Erzurumajans-Mobbing ile Mücadele Derneği Erzurum Temsilci Başkanı Jale Alcan,
kadınların cinsel tacizi şikâyet edecekleri bir ortamın yeterince
yaratılmadığını belirterek kadınların öncelikle cinsel kimliği ile değil
üretici kimliği ile algılanması gerektiğini söyledi.
Son
günlerde eğitim kurumlarında cinsel tacizin gündeme gelmesi ve yaygınlık
kazanması sonucu bir açıklama yapan Mobbing ile Mücadele Derneği
Erzurum Temsilci Başkanı Jale Alcan, yapılan tacizlerin ve mobbingin bir
an önce durması gerektiğini vurguladı.
Alcan," Cinsel taciz,
cinsiyet ayrımcılığının bir uzantısı, kadının eğitim sonrasında çalışma
özgürlüğünü kısıtlayan bir tehdit ve anayasa ile güvence altına alınmış
kişilik hakkının ihlalidir. Yöneticilerin cinsel tacizin önemini
kavraması, tüm kurum kuruluş ve örgütlerde bu tarz eylemlere karşı
tavizkâr davranmaması gerekir. İş yerinde cinsel taciz olayının ceza
hukuku, borçlar hukuku ve iş hukuku açısından önemli hukuki sonuçları
vardır. Maalesef yöneticiler cinsel tacizin önemli bir problem olduğunun
farkında değiller. Kadın öncelikle cinsel kimliği ile değil üretici
kimliği ile algılanmalı, kabul edilmeli erkeklere, karşı cinse sağlıklı
bakış açısı kazandırılmalıdır. Cinsel tacizin eğitim kurumlarında
gündeme gelmiş olması ve yaygınlık kazanması da ayrıca üzüntü
kaynağımdır. Erzurum'a okumaya gelen kız öğrenciler, çalışmaya gelen
kadınlar Türkiye'deki diğer hemcinsleri gibi cinsel tacizi şikâyet
edememekte, çoğunlukla sessiz kalmayı tercih etmektedirler. Bunda en
önemli etken toplumda şikâyetçi olan kadın mağdurların daha sonra hedef
olacağı şeklinde yerleşmiş, yanlış değerlendirilme korkusudur. Erkekler
örgütlerde resmi statülerinden aldıkları gücü, kadına karşı cinsel taciz
ve psikolojik baskı amacıyla kullanabilmektedirler. Oysa tacize hedef
olan kadın, psikolojik ve sosyolojik nedenlerle tacizi genellikle
açıklayamaz. Cinsel taciz kadının onurla çalışma hakkına karşı bir
saldırıdır. Bu tacize, Mobbinge dur demeliyiz.! Kadınların cinsel tacizi
şikâyet edecekleri bir ortam yeterince yaratılmamış ve şikâyet
prosedürleri oluşturulamamıştır. Türkiye'de sosyal ve psikolojik
nedenlerle çoğu kez mağdurların ortaya çıkmaması, adli makamlara
müracaat edilmemesi, basına yansıtılmaması tacizlerin gerçek boyutlarını
ve sayısını belirlemeyi zorlaştırmaktadır. Toplumsal değerler
sistemimiz mağdur kadının daha fazla mağdur olacağı ile konuşmasını
engellemektedir. Mobbing ile Mücadele Derneği'ne yapılan mağdur
başvurularından dul, bekâr ve yalnız yaşayan, bulunduğu örgütlerde
emsallerinden daha küçük, ekonomik güçlük çeken, iş yaşamında
deneyimsiz, düşük ücretli, düşük eğitimli ve devamlılık arz etmeyen
işlerdeki kadınlar, erkeklerin sayıca daha yoğun olduğu kurum ve
kuruluşlardaki veya geleneksel erkek işi kabul edilen işlerde çalışan
kadınlar daha fazla tacize hedef olmaktadır. Taciz eyleminde bulunan
erkekler ise genellikle hedeflerine göre daha üst statüde, daha yaşlı ve
evli kimselerdirler. Nitekim bahse konu olan cinsel taciz suçlamaları
da aynen böyledir. Örgütlerde son zamanlarsa sıklıkla rastladığımız
cinsel taciz, kadınlar üzerinde erkeklerin güç ilişkisini ortaya koyar
ki bu şiddettir; gücün yanlış kullanılmasıdır aynı zamanda psikolojik
tacizdir. Mobbing'dir.!" dedi.
CİNSEL TACİZ SADECE KADINLARI DEĞİL KURUM KİMLİĞİNİ DE ETKİLER
Mobbing ile Mücadele Derneği Erzurum Temsilci Başkanı Jale Alcan,
cinsel tacizin hangi kurum ve kuruluşta olursa olsun kabul edilemez
olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti:" Cinsel taciz sadece
kadın mağdurları değil aynı zamanda kurumun kimliği ve etkinliğini,
tacizciyi ve diğer çalışanları da etkilemektedir lakin tacizin taciz
mağduru kadınlar üzerindeki etkileri çok daha yıkıcı, onarılması zor
etkiler bırakmaktadır. Kurumsal ve kişisel güç, cinsel taciz amacıyla
kadınlara karşı kullanılabiliyorsa örgütler gücün cinsiyete değil,
liyakate göre insanları belirlenmesi ile tacizi büyük ölçüde
engelleyeceklerdir."
14.07.2014 13:30:52
Cinsel taciz ve mobbing
Jale Alcan, kadınların cinsel tacizi şikâyet edecekleri bir ortamın yeterince yaratılmadığını belirterek kadınların öncelikle cinsel kimliği ile değil üretici kimliği ile algılanması gerektiğini söyledi.