Erzurumajans-Başbakan Ahmet Davutoğlu AK Parti grup toplantısında konuştu.
İşte Davutoğlu'nun konuşmasından satır başları:
Reel sektöre yönelik 9 farklı alanda yapacağımız reformları kamuoyuna açıkladık. G20 zirvesinden sonra döndüğümüzde makro ekonomik dönüşüm programını ve sosyal boyut ağırlıklı bu paketin 2023 Türkiye'sine gidişin ana hatlarını temin etmiş olacağız. İş adamlarımızın gerek bursa gibi, öncü şehirlerinden birisi olması hasebiyle gördüğümüz canlılık, gerekse dış ekonomik kurulun bu ekonomik programı benimsemesi beni memnun etti.
Özellikle bir ülkenin devletin ve hükümetin makro stratejik planlamasıyla, şirketlerin planlamaları arasında bir bütünlük olduğunda bu hamleler başarıyla gerçekleşir. Ama uyumsuzluk olduğunda Ankara'da alınan kararların hayata geçirilmesi imkanı kalmaz. Ekonomik krizden sonra tüm dünyada süreç takibi var, diğer taraftan da Türkiye gibi vizyon sahibi ülkeler kriz sonrasına hazırlanma sürecindeler.
Üç ana boyutta sıçrama yapma zarureti var. AB'de ortaya çıkan yeni tabloyu değerlendirerek çok boyutlu nitelik kazandırmak zorundayız. Şirketlerimizin orada etkin rol üstlenmeleri önemlidir. Yakın havzalarda ki şirketlerimizin ciddi iş potansiyeli bulduğu yerleri istişareyle değerlendirdik. Bütün iş dünyamıza sesleniyorum, yeni üretim hamlesinin en önemli yeri yakın havzalardır. Bu çerçevede, çevre havzalarda Ortadoğu'da balkanlarda Orta Asya'da siyasi istikrarsızlıklar ne olursa olsun, buralarda kesinlikle Türk ekonomisiyle bu havzaların bütünleşmesi çabalarını geliştireceğiz. Bu ay Irak'a gideceğim. Aralık başında Yunanistan ile yüksek düzeyli işbirliği konferansı düzenleyeceğiz. Aynı şekilde Putin de aralık başında Türkiye'ye gelecek.
Çevre ülkelerin halkları bizim kardeş halklarımızdır.
Gerek 30 Mart seçimleri, gerek 10 Ağustos seçimleri gösterdi ki Türkiye'de demokrasi kökleşmiştir. Bu demokratik istikrarın garantörü AK Partidir. Çünkü Ak Parti'nin denklemli olmadığı siyasi hayatın istikrara kavuşması mümkün değil. Siyasi istikrar ile ekonomik kalkınma arasındaki yakın ilişkiyi vurgulamak istiyorum. 2015 seçimlerine giderken kısa dönemli popülist ekonomik gelişmelerin içinde olmayacağız. Şimdi 25 sektörel dönüşüm programını açıklamamız, açık şekilde gösterir ki AK Parti kısa dönemli hesap yapmamıştır. Hep perspektifi uzun dönemli ve vadeli olmuştur. Şehir bazında, kent ekonomileri bazında geliştirdiğimiz projelerde değerlendirmeler yapıyoruz.
İş adamlarımızla görüşürken, biz üçüncü alan olarak seçtiğimiz Afrika Latin Amerika Doğu Asya açılımlarını, orada büyükelçilerimiz yeni iş alanları bulsun diye yapmadık. Afrika açılımımız daralan Avrupa piyasaların getirdiği problemleri aşmak için yeni bir ekonomik açılım havzası olarak tanımladık. Geçici değiliz, kalıcı olacağız.
Bu hafta sanayi üretim endeksi yüzde 2,2 büyüdü. Bu da ekonomimizin çarkların çok daha güçlü şekilde dönmeye başladığı gösteren açık bir gösterme. Buradan bütün ihracatçılarımıza ve sanayicimize bir kez daha teşekkür ediyorum. Sadece bununla kalmadık, Bursa'da 720 milyon değerinde 21 yeni hizmeti halkımızın hizmetine sunduk. İstanbul'da metro bağlantısını açılışını yaptık. Aksaray ? Yenikapı bağlantısıyla İstanbul'daki üç ulaşım kanadı birbirine bağlanmış oluyor. Hep Avrupa'da gidip de bizde bu entegre metro hatları yok diyenler, bugün baktığında nasıl yeni bir İstanbul'u yer altından birbirine bağladığımızı görürler. İstanbul sadece yer üstünde değil yer altında Avrupa ile Asya'yı birbirine bağlamıştır.
