Bugün bayram, erken kalkın çocuklar!..

Bugün bayram, erken kalkın çocuklar!..

Bayramın kime neyi çağrıştırdığı hususunda çok şey yazılabilir. Belki; bayramın ne olduğunu, neyi anlatması ya da hatırlatması gerektiğini, bu çağrışımların toplamı ortaya çıkaracaktır da denebilir. Mesela şair Arif Nihat Asya’nın;

"Bayram" dediler... biz ağladık, ağlaştık...

            Lakin tanıdıklar bularak, yaklaştık...

            Öptük, şu asırlık çınarın yaprağını...

Kuşlar, yuvalar, sularla bayramlaştık.” şeklinde anlatmaya çalıştığı, adına “bayramlaşma” dediğimiz birbirimizi tebrik etme âdetimizi, eskiye oranla sıkı sıkıya muhafaza ettiğimiz pek söylenemez.  Fakat "millî bütünlüğün gönüllerdeki perçinleri " olan bayramlarımızda, bu güzel âdeti yaşatmak; birliğimiz, dirliğimiz ve geleceğimiz açısından çok önemli...

 

Ayrıca bu geleneğin ayakta tutulması; büyüyen şehirler içerisinde giderek görülemeyen dostların hatırlanmasına ve yeni dostluk bağlarının kurulmasına da sebep olur. Çünkü; Nihat Sâmi Banarlı'nın cümleleriyle; "Bir milletin kültür hayatının en güzel ifadelerinden birisi bayramlardır. Türkler, İslam dinini kabul ettikten sonra eski bayram âdetlerini de muhâfaza ettiler. Yeni dinin getirdiği Ramazan ve Kurban bayramlarına önem vermeyi, kudsiyetine saygı duymayı dini bir vecibe saymışlardır."

 

Aslında bayramın cömertliğinden, güzelliğinden, dünyamıza misafir gelirken getirdiklerinden eksilen bir şey yok. Eksilen belki de bizleriz. Bizim insanlığımız, bizim sevgimiz, bizim cömertliğimiz. Bizim sabır ve tahammülümüz. İnsanlığımızı, sevgimizi, cömertliğimizi, sabrımızı çoğalttıkça, bu yönde gayret gösterdikçe, bu kavramların ayakta kalması için direndikçe; sanırız bayramlar da eskiden olduğu gibi güzel görünecektir gözümüze...

             

Ama yine de bazıları için durumun farklı olduğunu, özellikle sanatla ilgilenenlerin ruh dünyasını, bu değişim ve dönüşümün derinden etkilediği kesindir. Bunlardan biri de şair Fazıl Hüsnü Dağlarca… O da kendince haklı olarak, “O bayramlar masallarda kaldı” derken, işte böyle bir noktaya işaret ediyor. 1914 doğumlu şair, bir asra yaklaşan verimli hayatında, birbirinden çok farklı dönemlerin ve zamanların tanıklığıyla, bugünkü bayramlarda eski bayramların “arınmışlığını” bulamadığını söylüyor. “Oradan, o kendi masal ülkesinin muhteşem yalnızlığı içinden sarkıttığı şiirden iplerle çocuklara ve içinde çocukça sevinçleri yaşatıp duranlara sesleniyor” ve diyor ki:

Bütün yeryüzü, gökyüzü nasıl insanlar içinse, bütün yazdıklarım öylesine çocuklar içindir. Çocuklar, eserlerimde yeni bir bayramı görsünler istiyorum.

 

Bayramlar, çocuk muhayyilemizde canlandırdığımız birçok şeyi cömertçe veriyordu. Yeni pabuçları, harçlıkları, renkli şekerleri, şımartılmayı, bıkmadığımız oyunları, sevdiğimiz yemekleri ve daha daha neleri... “Dünyanın en güzel ve en uzun günlerini” yaşıyor olurduk böylece. Herhalde onun için daha çok seviyorduk bayramları…

 

 Bayramı belki de gerçek manada yaşayanlar ve ruhlarında bayramın güzelliğini derinliğine hissedenler çocuklar... Saf, gösterişsiz,  sade ve içten... “Hiç çocukların sevinmediği bayrama bayram denebilir mi?Hele özellikle; “...bayram sevincini yaşayamayan yoksul çocukları ve deprem çocuklarını unutmamak lâzımdır. Sevinç, neşe, elbette herkesin hakkıdır; ama onların daha çok hakkıdır.


Onun için de şöyle seslenmek geliyor içimden:

“Bugün bayram, erken kalkın çocuklar

Giyelim en güzel giysileri

Elimizde taze kır çiçekleri

Üzmeyelim bugün annemizi...”

           

Bir bayram yazısının sonunda; çocuklara, şimdiki bayramlardan çok, hayallerinde yaşattıkları bayramlarla mutlu olanlara, artık mazide kalan mutlu günleriyle teselli bulanlara ve daha başkalarına, sağlıkla nice bayramlar diliyorum.

           

Bayramınız kutlu olsun efendim…




27.09.2009 19:27:00