Doç. Dr. Aktemur Çıldır'ı anlattı

Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Sanat Tarihçisi Doç. Dr. Ali Murat Aktemur, Çıldır ve Çıldır Kaleleri konulu bir konferans verdi.

Erzurumajans-Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Sanat Tarihçisi Doç. Dr. Ali Murat Aktemur, Çıldır ve Çıldır Kaleleri konulu bir konferans verdi.

Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen konferansta Aktemur, adını Oğuzların Çavuldur Boyu’ndan alan Çıldır’ın, çevresi ile birlikte ilk çağlardan beri çeşitli kavimlerce iskan edildiğini, ilk yerleşim evresinin M.Ö. IV. bin’e kadar uzandığını söyledi.

Özellikle Kura(Kür) Vadisi’ndeki mağara yerleşimleri, seramik parçaları, Çıldır Gölü içindeki Akçakale Adası’nda yer alan prehistorik yerleşimlerin, Kurtkale’deki kurgan biçimli mezarların milattan önceki asırlardan beri bu yörelerin iskan edilişinin somut delilleri olduğunu anlatan Aktemur, şöyle devam etti:

“Taşköprü Köyü’nde yer alan Urartu Kralı II. Sarduri’nin adını taşıyan M.Ö. VIII. yy’a ait çivi yazılı kitabe ve kaya döşeme köprünün, Çıldır’daki Urartu Medeniyetine ait belgelerdir. Ancak bunlardan tarihi köprünün yıktırılarak yerine betonarme köprünün yaptırılmış olması bir tarih ve kültür kıyımıdır.”

Kültür Bakanlığı yetkililerinin ilgisizliğinden de yakınan Aktemur, Çıldır’ın tarihi geçmişi, coğrafyası üzerine belge ve fotoğraflarla ayrıntılı bilgi verdi.
Osmanlı Dönemi’nde Çıldır Sancağı sınırları içerisinde 240 cami ve mescit, 1 medrese, 1 rüştiye, Türkler için 49, Hıristiyanlar için 13 ilkokul, Hıristiyanlar için 15 kilise, ayrıca 5 hamam, 9 han ve 564 işyerinin bulunduğuna dair bilgileri paylaşan Aktemur, şunları kaydetti:

“Ancak ne acıdır ki, Çıldır çevresinde adı geçen 15 kiliseden hemen hepsinin kalıntısı mevcut iken, 240 camiden sancak sınırlarındaki Oltu, Göle, Ardahan ve çevresinde sadece birkaç örnek günümüze gelmiş Çıldır’dakilerin ise hemen tamamı Yanık Cami adlı toplu mezarlar şeklinde günümüze ulaşmıştır. Bu tablo, 1828, 1855 ve 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşlarının ve arkasından da Anadolu’da 1914’lerde başlayan Çıldır çevresine ise 1918’de ulaşıp son sahnesi sergilenen Ermeni mezaliminin vahşet boyutlarını açıkça ortaya koymaktadır. İçinde namaz kılan cemaat ile birlikte yakıldığı için yanık cami adını alan ve toplu mezara dönüşen bu camiler ve kazılarda ele geçen buluntular, tarihin masa başında yazılamayacağını bir kez daha ortaya koymuştur. Çıldırlı Aşık Şenliğ’in ‘Ehli İslam olan işitsin bilsin, Can sağ iken yurt vermeyiz düşmana’ sözünde ifade ettiği gibi, Çıldır halkı yanma pahasına, başı kesilme pahasına kanının son damlasına kadar direnmiş ve vatanını düşmana vermemiştir.”
Konferansı Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Reşat Karcıoğlu, akademisyenler ve öğrenciler dinledi. 

27.12.2012 16:43:57