Erzurumajans-DES'in düşünce kuruluşu olan DESAM (Demokrasi ve Eğitim Stratejik
Araştırmalar Merkezi) "Yeni Bir Dönem: 2023'e Bakış ve Eğitim
Politikalarında Değişimler" konusunu gündeme taşıdı.
DESAM eğitim
ana temasıyla Ankara'da gerçekleştirdiği toplantıda, gündemdeki
gelişmelerle birlikte Türkiye'nin eğitim politikalarındaki değişimde
değerlendirildi.
Açılış konuşmasını yapan Genel Başkan Gürkan Avcı,
"Türkiye'nin kaliteli, bilimsel, eşitlikçi ve özgün bir eğitim
sistemine sahip olması 'kazan-kazan'dan da öte üç boyutlu bir
yatırımdır. Türkiye'nin bugün karşılaştığı ve karşılaşacağı sorunların
ve güçlüklerin aşılmasında güçlü bir eğitim sistemine sahip olması
sihirli anahtarı olacaktır" dedi.
DESAM Mütevelli Heyeti üyeleri ve
Yönetim Kurulu üyeleriyle farklı düşünce kuruluşlarının murahhas
üyelerinin, akademisyenler ve iş adamlarının bir araya geldiği
toplantının açılış oturumunda konuşma yapan Genel Başkan Gürkan Avcı,
"Türkiye'de ve bölgemizde böylesi önemli gelişmelerin yaşandığı bir
dönemde, DESAM gibi seçkin bir düşünce kuruluşunun Ankara'da eğitim tema
ağırlıklı bir toplantı gerçekleştirmesi bir tesadüf değil. Ankara,
küresel güç dengelerinde yaşanan değişim çerçevesinde gelişmekte olan
ülkelerin oynayacağı önemli rolü temsil eden bir merkez konumunda
bulunuyor" dedi.
DESAM Koordinatörü Dr. Hasan Türkeli'nin yönettiği
oturumda "Yeni Bir Dönem: 2023'e Bakış ve Eğitim Politikalarında
Değişimler" konusunu gündeme getirme gerekçelerini açıklayan Gürkan
Avcı, yaptığı 2 saati aşkın sunumunda özetle şunları söyledi;
"Yaşamakta olduğumuz küresel ve bölgesel sarsıntılara rağmen Türkiye son
yıllarda heyecan verici gelişmeler kaydediyor. Bu özgüvenle Türkiye en
başta eğitim alanında olmak üzere daha uzun vadeli ve derinlikli
hedefler ortaya koymalıdır.
Cumhuriyetimizin 100. yılına yönelik
hedefleri bu kapsamdan sayabiliriz. Buna göre 2023 yılına kadar uçaktan
tanka, bilgisayardan otomobile kadar ileri teknoloji ürünü her şeyin
yerlisini üretme hedefimiz olmalıdır. Ancak bunun için öncelikle eğitim
sisteminin muasırlaştırılması, kalitelileştirilmesi,
demokratikleştirilmesi ve geliştirilmesi gerekiyor.
Değişimin çok
boyutlu ve hızlı bir şekilde yaşandığı, rekabetin yoğunlaştığı ve
belirsizliklerin arttığı günümüzde, kaliteli ve çağdaş bir eğitim
sistemi, geçmişte olduğundan çok daha gerekli hale gelmiştir. Böyle bir
süreçte, eğitim sistemimiz her alanı detaylı ve stratejik bir
perspektifle belirlemeye odaklı olmalıdır.
TÜRKİYE YÜZYILIN KALANINDA NEREDE OLACAK?
Türkiye'de son on yılda meydana gelen gelişmeler geçmişe kıyasla yüz
yıla bedel etkiler bırakacaktır. Önümüzdeki on yıl içindeki
yapacaklarımız ise Türkiye'nin yüzyılın kalanında nerede olacağını
belirleyecektir. İşte bu belirleyicilikte dominant faktör ise eğitimdir.
Uluslararası ilişkiler, çok boyutlu rekabet temelinde gelişmektedir.
Devletlerin rolü iç ve dış politikanın başarısında 10/1 düzeyine kadar
gerilemekte; özel sektör, sendikalar, vakıf ve dernekler, STK'lar,
düşünce kuruluşları, üniversiteler ve benzeri kurum ve yapıların rolleri
artmaktadır.
TÜRKİYE GÜÇ KAPASİTESİNİ HAREKETE GEÇİREMİYOR
Türkiye, dünyadaki değişen devlet doğasını algılayamadığı için savunma
refleksleri/kurumları işlevsiz hale gelmekte, çağdaş dünyada yepyeni bir
olgu olarak gelişen 'Eğitimde Beklenti Yönetimi' kavramını da
şekillendirememektedir. Türkiye yumuşak ve sert güç kapasitesini de tam
olarak harekete geçirememektedir.
Bölgesel ve küresel güç olma
noktasında birçok donesi bulunan Türkiye, kaliteli insan kaynağına
dayalı yüksek katma değer üreten bir eğitim sistemine sahip olmadığı
için uluslararası iş bölümünden nitelikli payı alamamaktadır. Bu sürecin
başarısı iç ve dış politika önceliklerine uygun biçimde hedeflenen çok
boyutlu eğitim sistem yapıları inşa edilebilmesine bağlıdır.