Bizim dönemimizde İstanbul'da 141 kilometre raylı sistem hattı yapıldı, 2019'a kadar 466 kilometreye çıkacak. İstanbul'un bütünü ulaşım hattına kavuşacak. İstanbul bize tarihin en büyük emanetidir. İstanbul'da tarihin korunması, eski İstanbul'un muhafaza edilmesi için bu ulaşım projelerine büyük ihtiyaç var. Alttan geçen her ulaşım hattı yer üstündeki mimariyi koruyor. Nüfus artıyorsa tarihi korumanın en kolay yolu ulaşımı yer altına çekmektir.
Yarın önemli bir açıklamada daha bulunacağız. İş güvenliği paketini açıklayacağız. Bu daha hükümetimizin kurulduğu ilk günlerde yaşadığımız asansör faciasından sonra verdiğimiz bir talimattı. Bütün bakanlıklarımız çalıştılar.
AVUSTRALYA'YA GİDECEĞİZ
Yarın Avustralya'ya gideceğiz G20 liderler zirvesine katılacağız. Türkiye 1 Aralık'tan itibaren G20 dönem başkanlığını üstlenecek. Dünya ekonomisinin direksiyonu Türkiye'nin elinde olacak. Biz iktidara geldiğimizde Türkiye 26'ncı sıradaydı, şimdi 16'ncı, Avrupa'nın da altıncı büyük ekonomik gücü. Burada dikkatinizi çekmek istediğimiz husus var. Türkiye hem dünyanın en büyük ekonomileri arasında ama aynı zamanda dünyada az gelişmiş ülkelerin yardımcısı koordinatörü konumunda. Bu şu demektir, biz bütün dünyada adaletin vicdanın sesiyiz. Ekonomik eşitsizliklere karşı diyalog kapılarını açacağız.
FİLİPİNLERE UĞRAYACAĞIM
Avustralya'dan dönerken Filipinlere uğrayacağım. Türkiye hem kendi içindeki gerilimleri çözmeye çalışmakta hem de dünyanın her yerinde varsa bir barış umudu onu gerçeğe dönüştürmek için çaba sarf etmektedir. Taraflar Türkiye'ye güveniyorlarsa, nihai adımı Türkiye ile atarız diyorlarsa bu gurur duyulacak bir tablodur.
Bu hafta içinde çok anlamlı iki ziyarette bulundum. Birisi Bursa ziyareti. Bursa'da halkımızla buluşma açısından gerçekten hiçbir zaman zihnimizden çıkmayacak tablolar yaşadık. Geçtiğimiz dönemde gördüğümüz güzel karşılamayı Bursa'da da neredeyse 1 saati aşan bir süre aldı Cuma namazından çıkışımız. Bütün Bursalı vatandaşlarıma teşekkürü bir borç biliyorum. Bursa bizim model şehrimizdir, ulu şehrimizdir. Ulu caminin Uludağ'ın ulu sultanların Osmangazi başta olmak üzere şehri. Cumhuriyetimizin de öncü şehri.
Bursa'da geçen sene 12 milyar dolar ihracat yapıldı. Bu şu demek, 2002'de Türkiye'yi AK Parti devraldığında Türkiye'nin toplam ihracatı 36 milyar dolardı. Şimdi sadece Bursa'nın ihracatı üçte biri. İşte büyümek bu, iddialı olmak bu. Bu kararlılığımız hiç eksilmeden devam edecek. Yine son derece anlamlı ziyareti Hacı Bektaş'a gerçekleştirdim. Bu ağır sorumluluğu aldıktan sonra, bütün ulu erenleri ziyaret ettiğim gibi ziyaret ettim. İkrar vermeye, destur almaya gittim. Türkiye'de hazreti Mevlana, başbakanlık görevinden sonra ziyaret ettim. Ertuğrul Gazi, Şeyh Edebali hepsi ortak bir mirası bize taşıyan erenlerdir.
