Bahçeli, üç yıl önce başlayan milli birlik ve kardeşlik projesinin bir işe yaramadığını söyledi. Konuşmasında dokunulmazlıkların kaldırılmasına da değinen Bahçeli, üstü kapalı olarak BDP'lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını istedi. Bahçeli, “Milletvekili dokunulmazlığı mutlaka yeniden ele alınmalıdır. Bu bizim içtenlikle beklentimizdir. Dokunulmazlık güvencesi Türk milletine karşı olmayı, dağda teröristlerle kucaklaşmayı korumamalı ve bunun sığınağı olmamalıdır. Kökeni, yöresi, mezhebi, anasının dili ne olursa olsun Türk milletinin her ferdi bizim için yeri dolmaz, eşsiz, saygın ve eşit özelliktedir. Hakkari ile İzmir’in, Diyarbakır ile Balıkesir’in kaderi ayrı olmamıştır. Terör hak ile hukuk alanına sırtını dayanarak yurdumuzun bir bölümünün temsilcisi gibi hareket etmesi karşılık bulmamıştır, bulmayacaktır. Bizim için bölücü terör sorunu ile mücadele etmek için tam saha mücadele etmek, terörün mali kaynaklarının kurutulması sağlanmalı, Kandil teröristlerin başına yıkılmalıdır” dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Suriye sınıra Patriot füzelerinin konulmasını, “Ortadoğu’nun hassas ve sancılı ortamı göz önüne alındığında Türkiye’nin savunması ve güvenliği bakımından füze konusundaki adımların doğru ve mantıklı olduğu da açıktır” sözleriyle değerlendirdi.
Bahçeli, 2013 yılı bütçesine ilişkin TBMM Genel Kurulu’nda bir konuşma yaptı. Sayıştay’ın 2011 Kesin Hesap Raporunu göndermemesini eleştirdi. Bahçeli, “Hükümet hesap vermekten kaçmakta, şeffaflıktan kaçınmaktadır. Bu demokrasiye ve millet iradesine aykırı bir niyettir. TBMM’nden rapor, bilgi ve gerçek manzara saklanmaktadır. Ve hükümetin korktuğunun, çekindiğinin ve veremeyeceği hesabı olduğunu en açık delilidir. Hali hazırda görüşmekte olduğumuz 2013 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi AKP hükümetlerinin 11. bütçesidir. Son 10 yılda bütçe süreçleri sıradanlaşmış ve heyecanını kaybetmiştir. Koyulan hedeflere ulaşılamamış, verilen sözler tutulamamış ve belirlenen amaçlara bir türlü varılamamıştır” dedi.
Konuşmasında Kürt soruna değinen Bahçeli, “Federasyon özlemi çekenler, siyasal Kürtçülükten medet umanlar, numaralı cumhuriyet sevdası taşıyanlar, başkanlık rüyası görenler ve üniter yapımızı bozmayı aklından geçirenler aynanın karşısında kendilerini bir kez daha kontrolden geçirmelidir. Altını çizerek söylemek isterim ki, dünün tecrübelerini, karşılaştığımız olaylardan çıkarılan sonuçları Cumhuriyet havzasında birleştirdik, buradan geleceğe emin, inançlı ve azimle varmanın ilke ve esaslarını belirledik. Tarihimizi ve coğrafyamızı değiştiremeyeceğimize göre, tüm politikalarımız bu eksende tespit edilerek sabitlenmiş ve başkent Ankara jeopolitiği Türkiye’nin gözü, vizyonu ve gelecek ideali olmuştur. Ama geldiğimiz nokta yapılanların, verilen mücadelelerin, çekilen sıkıntıların birbirini tamamlayamadığına ve tabii olarak birbiriyle örtüşmediğine işaret etmektedir. Dönemler arasındaki kopukluklar, birbirini dışlayan eğilimler, tezatlıktan beslenen adımlar bırakınız çözüm ve uzlaşma ortamı sağlamayı, her şeyi daha da içinden çıkılmaz hale getirmiştir. Millet olma şuurunun farkına varamayan, güç ve kudreti bizatihi milli değerlerde göremeyen, kendisinden öncekileri ret ve inkarla vakit geçiren siyaset anlayışları, hem geleceğimizin ayak bağı, hem de varlığımızın problem merkezi olmuşlardır. Diyorum ki, bu millet ve bu devlet için, yeterli veya yetersiz, tam veya eksik kim taş üstüne taş koyduysa, amacına ulaşmasa da kimler iştiyakla gecesini gündüzüne kattıysa Allah onlardan bir kere değil, bin kere razı olsun” diye konuştu.
