ağacın yeri değiştirilmişti. Bundan dolayı Türkiye'yi birbirine katmak istediniz.

"EY CİNER GRUBU, EY DOĞAN GRUBU ŞİMDİ NE DİYECEKSİN?"


Peki burada 529 insanın idamına suskun kalmanızı ardından 693 idama suskun kalmanızı siz neyle ifade edeceksiniz? Hangi insani duygularla izah edeceksiniz? Onlar insan değil mi? Ey Doğan Grubu şimdi ne diyeceksin. Ey Ciner Grubu şimdi ne diyeceksin. Aynı çizgidekiler şimdi ne diyeceksiniz. Medyanın da bir namusu olmalıdır. Onun da bir namusu olmalıdır. Dün Alman Cumhurbaşkanına da söyledim. Hani AB üyesi ülkelerde idam yasaktı. Hala AB'den ciddi bir çıkış görmüyorum. Olmaz böyle şey diyor tamam da ne olamaz. Hangi eylemi yaptı AB üyeleri. ABD'de var mı böyle bir ses yok. Rusya da var mı yok... Ama Tayyip Erdoğan veya AK Parti konuştuğu zaman işte bunlar Müslüman oldukları için böyle konuşuyorlar ucuzluğuna gidiyorlar.

Bu iş bu kadar kolay değil. Eğer insanın değeri varsa bunu kim olursa olsun ortaya koymak zorundasınız. Ukrayna'da öldürülen de aynıdır Mısır'da öldürülen de aynıdır. Burada bir zulüm varsa evet zalimler için yaşasın cehennem diyoruz.

29.04.2014 13:34:22