Erzurumajans-Başbakan Ahmet Davutoğlu, partisinin grup toplantısında
geçtiğimiz hafta açıkladığı Aile Paketi ile ilgili konuştu. Davutoğlu,
çeyiz hesabından bahsederken ''Anne ve baba çocuk evlilik çağına
gelinceye kadar biriktirdikleri miktar ne ise devlet yüzde 15 katkıda
bulunacak. Çünkü aşkın ve muhabbetin ne zaman geleceği belli olmaz,
geldi mi insanı çarpar. O anda anne ve babanın sıkıntıda kalmaması için,yüzde 15 katkıda bulunacağız'' dedi.
İşte Davutoğlu'nun açıklamasından satırbaşları:
6 AYDA BİR TOPLANACAK
Bilim
ve Teknoloji Yüksek Kurulu, YÖK, Genelkurmay, Savunma Sanayi
Müsteşarlığı, üniversitelerimizin bir masa etrafında oluştuğu bu kurul
1983'te kuruldu. 19 toplantı gerçekleştirdik 12 yılda. 12 Eylül dönemi
28 Şubat dönemi insanların kıyafetleriyle uğraşırken, 19 yılda sadece 9
kez toplanabilmişti. Salı günü aldığımız kararla 6 ayda bir toplanacak.
İşte aradaki zihniyet farkı bu.
YÖK'E ZELİHA KOÇAK'IN ATANMASI
Zeliha
Koçak'ı YÖK üyeliğine Bakanlar Kurulu kontenjanından atadık. Bu atama
yeni Türkiye'nin sembolik bir anlamını da ortaya koydu. Biz insanların
kıyafetleriyle değil, beyinlerindeki bilim anlayışıyla
üniversitelerimizi ihya etme düşüncesindeyiz. Zeliha hanım, yaptığı
bilimsel çalışmalarla YÖK üyeliğine atanma konusunda gerçek bir ehliyet
sahibidir. Başı örtülü başı açık bütün kadınlar yanyana yeni Türkiye
için çalışacaklar.
Milli muharip uçak savaş uçağıyla ilgili
olarak bir proje olarak alınan karar çerçevesinde, savaş uçağı
projemizin milli savaş uçağı projemizin tasarım aşamasına geçilmiş
bulunuyor. Yine uydu fırlatma sistemi, bu projenin ivme katılması
konusunda prensip kararı aldık. Milli piyade tüfeğinde de seri üretime
geçiyoruz. Türkiye'nin de ortağı olduğu F35'ten, önümüzdeki yıllarda
toplam 100, dört savaş uçağı daha sipariş etme kararı aldık. Artık
savunma sanayi millidir, milli olacaktır.
HİÇBİR NAMERDİN ÖNÜNDE BOYUN EĞMEYECEK TÜRKİYE
Gerçek
cumhuriyetçilik ancak ve ancak Türkiye'nin kendi milli sanayisini
kurmakla mümkün olur. Bahçeli yine iddialarda bulundu. Kendi başbakan
yardımcılığı döneminde, Türkiye bırakın kendi tankını uçağını, başka
ülkelerin envanterinden çıkan silahların peşindeydi, tank modernizasyonu
için İsrail'e muhtaçtı. Şimdi hiçbir namerdin önünde boyun eğmeyecek
bir Türkiye var.
BENİ ALNIMDAN ÖPEN...
Mazlumlara dönük olarak? Benim alnımdan öpen ki, Arap dünyasında bu minnet göstergesidir, o küçük yavrucuk Rua.
2005'te
Hama'da doğdu. Annesi hava saldırısında gözünün önünde hayatını
kaybetti. Babaannesi ve yaşlı bir hanım üç kardeşiyle Türkiye'ye
sığındı. Malatya'da şimdi mülteci kampında yaşıyor. Şimdi Rua'nın bu
hikayesini bilen için Türkiye'nin Suriye politikasını eleştirebilmek
mümkün mü? Evet biz yetimlere öksüzlere mazlumlara sahip çıktık.
YENİ DOĞAN BEBEKLERE AFAD İSMİ
Suruç'ta,yeni doğan bebeklere verilen AFAD ismi oldu. Çünkü Türkiye'ye
girdiklerinde AFAD'ı gördüler. Türkiye'ye ilk geldiklerinde yazıyı
gördüler ve orada esenlik buldular. Ben tekrar bu gayretleri gösteren
AFAD yetkililerine teşekkür ediyorum.