Tarihte millet de şahit olsun ki, bu medeniyet tohumunu eken bütün bu erenlerin mirasına sahip çıkmak en ulvi görevimizdir. Bu vesileyle Hacı Bektaş ilçemizdeki bütün vatandaşlarımıza kardeşlerimize dostlara canlara erenlere bir kez daha teşekkür ediyorum.
Şu husus vurgulamak istiyorum bizim AK Parti olarak takip ettiğimiz siyasetin temeli vatandaşlarla muhabbet bağını güçlendirmek, aidiyet bağını tahkim etmektir. O aidiyetler zayıfladı mı ülkeler çözülmeye başlarlar. Biz bir taraftan çözüm sürecini kalıcı kardeşlik projesi olarak hakim kılmaya çalışırken, bir taraftan Sünni, Alevi üzerinden hesap yapanların hesaplarını bozmaya kararlıyız. Hiç kimsenin körüklemesine izin vermeyeceğiz. Gerek hacı Bektaş veliyi ziyaretim esnasında gördüğüm muhabbet, daha sonra tartışmalarla ilgili hususu da ele almak istiyorum.
Her şeyden önce alevi Bektaşi geleneğinin iki ana damarı vardır. Bir 12 İmam geleneği ve hazreti peygambere kadar giden o köklü mübarek silsile. Bu en önemlidir. Bu atfı görürsünüz. Horasan erenleriyle ta hoca Ahmet Yesevi'ye giden kaynaktır ki, bu iki kaynak birleşmiş ve İslam kültürünün Anadolu'da bir rengi olarak kökleşmiştir. Bizim bütün alevi vatandaşlarımızı, hem eşit vatandaş konusunda yardımcı olacağız hem de Aleviliğin korunması için ne gerekiyorsa destekte bulunmaya devam edeceğiz.
Hacı Bektaş-ı Veli'yi ziyaretim öncesinde, Mevlana'nın türbelerinde artık ücret alınmayacak. Eğer oraya ziyaretle feyzinden almak isteyenlerden ücret alınması yanlış bir uygulamaydı. Dünyevi bir hesap ile o mekanlara gitmeyecekler. Huşu edep erkan ile o mekanlara girecekler. Bizim bu ziyaretimiz bazı partilerde rahatsızlığa sebep verdi.
Öncelikle CHP. Ziyaretimden bir gün önce Alevi paketi açıkladılar. Ben gitmesem açıklarlar mıydı bilmiyorum. O pakette AK Parti döneminde yapılan çalıştaylara atıf var. Bunu ilk defa açık yüreklilikle tartışan AK Parti. Ve bu çalıştaylarda hem değişik alevi kesimin temsilcileriyle iletişim imkanları oldu hem de neler yapılacağı ele alındı. Ama CHP'nin açıkladığı pakette 'istemezük' tavrı var. Din dersi kalksın, din ibaresi kalksın.
Misafiri hazreti ali gibi gören zihniyetten bahsediyoruz. Hepsi seyittir, hepsi imamdır, hepsi peygamber torunudur. Hem 12 imam diyeceksiniz, hem de İslam'la irtibatı olmayan bir gelenek olarak takdir edeceksiniz. Demek istedikleri şu, öyle bir Alevi olsun ki, bu toprakların ortak değerlendirenlerden uzaklaştırılsın.
Buradan Osmanlı askeri geleneğine giren güzel ifadeler, buradaki hangi tabir Sünni gelenekte yok? Neden bir karşıtlık üzerine yeni bir Alevilik inşa etmeye çalışıyoruz. Neden din dışı ideolojiler çerçevesinde Aleviliği kökünden koparmaya çalışıyoruz? Alevi Bektaşi klasiklerini bastık. Niye biliyor musunuz? Yeni yetişen Alevi kökenli gençler o geleneği okusunlar ve bu geleneğin hazreti peygamberden Hazreti Ali'den uzak olmadığını görsünler.
