Büyük Türk Milleti,
Aziz Erzurumlu Vatandaşlarım,
Muhterem Dava Arkadaşlarım,
Türkiye Sevdalısı Milliyetçi-Vatansever Kardeşlerim,
Kahraman ve fedakâr insanların diyarı olan Erzurum'da bir kez daha bulunmaktan son derece bahtiyarım.
Özü doğru, sözü doğru, eli açık, sofrası açık, mazlumun yanında, zalimin karşısında olan yiğit Dadaşlarla kavuşmaktan heyecan duyuyorum.
Kurtuluş yıllarımızda verdikleri mücadele ile Türkiye'ye örnek olan, 94 yıl önce ev sahipliği yaptıkları Kongre ile Türk milletinin tarihine damga vuran Erzurumlularla kucaklaşmamıza vesile olan Cenab-ı Allah'a hamd ediyorum.
Bar tutan, at binen, cirit atan, geçmişinden kopmayan, örfünden ayrılmayan, adetlerinden sapmayan, sözünden caymayan,milli ve manevi değerlerinden taviz vermeyen tüm Erzurumlu kardeşlerimi en samimi hislerimle selamlıyorum.
Aşkale'yi, Aziziye'yi, Çat'ı, Hınıs'ı, Horasan'ı, İspir'i, Karaçoban'ı, Karayazı'yı, Köprüköy'ü, Narman'ı, Oltu'yu, Olur'u, Palandöken'i Pasinler'i, Pazaryolu'nu, Şenkaya'yı, Tekman'ı, Tortum'u, Uzundere'yi ve Yakutiye'yi en halisane duygularımla selamlıyorum.
Erzurum'un her köşesine, her hanesine ve her insanına muhabbetlerimi gönderiyorum.
Cenab-ı Allah'ı rahmeti, mağfireti ve bereketi hepinizin üzerine olsun diyorum.
Manevi arınmamıza ve kurtuluşumuza vesile olmasını niyaz ettiğim yarınki mübarek Beraat Kandili'nizi şimdiden tebrik ediyor, dualarınızın Yüce Allah katında kabul olmasını diliyorum.
Önümüzdeki ay idrak edeceğimiz onbir ayın sultanı Ramazan-ı Şerife'nizi bugünden kutluyorum.
Sizlere en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Milli bir heyecan içinde bir araya gelen bütün kardeşlerime, bu açık hava toplantımızın gerçekleşmesinde emeği geçen başta Erzurum İl Başkanlığımız olmak üzere, tüm dava arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz, güzellikler bahşettiniz.
Çok Değerli Kardeşlerim,
Muhterem Dava Arkadaşlarım,
Türkiye'nin 9 bölgesinde "Milli Değerleri Koru ve Yaşat" adı altında düzenlediğimiz açık hava toplantılarımızın dördüncüsünü "Birlik" temasıyla Erzurum'da, sizlerle birlikte gerçekleştiriyoruz.
23 Mart 2013 tarihinde Bursa'da Kuruluş temalı toplantımızla aziz ceddimizin hatıralarını yoğun bir katılım ve sahiplenmeyle yad ettik.
20 Nisan 2013 tarihinde İzmir'den bayrağı kaldırdık.
Bayrak hasımlarına unutamayacakları bir ders verdik.
25 Mayıs 2013 tarihinde Adana'dan vatan seslenişiyle mesaj verdik, son yurdumuz üzerinde hesap yapan, fırsat kollayan ve hain emeller peşinde koşan terör ve bölücü odakların başına yıldırımlar gibi indik.
İşte bugün de sizlerin huzurunda, sizlerin şahitliğinde ve sizlerin muazzam desteğinizle birlik diyoruz, birlikte geleceğe yürüyoruz.
Sizlere soruyor ve öyle bir cevap vermenizi bekliyorum ki, AKP titresin, PKK şaşırsın, Başbakan kaçacak ve saklanacak kovuk arasın:
√ Birlikteliğimizi bozmaya çalışanları bağışlayacak mısınız? (Hayır)
√ Birlikteliğimizi çekemeyen, birlikteliğimizi öğütmeye çalışan haramzadeleri unutacak mısınız? (Hayır)
√ Türk milletinin birlikte yaşama ülküsünü hançerlemek için durmaksızın saldırılarda bulunan fitne ve fesat yüzlere izin ve prim verecek misiniz? (Hayır)
Erzurum'a yakışan budur.
Dadaşlardan başka bir şey duyulması da mümkün değildir.
Sizin bu tercihiniz Türk milletine güven vermektedir.
Sizin bu sesiniz serhat boylarına umut saçmaktadır.
Sizin bu duruşunuz hıyanet içinde olanlara korku salmaktadır.
Bizim birlikteliğimiz çocuk oyuncağı değildir.
Bizim birlikteliğimiz sınırlı, süreli ve sarsak değildir.
Bizim birlikteliğimiz baharla açan, sonbaharla solan, kış aylarında da kuruyan bir ağaç dalı değildir.
Birlikteliğimizin temelinde yaşanmış binlerce yılın sevinci, hüznü, gözyaşları ve zafer sabahlarının şükür namazı vardır.