VERDİĞİM TALİMAT AÇIKTI
2002'de
yurtdışındaki temsilcilerinin sayısı 163'tü, şimdi 228. Yani yüzde
40-50 civarında arttı. Sadece temsilcilik sayısı olarak artmadı. Dün
Almanya'da her bir başkonsolosluğumuzu yeniden tanzim ettik. Yeni
binalar aldık. Her binanın iftihar edilecek bir bina olması gerektiğini
düşünerek yaptık. En fazla temsil edilen altıncı büyük ülkeyiz. Bu
anlamda dünyanın her yerinde bayrak dalgalandıran altıncı büyük ülke
olarak, 2023 hedeflerini çok önceden gerçekleştirmiş olduk. Verdiğim
talimat açıktı, arkanızda çok köklü bir millet olduğunu unutmayın. Bize
artık mazeret ve zaman kaybı söz konusu değildir. 24 saat yetişmiyorsa
25'nci saati bulacaksınız. Ama tek bir dakikayı dahi kaybetmeye izin
vermeyiz. Nerede olursa olsun mutlaka aktif olacaksınız. Kim ne diyecek
diye beklemeden Türkiye ne diyor diye dünyaya haykıracaksın. Biz takip
eden bir ülke değiliz.
ÇALIŞAN KADINLAR İÇİN DEVRİM MAHİYETİNDE REFORM
Uyuşturucuyla
mücadele, bedelli askerlikle ilgili, iç güvenlikle ilgili, öğretmen
atamalarla ilgili kasım aralık ayında çok önemli açıklamalarda
bulunmuştuk. Geçtiğimiz hafta ailenin ev dinamik nüfusun korunması
başlığı altında, aile ve çalışan kadınlar için devrim mahiyetinde
reforma imza attık. Büyük ülkeler nüfusunu büyük bir kaynak olarak
görürler. Eğer bir ülkenin uzun dönemli gelişme trendini anlamak
isterseniz nüfusuna bakabilirsiniz.
GENÇ NÜFUSUMUZ ARTSIN
Petrol
bitebilir, kaynaklar tükenebilir, tükenmeyen tek kaynak var o da insan
kaynağı. 2013 yılında 65 yaşı 10,3'e, 2050'de yüzde 20'ye çıkacak.
Burada yapılacak iki yol var. Eski Türkiye'de olduğu gibi aman nüfusun
artmasını durduralım, az nüfusla mümkün olduğu kadar orta gelişmişlikte
kalalım. Okullar olmasaydı ne güzel idare ederdim diye ifadeyi, 80'li
90'lı zihniyet böyle bir zihniyete dayanıyordu. Biz ise tam tersini
söylüyoruz. Nüfusumuz artsın. Genç nüfusumuz artsın. Daha çok nüfusla
daha büyük milli gelir üzerinden milli geliri artıralım. Bu anlamda
çalışan kadınları, annelik ve kariyer aşkı arasında tercih yapmak
zorunda bırakmayan insani bir reform planladık. Dünyaya örnek olacak bir
reformu gerçekleştirdik.
GPS İLE TAKİP EDİLECEK
Sosyal
hizmet görevlisi, GPS ile takip edilecek şekilde bu 500 aile ile
ilgilenecek. Türkiye'nin resmini çıkaracak. Eğer bu hizmetler istismar
ediliyorsa bunu denetleyecek. 7 bin yeni kadro ihsas ediyoruz. Çalışan
kadınlarımızla ilgili çok ciddi düzenlemeler yaptık. Yarı zamanlı
çalışma anlayışıyla, ilk çocuk için iki, ikinci çocuk için dört ay,
üçüncü çocuk için altı ay yarı zamanlı olarak çalışacaklar. Aradaki fark
devlet tarafından karşılanacak. Biz bu paketi açıkladığımızda,
eleştirmeye hazır bekleyen çevreler, bu kadın istihdamını azaltmaz mı
dediğinde, bu programı okumamış oldu. kadınlarımız, üç çocukta altı aya
kadar olan bir süre, yarı zamanlı çalışıp tam ücret alacaklar.
Kadınlarımız bu şekilde 16 haftalık izin sonrasında, kariyerimi mi
seçsem annelik mi yapsam diye bir seçim yapmayacaklar.
AŞKIN VE MUHABBETİN NE ZAMAN GELECEĞİ BELLİ OLMAZ
Nasıl
ki erkekler askerlikte, askerlik döneminde, kademe ilerlemesinde
değerlendiriyorsa annelerimiz de değerlendirecek. Annelikte vatan görevi
gibi kutsal bir görevdir. Yine devrim mahiyetinde bir adımla çeyiz
hesabı. Anne ve baba çocuk evlilik çağına gelinceye kadar
biriktirdikleri miktar ne ise devlet yüzde 15 katkıda bulunacak. Çünkü
aşkın ve muhabbetin ne zaman geleceği belli olmaz, geldi mi insanı
çarpar. O anda anne ve babanın sıkıntıda kalmaması için, yüzde 15
katkıda bulunacağız.