Kahramanmaraş ziyaretimde kalabalığın içinden biri ben dedeyim dedi. Otobüse aldım. İlk sözü şu oldu, hak Muhammed Ali yardımcınız olsun. İçerden ve dışardan yeni ideolojik çerçevelerle yeni bir Alevilik çıkarma çabalarına önce öncü şahsiyetleri dedeleri bütün 12 hizmet erbabı öncüler karşı çıkacaklardır.
BUDİZM DAHİ TAHKİR EDİLİYORSA ONA ÖNCE BEN KARŞI ÇIKARIM
CHP din dersini kaldıralım diyor. Din ibaresini kaldıralım. CHP'nin kafasında din ile mücadele etmek var, hiç bundan kurtulamadılar. Eğer din kültürü ve ahlak derslerinde herhangi bir mezhep tahkir ediliyorsa, hatta Hristiyanlık dışında Budizm dahi tahkir ediliyorsa ona önce ben karşı çıkarım. Bizim anlayışımızda nefret dili hiçbir zaman olmamıştır. Ama böyle bir tahkir yoksa, her bir din anlatılıyorsa bunda ne zarar var?
Üç alternatif var. Bir, bu dersi tümüyle kaldıralım. Peki bunu kaldırdığımızda eğitim içinde ki bugün IŞİD radikalizmi başta olmak üzere, bu tür radikal eğilimlerin toplumda yer almasını nasıl engelleyeceğiz? Yeni yetişen Alevi Sünni gençler, gerçek dini anlayış hakkında nasıl kültür sahibi olacaklar? Din dersi olmadığı zaman nasıl yanlış kanaatlerin ortaya çıkacağını görmüyorlar mı? Onlar yasakladı, yeni yetişen nesil 32 farzı sayamayacak hale geldi. Ne zararı var din kültürüyle ilgili bilgi sahibi olunmasının?
İkinci alternatif, Sünni gençler Sünniliği, Aleviler Aleviliği okusun. Burada nasıl bir karşıtlık çıkar? Bugün Aleviliği ve Sünniliği karşıt gösterenler, O bir tarih cahilidir, kültür cahilidir, Alevilik cahilidir, Sünnilik cahilidir. Ben hacı Bektaş velinin huzuruna vardığımda hiçbir yabancılık hissetmedim.
Üçüncü alternatif ise, bizim savunduğumuz alternatif. Din dersi, bütün dini anlayışı yeni nesillere öğretmek üzere okutulmalıdır. Dediğim gibi hiçbir mezhep mensubunun incinmesine izin vermeyiz.
Yine CHP'nin en önemli ikilemlerinden birisi dersim meselesindeki ikircikli tutumudur. Sayın cumhurbaşkanımız, dersim konusunda net bir tavır sergiledi ve başbakan olarak bu olaylar dolayısıyla özür diledi. Şimdi CHP ve MHP'den bir karşı tavır alış söz konusu oldu. CHP dersim konusunda hala bir açıklamada bulunmadı. Çünkü korkuyor. Dersim'i eleştirirsem ulusalcılar kopar diye korkuyor, parti bölünür diye korkuyor. Ama AK Parti korkmaz.
Cumhurbaşkanı alevi dedelerini yemeğe davet etti. Onları haram yemekle suçluyor Kılıçdaroğlu. Kılıçdaroğlu, sen kimseyi haram yemekle itham edemezsin. Edebin erkanın temsilcileridir, hepsi eline beline diline sahip çıkanlardır. Ben o yemeğe katılan bütün alevi toplum temsilcilerine bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum. Ama Kılıçdaroğlu sesini yükseltemez, arkasına güvenemiyor.
10 gün içinde bir milletvekili ağır ithamlarla istifa etti, başka bir milletvekili ihraç talebiyle sevk edildi. Şöyle bir takım düşünün, herkes topu ayağına alıyor, kendi oyununu onuyor, birisi de kendisini antrenör sanıp ortada dolaşıyor. Milletiyle buluşamayanların yakaları bir araya gelemez. Küstahça çıkıp, cumhurbaşkanı başbakanlık makamı boş diyor. Sen kendi küçük sandalyenin derdine düş bırak büyük makamları. Biz o makamların nasıl doldurulacağını çok iyi biliriz. Bunu bildiğimiz için millet bize veriyor, vermeye de devam edecek.