Hamd olsun, bizim soyumuz bellidir, yönümüz bellidir.
Bizim geldiğimiz yer bellidir, gideceğimiz ülkü bellidir.
Bizim geçmişimiz, Bilge Kağandır, Alparslandır.
Bizim geçmişimiz, Ertuğrul Gazi'dir, Fatihtir.
Bizim geçmişimiz, Hacı Bayram'dır, Hacı Bektaş'tır.
Bizim geçmişimiz, Mustafa Kemaldir, Türkeş Bey'dir.
Şundan eminim ki;
√ Aynı kıbleye dönen vicdanlar,
√ Aynı secdeye varan alınlar,
√ Aynı safa giren bedenler,
√ Aynı duaya âmin diyen diller,
√ Aynı başarıya sevinen kalpler,
√ Aynı acıyla sızlayan gönüller,
√ Aynı hedefe ortak olan bakışlar,
√ Aynı türküye, aynı şiire, aynı marşa, aynı hedefe eşlik eden yürekler bizi bir millet yapmış, sapasağlam şekilde kaynaştırmıştır.
Türk milletinin birliği;
√ Palandöken Dağları gibi heybetlidir.
√ Allahüekber Dağları gibi kalıcıdır.
√ Pasinler Ovası gibi engindir.
Bar oynayarak birlikteliğimizin, el ele tutuşmamızın ve beraberliğimizin tescili yüzyıllar öncesinden yapılmıştır.
Horon teperek kardeşliğimiz perçinlenmiştir.
Zeybekle birlikteliğimiz pekişmiştir.
Karşılamayla mutluluklarımız paylaşılmıştır.
Davul zurna sesleri, yanık yanık söylenen sevda türküleri, içli içli dile gelen uzun havalar biz bir yapmış, beraberlikte buluşturmuştur.
Türk milleti bir olmuş, birlikteliğini tıpkı sert granite işler gibi, dantel dantel, duygu duygu, nakış nakış tarihe mal etmiş, bundan dönmemek üzere yemin içmiştir.
Birliğimiz tarihi ve kültürel bir emanettir.
Birliğimiz milli ve manevi bir vasiyettir.
Biz ayrılmak, kavgaya tutuşmak, birbirimize girmek için bin yıla meydan okumadık.
Birbirimize küsmek, darılmak ve hasım olmak için onca zorluğa, onca külfete ve onca acıya katlanmadık.
Tarihimizin bir dönümünde, Recep Tayyip Erdoğan diye birisi çıksın, Öcalan canisi denen bir aşağılık teröristle işbirliği yaparak birliğimizi lime lime doğrasın, milli varlığımızı mahvetsin diye bunca asrı yaşamadık.
Dedelerine layık olamayanların, ecdadına nankörlükte terfi üstüne terfi olan BOP'çuların, zalim yamaklarının bölücü ve parçalayıcı emellerine kurban edilmek için de Türk milleti bugünlere gelmedi.
Soruyorum sizlere;
√ Dünümüzü unutalım, geçmişimizi silelim mi? (Hayır)
√ Anılarımıza sırt dönelim, kültürümüzü ve birlikteliğimizin kaynaklarını paramparça edelim mi? (Hayır)
O halde Erzurumlu kardeşimden ve aziz milletimden istenenler nelerdir?
Hainlerin el üstünde tutulması mıdır beklenen?
Alçakların taltif edilmesi, katillerin ödüllendiril misidir murat edilen?
Başbakan Erdoğan'ın arzusu Türkiye'nin yıkılması, Türk milletinin 36 düşman hisseye, 36 etnik parçaya dağıtılması mıdır?
Türk milleti inadına tek yürek, inadına tek bilek olarak Başbakan'ın saymakla bir türlü varamadığı 36 etnik parçaya tamamen kapalı ve yabancıdır.
Erzurumlu Dadaş kardeşim vatanının bekçisi, milli değerlerin hamisi oldukça karanlık niyetlerin, bölücü iştahların ve terörist heveslerin yerle bir olması kaçınılmazdır.
Nefsini yenmiş, çıkar hesaplarını elinin tersiyle itmiş, milli ve manevi değerleri varlığına zırh yapmış sizler sayesinde; bu ezanlar ki susmayacak, bu bayrak ki düşmeyecek, bu vatan ki parçalanamayacaktır.
Başbakan Erdoğan boş yere avunmasın, çiğnemeyi ve kafasına göre kesip biçmeyi amaçladığı bir vatan coğrafyasını ömrü billah bulamayacaktır.
Başbakan ve kan kardeşi teröristbaşı beyhude yere hayal kurmasınlar; Türk milletinin birliği çöpe atılacak kadar ucuz, değersiz, basit, yapay ve miadı dolmuş değildir.
Dadaşlar bunun teminatıdır.
Birliğimizi boğazlamayı aklından geçiren vicdanı hurdalığa dönmüşler, önce Erzurum'un surlarından cesaretleri varsa geçmeyi denemelidir.
İşte meydan, işte dirayet, işte kudret buradadır, Erzurum'dadır.
Aklı alan, gözü kesen, kendine güvenen, yanılgıların avucuna düşüp de hezeyanlara batan varsa gelsin Erzurum'u görsün.