GURBETÇİ ANNEYE MÜJDE
Dün Almanya'da da söyledim, yurt dışındaki vatandaşlarımız da bu haktan, doğum hediyesinden hepsi istifade edecekler.
HAVA VE SAĞLIK ŞARTLARI NEDENİYLE KATILAMADIM
Bu
tempoda beni üzüntüye sevk eden tek husus, Karabük, Bursa, Yalova ve
Isparta kongrelerine gidememem oldu. Hava ve sağlık şartları nedeniyle
katılamadım. Buradan gönüldaşlarımıza, dava arkadaşlarımıza selamlarımı
iletiyorum. Özürlerimi kabul etmelerini rica ediyorum. Bu aşk ve coşku
oldukça bütün Anadoluyu adım adım gezmeye devam edeceğiz.
ÇOK SAYIDA LİDERLE TERÖRE KARŞI SESİMİZİ YÜKSELTTİK
Geçtiğimiz
haftanın en önemli olayı Paris'teki yaşanan terör olayıydı. Dün evvelsi
gün Pazar günü Paris'te teröre karşı dayanışma mitingine yürüyüşüne
katıldık. Bu bir çok açılardan önemliydi. Çok sayıda liderle birlikte
teröre karşı sesimizi yükselttik. Bu katılımın, Başbakan düzeyinde
katılımının üç açıdan önemli olduğu kanaatindeyim. Küresel mesaj,
Avrupa'da yaşayan vatandaşlarımıza ve Müslümanlara verdiğimiz mesaj.
İSLAM TERÖRÜ OLARAK ANILMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ
Terörün
herhangi bir şekilde islamla veya herhangi bir dinle yan yana
anılmasına izin vermeyeceğiz. Dün Merkel ile yaptığımız toplantıda
söylediğim gibi nasıl Norveç'te terör olduğunda biz buna Hristiyan
Avrupa terörü demedik. Nasıl Neonaziler vatandaşlarımızı katlettiğinde
Alman terörü demedik, Aaris'teki terör eyleminin islam terörü olarak
anılmasına izin vermeyeceğiz.
Kim olursa olsun, kimi hedef alırsa
alsın her türlü teröre, barbarlığa, zorbalığa karşı çıkmaya devam
edeceğiz. Devlet terörü uygulayanlara karşı sesimizi çıkarmaya devam
edeceğiz.
Gazze'de yapılanlara, devlet terörü demeye devam
edeceğiz. Hama'da Humus'ta füzelerle, kimyasal silahlarla halkını
katleden Esad'ın yaptığına devlet terörü demeye devam edeceğiz.
SUSMAYAN TEK DEVLET TÜRKİYE
Bazıları
terör İsrail tarafından yapılıyorsa sesiz kalıyorlar. Bazıları
Suriye'de destek veriyor, sessiz kalıyor. Bazıları DEAŞ'ın yada
diğerlerinin terörüne sükut ediyor. Susmayan tek devlet Türkiye,
susmayan tek hareket Ak Parti hareketi oldu.
DÜNYAYA BARIŞ NE ZAMAN GELİR?
Dünyaya
barış ne zaman gelir? Nasıl Fransa'daki terör karşısında bu dünya
liderleri yürüdüler, bir gün Fazze'li çocuklar için, Kudüs'te şehit
edilenler için dünya liderleri bir araya gelip yürürlerse işte o zaman
dünyaya barış gelir. Eğer bir gün Pakistan'da öldürülen çocuklar için
İslamabad'da bu liderler bir araya gelirse işte o gün dünyaya barış
gelir. Eğer Somali'de o açlık karşısında bu dünya liderleri bir sabah
bir uçakla Mogadişu'ya inerse, Suriye'de DEAŞ'ı olduğu gibi, rejimi de
eleştirmek için BM'nin 5 daimi üyesi yanyana gelirse o zaman barış
gelir.
ÖZGÜR FİLİSTİN'İN BAŞKENTİNDE DÜNYA LİDERLERİ YÜRÜDÜĞÜNDE...
Biz
her yerde adaletin vicdanın sesi olmaya, Avrupa'da da Asya'da da Şam'da
da Paris'te de Bosna'da da tek yürekli konuşmaya devam edeceğiz. Bizim
yüreğimiz insanlık vicdanının yüreğidir. Bir gün o gün gelecek ve
inşallah bugün ağırladığımız Mahmud Abbas özgür bir Filistin'in
başkentinde bu dünya liderleri yürüdüğünde işte dünyaya barış o zaman
gelecek. Başkenti Kudüs olan özgür Filistin kurulduğunda, Mescidi
Aksa'ya doğru bu liderler yürüdüğünde barış o zaman gelecek.