Şimdi buradan çağrıda bulunuyorum. Bakın Dersim'de biz vicdanın sesi olduğumuz için onlar sessiz kaldılar. Seyit Rıza'nın oğlu Hüseyin, idam edilecek yaşta değildi 21'e yükseltildi idam edildi. Aynı şey 12 Eylül'de de Erdal Eren'e yaptılar.
Ben hep merak ederdim, 12 Eylülcüler nereden öğrenciler bunu diye. CHP'den öğrendiler.
Şimdi Bahçeli'ye geçmek istiyorum. Ben bekliyordum ki CHP rahatsız olsun, ondan önce Bahçeli çıktı beni özür dilemeye davet etti. Neden özür dileyecek mişim? Dersim'de yapılanların yanlış olduğunu söylemem dolayısıyla. Bugün grup toplantısında benim söylemediğim şeyleri söylemişim
Sayın Bahçeli, Dersim'de yapılan yanlıştı zulümdü. Aynen 3 Mayıs 1944'te Alparslan Türkeş'e yapılanların zulüm olduğu gibi. Bahçeli ile aramızdaki devlet anlayışı farkı şu, bahçeli devlet adına yanlış yapanlara sahip çıkmayı devlete sahip çıkmak zannediyor. Biz ise yanlışsa yanlış doğruda doğru diyoruz. ve bu yolla halkımızın bütününü kucaklıyoruz.
Kazım Alöç. 3 Mayıs 1944 MHP'nin ideolojik öncülerinden biri. Onları itham ederken şöyle diyor, hafızama kazınmış satırlardır. "bunların vatan hainlikleri tescil olunmuştur. Bunları zulmettiğimizi iddia edenler söylüyorum bunları Pera Palas'ta ağırlayacak değiliz. Bunlara zulüm yapılmıştır, yapılmaya devam edilecektir" Bu savcının Alparslan Türkeş için söyledikleridir.
Bunları idam etmeyip de besleyecektik diyenler, aynı çizginin devamı. Diyelim ki suçlular, adalet önünde yargılama yerine, öldürmek bir suç değil midir? 76 yaşındaki bir yaşlıyı, 54'e indirip idam etmek için, oğlunun yaşını 21'e çıkarıp, yalvararak ne olur oğlumu benden sonra asın diyen yaşlı adama senden sonra asacağız diye bağırmak adalet midir? Seyir rıza ve oğlunun hikayesi. Mustafa Pehlivanoğlu'nu idam edenler haklı bir gerekçe olarak bunu takdim edebilirler mi? Sayın Bahçeli polemik yapmasın, tek partiyi savunacaksa savunsun. Biz ise kim ne zaman ne gerekçeyle olsun her türlü zulme karşı çıkmaya devam edeceğiz.
Bugünkü konuşmasında beni Türk milletini yezide benzetmekle itham ediyor. Nasıl bir Türkçeyle bunu çıkarmış anlayamadım. Ben böyle bir ithamı kendisine iade ederim bir. Aziz Türk milletiyle dersim cinayetiyle özdeşleştirmeyi reddederim iki. Bizim milletimiz bu tür uygulamalardan beridir. Aramızdaki devlet anlayışı farkı bu. O diyor ki, devlet adına cinayet işlemişse dokunmayın ona. Biz diyoruz ki devletin bekası devletin vatandaşlarıyla buluşmasıyla irtibatlıdır. Şu veya bu toplum kesimini öne çıkararak değildir. Şeyh Edebali'nin o yüce mesajı, insanı yaşat ki devlet yaşasın mesajı kulaklarımızdadır.
Şeyh Edebali oğuz boylarını yaşatın devlet yaşasın demiyor, Sünnileri yaşatın ki devlet yaşasın demiyor. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın diyor. İnsan, insan, insan.
Biz bir vatandaşımızı gördüğümüzde insan görürüz. Bağrımıza basarız, muhabbetle onu kucaklar ve sadece o aşkla muhabbetle onunla ilişki kurarız. Devletimizin bekası da bu vatandaşlarımızın her bir kesimiyle çağdaş demokrasi insan haklarına uygun bir vatandaşlık kurmakla olacaktır. Sayın bahçeli hiç merak etmesin, Türkiye cumhuriyeti devleti bütün bu farklılıkları korumaya devam edecek. İstikbale doğru da 77 milyonu geleceğe taşıyacak.