Dadaşlar yeni bir destan yazmak için hazır ve inançlıdır.
Türk ve İslam'ın kalesi olmak için azimlidir.
Dadaşlar Türk milletine kol kanat germek ve böldürmemek için yeminlidir.
Soruyorum sizlere;
√ Türkiye çaresiz midir? (Hayır)
√ Türkiye AKP'ye mahkûm mudur? (Hayır)
√ Türk milleti Başbakan Erdoğan'a muhtaç mıdır? (Hayır)
Hayırsa, bu devran daha ne kadar sürecektir?
Bu bölücü kervan daha nereye kadar ilerleyecektir?
AKP'ye oy vermiş Erzurumlu kardeşlerimi anlıyorum.
Onların kararlarına saygı duyuyorum.
Bir umut dediler, arkasına düştüler.
Acaba dediler, 10 yıl destek oldular.
Belki iyi olur, belki sorunlarımız çözülür dediler, yıllar yılı Başbakan'a katlandılar, yıllar yılı AKP'ye destek verdiler.
Peki, bu kardeşlerim olan bitenleri nereye kadar sineye çekeceklerdir?
Birliğimizin budanmasına nereye kadar tahammül edeceklerdir?
AKP'nin yaptıklarına, Başbakan Erdoğan'ın kriz ve kaos üreten politikalarına hangi aşamaya kadar sabır göstereceklerdir?
Bayrağa bugün sahip çıkmayacaksak, ne zaman çıkacağız?
Birlikteliğimizi dinamitlemeye çalışan AKP-CHP- BDP-PKK'ya nereye kadar dayanacağız?
Çaresiz Erzurumlu kardeşlerim dünya gözüyle hiç mi mutlu olamayacak, hiç mi gün yüzü göremeyecektir?
Dirliğe ve birliğe sahip çıkmak için daha ne beklenmektedir?
Başbakan ve yanında hizalanan menfaat birliği küpünü doldururken, hamutuyla götürürken, işsiz kalan sizsiniz, yoksullaşan sizsiniz, kandırılan sizsiniz.
Hısımlar, dünürler, akrabalar, yandaşlar, Erdoğan'ın etrafında olanlar tıpkı darphane gibi para basarken, garibanlık sizdedir, perişanlık sizinledir.
Sizler bir lokma aşa, bir dilim ekmeğe talim olurken; çoluğunuz, çocuğunuz, yakınlarınız sorunlarla boğulurken; Başbakan Erdoğan'ın yandaşlarının ve sülalesinin bir eli yağda, bir eli de baldadır.
Sizler boş hayallerle oyalanırken, Başbakan ve vurguncu dostları bol sıfırlı hesaplarla oynamakta, saltanatlarını sürdürmektedir.
Çalışan siz, yorulan siz, üreten siz, yatıran siz; ancak hep kaybeden, dara düşen, darlık çeken, göçe zorlanan ve borca batan da sizsiniz.
√ Peki, bu reva mıdır sizlere? (Hayır)
√ Bu hak mıdır sizlere? (Hayır)
√ Bu layık mıdır sizlere? (Hayır)
Madem hayır diyorsunuz, o zaman Başbakan Erdoğan'ın sonu görünmüştür.
Madem kabullenmiyorsunuz, madem şikâyetleriniz arşa varmıştır; o halde AKP'nin tek yönlü kesilen ve bir daha gelişi olmayacak bileti sizler tarafından hazırlanmıştır.
Erzurum'dan vurulacak tokat Ankara'dan işitilmelidir.
Erzurum'dan tutuşan milli ateş Washington'a kadar ulaşmalı, Brüksel'e kadar sıçramalı, Erbil ve Kandil'de taş üstünde taş bırakmamalıdır.
Erzurum'un nabzı milli irade depremi olmalı, Başbakan ve hükümetini içine çekip yutmalıdır.
Çağrım AKP'ye oy veren kardeşlerimedir.
Çağrım kökeni, mezhebi ve siyasi düşüncesi ne olursa olsun tüm Dadaşlaradır.
Çağrım vatanını seven, milletine mensubiyet duyan, bayrağına vurgun tüm milliyetçi-ülkücü vatanseverleredir.
Hep birlikte bu durgunluğa son verelim.
Hep birlikte bu bulanıklığı temizleyelim.
Hep birlikte bu siyasi çöp dağını gömelim.
Hep birlikte bu çöküşe dur diyelim.
Birliğimize, bütünlüğümüze ve büyük millet oluşumuza iman dolu göğsümüzle, sadakat güneşiyle aydınlanmış ruhlarımızla sahip çıkalım.
Haydi hep birlikte Türk milletine, Türklüğe ve Türkiye Cumhuriyeti'ne beraberce kalkan olalım.
Soruyorum sizlere;
√ Birlikteliğe var mısınız? (Evet)
√ Birlik içinde yaşamaya kararlı mısınız? (Evet)
√ Başbakan Erdoğan'ın ensesinden tutup sandığa kilitlemeye söz veriyor musunuz? (Evet)
Allah sizlerden razı olsun.
Rabbim hepinizi korusun, kollasın.
