“Bunca yıllık meslek yaşamımda olmadığı kadar yoğunluk oldu”
Başlangıcından bu yana salgının çocuklar ve ergenler üzerinde oluşturduğu etkilere ilişkin konuşan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Burak Doğangün, “İlk dönemde çocuklar ne olduğunu anlamaya çalıştılar şok olan anne babalarının yüzlerini izlediler. Belirli bir dönem sonra ise ne olduğunu daha rahat anlamaya çalıştılar. Önce korktular birçok yetişkin gibi daha sonra bunları söze dökebilenler daha rahatladı. Kendi evlerinde hapis olmuş oldular. Bunların getirdiği etkiyle bir dönem sonra suçluluk hissetmeye başladılar. Hem bir taraftan dışarıya çıkmak isteme hem de içeride kalıp aileyi koruma gerekliliği vardı. Yapılan çalışmalar genellikle çocuk ve ergenlerin birkaç alanda yoğun bir şekilde etkilendiğini gösteriyor.
Çocuk ve ergenlerin dünya ve ülke genelinde daha fazla depresif belirtiler gösterdiği, yoğun kaygı sorunları yaşadığı bunlarla bağlantılı olarak özellikle biz de ülkemizde çok sık görmeye başladık. Kendine zarar verme gibi davranışlar geliştirmeye başladığını gördük. Ergenler, gençler daha çok sosyalleşme alanındaki zorluk, yeme bozuklukları ve kendine zarar verme gibi davranışları daha yoğun bir şekilde gösterdiler. Hafta sonları dahil hiç bunca yıllık meslek yaşamımda olmadığı kadar yoğunluk olduğunu söyleyebilirim” dedi.
“Vücudun kapalı bölgelerine yapıldı”
Pandemide çocukların kendilerine zarar verme eğilimlerinin arttığını kimi zaman ailelerin bu durumu geç fark ettiğini belirten Prof. Dr. Burak Doğangün sözlerini şöyle sürdürdü:
“Aileler ilk önce fark etmediler bunu, bir moda gibi sosyal medyadan etkilenip ergenlerin, gençlerin sıkıntılı süreçler yaşadıklarında çözüm üretemediklerinde o depresif belirtileri yoğun yaşadıklarında kendilerine zarar verdiklerini gördük. Bazı sosyal medya alanlarında da bu durum bir fenomene, popülariteye dönüşerek moda gibi bir güç kazandı. Çok da fazla arttı. Geçmişte de bu durum mutlaka vardı ancak hiç görmediğimiz kadar bunu görmeye başladık. Kendine zarar verme davranışı gencin sıkıntı hissettiği zamanlarda bu bir uyarı, uyaran gibi yani çok sıkılan birinin uykuya dalmamak için kendini çimdiklemesi gibi bir uyarı etkisi gösterdi. Benim anlatmaya çalıştığım bilinçli ve bilinç dışı bir cezalandırma gibiydi. Ergenin kimlik oluşurken bedenine yönelik bir hissetme durumu gibiydi ama daha çok bu pandemide hangi özel şartlarda oluyordu derseniz, normalde kol ve bacaklara yapılan bir nevide dış dünyaya yönelik bir mesaj olan bu kendine zarar verme davranışı pandemi döneminde özellikle vücudun kapalı bölgelerine yapıldı. Anne babanın aslında evde olup görme durumu olan bu durum böylelikle ertelenmiş oldu. Yoğun depresif sıkıntılar yaşayan gençlerde belli bir dönem sonra kendine zarar verme davranışı maalesef bazı intihar fikirleriyle de kendini gösterdi. Aile o zaman farkında oldu ve böylelikle patlak vermeye başladı”
“Parmak sallar şekilde değil, niye oldu bu durum merak ediyorum demek”
Ailelerin kendine zarar veren çocuklarına karşı yaklaşımının çok önemli olduğunu dile getiren Prof. Dr. Burak Doğangün, “Sıklıkla kesici aletlerle olan durumdan bahsediyoruz, birçok cismi ergen, kendisini yaralamak, zarar vermek için kullandı. Anne baba böyle bir durumda genellikle şok, panik yaşıyor. Zaman zaman inkar ediyor ‘zaten ufacık bir şey, bir şey olmaz ki, kedi yapmış' bir taraftan biliyordum diyor ama yakıştıramıyor. Öncelikle bir kabul edebilmek, görebilmek, bir durabilmek sert değil, net durabilmek tabiri caizse bir zemin hazırlayıp üzerine konuşulabilir bir alan oluşturmak lazım. Bu durumu bunu niye yaptın gibi parmak sallar şekilde değil, niye oldu bu durum merak ediyorum demek ikisi arasında fark var. İşin içinden çıkılamaz boyutta bir durum olduğu düşünüldüğünde de bir psikiyatr, bir psikiyatriste bir profesyonele geliyorlar ama burada da şu çok önemli seni aldım götürüyorum, bakacaklar sana suçlu gibi değil. Bu kendine zarar verme davranışları da daha çok ilk orta ergenlik döneminde daha sık oluyor. Yani 13-16, 12-15 yaş arasında daha sık gözlemlediğimizi söyleyebiliriz. Ekrana boğulduk bu dönemde herkes kendi alanında bir kısır döngü yaşamaya başladı. Pandemi döneminde uyku bozuklukları çok fazla oldu. Mesela 5 gün hiç uyumayıp oyun oynayan ergen gördüm. Zombi gibi karşımda dolaşıyordu, bütün bunlar şimdi çok şükür ki daha dengeye girmeye başladı” ifadelerini kulandı.
“Şu an bu olumlu süreç oluştu”
Öğrencilerin uzun zaman sonra okula başladığı ilk dönemlerde uyum problemi yaşadığı ancak bu durumun giderek olumlu bir sürece girdiğini ifade eden Prof. Dr. Doğangün, “Şu an bu olumlu süreç oluştu. Belli bir dönem sonra kendiliğinden gelişti. 1,5-2 yıl hiç okula gitmeyen çocuk 'gittiğim zaman beni eleştiriler mi, beni beğenmezler mi, yanlış bir şey söyler miyim' gibi pandemiden kalan, pandemide artan o anksiyeteyi sosyal alana yansıttı. Ama adaptasyon birlikte geldi. Birlikte geçirilecek kaliteli zaman çok önemli. Özellikle 0-4 yaş döneminde çocuklarını ekrana boğmayın, masada yemek yemeleri için karşılarında bir uyuşturucu gibi onları hipnotize edecek ekranları tabletleri ellerine vermeyin” dedi.