Buradaki ortak özellik ne biliyor musunuz? Zulümde seçicilik. CHP MHP HDP zulümde seçicilik yapıyorlar. Bakın şimdi bir başka sınav halinde bu liderlerin hepsi. Kobani konusunda hepimiz hassasiyet gösterdik. Suriye'de Halep'teki zulme nasıl karşı çıkacaksak
Bir haftadır Esad'ın uçakları Halep'i bombalıyor. Yardımcı olmaya çalışıyoruz. Kılıçdaroğlu'ndan bir ses duydunuz mu? Halep'te yaşayanlar insan değil mi? Halep'i bombalayan ve sivilleri katleden Esed, kobani'ye saldıran IŞİD kadar zalim değil mi? Ama sesi çıkmaz Kılıçdaroğlu'nun. Çünkü her zaman söylüyorum Esad Arap Baasıdır, Kılıçdaroğlu Türk Baasıdır. Devlet Bahçeli'den güçlü bir ses duydunuz mu? Halep'te Türkmenler baskıyla karşı karşıya kaldığında yardım edelim diye çağrıda bulundu mu?
HDP'den, Kobani için Türkiye'yi yakmaya çalışan bu Vandallar, Halep'teki Kürtleri için sesini yükselttiğini duydunuz mu? Biz ise zalime zalim deriz, mazlumun da yanında dururuz hiçbir fark gözetmeden.
Yine Kudüs'te Mescidi Aksa'daki zulüme karşı, İsrail askerlerine karşı en yüksek gür seda Türkiye cumhuriyetinden çıktı. İsrail'e ve zalim yöneticilerine sesleniyorum, sakın ola islam dünyasındaki bir takım problemler yaşanıyor diye Kudüs'e ve mescidi aksaya yönelik bu saldırıları devam ettirmeyi düşünme, herkes sussa Türkiye Cumhuriyeti sessiz kalmayacaktır.
Mescidi Aksa da Kudüs de bize tarihin emanetidir. Bu emanete sahip çıkmaya devam edeceğiz. Bir taraftan ülke ekonomisiyle ilgili çalışmalar yaparken, uluslararası gündemi takip ederken, bu hafta ilçe kongrelerimizi başlatmanın coşkusunu yaşadık. Bu coşkulu kongrelerde dava arkadaşlarımla buluştum. Çözüm süreci bizim açımızdan bir milli kardeşlik projesidir. Kararlılıkla sürdürülecektir. Provokasyonlara karşı dik durmaya devam edeceğiz. Kamu düzenini sağlamak için gereken her türlü tedbiri aldık almaya devam edeceğiz.
HDP'ye de bir kez daha sesleniyorum. Çözüm sürecinin bütün taraflarına sesleniyorum. Eğer iyi niyetliyseniz bunu gösterin. Şiddet sarmalına vandalizme karşı olduğunuzu ifade edin. Siz bu açık yüreklilikle söylerseniz çözüm süreciyle ilgili diğer adımlar atılmaya devam edilecektir. Ama bir taraftan savunuyormuş gibi yapıp, bir taraftan kamu düzeni karşısında provokasyon yaparsanız, biz de hak ettiğiniz mukabeleyi gösteririz.
Çözüm sürecini devam ettirirken, diğer tarafta silah bırakmak adına hiçbir adına atmamanın hiçbir açıklaması olamaz. Ülkeyi terk etmesi gerekenler ülkeyi terk etmeye başlamalıdır. Silahları bırakmalıdır. Önümüzdeki aylarda, her birimiz her yere yayılacağız. Hafta sonlarında bütün arkadaşlarımın kongrelerde bulunmasını istiyorum. Halkımız bize bu gücü verdikçe, saldıranın saldırılarından tereddüt etmeyeceğiz. Tuzak kuranların tuzaklarını başlarında parçalayacağız.
11.11.2014 13:42:56
Davutoğlu Alevilerin peşinde
Başbakan Davutoğlu partisinin grup toplantısınının çoğunu Alevilere ayırdı ancak zorunlu din dersinden bile geri adım atmadı.