Bu evetler karşısında ne AKP durabilir, ne eşbaşkanlar dikilebilir, ne de küresel kanlı projeler çare olabilir.
Erzurum'un inanmışlığı, Erzurum'un vefası bunların alayını sürükleyip, paketleyip bir kenara atar.
Çünkü Erzurum bunu dünde yapmıştır ve şimdi tekrar yapabilecek şuura haizdir.
Aziz Kardeşlerim,
Değerli Dava Arkadaşlarım,
İçinden geçtiğimiz şu günlerde, Türkiye'mizin bütünlüğü, aziz milletimizin birlikteliği ve bin yıllık kardeşliği tehlike altındadır.
Elleri öpülesi ve hürmetle yad ettiğimiz kahraman Türk anası Nene Hatun'u ortaya çıkaran şartların bir benzeri bugün de karşımızdadır.
Aziziye Tabyası'nda devleşen Nene Hatun'un bıraktığı miras maalesef çarçur edilmektedir.
AKP ile geçen 10 yıl 7 aylık sürede, ülkemize yönelen tehditler o dönemle benzerlik göstermeye başlamıştır.
İşbirlikçi bir hükümetin teslimiyeti ile vatanımızın bağımsızlığı, milli birliğimiz, milli bekamız ve milli geleceğimiz her tür risk ve tehdide açık bir hale gelmiştir.
Benzerliğe bakınız ve istirham ederim siz söyleyiniz:
√ Yine yabancı güçler içişlerimize karışmıyor mu? (EVET)
√ Yine işbirlikçiler dört koldan ihanet yarışında değiller mi? (EVET)
√ Yine ilkesiz, vicdansız, hedefsiz, yönsüz ve korkak bir zihniyet ülkeyi yönetmiyor mu? (EVET)
√ Yine yaklaşık bir asır önce Ermeni çetecilerde olduğu gibi, bugün de teröristlerin, destekçilerinin ve arkasında duran güçlerin mütecaviz emelleri yok mu? (EVET)
Osmanlıyı yıkan küresel aktörler, 3 Kasım 2002'den itibaren daha şiddetli, daha vahşi bir oyun için kendilerine yeni bir maşa, yeni bir kukla ve yeni bir piyon bulmuşlardır.
Başbakan bu tarihi Türk baharı olarak tanımlamaktadır.
Herhalde kendisi kara kışı bahar görecek kadar da aklını peynir ekmekle yemiştir.
İşbirlikçi AKP iktidarının yönetiminde; İmralı canisi birliğimizi, çetesi varlığımızı, Avrupalı kimliğimizi, ABD onurumuzu, Ermeni diasporası tarihimizi, aşiret reisleri devletimizi yargılar ve aşağılar hale gelmiştir.
Ve Erzurum'un yiğit ve vatansever insanlarına buradan tekrar soruyorum.
Sesiniz bütün muhterislere, maskaralara, melanet suratlara ve iktidar zihniyetine cevap olmalıdır.
Öyle bir haykırmalısınız ki, tüm dünya Erzurum'un İstasyon Meydanı'ndan çıkacak gür sesi işitmelidir.
√ 1919'da Erzurum'da bir araya gelen kahramanlar, "vatan bir bütündür, parçalanamaz" demişlerdi.
Bugün de Milliyetçi Hareketle beraber, "milli devlet, üniter yapı, bölünmez bütünlük" diyecek misiniz? (EVET)
√ 1919'da milliyetçiler, "Manda ve himaye kabul edilmez demişlerdi".
Bugün de Milliyetçi Hareketle "tam bağımsızlıkta, milli kimlikte, Türk milletinde ve milliyetçilikte" sonunu, başını düşünmeden karar kılacak mısınız? (EVET)
√ 1919'un 23 Temmuz'unda Erzurum'da bir okul salonunda atılan kutlu tohumla yeni bir Türk devleti doğmuştu.
Bugün de devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün yeniden doğruluşu için varlık ve birlik yolunda yürüyecek misiniz? (EVET)
Daha zengin, daha mutlu, daha huzurlu ve daha adil bir Türkiye için yapacağınız tercih nedeniyle hepinizi ayrı ayrı kutluyorum.
Türk milletinin birliğine, beraberliğine ve bizzat mevcudiyetine verdiğiniz destek için teşekkür ediyorum.
Ancak bilesiniz ki, önümüzde tıpkı 1919 Temmuzunda olduğu gibi tanıdık, bildik ve aşinası olduğumuz engeller vardır.
O gün, Türk milleti için manda ve himaye arayanlar bugün Türk milletinin karşısındadır.
O gün vatanı bölmek isteyenlerin torunları bugün yine faaldir.
Zihinleri satılmış, vicdanları kiralanmış, kalpleri mühürlenmiş mihraklar bugün yine Türk milliyetçiliğinin karşısında konuşlanmıştır.
Fakat Değerli Dadaşlar, ne yaparlarsa yapsınlar, başaramayacaklardır.
Milliyetçi Hareket yenilmeden amaçlarına varamayacaklardır.
Milliyetçi Hareket'i durdurmadan açtıkları musibet tezgâhlarında siftah dahi yapamayacaklardır.
Korkuları ve kaygıları bundandır.