Bir
eğitim sistemi inşası plan ve programı olmadan üretilecek büyük
politikalar ve dillendirilen hedefler kalıcı sonuç vermez. Türkiye'nin
önündeki en önemli zihinsel eşiği; eğitim sisteminde sektörel, finansal
ve stratejik derinleşmesidir.
TÜRBÜLANSTAN ÇIKMAK İÇİN?
Yeni
parametreler çerçevesinde gelişen çok kutuplu dünyada ekonomik ve siyasi
entegrasyonu hızlandıran batılı ülkeler ve yeni güç adayları arasındaki
ağır türbülansa maruz kalmış Türkiye'nin bu kaotik ortamdan başarıyla
çıkması iktidar partilerinin büyük ölçüde eğitim sistemini yenilemesi,
özgün bir anlayışla çağdaşlaştırması ve altyapısını dönüştürülmesine
bağlıdır. Aksi halde Türkiye'nin var olan stratejik avantajları da
riske girecektir.
EĞİTİMİ ABD'Lİ VE AB'Lİ UZMANLARA BIRAKTIK!
Lakin uzun zaman ABD'li son yıllarda ise AB'li uzmanların telkin ve
dayatmalarıyla şekillenen genetiği bozulmuş mevcut eğitim sistemimiz
halkı kamplaştırmayı başarmış ve farklılıkları derinleştirmiştir. Ve
yine az bir üretime karşın tüketim ve ihracat, cari açığa bağlı büyüme
ve tüketimden alınan vergilerle finanse edilen ekonomi yönetimi ne kadar
sürdürülebilir olacaktır. Türkiye hızla insan kaynağının dönüşümünü
sağlayarak, teknoloji ve medeniyet üretecek bir eğitim sistemi revize
etmelidir.
İNSANİ GELİŞMİŞLİKTE İLK 10 ÜLKE ARASINA GİRMEK DAHA ÖNEMLİ!
Türkiye'nin bölgesel güç - küresel aktör olması, dünyanın ilk 10
ekonomisinden birisi olması ancak ve ancak topyekûn 10 yıllık bir eğitim
seferberliği ile ve eğitimde kaliteyi yüksek bir hedefe taşıması ile
mümkündür. Türkiye'nin insani gelişmişlikte ilk 10 ülke içine
girilebilmesi durumunda, ilk 10 ekonomi girmesi söz konusudur.
Eğitim politikalardaki ölçüsüz devlet müsrifliği sivil toplum
kapasitesini sürekli geriye götürmektedir. Eğitim sisteminin sivil
toplum eliyle/işbirliğiyle derinleştirilmesi de hayati bir alandır.
MİRASIMIZI CUMHURİYETE TAŞIRKEN EĞİTİMİ UNUTTUK
Milli ve çağdaş bir eğitim sistemimiz olmadığı için devlet ve millet
olma parametrelerini de tamamlayamadık. Bunun nedeni, devlet hafızamızı
ve milli reflekslerimizi Cumhuriyete taşırken Milli Eğitim Bakanlığını
dışarıda tuttuk. Cumhuriyeti TSK, MİT ve Dışişleri Bakanlığı kolonları
üzerine, bu üç kolon üzerine bina ettik. Oysa her akıllı devlet gibi
bizimde eğitim sistemi inşası gerçekleştirmemiz gerekirdi ki bu yüzden
en ufak bir ihraç kültür bile bizi yozlaştırdı.
TÜRKİYE EĞİTİMLE YENİDEN TARİH SAHNESİNE DÖNEBİLİR
Nitelikli, bilimsel, eşitlikçi ve milli bir eğitim sisteminin inşası
olmadan var olan ve talip olunan hedefleri yakalamak ve korumak mümkün
değildir. Türkiye'nin özündeki kültür ve medeniyeti, batısındaki
rasyonel geleneği ve ekonomik üretkenliği ve yine kadim küresel barış ve
adalet arayışını birlikte içselleştirerek tarih sahnesine taşıma
kabiliyetini eğitimle başarabilir.
Demokrasi, insan hakları, kadın
ve çocuk hakları, çevre gibi jenerik tüm başlıklarda gelişmiş
standartları yukarıya taşıyan bir Türkiye eğitimle ortaya çıkacaktır.
Türkiye'de eşitlikçi, adaletli ve demokratik bir hayat alanı inşasında
temel referans güçlü ve çağdaş bir eğitim sistemi olacaktır.
DIŞ GÜÇ TEHTİDİNİN PANZEHİRİ DE EĞİTİM!...
Türkiye'nin zaaflarını kaşımak ve ülkeyi bölmek, güçsüzleştirmek dış
güçler diye tabir edilen aktörlerin temel görevidir ve uluslararası
rekabetin kuralıdır. Eğitimli millet ve hafızası güçlü bir eğitim
sistemi ise bunun en güçlü panzehiridir. Türkiye'nin başta bölgesine
olmak üzere tüm çağdaş dünyaya rol model olarak sunacağı en değerli
varlığı batının çoktan tedavülden kaldırdığı kopya ve taklit bir eğitim
sistemi değil, özgün, bilimsel, demokratik ve en çağdaş bir eğitim
sistemi olacaktır."
08.02.2015 14:40:57
Demokrasi için eğitim şart!
DES'in düşünce kuruluşu olan DESAM (Demokrasi ve Eğitim Stratejik Araştırmalar Merkezi) "Yeni Bir Dönem: 2023'e Bakış ve Eğitim Politikalarında Değişimler" konusunu gündeme taşıdı.