Eğilmez: İran İslam Birliğinin en büyük engeli

Atatürk Üniversitesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi. Dr. Savaş Eğilmez, İran'ın İslam Birliğinin en büyük engeli olduğunu belirtti.

Erzurumajans-Atatürk Üniversitesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi. Dr. Savaş Eğilmez, İran'ın İslam Birliğinin en büyük engeli olduğunu belirtti.

Arap baharının tetiklediği değişim sürecinin Ortadoğu'nun jeopolitik yapısında köklü değişikliklere yol açarak bölgesel ve küresel aktörlerin Ortadoğu politikalarını yeniden değerlendirmelerine neden olduğunu kaydeden Eğilmez, "Bu değişim süreci bölgedeki tek müttefiki olan Suriye'ye gelene kadar İran jeopolitik çıkarlarına hizmet ederken, Arap baharı Suriye'ye geldiğinde farklı bir tavır almıştır." dedi.

İran'ın, siyasi emelleri uğruna insanlık dışı her türlü faaliyeti gerçekleştirdiğini ifade eden Savaş Eğilmez, "Böyle bir ortamda İran'ın savunma stratejisinde Suriye ve Hizbullah ile geliştirdiği ittifak ilişkisi önemli bir yer edinmiştir. İran'ın savunma stratejisinde kritik öneme haiz olan Suriye'de ortaya çıkan isyanı bastırmak ve Beşar Esad'in iktidarını korumasını sağlamak için ağır bedeller ödemeyi göze almış durumda. Son bir yılda nerdeyse her gün Suriye de iki İranlı asker yaşamını yitirdi. Üstelik bu askerlerin içerisinde generalinden, yüzbaşısına rütbeli askerler de mevcut. Çatışmaların başladığı günden beri, Suriye'de resmi rakamlara göre 258 yerel kaynaklara göre 1000 e yakın kayıp veren İran Devrim Muhafızları, bunların 63 ünü son bir ayda kaybetti. İran'ın kayıplarının yaşandığı bölgelerin haritası çıkarıldığında ise ilk göze çarpan noktanın Devrim Muhafızlarının daha çok Halep ve çevresinde faaliyet gösteriyor olmasıdır. Her fırsatta Esad'ın kalmasını istediklerini ve onun yerine başkasının gelmesine izin vermeyeceklerini ısrarla dile getiren İran'ın, bunu sağlamak için birçok şeyi göze alabileceğinin en önemli kanıtlarından biri de son bir ayda verdiği askeri kayıplardır." diye konuştu.

Başta Haşdi Şabi olmak üzere İranlı milislerin desteklediği Beşar Esad rejimi ve Rusya 4,5 aydır kuşatma altında tuttukları Doğu Halep'te, 15 Kasım'dan bu yana düzenledikleri saldırılar sonucu yaklaşık bin 150 sivilin hayatını kaybetmesine neden olduğunu belirten Atatürk Üniversitesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi. Dr.Savaş Eğilmez, şöyle konuştu:

"Kadı ve çocukların acımasızca katledildiği, sivillerin bımbalandığı, başta çocuklar olmak üzere birçok insanın açlık ve susuzluktan öldüğü Halep'e Türk devleti haricinde bütün dünya sırtını döndü. Tüm dünya bu durumu görmezdekten gelerek yaşanan katlima, sunni soykırımına ortak olmuş oldu. Adında İslam kelimesi geçen ama aslında modern çağın en büyük fitnesi olan İran, Suriye ve Irak'ta yaşanan sunni katliamının baş aktörüdür. Haşdi Şabi gibi Deaş'tan hiçbir farkı olmayan, binlerce ücretli katilden oluşan örgütü ile Halep'i attığı bombalarla, sıktığı kurşunlarla, sebep olduğu susuzluk ve açlıkla öldürmüştür. Kerbela'yı siyasi emellerine alet ederek, şii katilleri aracılığı ile hiç bitmeyecek bir şii-sunni savaşı başlatan da İran olmuştur. Sözde İslâm devleti olan İran, Suriye'de, Irak'ta, Yemen'de ve Lübnan'da müslümanları katlederek 21.yy'ın şeytanı olarak tarihteki yerini almıştır.

Suriye'nin Halep kentinde rejim güçleri tarafından abluka altına alınan siviller, İran destekli milisleri tarafından katledilirken İran'ın başkenti Tahran'da, yüzsüz bir faaliyet düzenlenerek "30'uncu Uluslararası İslami Vahdet Konferansı" toplandı.

Çocuklar ve kadınlar başta olmak üzere Halep'teki sivilleri katlederek insanlığı ve İslamın değerlerini hiçe sayan İran, bu konferansla İslam dünyasının birliğini amaçladığını iddia ediyor. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, paralı katillerinin Halep'te yaptığı katliamı görmezden gelerek, "Şiddet hangi mezhep veya milletten gelirse gelsin İslam'a aykırıdır. Kan dökerek ve masumları öldürerek peygamber ve İslam'a yakınlaşılmaz." diyerek tam da münafıklığın ne demek olduğunun kusursuz bir örneğini sergilemiştir. İran yönetimi Suriye'deki gelişmeleri bölgesel gerginlikler ve hesaplaşmalar üzerinden okurken, Türkiye'nin Suriyeli rejim muhaliflerinin yanında yer alması, iki ülkenin karşı taraflarda durmasıyla sonuçlanmış durumda. Şimdilik Türkiye ile İran yöneticileri Suriye meselesi ile ilgili birbirlerini hedef alabilecek açıklamalardan uzak durmaya çalışsa da iki tarafın keskin duruşları, bir noktadan sonra karşı karşıya gelmelerine neden olacaktır. Türk kamuoyu Rusya-Suriye ilişkisini yakından takip ederken, İran'ın Suriye'deki konumu ve faaliyetlerini gözden kaçırmamalıdır. Türk Devleti bu durumla ilgili mutlaka bir, hatta birden fazla strateji geliştirmiştir. İran'ın amaçlarından biri Türkiye'yi Suriye meselesinde oyunun dışında tutmaktır. Bunun içinde elinden geleni yapmaktadır."

16.12.2016 17:28:35