Başbakan Erdoğan bu yüzden panik halindedir.
AKP devrinin kapanacağını bilmektedir.
Hesap verme korkusu Başbakanı telaşlandırmıştır.
Başbakan Erdoğan endişelendikçe kontrolü kaybetmektedir.
Bu zihniyetin şuuru kapanmış, kafası sulanmış, basireti bağlanmıştır.
Denge ve ölçülerinin vidası çıkma noktasına kadar gevşemiştir.
Başbakan raydan çıkmış, yoldan savrulmuş, çizgi ve kural dışına geçmiştir.
İmralı canisi Başbakan'ın başına adeta çuval geçirmiş, adeta gözünü kör etmiş, adeta ruhunu ele geçirmiştir.
Başbakan ve hükümeti PKK'ya kucak açmıştır.
Başbakan ve hükümeti İmralı canisiyle, milletimizin en temel ve hayati haklarını, kazanımlarını pazarlık konusu yapmıştır.
Bölücüler hiç olmadığı kadar özgüven elde etmişlerdir.
29 yıllık terörle mücadele Başbakan Erdoğan tarafından helak edilmiş, hüsrana uğratılmıştır.
Şehitlerimizin kemikleri sızlatılmıştır.
Şehit analarının acıları dağlanmış, ciğerleri tekrar yakılmıştır.
Analar ağlamasın propagandası yalan üzerine kurulmuştur.
Aylardır şehit haberleri gelmediği yönündeki açıklamalar tam bir akıl ve vicdan tutulmasına yol açmıştır.
Başbakan bir yanda dağların piknik yerine döndüğünü açıklarken, diğer yanda teröristler şantiye basmakta, içinde askerlerimizi taşıyan helikopterlere ateş açmaktadır.
Bir yanda Taksim'i kuşatırken, diğer yanda dağlarımızı, sınırlarımızı, İstanbul'un ara ve arka sokaklarını terör örgütü mensuplarının kontrolüne terk etmektedir.
8 Mayıs'tan beridir PKK'lı teröristlerin nereye gittikleri, nerede yoğunlaştıkları, hangi tertibat içinde oldukları tam bir bilinmezliğe bırakılmıştır.
Başbakan Erdoğan her gün televizyonlarda boy gösterirken, süreç ihanetini birlikte götürdüğü hainler sanki sırra kadem basmışlardır.
Oysa ki PKK şehirlere üşüşmüştür.
Taksim'e çıkmış, yeni suikastları için moral ve güç takviyesi yapmak üzere pozisyon almıştır.
PKK'lı hainler ricat etmemiş, ricacı Başbakan'la randevulaşarak rahata ermişlerdir.
İmralı canisi ve örgütü Başbakan'ı madara etmiştir.
Türkiye sözde çözüm süreci ihanetine adım adım sürüklenmiştir.
Türk milleti PKK'ya ikram ve ihale edilmenin eşiğine getirilmiştir.
Biliyorsunuz, İmralı canisiyle müzakerenin ismi süreç olarak tanımlanmıştır.
PKK'yla ezik büzük yürütülen taviz ve teslimiyet döngüsünün ismi çözüm ve barış olarak sunulmuştur.
İmralı canisi yattığı yerden örgütünü sevk ve idare eden bir konuma tekrar yükseltilmiştir.
Başbakan teröre karşı pısmıştır.
Başbakan bölücülere karşı sinmiş ve alttan alan bir acziyetin içine girmiştir.
BDP-PKK ve İmralı canisi Türkiye, Türk vatanı ve Türk milleti üzerinde planlar yaparken, senaryolar yazarken ve alçakça oyunlar sahnelerken Başbakan Erdoğan Taksim Gezi Parkı merkezli gösterilere savaş açmıştır.
Milli iradeye saygı mitingleri düzenleyerek önüne gelen bindirmekte, hakaretler yağdırmakta, kendi tasarımı ve tasviri olan komplocularla, sanal tehditlerle vakit geçirmektedir.
Bu millet Başbakan'ın vandallığından rahatsızdır.
Başbakan Erdoğan gerçekte milli iradeye en büyük hazımsızlığı ve hainliği gösteren bölücülere, terör örgütüne karşı sessiz ve tepkisizdir.
Geçtiğimiz hafta sonunda Diyarbakır'da malum mihraklarca düzenlenen sözde "Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı" hakkında henüz bir şey söylememiştir, söyleyememiştir.
İmralı canisi; "AKP'ye iktidarı altın tepside sunduk" derken de Recep Tayyip Erdoğan'dan itiraz gelmemiştir.
Canibaşı, "Başbakan vatana ihanetten tutuklanacaktı, darbeyi önledim" derken de, ses çıkmamıştır.
Canibaşı, "Çekilirsek gerillayı daha da büyüteceğiz" derken de, bir tepki işitilmemiştir.
"Herkes, hepimiz özgür kalacağız" derken de bir karşı çıkış duyulmamıştır.
"50 bin kişiyle halk savaşı olur" ahlaksızlığını seslendirirken de herhangi bir tekzip ve tersleyici bir tavır görülmemiştir.
Yine canibaşının "Tayyip Bey'in başkanlığını destekleriz" beyanlarına bir açıklama ve cevap verilmemiştir.