“TÜRKİYE SURİYE KONUSUNDA TAM BİR ÇIKMAZA SÜRÜKLENMİŞTİR”
Konuşmasında dış politikaya da değinen Bahçeli şunları söyledi:
“Uluslararası ilişkilerdeki zikzaklar, stratejik körlükler, derin öngörüsüzlükler Türkiye’yi bölgesinde ve küresel sistemde zor duruma düşürmüştür. Komşularla sıfır sorundan alayıyla sorun yaşayan bir konuma gerilenmiştir. Ecdadımızın atıyla gittiği yerlere biz de gideriz anlayışı, neredeyse başını dahi çıkaramayacak bir duruma gelmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bakanı Irak’a alınmamış, havada iken geri dönmek zorunda kalmıştır. Bu elbette öncelikle Irak yönetiminin kabalığı ve densizliği olarak yorumlanmalıdır. Ancak buna neden olan hükümet politikalarını da ihmal etmemek gerekmektedir. Bu ülkeyle ilişkiler dar alana kıstırılmış, PKK himayecisi Barzani biricik dost mertebesine çıkmıştır. Enerji anlaşmalarında merkez olarak Irak’ın kuzeyi seçilirken, bu ülkenin diğer yerlerindeki temas ve beklentilerimiz ne yazık ki heba edilmiştir. Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Haşimi’ye destek verilip ikametgah imkanı tanınması Irak’la sürtüşmeleri tetiklemiştir. Görünen odur ki, Türkiye’nin Irak politikası iflas ve imha sırına dayanmıştır. Mezhep temelli ayrılıklara taraf olmak, merkezi yönetimi baypas yapan münasebetler ağı kurmak Türkiye’yi Irak’la ihtilafa itmiştir. Bize göre, bu eğilimleri terk etmek, Irak’ın toprak bütünlüğüne saygı duymak ve mezhep konusunda tarafsız yerde durmak Türk dış politikasının amaçları arasında yer almalıdır. Bir diğer sorun alanımız şüphesiz Suriye’dir. Türkiye Suriye konusunda tam bir çıkmaza sürüklenmiştir. Batı’nın teşvik, tahrik ve desteğiyle Esad karşısında mevzilenen hükümetin, Şam yönetimiyle savaş sınırına gelmesi oldukça manidardır. Suriye geçtiğimiz Haziran ayında bir eğitim ve keşif uçağımızı düşürmüş ve iki pilotumuzun hayatına mal olmuştur. Bu ülkeden sınırlarımıza top mermileri isabet etmiş ve vatandaşlarımızın can ve mal güvenliği tesadüflere bırakılmıştır. Şimdiye kadar Esad’a yönelik tehdit ve kuru gürültüler bir sonuç doğurmamıştır. Ve Suriye politikası Türkiye’nin sırtındaki kambur olmayı sürdürmüştür. Şam yönetiminin devrilmesine, Esad’ın yönetimi bırakmasına tüm umutlar bağlanmış ve ülkemiz geri dönüşü her geçen gün imkansıza yaklaşan bir tünele girmiştir. Bununla birlikte Suriye’den gelebilecek kimyasal başlıklı füzelere savunma oluşturabilmek amacıyla Patriot füze talebi NATO’ya iletilmiş ve kabul görmüştür. Sonuç itibariyle Türkiye-Suriye sınırına Patriot füze rampaları yerleştirilmesi konusunda düğmeye basılmıştır.
Ortadoğu’nun hassas ve sancılı ortamı göz önüne alındığında Türkiye’nin savunması ve güvenliği bakımından füze konusundaki adımların doğru ve mantıklı olduğu da açıktır. Şu işe bakınız ki, Türkiye bölgesinde tüm tehlike sinyallerinin kesiştiği, istikrarsızlıkların kol gezdiği bir ülke haline gelmiştir. İşte sıfır sorun hikayesinin vahim sonu budur. Kim dost görüldüyse, kim kardeşlikle taltif edildiyse ve kiminle yakınlık kurulduysa bir süre sonra vazgeçilmiş ve yerini düşmanlıklar almıştır. Bize göre dış politika yeniden gözden geçirilmeli, Türkiye’nin milli menfaatlerine göre yeniden koordinatları tespit edilmelidir. Çare başkent Ankara’nın çizgisinden, gereklerinden ayrılmamak, BOP’la en yakın zamanda yolları ayırmaktır.”
Konuşmasında ekonomiye değinen Bahçeli, “Türkiye ekonomisi ağır hasarlı üretim yapısı ve cari açıkla zar zor büyüyebilen, istihdam üretmeyen ve yabancı ülkelerin tasarrufuyla soluk alıp veren bir görünümdedir. İzlenen yanlış ekonomi politikaları büyüme ivmesini inişli çıkışlı hale sokmuştur. Hedefler tutmamış ve yıl içinde devamlı surette revize edilmiştir. 2012 yılının üçüncü üç aylık döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre büyüme oranı beklentilerin gerisinde kalarak yüzde 1,6 oranına düşmüştür. Bu yıla ait büyüme hedefi yüzde 4 olarak tahmin edilmesine rağmen sonrasında yüzde 3,2’ye indirilmiştir. Bu yıl ki büyüme hedefi ise 2013’e aktarılmıştır. Ekonomi yönetimi arasındaki gaz-fren tartışmaları da sonuçsuz polemik ve zaman kaybından başka bir manaya gelmemiştir. AKP iktidarı döneminde büyüme hızı yıllık ortalama yüzde 5,3 olarak kalmıştır. Orta Vadeli Program hedefleri de hesaba katılırsa yıllık büyüme oranı yüzde 5’e tekabül etmektedir. Takdir edeceğiniz üzere, bu seviye Türkiye’nin gelişmiş ülkelerle var olan farkını kapatmasına ve hatta muadil ülkeleri geride bırakmasına kafi gelmeyecektir” diye konuştu.
Bahçeli, “Daha öncekiler gibi, gelecek yıl bütçesi de ümit verici değildir. Milletimizin sorunları yine bitmeyecek, ekonomik, sosyal ve mali meseleler yine azalmayacaktır. Bu bütçe zafiyetin ve başarısızlığın tescilidir. Yokluğun, yoksulluğun ve işsizliğin devamına delalettir. Yükselen bütçe ve cari açıkla birlikte artan hayat pahalılığı vatandaşlarımızın önümüzdeki süreçte de ekonomik olarak hırpalanacaklarının ve eziyetlere maruz kalacaklarının adeta ilanıdır. Görüştüğümüz gelecek yılın bütçesi fahiş zamların, vergi kanalıyla ceplerin boşalmasının resmiyet kazanmış halidir. Bu yüzden 2013 yılı bütçesinin; tutarlı, samimi, donanımlı olmadığından dolayı milletimizin biriken ihtiyaçlarını ve artan şikâyetlerini gidermesi de mümkün olmayacaktır” diye konuştu.
10.12.2012 19:30:19