MEYDANI BOŞ BIRAKMAYIZ
Bazıları
bizim İsrail başbakanıyla neden orada olduğumuzu soruyorlar. Biz
meydanı boş bırakmayız, insanlık neredeyse biz orada olacağız. İsrail
Başbakanı'nın orada olması gayri samimidir.
İkinci mesajımız
Avrupa kıtasıdır. Bizim coğrafyamız çok boyutludur. Biz Asyalı olduğumuz
kadar Avrupalıyız, Balkanlı olduğumuz kadar Ortadoğuluyuz,
Kafkasyalıyız. Bu kimliğimiz birbirinden ayrılamaz. Kim ki bizim
Avrupalı kimliğimizi ihmal edip, Asyalı kimliğimize atıfa bulunur, o da
aynı şekilde tarih cahilidir. Onun için Paris'te bulunduğumuzda Avrupalı
olarak konuşuruz, Semerkand'da Ahmet Yesevi'nin torunları olarak
konuşuruz, Saraybosna'da Üsküp'te evladı fatihan olarak konuşuruz. Biz
onun için büyük bir mirasın sahipçileriyiz.
Biz Avrupalıyız,
Avrupalı olmaya devam edeceğiz, Avrupa'nın meselesi bizim meselemizdir.
Biz orada bulunmakla şunu haykırdık, islam Avrupa'nın asli dinidir,
Endülüs'te ve Osmanlı'da çok kültürlülüğü altın harflerle yazmış bir
binin mensuplarıdır. Gerek Holland'a gerek Merkel'e teşekkür ediyorum.
Terörün islamla özdeşleşemeyeceğini vurguladı. Merkel de ''İslam
Almanya'ya ait dindir, bende herkesin başbakanıyım'' dedi.
PEGİDA
ve Dresden'deki cahiller bilmelidirler ki, Avrupa tarihi Osmanlı
arşivleri olmadan yazılamaz. Endülüs'ün aydınlık yüzü bilinmeden
okunamaz. İbni Rüşt ekolünü takip eden batılı düşünürler rönesansın
reformun yolunu açmıştır.
Her türlü yabancı düşmanlığına karşı
sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Evvelsi gün Parisli oluşumuz
Avrupalı kimliğin ayrılmaz bir parçasıdır. Brüksel'de Londra'da Davos'ta
bu gerçekleri haykırmaya devam edeceğiz. Üçüncü önemli mesajımız
Avrupa'da yaşayan vatandaşlarımızaydı. Sahipsiz değilsiniz. Garip
değilsiniz. Yalnız değilsiniz. Arkanızda hakkınızı hukukunuzu koruyacak
şefkatli ve kudretli Türkiye Cumhuriyeti devleti var.
Biz bu
oyunu bozduk. Kolektif suç anlayışı, nazi hareketinin çıkmaya sebep
olduğu anlayıştır. Doğduğu anda kim hangi dine mensup anne babadan
doğmuş olursa olsun masumdurlar. Kolektif suç inşadı yoktur. Maalesef 11
eylül sonrasında dünyada öyle bir hava estirdiler ki, adı muhammed olan
ahmed olan ali olan hasan olan Hüseyin olan potansiyel suçlu gibi
gördüler.
Pazartesi günü sabahı vatandaşlarımız ve Müslümanlar,
bir Fransızla karşılaştıklarında başlarının eğilmemesi için, Müslüman
liderler de var diyebilmeleri için, onlar için biz paris'teydik.
Berlin'de de söyledim. Gün başımızı dik tutma günüdür. İnsanlık vicdanı
adına sesimizi yükseltme günüdür. Taşıdığınız Ahmet Muhammed ismiyle
gurur duyun. Çünkü bu katillerin öldürdüğü bir polisin adı da Ahmet'ti.
Berlin'de
Mevlana camiini ziyaret ettim. Kundaklanan yakılan camii? bundan sonra
hangi cami olursa olsun, gidecekler ve dayanışma gösterecekler. Ta ki
Avrupa'daki hiçbir Müslüman kendisini garip hissetmesin. İşte küresel
mesaj olarak teröre karşı insani vicdan olarak oradaydık.
13.01.2015 14:29:09
Davutoğlu: Meydanı boş bırakmayız
Başbakan Davutoğlu Paris'e neden gittiğini böyle açıkladı.