Diyarbakır'da, Demokratik Toplum Kongresi isimli fitnenin, Ulusal Meclis'e dönüşmesi öngörülmüş, sözde Kuzey Kürdistan'ın özerkliğinden, federasyondan, hatta bağımsızlıktan bahsedilmiştir; ama Başbakan'da ne ses, ne de görüntü vardır.
İmralı canisinin serbest bırakılması istenmiştir, ama Başbakan başka havalardadır, Gezi Parkı'na yeni hücumlar düzenlemenin, yeni fevriliklerin ve ölçüsüzlüklerin arayışındadır.
Hatta Başbakan kader ortağı yaptığı canibaşıyı bugünlerde teröristbaşı diyerek riya ve münafıklıkta rekor kırmıştır.
Şimdi soruyorum sizlere;
√ AKP-BDP-PKK ve İmralı canisi ortaklığıyla yürüyen süreç ihanetini kabullenecek misiniz? (Hayır)
√ İmralı canisinin affedilmesine olur verecek misiniz? (Hayır)
√ Türkiye'nin bir bölümüne Kuzey Kürdistan kiri ve ihaneti bulaştırmaya çalışan Başbakan ve çözüm palyaçolarını hoş görecek misiniz? (Hayır)
Bu hayırlar, mert Dadaşların namertlere, kalleşlere vurduğu en acı tokattır.
Bu hayırlar, Nene Hatun'un, Mustafa Kemal'in, Erzurum Kongresi'nde; "milli sınırlarımız dahilinde bütün vatan parçaları bir bütündür, birbirinden ayrılamaz" kararlığına imza atan milliyetçi kahramanların sözüdür.
Erzurum Kongresi'nde alınan kararlar birliğimizin çimentosudur, Türkiye Cumhuriyeti'nin habercisidir.
Tarihi geriye sarıp da Türk vatanını işgal ve esaret yıllarına geri götürmeye değil Başbakan'ın, yedi düvel üzerimize gelse de güçleri yetmeyecektir.
Türk milleti 29 Ekim 1923'de nihai sözünü söylemiştir.
Bu topraklara kutlu damgasını vurmuştur.
Bundan ödün verilmesi hiçbir şart altında mümkün olamayacaktır.
Aksini düşünenler bilsinler ki; tekrar Erzurum olur direniriz, tekrar Sivas olur şahlanırız, tekrar Sakarya olur kanatlanırız, tekrar Dumlupınar olur ayaklanırız ve gerekirse tekrar fetih olur yurdumuzu baştanbaşa alçaklardan siler süpürürüz.
Muhterem Vatandaşlarım,
Değerli Dava Arkadaşlarım,
Buradan Başbakan Erdoğan'a seslenmek istiyorum:
Sayın Başbakan biliyorum, yarın burada olacaksın.
Yine biliyorum durmadan bizi kopya ediyorsun.
Bizim "Milli Değerleri Koru ve Yaşat" adı altında yaptığımız açık hava toplantılarının seni oldukça zora soktuğunu da görüyorum.
Bu nedenle Gezi Parkı'nı bahane ederek anında meydanlara çıktın.
Tıpkı Cumhuriyetimizin yüzüncü yılı olan 2023 hedeflerimizi aşırdığın gibi, milletimizle coşkulu buluşmamızı da hasetliğinden kendine örnek aldın.
İstanbul'un fethinin 600'ncı yıldönümüyle ilgili hedefimizi siyasi kapkaççılıkla partine mal ettin.
Şimdi de bizim Erzurum'a geleceğimizi duyunca ne yaptın, ne ettin burada açık hava toplantısı yapmaya karar verdin.
Batı'ya uydu oldun, başaramadın.
Gömlek değiştirdim diye yutturmaya çabaladın, meğerse BOP'un zincirlerini takmaktan da geri durmamışsın.
Senin taklitçilikte üstüne yoktur.
Senin siyasi dolandırıcılıkta rakibin görülmeyecektir.
Elbette gel Erzurum'a, meydanlar herkese açıktır.
Ancak burada dürüst konuşmalısın.
Açık olmalısın, bir kez de olsa ahlaklı hareket etmelisin.
Hiçbir yerde bahsetmediğin, bahsedemediğin şu sözde Kuzey Kürdistan'ı gel de Dadaşların huzurunda bir açıkla da görelim.
Sayın Erdoğan; bu Kürdistan neresidir?
Kuzeyi nereleri kapsamaktadır? Güneyi, Batısı, Doğusu nereye kadar uzanmaktadır?
Erzurum bu sözde Kuzey Kürdistan'a dâhil midir?
Bu konuda bir söz mü verdin? Bu hususta bir umut mu uyandırdın?
Süreç ihanetinin ikinci aşamasına geçme hazırlığı yaparken, BDP'li bölücülerle görüşmelerde bu konu gündeme geldi mi?
Taksim Gezi Parkı'ndaki protestolara katılanlara çapulcular derken ve demokratik haklarını seslendiren masum vatandaşlarımızı ve genç kardeşlerimizi düzeni bozmakla eleştirirken, bölücülerin ne yaptığının farkında mısın?
Kamu düzenini bozmanın suç olduğunu söylerken çok kararlısın da, kamu düzenini bırak bozmayı yıkmayı ve yok etmeyi kafasına koymuş hainleri niçin ve hangi hakla es geçiyorsun?
Taksim'den vatan taksimi için pay mı çıkarmaya gayret ediyorsun?
Senin için düzen, denge, dirlik ve birlik neyi çağrıştırmaktadır?
Bu soruların cevaplarını Dadaşlara vermelisin.
Ömrü hayatında bir defa da olsa şerefli olmayı denemelisin.
3,5 yaşındaki torunun her gün sana "dik dur eğilme bu millet seninle derken", bari onun geleceğini karartmamalısın, yüzünü kara çıkarmamalısın.
Duran adamları değil; bölen, kesen, biçen, yağmalayan, doğrayan, öldüren, kast eden adam müsvettelerine, 63 yarım adama ve yanında adamlığı mum gibi eriyenlere kafaya takmalısın.
Duranlara değil, zehir kusmak için koşanlara, bölmek için hızlananlara, kan dökmek için ortam kollayan adam bile olmayanlara odaklanmalısın.
Duranlara değil, akışa karşı kürek çeken, rüzgara karşı yürüyen, ateşe doğru ilerleyen ve uygun adımlarla diktatörleşen şahsını gözden geçirmelisin.
Tencere tava çalanlara değil, milletin birliğini çalanlara, milletin hazinesini çarpanlara bakmalısın.
Başbakan Erdoğan Gezi Parkı eylemcilerine, herhangi bir ayrım yapmaksızın hukuku hatırlatmaktadır, ama sıra bölücülere, teröristlere, şerefsizlere, günaha batmış sefil yaratıklara gelince yan çizmekte, çamura yatmakta ve görmezden gelmektedir.
Birliğimizin, varlığımızın, devamlılığımızın dayanağı aziz vatan coğrafyası üzerinde birileri hak iddia etmekte, sınırlar çizmekte, konferanslar tertip ederek vadeler biçmektedir.
Şu kepazeliğe bakınız ki, Başbakan Erdoğan faiz lobisiyle, uluslararası medyayla, Avrupa Parlamentosuyla, sanatçılarla, gençlerle, çevrecilerle bir plan konseptinde didişmekte ve hesaplaşmaktadır.
Döviz fiyatı almış başını giderken, borsa serbest düşüşe geçmişken, Başbakan meydan meydan gezmekte, önce icat edip, arkasından da cebelleştiği sanal korkuluklarla kavga etmektedir.
Başta Almanya olmak üzere, küresel ölçekteki birçok ülkeyle görünüşte Gezi Parkı üzerinden, gerçekte ise bölgesel konulardaki fikir ve yaklaşım farklılıklarından dolayı ters düşmüştür.
Başbakan Erdoğan Türkiye'nin başına musibetleri bir bir çekmektedir.
Bu şahsın bereketi çoktan bitmiştir.
İmralı canisi ve kanlı örgütü TBMM'nin çalışma takvimiyle ilgili yorum yapacak kadar cüret kazanmışken, Başbakan hiç oralı bile değildir.
Bölücüler önce Ankara'da, arkasından Diyarbakır'da, daha sonrada Erbil ve Avrupa'da bağımsız Kürdistan'ın sütunlarını dikmek için yoğunluğuna nifak üretmektedir.
PKK; provokasyonları için zemin oluşturmakta, gerekçe hazırlamaktadır.
Teröristlerin elleri namluda, gözleri vatan evlatlarındadır.
Kandil fitnesinden açıklama üstüne açıklama gelmektedir.
Kurşun gibi sözler, sözde savaş imaları çete elebaşlarından ardı arkasına duyulmaktadır.
Türkiye etnik bölücülüğün kapanına sıkışmış, yeni terör saldırılarının görüş açısına kısılmıştır.
Allah korusun ama, her an acı bir haberle karşılaşma ihtimali gittikçe fazlalaşmaktadır.
İlave olarak İstanbul'a yapılacak üçüncü köprüye verilen isimden dolayı alttan alta mezhep gerilimi kaşınmaktadır.
PKK'lı elebaşların, Taksim Gezi Parkı olaylarının yaygınlaştırılarak bölücü kalkışmaya eklenmesi konusundaki beklentileri çok tehlikeli bir duruma işaret etmektedir.
Etrafımızdaki husumet cephesi daralmaktadır.
Başbakan Erdoğan insanlarımızı ayırmakla, cepheleştirmekle, önüne gelenle çekişmekle ve çatışmakla meşguldür.
Camilerde içki içen, ayakkabıyla giren, başörtülü hanım kardeşlerime saldıran her kim ya da kimlerse Başbakan bunları bulmalı, failleri deşifre etmeli, doğruları milletimizle paylaşmalıdır.
Bu siyaset anlayışı, başörtü hassasiyetini tekrar alevlendirmek, inanan-inanmayan, laik-antilaik, Sünni-Alevi, Türk-Kürt bloklaşmasını derinleştirmek amacıyla olmadık iddialara, olmadık yalanlara, olmadık hayâsızlıklara sığınmaktadır.
Başbakan Erdoğan zalimliğini, gaddarlığını, milli irade hırsızlığını sürekli genişletmekte, Türk milletine hiçbir devirde karşılaşmadığı kötülükleri yapmaktadır.
Bunlar haksızlıktır.
Bunlar Dadaşlara hakarettir.
Başbakan siyasetini icazet, istismar ve ikbal üzerine kurmuştur.
Zina meselesini istismar etmiş, milletimizi kandırmıştır.
Başörtüsünü istismar etmiş, inançları zedelemiştir.
İmam Hatip konusunu tahrik etmiş, gençlerimizi aldatmıştır.
Etnik ve mezhep gerilimini tırmandırmış, kışkırtmada eşikleri aşmıştır.
Yoksulluğu kullanmış, yolsuzluğu azdırmış ve Erzurumlu kardeşimi açlığa havale etmiştir.
Başbakan mağduriyet rolüne çok alışmış ve bunu kendisine yıllardır yakıştırmıştır.
Ancak o mağdur Başbakan ve yandaşları değildir.
Mağdur vatandaştır.
Mağdur Erzurumludur.
Sayın Başbakan, mağduriyeti gel de Erzurum yaylalarında gör.
Mağduriyeti, tükenen hayvancığına ağlayan Erzurum meralarında gör.
Mağduriyeti, iş bulma umuduyla ömrünü tüketenlerin toplandığı Erzurum kahvelerinde gör.
Mağduriyeti, bir lokma ekmek uğruna yaban ellere göçe hazırlananların halini Erzurum otobüs terminalinde, tren garında gör de anla.
BOP'un eşbaşkanı sen mağdur değil, mağrursun, büyüklenensin, böbürlenensin, şeytanın en sevdiği huy olan kibrin içindesin.
Erzurum'un çiftçisi, esnafı, memuru, yetimi, emeklisi mağdurdur.
Erzurum, besiciliği bırakmış, tarlaları terk etmiştir.
Aziz Erzurumlu kardeşim, bugün henüz yokluğun sıkıntısı, yoksulluğun acısı kendisine ulaşmamış olanınız varsa, biliniz ki AKP ile devamı halinde yangın sizin ocağınıza da ulaşacaktır.
Bugün kurtulmuş olmakla sevinmeyin, zorluklar sizin kapınızı da çalacaktır.
Bu itibarla çare Milliyetçi Harekettir.
Çözüm milliyetçi iktidardır.
Türkiye sandıkla tazelenmeli, demokrasiyle ümitlenmeli ve bu enkazdan kurtulmalıdır.
Başbakan'a Erzurum ayar vermeli, uyarmalı ve haddini bildirmelidir.
Bayrağı tahrik unsuru olarak gören, Nevruz Günü Diyarbakır'da bir tek bayrak olmamasını dahi dert etmeyen Başbakan'ın şimdilerde herkesi bayrak asmaya çağırması son çırpınışlarıdır.
Sayın Başbakan sen Türk milletiyle, milliyetçilikle, milli kimlikle ve son vatanımızla çoktan yollarını ayırdın.
Tavsiyemiz odur ki, utanman kaldıysa, önce pişmanlık göstermeli, af dilenmeli, özüler dilemeli ve sonra da saygınlığıyla oynadığın bayrağı ağzına almalısın.
Sana geçmiş olsun siyasetin Teyo Pehlivanı.
Merak ediyorum, yarın Dadaşların yüzüne nasıl bakacaksın?
Hangi yalanları, hangi ifrat ve tefrite varan palavraları söyleyeceksin?
Erzurumlu kardeşlerim son kez soruyorum sizlere;
√ Birliğimizi korumaya söz veriyor musunuz? (Evet)
√ Vatanımızı koruyamaya söz veriyor musunuz? (Evet)
√ Türk milletini Başbakan ve bölücü dostlarına yedirmemeye söz veriyor musunuz? (Evet)
√ Türkiye'yi helaliniz, nimetiniz ve rızkınız gibi savunacak mısınız? (Evet)
√ Ve Milliyetçi Hareket'i iktidara getirmek için her mücadeleyi göstermeye var mısınız? (Evet)
Cenab-ı Allah hepinizden bir değil, bin defa razı olsun.
Yolunuz, bahtınız ve alnınız açık olsun.
Birliğimiz daim olsun, beraberliğimiz sonsuza kadar sürsün.
Milletimiz yaşasın, devletimiz payidar kalsın.
Dadaşlar hiç üzülmesin, ağızlarının tadı hiç bozulmasın.
Dilerim ki, kötülükler, görünür, görünmez belalar sizlerden her zaman uzak dursun.
Cenab-ı Allah yar ve yardımcınız olsun.
Efendimiz Resul'ü Ekrem'in şefaati sizlerin üzerine olsun.
Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Bundan sonra Konya'da "Türkçe" temalı açık hava toplantımızda buluşmak üzere her birinizi Yüce Rabbim'e emanet ediyorum.
Sağ olun var olun.
Şimdi hep birlikte üç defa tekrar edelim.
Ne Mutlu Türküm Diyene, Ne Mutlu Türküm Diyene, Ne Mutlu Türküm Diyene.
23.06.2013 01:38:31